11 Mart 2025
21YYTE.ORG Terörizm Ve Terörizmle Mücadele Kuzey Irak’taki Türk Askerî Varlığının Sonlandırılması

Kuzey Irak’taki Türk Askerî Varlığının Sonlandırılması

Irak ile Türkiye arasındaki ilişkiler son aylarda ciddi anlamda gerildi.

16 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Irak ile Türkiye arasındaki ilişkiler son aylarda ciddi anlamda gerildi.

Bunun sebeplerini sıralayacak olursak, öncelikle Türkiye'nin Irak'ta gıyabında yargılanan ve idam cezasına çarptırılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi'yi iade etmeyi kabul etmemesi söylenebilir. İkincisi, Türkiye'ninKuzey IrakBölgesel Yönetimi ile bir petrol sevkiyat ve işleme antlaşması imzalaması nedeniyle, Irak merkezi hükümeti tarafından suçlu görüldü. Üçüncüsü olarak, Türkiye'nin 1980'li yıllardan bu yana uyguladığı sınır ötesi operasyonlardır. Irak, bu operasyonlardan rahatsızlığını her fırsatta dile getiriyor, zaman zaman ABD'ye şikâyet ediyordu.


Üstüne üstlük, Türkiye'nin süresi dolan sınır ötesi operasyon yetkisinin uzatılması maksadıyla, tezkeresinin TBMM'ne gönderilmesi tuzu biberi olmuştur. Ayrıca, IBKY lideri Barzani'nin AK Parti Kongresi'nde boy göstermesine Bağdat'ın tepkisi çok sert oldu.


İşte bu nedenlerden dolayıdır ki, Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 30 Eylül'deki AKP kongresine katılması için yaptığı davete olumsuz cevap verdi. Başbakan Erdoğan, davete ilişkin olarak yaptığı açıklamada, mezhep eksenli oluşturulmaya çalışılan ayrılıklara karşı Maliki'nin davet edilmesinin önemli olduğunu belirtmişti. Davetin geri çevrilme ihtimalini de değerlendiren Erdoğan, ''Olumsuz bakmak istemiyorum tabii. Temenni ederim ki davetimize olumlu cevap verir. Sıkıntıları gideren bir fırsat olur diye düşünüyoruz'' demişti.


Sonunda olanlar oldu. Irak Bakanlar Kurulu'nun, haftalık olağan toplantısından sonra 2 Ekim 2012'de yapılan yazılı açıklamada, "Irak'ta herhangi bir yabancı devlete ait askeri kuvvetlerin yer almasını ve bundan sonra da yabancı güçlerin ülkeye girmesini yasaklayan" bir karar alındığı belirtildi.


Irak Hükümet Sözcüsü ve Devlet Bakanı Ali Debbağ, Bakanlar Kurulu'nun "Önceden Irak makamları ve yabancı devletler arasında imzalanmış ve bu devletlere ülkede askeri kuvvetlerini bulundurma hakkı veren anlaşmaların feshedilmesi ve sürelerinin uzatılmaması yönünde" Irak Parlamentosu'na tavsiyede bulunduğunu açıkladı.


Bu kapsamda, her ne kadar, Türk Dışişleri Bakanlığı yetkililerince, "bize ulaşan herhangi bir bildirim yok" denilmesine rağmen, açık kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Türkiye'nin "sıcak takip" kapsamında PKK kamplarına karşı yapacağı operasyonların durdurulması, Kuzey Irakta PKK'nın kontrol ve takibi maksadıyla bulundurulan askeri birliklerin geri çekilmesi söz konusu olabilir.


Kuzey Irak'ın Türkiye Açısından Önemi


Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla birlikte, dünya kalesi olan Anadolu'da büyük ölçekli siyasi çalkantılar olmuştur. Söz konusu bu çalkantıların esas amacı, Ortadoğu'nun bütünlüğünü bozmak ve dünya hâkimiyetini elinden almak olmuştur. Dünya hâkimiyetinin yeniden kurulması, tarihin tekerrür etmesi ile mümkündür. Tarihin tekerrürü için de, dünya kalesi Anadolu ve onun çevresini kapsayan tüm Ortadoğu'da siyasi, iktisadi ve askeri birliğin kurulması gerekmektedir.[1]


Dünya hâkimiyetine kapı aralayacak önemdeki Ortadoğu'nun merkezindeki Irak ve onun en önemli bölgesi kuzeyidir. Kuzey Irak, Ortadoğu bölgesinde bulunan Türkiye, Irak, İran ve Suriye'yi etkileyebilecek bir konuma sahiptir. Bu bölgeye yerleşecek bir güç bu dört devlet için tehdit, Ortadoğu için istikrarsızlık kaynağı olacaktır. Kuzey Irak, Türkiye'ye güneyden yapılacak bir harekât için hem uygun arazi yapısına, hem de uygun etnik yapıya sahiptir. Bölge, dünyanın en hassas bölgesi olan ve sahip olduğu petrol rezervleri ile Batılı Devletlerin öncelikli ilgi sahasını oluşturan Ortadoğu bölgesine el atabilmek için ele geçirilmesi ve istismar edilmesi kolay olan bir bölgedir. Bölgede menfaati olan ülkelerin desteklediği ve Türkiye için büyük sorunlar yaratan PKK Terör Örgütünün, her türlü hazırlığını yaptığı ve bir üs olarak kullandığı bölgedir.


Bu nedenle, Türkiye'nin en öncelikli sorunu olan "terörle mücadele", Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Ordusu için büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda atılması gereken adımların, yapılması gerekenlerin, Ortadoğu'nun güçlü devletinin idamesi için hayati önemdedir. Bu bağlamda, daha evvelden kazanılmış mevzilerin terk edilmesi zafiyet anlamına gelir.


Türk Birliklerinin Kuzey Irak'ta bulunma Gerekçesi


TSK 1995 yılında, PKK'nın Kuzey Irak'taki kamplarına yönelik olarak, "Çelik Operasyonu" adıyla büyük bir harekât yapmıştı. Bu kapsamda, harekâta katılan birliklerden bir kısmı geri çekilmeyerek, zamanın Irak lideri Saddam Hüseyin ile oluşan sözlü mutabakat çerçevesinde Kuzey Irak'ta bırakılmıştı. Asıl amaç, PKK ile Türk sınırı arasında bir tampon bölge tesis etmek olmasına rağmen, zamanın koşulları altında gerçekleştirilemedi. Oluşan bu mutabakat ile "Türk güçlerine Irak'ın kuzeyinde PKK'ya karşı operasyonlarda sıcak takip yapılması" izni verilmişti. Ayrıca 1997 yılında da Türkiye'nin Kürt bölgesi içerisinde üs sahibi olması kararlaştırılmıştı. Türkiye ile Irak arasında bu yönde imzalanmış bir anlaşma yoktur.


PKK'nın faaliyetlerini izlemek amacıyla 16 yıldır Kuzey Irak'ta konuşlu bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)'nce, Zaho'dan Çukurca bölgesine kadar olan 30 km derinlik, Bamerni Havaalanı'ndan iç bölgelere doğru ise 80 kilometrelik sınır şeridini kontrol altında tutulmaktadır. Bölgede 2'si tabur seviyesinde olmak üzere 10 - 20 arasında askeri unsuru bulunmakta ve 1200 Türk askeri görev yapmaktadır. Askeri birlikler ağırlıklı olarak tank ve topçu birliklerinden oluşmaktadır.


Önce Türkiye sınırına 30 kilometre içeride Kuzey Irak topraklarında bulunan Bamerni kasabasındaki havaalanına konuşlanan ve sayıları bin 500 ila bin arasında değişen Türk askeri birliği, buradan Sersing kasabası çevresindeki Metina Dağı ile Çukurca ilçesine 10 kilometre uzaklıkta PKK'nın ana kamplarının da bulunduğu Zap bölgesi sınırları içerisindeki Kanimasi çevresine kadar bölgeyi kontrol altına aldı. Tank ve top desteğindeki askeri birlikler sayısı 50 ile 60 arasında değişen tankla, Silopi ilçesinin karşısında yer alan Zaho yakınlarındaki Batufa, Çukurca karşısına düşen bölgede yer alan Kanimasi, iç bölgelere uzanan Dereluk, Şeladiz, Begova ve Sersing kasabaları ile Amediya ilçesi, buradan İran sınır hattına uzanan ve stratejik öneme sahip Barzan bölgesindeki yerleşim birimleriyle dağlık alanlarına mevzilenmiş durumda bulunmaktadır. Askeri birliklerin böylelikle, PKK'nın sınıra olan irtibatını kesmiş olmaları planlanmıştır.


Ayrıca Türkiye'nin bir zayıf karnı da, Irak'ın kuzeyindeki Kürt oluşumudur. Bağımsız Kürt devleti olasılığı Türkiye için beka sorunu, yani devletin varlığı ve bütünlüğüne yönelik bir tehdittir. Böyle bir tehdit karşısında yapılması gereken ise hiç şüphesiz ve kaçınılmaz şekilde, diplomasinin yetmediği noktada, askeri güç kullanmaktır. Nitekim Türk Genelkurmayı bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını "Casus Belli" olarak görmüş ve Türkiye'nin bağımsız bir Kürt devletine hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğini açıklamıştır.


Irak'ın kuzeyinde ortaya çıkan Kürt oluşumunun ve Türkiye'de artan terör eylemlerinin Türkiye açısından en önemli sonucu, Kürt meselesinin uluslararası boyuta taşınmış olmasıdır. Kürdistan projesinin yanında, Ortadoğu'da ve yakın coğrafyada sınırların değişmesine yönelik haritalar ve yeni projeler ortaya çıkmaya başlarken, kendi içinde başına sorunlar örülen ve AB süreci ile çift yönlü bir baskı altına alınması, Türkiye'nin hassasiyetidir.


Merkezi, güçlü bir Irak devleti içinde federalizm ve bağımsızlık hevesleri söndürülmüş, Türkiye ile iyi geçinen bir Kürt Yönetimi, Türkiye açısından arzu edilen bir pozisyondur.Bu durum, aynı zamanda bölgeden PKK'nın tamamen çıkarılması ve Türkiye'deki bölücülerin hayalini yok edecek en sıhhatli karardır. Türkiye için en kalıcı çözüm, bugünkü KBY'nin yok edilmesi ve Irak'ta Türkiye'ye müzahir bir güvenlik ortamının şekillendirilmesidir.[2]


Türk Ordusunun Kuzey Irak'taki Birlikleri


Milliyet Gazetesinin; Kuzey Irak'taki Türk varlığı ve konuşlandığı bölgelerle ilgili raporu şöyledir.[3]


*Türkiye sınırına yakın noktadaki Batufa ile Kanimasi'de bine yakın asker ve 20 civarında Alman Leopar-1 tankı bulunmaktadır.


*Duhok ve Amediye arasındaki Bamerni'de 10'a yakın tank ve bine yakın asker vardır. Tankların bir kısmı havaalanında ateş pozisyonunda tutulurken, bir kısmı da arazi ve tepelerde mevzilenmiş durumdadır.


*Metina bölgesinde bulunan Bamerni'deki tepelerde tankların mevzilere yerleştirildiği gözle görülmektedir. TSK; buradan Duhok, Sersing, Gare, Metina bölgelerini kontrol altında tutabilmektedir.


*Havaalanında Türk askerlerinin lojistik ve intikaller için düzenli olarak kullandıkları bir helikopter pisti de bulunmaktadır.


*Kuzey Irak'ta Zap bölgesindeki Amediye'de, şehir merkezinin kuzeyinde kurulan karargâhta 3 adet tank yer almaktadır.


*Şeladize ve Deraluk civarında ise, 10'a yakın tank ile 500 kadar asker ve çeşitli askeri araçlar bulunmaktadır.


*Dohuk ve Zaho bölgesinde kontrol alanını genişleten TSK'nın hareketlerini izlemek amacıyla KDP peşmergeleri, Türk askerlerine yakın alanlarda kontrol noktaları kurmuştur. Peşmergeler, askeri birliklerin hareketini yakından izeleyip Eribil'deki merkezi hükümete rapor etmektedir


Kuzey Irak'taki Türk Varlığı Hangi Sebeplerle Bitirilmek isteniyor?


Türkiye ile Irak arasında iyi giden ilişkiler birden bozuldu. Bunun birinci aşaması,Türkiye'nin Irak'ta gıyabında yargılanan ve idam cezasına çarptırılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi'yi iade etmeyi kabul etmemesi söylenebilir. Peki, Tarık el Haşimi kimdir, niçin yargılanmıştır?


Halen Irak'ın Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan Tarık el Haşimi hakkında, Irak Yargı Yüksek Konseyi tutuklama kararı verdi. Irak İçişleri bakanlığı sözcüsü Adil Daham tarafından 19 Aralık 2011'de Reuters haber ajansına yapılan açıklamada tutuklama kararının nedeninin "terörle mücadele yasası ve Haşimi'ye yöneltilen terör bağlantılı suçlamalar olduğu" ifade edildi.


Irak Milli Meclisinde 28 Kasım'da bombalı saldırı düzenlenmişti. Saldırının arkasında Tarık El Haşimi'nin bazı korumalarının bulunduğu iddia edilmiş,El Haşimi'nin haklarında tutuklama kararı verilen korumaları teslim etmediği ileri sürülmüştü. Korumalarının şiddet eylemlerine karışmış olmaları gerekçesiyle, El Haşimi'nin içinde bulunduğu uçak birkaç saat uçmaktan menedilmiş ve aralarında damadının da bulunduğu 7 koruması tutuklanmıştı. Irak devlet televizyonunda yer alan 19-20 Aralık 2011 tarihli yayınlarda Tarık Haşimi'nin korumalarının, Tarık Haşimi ile bazı terörist örgütler arasında irtibatı sağladıklarına dair itirafları yer aldı. Bunun üzerine, Irak Devlet Başkanı Yardımcısı Tarık Haşimi için Irak'tan çıkış yasağı konuldu, hakkında tutuklama kararı verildi.


Tutuklama kararı Irak Meclisinde Haşimi'nin lideri olduğu Irakiye Partisi'nin, Şii başbakan Nuri Maliki'yi protesto amacıyla parlamentodan çekilme kararı vermesinden iki gün sonra verildi. Bu yüzden Sünni milletvekillerinden oluşan kanat, Maliki'yi Irak'ı ele geçirmek ve yönetimi Sünnilerle paylaşmamakla suçluyorlar. Hatta Maliki'nin Saddam Hüseyin'den bile daha baskıcı olduğunu vurguluyorlar. Hakkında tutuklama kararı çıkan El Haşimi, tutuklama kararı verildiği esnada ülkenin kuzeyindeki Süleymaniye şehrinde Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin konuğu olarak bulunuyordu.


Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi başkanı Mesut Barzani, Irak Yüksek Yargı Konseyi'nin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi hakkında verdiği tutuklama kararıyla ilgili olarak verdiği beyanatta, "Irak'taki siyasi hayatın tehlikede olduğunu, acil ulusal konferans düzenlenmesi gerektiğini" söyledi.Irak'taki yerel televizyonlarda yer alan haberlerde, Barzani, El Haşimi'nin Erbil'e gitmeye çalıştığı sırada güvenlik güçleri tarafından tutuklanmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.


Haşimi, 2004'ten 2009'a kadar, Müslüman Kardeşler'in Irak'taki kolu olarak görülen Sünni İslamcı Parti'nin başkanlığını yapmıştı. Ancak 2009'da partiden ayrılarak Irakiye bloğunun esasını oluşturan Tacdid hareketini kurmuştu.


20-23 Aralık 2011'de Irak'ta meydana gelen gelişmeler, halkın yeni bir mezhep çatışması konusundaki korkusunu artırdı. Maliki, geçen sürede Haşimi'nin aynen Saddam Hüseyin gibi "adilce" yargılanacağını basına açıkladı. Tutuklanan Haşimi ise kendini Kürt bölgesine atarak, şimdilik tutuklanmaktan kurtuldu. Bir yerde Irak'ta %60-65 çoğunluktaki İran destekli Şiilere karşı, de-facto olarak Kürt-Sünni ittifakının temelleri atıldı. Daha sonra Haşimi, Türkiye'ye geçti.


8 Mayıs'ta İnterpol tarafından 'bulunması ve tutuklanmasına yardım' başlığı altında "Kırmızı Bülten" ile aranması üzerine Türkiye'de kalan Tarık Haşimi hakkında Türkiye'nin yetkili ağızları, "dilediği kadar Türkiye'de kalabilir" dediler.


Bağdat Yönetimi ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gerilmesindeki ikinci halkayı, Türkiye'nin 20 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye ve Kuzey IrakBölgesel Yönetimi arasında bir anlaşma imzalaması olmuştur. Bu anlaşmaya göre Kuzey Irak'tan gelen petrol Türkiye'de işlenecek ve ardından geri gönderilecekti. Türkiye ile yapılan anlaşma konusuna bakacak olursak Türkiye hükümeti Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile bir anlaşma yaparak Irak merkezi hükümetinin belirlediği kuralları yok saymış oldu. Yapılan anlaşma üzerine Enerji Bakanı Taner Yıldız Irak'ın bütünlüğünden bahsetse dahi Kürt yönetimi ve Irak merkezi hükümeti arasındaki gerilim içerisinde bir taraf olmuş oldu. Bu anlaşma Irak merkezi hükümetinin tepkisini çekti ama engelleyebilmek yönünde adımları ilk elden atamadılar ancak konuyu kapatmış da değillerdi. Geçen haftalarda yaşanan birkaç gelişmeyle bu anlaşmadan duyulan rahatsızlığın su yüzüne çıkmaya başladığını söylemek mümkün. Maliki ilk olarak yaptığı açıklamada Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin petrol kaçakçılığı yaptığını vurguladı ama bu hükümet içerisinde bile tam anlamıyla istenen etkiyi yaratmadı. Türkiye hükümeti de bu anlaşmayı imzaladığı için Irak merkezi hükümeti tarafından suçlu görüldü ve hükümet sözcüsü Ali Debbağ tarafından Erbil' in yaptığı petrol kaçakçılığına ortak olunduğunu söyledi.15 Temmuz tarihinde Ali Debbağ yaptığı açıklamayla yapılan ticareti yasadışı ilan etmiş oldu. Türkiye hükümetini açıkça uyaran ve karşıya alan Irak merkezi hükümetini yumuşatmaya yönelik adımlarda bir yandan atılmaya çalışılıyor. Örneğin, Türkiye'nin Türkiye-Kuveyt girişimiyle Irak'ınPetrolü ham şekilde alıp rafinerilerde işleyerek geri gönderme uygulaması Türkiye ve Irak ilişkileri açısından yeni bir olay değil. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın belirttiği üzere 2003 ve 2007 yılları arasında devam eden ancak çeşitli nedenlerle 2007'den sonra ara verilmek durumunda kalınan ham petrol alıp petrol ürünü verme uygulaması böylece yeniden başlamış olacaktır.


Irak hükümetiyle Türkiye arasında kötüleşen ikili ilişkilerin diğer bir halkasını da, sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkinin bir yıl daha uzatılmasını öngören tezkerenin, TBMM Başkanlığı'na sunulması teşkil etmektedir. Bağdat; Kuzey Irak'a Türk ordusunun girmesine ve üslerdeki varlığını sürdürmesine yeşil ışık yakmadı.


Dün toplanan Irak kabinesi, Irak'ta yabancı askeri güçlerin varlığına imkân tanıyan anlaşmaların kaldırılması yönünde karar verdi. 1980'lerdan bu yana Irak'ın kuzeyine askeri operasyonlar düzenleyen Türkiye'yi doğrudan etkileyecek kararı; hükümet sözcüsü Ali El Dabbah açıkladı. Açıklamada Irak Bakanlar Kurulu'nun, Ankara'nın terörlemücadele kapsamında Irak'a sınır ötesi asker gönderme konusunda parlamentodan yetki talebinde bulunmasının kınadığı belirtildi. Sözcü Debbağ'ın ismiyle yapılan yazılı açıklamada, şu ifadelere yerverildi:


"Türk Hükümeti'nin bu talebi, komşuluk prensibine ve iki ülke arasındakiiyi ilişkilere aykırıdır. Irak'ın güvenliği ve egemenliğini çiğneme anlamına gelir. Irak Bakanlar Kurulu, Irak'ta herhangi bir askeri üs veya varlığı kabuletmeyecektir. İsyancılara yönelik kovalama adı altında Irak'a asker girmesini reddeder. Bakanlar Kurulu, Irak Parlamentosu'na bu hususla ilgisi olan ülkelerle daha önce yapılan anlaşmaları iptal etmesi veya uzatmamasını tavsiyede bulunacaktır."


Hatırlanacağı üzere, ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra Kuzey Irak'taki Türk birlikleri ABD'li yetkililerce de çeşitli defalar dile getirilerek, çekilmesi istenmiştir. Ayrıca, Türkiye'nin askeri varlığı 7 kez Kürt parlamentosunun gündemine geldiği, ancak genel kurula indirilemediğine ilişkin bilgiler mevcuttur.


Türk Askerinin Kuzey Irak'tan Çekilmesi Ne Gibi Mahzurlar Doğurabilir?


Türk askeri; "Terörle Mücadele" kapsamında,Kuzey Irak'ta Duhok, Batufa, Kanimasi, Bamerni, Havaalanı, Amediye, Şeladize ve Deraluk ve Zaho bölgelerine yerleşmek suretiyle, PKK kamplarını yakından kontrol ve takip etmeyi amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda, şu ana kadar yapılan operasyonlarda, gerek istihbarak, gerekse PKK'nın kaçma yollarını tıkama görevi yapan Kuzey Irak'taki Türk Birliklerinin, o noktalarda bulunmaması, terörle mücadele stratejisini zayıflatacaktır.


Ayrıca, Türk askerinin boşattığı bölgeler büyük ihtimal, PKK unsurlarıyla doldurulacak olacağından, hem PKK'nın etkinlik alanı genişleyecek, hem de daha rahat hareket edebilecektir. Türk askerinin bölgeden çekilmesi ile İran sınırından Suriye sınrına kadar ve hatta son gelişmelerden sonra Suriye sınır bölgesi de dahil olmak üzere, tüm güney sınır bölgesi PKK unsurlarıyla çevrilmiş olacaktır. Bu Batı dünyasının öteden beri planladıkları, Türkiye ile Müslüman Arap ülkeleri arasına tampon bölge oluşturulması projesinin gerçekleşmesi demektir.


TSK'nin PKK ile mücadele kapsamında, Kuzey Irak'a yapacağı sınır ötesi bir kara harekâtında, ilerleyen askerin yabancı topraklardaki tutunma noktası elinden alınmış olacaktır.


PKK'nın son yıllarda Hatay, Samandağı, Amanoslar, Nur dağları bölgelerindeki faaliyetlerini artırması, bu bölgeyi de kendi kontrol ettikleri alanlara katarak, denize kavuşabilmeyi sağlamaktır. Zaten, Suriye'nin öteden beri, Hatay konusundaki mevcut husumeti, PKK'ya bu yönde destek olmakla tezahür etmektedir. Bu maksadı gerçekleştirmek için PKK, 1994 yılında Hatay'a yerleşti, 1996'da bu bölgedeki faaliyetlerine başladı. Hatay, jeopolitik ve tarihsel sebeplerle Türkiye açısından büyük önem arz etmektedir. Bu maksatla güvenlik güçleri Hatay bölgesine özel önem atfetmektedir.[4]


Sonuç ve Değerlendirme


Bu son gelişmelerden ve iki ülkenin bu gelişmelere karşı tavırlarından sonra görülen o ki Türkiye, Irak'ın iç krizlerine dokunacak girişimlerde bulunmaya devam ettiği müddetçe Türkiye – Irak gerilimi henüz sönmeyecektir.


Irak Bakanlar Kurulu'nun, Irak Ulusal Meclisi'ne yaptığı 'Yabancı askerlerin ülkeden çıkarılması ve Irak topraklarına herhangi bir askeri unsurun girişinin yasaklanması' yönündeki tavsiye kararı, Ankara tarafından 'ciddiye alınacak bir gelişme' olarak değerlendirilmedi. Bu çerçevede Ankara, bölgede bulunan askeri varlığın geri çekilmesini ya da terörle mücadele kapsamında gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonları sonlandırmayı 'hiçbir biçimde' düşünmemektedir.


Söz konusu tavsiye kararının Irak parlamentosundan geçmesi ihtimali zayıftır. Ülkede Milli Birlik Hükümeti bulunmasına ve parlamentoda muhalefet partisi yer almamasına karşın, özellikle Sünni kökenli siyasi partiler Başbakan Nuri El Maliki'nin her kararına destek vermemektedir. Maliki'nin başında bulunduğu Hukuk Devleti İttifakı'nın şu anda 325 koltuklu parlamentoda 89 milletvekili bulunmaktadır. Diğer partilere mensup bazı diğer milletvekillerinin de Maliki'ye destek vereceği düşünülse bile, söz konusu tavsiye kararının yasalaşması için yaklaşık 80 kadar milletvekilinin daha desteği gerekmektedir.


Her türlü kötü senaryolara karşın, Güvenlik güçlerinin PKK ile mücadelesinde, ilerleyen birliklere tutunma noktası sağlayan, kaçan terör gruplarının geri çekilme yollarını tıkayan, ileride Kuzey Irak'ta oluşturulmak istenecek bir tampon bölge için nirengi noktaları temin edecek, Kuzey Irak'taki Türk birliklerinin geri çekilmesinin mümkün olduğu kadar geciktirilmesi esas olmalıdır. Hele hele PKK'nın saldırılarını sıklaştırdığı, alan hâkimiyeti stratejisini hayata geçirmeye çalıştığı bir dönemde, bu birliklerin çekilmesi, terörle mücadele adına bir kayıp olacaktır.


Bu maksatla, Bağdat Yönetimi nezdinde gerekli her türlü girişimlerin yapılması gerekli görülmektedir. Her şeye rağmen, kararlılık gösteren Irak Hükûmetine, sınırlarını ve topraklarını kontrol altında tutması, Kuzey Irak'tan başka ülkelere yönelik tehdit ve saldırıları sonlandırması istenmelidir. Eğer bu istek karşılanırsa, zaten Türk askerinin Kuzey Irak'ta kalmasını ihtiyaç kalmayacaktır. Eğer bu istek karşılanmaz ve Kuzey Irak'tan Türk topraklarına yönelik saldırılar devam ederse, Türkiye kendini savunma hakkına sahiptir.


Ayrıca Türkiye'nin, Bağdat Yönetiminden bağımsız olarak BKY lideri ile pazarlığa oturulmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.

















[1] Ramazan Özey, Ortadoğu, Öz Eğitim Yayınları, İstanbul, 1996, s.10–14.



[2] Sait Yılmaz, Irak Dosyası, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2011, s.173, 248.



[3] "Üslerinizi Kapatın Askeri Çekin" Milliyet, 03.10.2012.



[4] Ümit Özdağ, Türk Ordusu PKK'yı Nasıl Yendi? Türkiye PKK'ya Nasıl Teslim Oluyor?, Kripto Kitaplar, Ankara, 2010, s.151.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *