11 Mart 2025
21YYTE.ORG Terörizm Ve Terörizmle Mücadele PKK Bu Çocukları Nasıl Kandırıyor?

PKK Bu Çocukları Nasıl Kandırıyor?

PKK çocukları dağa çıkmak üzere kandırabiliyor da devlet neden engel olamıyor?

13 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
PKK çocukları dağa çıkmak üzere kandırabiliyor da devlet neden engel olamıyor?

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in, kayba uğrayan bölücü terör örgütü PKK'nın çocuk yaştaki kişileri kaçırarak dağa çıkardığını söyleyerek "1000'in üzerinde çocuk yaşta, oyun çağında, neyin ne olduğunu, nereye gittiğini, ne yaptığını bilemeyen Güneydoğu bölgemizden götürülmüş kişilerin olduğunu bilmekteyiz. Terör örgütünün, Kuzey Irak'taki Mahmur kampında barınma gayreti içerisinde olan ailelerden 'birer çocuklarının verilmesi' yönünde baskı ve terör uyguladığı" şeklindeki sözleri tartışılmaya devam etmektedir.

Ulaşılan dağ fotoğraflarından anlaşıldığı üzere PKK'nın, kurulduğu günden bu yana dağ kadrosuna çocukları da almakta olduğu bilinmekle beraber, 1990'lı yılların başından itibaren özellikle çocuklara yöneldiği görülmektedir. Örgüt kaynaklarına göre, son yıllarda PKK'ya katılan çocuk sayısında % 36 oranında artış olduğu görülmektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın son İnsan Hakları Raporu'na göre PKK dağ kadrosuna çocukları almaya devam etmekte ve örgütün yarısına yakınını 18 yaş altındaki çocuklar oluşturmaktadır. Sedat Laçiner ise bu oranı, "Hangi PKK" kitabında % 80 olarak vermektedir. Dağda 8, 10, 12 yaşlarında çocuklar bile vardır. Bu da PKK'nın ne kadar acımasız ve iğrenç bir hedefin peşinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Böylelikle ülkemizin pek çok genç insanı örgüt tarafından heder edilmektedir.

PKK, çocukları niçin kaçırıyor?

PKK'nın özellikle 2012'de ülkemize yönelik gerçekleştirmeye çalıştığı eylem sayısında ciddi artış olmuş ve bu yılı final yılı olarak belirlemiştir. Ancak, güvenlik güçlerinin fedakârane çalışması, birbiriyle yakın işbirliği ve koordinasyon içinde etkili operasyonlar yapması sonucunda PKK'nın bu final yılı hedefi boşa çıkarılmıştır. PKK ortaya çıkan militan sıkıntısını gidermek amacıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki her Kürt ailesinden bir çocuğu kaçırıp örgüte katmaktadır. Bununla terör örgütü, çocuğu ve aileyi örgüte bağlayarak devlete düşman hale getirmeyi hedeflemektedir. Devlete düşman etme vesilesinin iki kere gerçekleşmesi planlanmaktadır. Önce, çocuğu dağa çıkan ailenin bir etkileşimle devlete feryadı başlayacak; sonra çeşitli sebeplerle ölen çocuğun ölümünden devlet sorumlu tutulacaktır. Bu gidişle, yakın gelecekte PKK'nın bir çocuk örgütü olma durumuyla karşı karşıya kalınabilir. Bu, örgüt açısından bakıldığında kandırılması kolay, dinamik, hareket kabiliyeti yüksek, henüz ne yapacağı belli olmayan, beyinleri iyi yıkandığında uzun süre örgüte hizmet edebilecek bir kitle… Devlet açısından bakıldığında okulda olması, ailesine, topluma faydalı bir evlat olarak yetiştirilmesi gereken bireylerin yok olması... Başka bir açıdan bakıldığında ise, bu PKK'nın dünyanın en büyük çocuk kaçakçılığı şebekesi olduğunun göstergesidir.

Örgüte katmak amacıyla dağlarda toplanan bu çocuklar önce Kandil'de siyasi ve teorik eğitimden geçirilmektedir. Uygun görülen çocukların bir kısmı yemin ettirilerek dağda silâhaltına alınırken, bir kısmı sözde milis kuvvetler olarak kullanılmaktadır. Milis kuvvetlerdeki çocuklar şehir eylemlerinde ve gösterilerde, iaşe toplama veya köylerde örgüte yardım, uyuşturucu ve kaçakçılık gibi işlerde kullanılmaktadır. Burada PKK'nın amacı; ellerine verilen silahlarla, bombalarla hedef gözetmeden doğa, canlı, insan ayrımı yapmadan, bebek, hamile, kadın ayrımı yapmadan, cami, minare olduğuna bakmadan, okul, sağlık ocağı demeden tarihin hiçbir döneminde emsali görülmemiş insanlık dışı bir terör örgütü yaratarak eylemlerini sürdürmektir.

Örgüte katılan çocukların % 59'u erkek, % 41'i kız olduğu tahmin edilmektedir. Örgütten kurtulmak ise sadece kaçarak mümkün olabilmektedir ki, örgüte katılıp geri dönmeyi başaran çocukların oranı % 25'tir. Dağa gidenlerin yüzde 75'inin akıbeti hakkında net bilgi yoktur. Boylarından büyük silahlar verilerek dağda yıllarca çok zor şartlar altında "ölme ve öldürme" psikolojisinin baskısı altındaki bu çocukların % 50'si 2–3 yıl içinde ölmektedir. Ölüm sebebi çatışma, örgüt içi infaz veya hastalık olarak değerlendirilmektedir.[1]

PKK'nın büyük şehirlerde düzenlenen eylemlerde özellikle çocukları kullandığı da bir gerçektir. Yaşı 18'den küçük olan çocuklara taş attıran, molotof attıran örgüt bu çocukları polise karşı yapılan saldırılarda da kullanmaktadır. PKK/KCK eylemlerde ön saflara çocukları sürerek polisin mukavemet gücünü kırmak, olası müdahalelerde de "Polis çocuklara saldırdı" diyerek anti propaganda yapmaktadır. PKK hem dağda hem de şehirde Kürt kökenli çocukları etkin bir biçimde kullanmaktadır. Çoğu zaman, kitlesel eylemlerde taş ve molotof atan çocuklar polis tarafından haklarında herhangi bir işlem yapılmadan bırakılmaktadır. Bu, örgütün işine gelmemektedir. Örgüt, suça karışan çocukların devlet tarafından tutuklanmasını, cezaevine atılmasını beklemektedir ki, "aileler devlete kin beslesin, cephe alsın" istemektedir.

İnsan Hakları Açısından Bakıldığında…

Dünya insanlık tarihi boyunca, her yer ve zamanda bir felaket gündeme geldiğinde, bir saldırı olduğunda, öncelikli korunması gerekenler çocuklar, yaşlılar ve kadınlardır. Bu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve vicdanının bir gereğidir. Ama PKK/KKC Kürt ailesinden intikam alırcasına önce Kürt'ün ailesine, ailede kadına el atarak teröre bulaştırmış, ona zarar vermiştir. Çocukları teröre sürerek onları birer kalkan gibi kullanmıştır. Bu insanlık namına bir cinayet ve alçaklıktır. Ama bu aynı zamanda bir zihniyet işidir.

Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü, "Bugün savaşanların hangi birinin çocuğu var? KCK konsey üyeleri, 'kısır katırlar birliğidir.' Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Mustafa Karasu, Rıza Altun ve bildiğim kadarıyla büyük çoğunluğu evlenmedi. Aile nedir, çocuk nasıl büyür, nasıl yetişir bilmezler. Hele de Ali Haydar Kaytan denen canavar kendi evladının katilidir. Evladının katili olanlar hiç çocuk korur mu?" diyerek, PKK'nın çocukları kullanmasının temel bir sorun olduğunu ifade etti. Şemdin Sakık'ın yaşadıklarından çocukların ders çıkarması gerektiğini belirten İbrahim Güçlü, "Sakık, örgütün üst düzey yöneticilerinden biriydi. Ne oldu da kaçtı?" diye sorarak, örgüt sempatizanı Kürt gençlerine PKK'ya kanmamaları çağrısında bulundu.

Çocukların dağa çıkarılması, uluslararası hukuka ve sözleşmelere, insani ve ahlaki değerlere, çocuk hakları sözleşmesine ve çocukların menfaatlerine aykırıdır, bir insanlık suçudur. Uluslararası hukuk, devletler açısından askere alınacak gençlerle ilgili kriterleri belirlemiştir. Ama ne yazık ki PKK/KCK 12, 13 ve hatta daha küçük yaştaki çocukları dağa çıkarmakla kalmamakta, kendi siyasal emelleri için değişik alanlarda araçsallaştırarak kullanmaktadır. Aslında çocuklar konusunda hem medyada hem de sivil toplumda maalesef ikiyüzlü bir tavır söz konusudur. 'Taş atan çocuklar' olarak bilinen ve örgütün sokak eylemlerine katıldığı için yargılanan, ceza alan çocuklar ile sokak eylemlerinde öldürülen veya yaralanan çocuklar için gösterilen hassasiyet, maalesef eline silah tutuşturulup çatışmalara sokulan çocuklar için gösterilmemektedir.

Çocuk yaştakilerin eline zorla ya da kandırarak silah verip hem şehirde hem de dağda terörist olarak kullanmasını şimdiye kadar övünme vesilesi sayan terör örgütü PKK, konunun ABD Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Raporu ile gazetelere yansıması üzerine, artık bu suçunu örtme telaşına düşmüştür.

Çocuklara yönelik en basit bir olayı bile alanlara taşıyıp sloganlaştıran BDP ve tabanı, konu 'çocuk teröristlere' gelince susmaktadır. Çocuklara yönelik şiddet, çocuk işçi, çocuk evlilikleri gibi konularda haklı tepkilerini ortaya koyan insan hakları dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarının, KCK/PKK'nın kullandığı ve teröriste dönüştürdüğü çocukları görmezden gelmesi de tarafsızlıklarına gölge düşürmektedir.

Oysa 'çocuk savaşçılar' konusu, uluslararası literatürde ve yasalarda 'insanlığa karşı işlenen suçlar' sınıfında yer almaktadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Koruma Konvansiyonu ve Opsiyonel Protokolü'ne göre, çocuk savaşçı kullanmak temel insan hakkı ihlalidir. Çocukların silahlı bir gruba katılması veya burada kullanılması uluslararası bir suçtur. KCK/PKK, kullandığı 'çocuk militan'lardan dolayı bir de uluslararası mahkemenin önüne çıkmak zorunda kalacaktır. Başta örgüt lideri Abdullah Öcalan olmak üzere bütün sorumluların, Türkiye'de affedilseler bile, uluslararası mahkemelerce ağır cezalara çarptırılmaları gündeme gelebilecektir.

Çocukların PKK'ya katılmalarına dayanak olarak neyi ileri sürüyorlar?

Sözde KCK sözleşmesine göre, her Kürt KCK'nın bir vatandaşıdır ve her 'vatandaşın' örgüte vergi ve asker vermek, istenen her türlü yardımı yapmak mecburiyeti vardır. Eğer ailenin vergi ödeme durumu yoksa o zaman çocuklarından birini dağa göndermek veya örgütün hizmetine sunmak zorundadır. Bunlar arasında gönüllü gidenler de var. Gönüllüler geçmişte daha çoktu. Son yıllarda ise çocuklar genellikle kandırılarak veya zorla teröriste dönüştürülmektedir. Güvenlik güçlerince çocuk yaşta örgüte katılıp geri dönen kitle üzerinde yapılan ankette 'Neden örgüte katıldınız?' sorusuna verilen cevaplar önemli ipuçları vermektedir. Bu kitlenin yüzde 70'i zorla, tehditle dağa götürüldüğünü söylerken, yüzde 19'u kandırıldığını, yüzde 11'i ise isteyerek örgüte katıldığını ve geçmişte bir yakınının dağa çıktığını ifade etmektedir.

PKK Çocukları Nasıl Kandırılıyor?

Güvenlik güçlerinin araştırmalarına göre çocuklar Terör örgütü PKK tarafından, çeşitli yöntemler kullanılarak dağa çıkarılmaktadır.

KCK/PKK gençlik yapılanması, her ne kadar üniversitelerde faaliyet gösterse de lise, hatta ilköğretim okullarına kadar inmiş durumdadır. PKK'ya göre üniversite mezunu gençler sorgulamaya başlamıştır, o nedenle insanların cahili ve öğrencilerin ise yaşlarının küçük olanı makbuldür. Öğrencileri PKK'ya kazandırmak için okullarda bir ağ kurulduğu ve BDP'li belediye başkanlarının desteğiyle PKK tarafından planın hayata geçirildiği tespit edilmiştir. Okullarda çembere alınan çocuklar yoğun propaganda ve beyin yıkamanın ardından "ikna edilerek" dağa götürülmektedir. Genellikle çok çocuklu aileler seçilmektedir. Bazen bölgede güçlü ve PKK'ya mesafeli duran ailelerin çocukları seçilerek tehdit edilmek suretiyle, zorla kaçırılarak dağa çıkartılmaktadır. Bir kısım öğrenciler, tanıştığı bazı arkadaşları tarafından kandırılarak veya ölümle tehdit edilerek dağa götürüldüğü de görülmektedir.

Çocuklar, kahraman olabilecekleri, ailelerini fakirlikten kurtarabileceği, Kürt halkına büyük yardımlar yapabileceği yönünde telkinlerde bulunularak ikna edilmeye, dağa çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bir kısmı ise, kendisinden evvel dağa çıkan bir akrabasını, bir yakınını veya bir arkadaşını görmek için dağa çıkarılmakta, bir daha geri dönememektedir.

PKK çocukları kandırabiliyor da devlet neden engel olamıyor?

Son günlerde tekrar gündeme gelen "PKK 'nın çocuk militanları" sorunu Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu UNICEF ve ABD İnsan Hakları İzleme raporlarına da girdi. Son yapılan çalışmalarla PKK'nın dağ kadrosundaki çocuk sayısının büyük oranda arttığı İçişleri Bakanının beyanlarından da anlaşılmaktadır. Terör örgütü bebek katlediciliğinden sonra şimdi de, çocuk kaçırma eylemlerini kendine meslek edinmiştir. Her ne kadar PKK'nın çocuk kaçırma eylemleri yeni olmamakla beraber, bu işin ne kadar yanlış, gayri kanuni ve gayri insani olduğunun farkına yeni varılmıştır.

Her şeyden evvel demokratik, eşitlikçi, insani bir anayasası olan, devletlerarası ve millî birtakım hükümlere bağlı kalmak zorunluluğu bulunan devletin, dağdaki terörist gibi davranması beklenemez. Devlet koruyucu, kollayıcı, sahip çıkıcı olmak zorundadır. Buna karşın, PKK ise, hiçbir kurala, insani değere bağlı kalmadan hareket edebilmekte, yakıp yıkmakta, öldürmekte ve bunlardan dolayı kendisini vicdani sorumluluk altında hissetmemektedir. PKK'nın tek amacı vardır, bozgunculuk yaratmak, Kürt kökenli vatandaşları kullanarak hedefine ulaşmaktır. Bu hedef içerisinde Kürt kökenli vatandaşlar için yapılan bir şey yoktur. Yani Kürt kökenli vatandaşın PKK'nın hedefinde yeri yoktur. Çünkü PKK en fazla Kürt kökenli vatandaşlara zarar vermektedir ve bundan sonra da zarar vermeye devam edecektir. Devlet de PKK'nın Kürt kökenli vatandaşlara zarar vermesini engellemeye çalışmaktadır.

Uygulanması gereken yöntem olarak ise devletin, alacağı tedbirlerle dağdaki teröristi indirmekten daha öncelikli olarak, çocukların dağa çıkarılmasına karşı mücadele etmesi gerekmektedir.

Çocuklar üzerinden siyaset yapanların, onları araç haline getirdiği ve farklı amaçlar için kullandıkları ve bunun çocuk hakları sözleşmesine aykırı olduğu konusunda bilinçli olmadıklarını görüyoruz. Bu bilinç aydınlarda, eğitimli olanlarda bile yoktur. Bu nedenle, devletin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ailelerle teker teker iletişime geçip çocuklarını dağa göndermemeleri konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu konuya el atmak suretiyle aileler, ana-babalar ve çocuklar takibe alınmalıdır. Bu valilikler, kaymakamlıklar ve okullar vasıtasıyla yapılabilir. Çocuklarını takip edemeyen ailelere yardımcı olunmalıdır. Okula gitmeyen bölge gençleri için birtakım kurs, uygulamalı eğitim merkezleri açılmalıdır. Cumhuriyet döneminde uygulanan halk eğitim merkezleri seferberliği bu maksat için örnek olabilir. Gençlerin kısa yoldan iş hayatına atılması, evlendirilip çoluk çocuğa karışması sağlanmalıdır.

Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde Kürt kökenli ailelerin çok çocuk sahibi olmaları nedeniyle çocukları ile yeterince ilgilenememeleri bu konuda en büyük rol sahibidir. Aileler, çocuklarını takip edememekte, nereye gidip ne işle meşgul olduğunu bilmemektedir. Ana babalar birçok şeyi son anda öğrenmektedirler. İşte bu tür çocuklar PKK/KCK'nın ağına düşmektedir. Devletin, illerde ve ilçelerde kuracağı çok iyi bir takip ve istihbarat sistemi ile çocuklar takip edilmelidir. Ailelere verilecek ılımlı bir doğum kontrol sistemi ile insanların bakamayacağından daha fazla çocuk sahibi olmaları önlenmelidir.

Kuzey Irak bölgesinde kaçmayı başarabilen çocuklar, Peşmerge güçlerine teslim olmaktadır. Barzani Yönetimi ile iyi ilişkiler kurularak bu konuda bazı prensiplerin belirlenmesi yoluyla, teslim olan çocukların yeniden PKK'ya teslim etmek yerine Türk Güvenlik Güçlerine teslim edilmesi sağlanabilir.

PKK'nın örgütten kaçmaları önlemek için korku senaryoları ürettiği, devletin yaptığı bilgilendirmelere kesinlikle yalan denildiği, teslim olduğunda çok kötü davranılacağı yönünde söylemlerde bulunulduğu bilinmektedir. Kaçmak isteyenlere ceza verilmekte ve hain ilan edilmektedir. Devlet de bu propagandaları engellemek için büyük bir karşı propaganda hareketine girişmelidir. Bu karşı propaganda Kürtçe yayın yapan radyo ve televizyonlarda da yayınlanmalıdır. Gerekirse, Kuzey Irak bölgesinde kurulacak radyo ve TV istasyonları bu amaçlarla kullanılmalıdır.

Kürt akil adamları ve bölgenin ılımlı milletvekilleri kullanılarak, bölge halkı ikna edilmeye, etkilenmeye çalışılmalıdır. Sözü dinlenen kişiler aracılığıyla ailelerle iletişim devam ettirilmelidir. Bölgedeki aşiret bağlarının kuvvetli olması, devletin kendine müzahir aşiretlerden de istifade edebileceği ipucunu vermektedir. Kaçıp dönebilen çocukların ifadelerinden, dağlarda dinsizliğin aşılandığı bilinmektedir. Bölgedeki cami imamları ve din görevlileri aracılığıyla, başıboş gezen çocuklar belli bir dini eğitime alınabilir. Dinin birleştiricilik özelliğinden istifade edilerek gençleri kazanma yoluna gidilebilir.

Öcalan, PKK'ya en uygun insanların eğitimsiz olan her yaş grubundaki insanlar, eğitimliler arasında da ilköğretimin ilk 5 ya da 8 yılını bitirenler olduğunu söylemiştir. Bu sebeple iç infazlara kurban olanlar, kitlesel olarak üniversiteli gençler ve eğitimli diğer küçük yaş grubundaki kesimler olmuştur. Bu noktadan hareketle, eğitimin bu sorunu çözecek en önemli faktör olacağı açıktır. Bölgede büyük bir eğitim seferberliğine gidilerek, eğitim çağındaki çocukların Batı Anadolu Bölgesindeki okullarda burslu olarak okutulmalı, bu amaçla bazı eğitim sponsorları bulunmalıdır.

Bir TV kanalında izlediğim röportaj beni çok etkiledi. Devletin, tinerci bir çocuğun elinden tutarak onun girmiş olduğu bataklıktan kurtarılışının ve topluma kazandırılışın hikâyesini dinledim. O tinerci çocuk bugün "Zararlı Maddelerle Mücadele Derneği Başkanı"... Evlenip, çoluk çocuğa karışmış ve topluma yararlı olmaya çalışmaktadır. Bu derneği ve başkanı destekleyen birçok eğitim gönüllüsü insan var. Ben inanıyorum ki, Güneydoğu çocuklarını da dağa çıkmasını önlemek ve topluma kazandırmak adına sahiplenecek, burs verecek eğitim gönüllüleri çıkacaktır. Yeter ki, devlet bu işe el atsın, organize etsin. Buna, dağdan indirilen çocuklardan başlanabilir, böylelikle iyi ve etkin bir propaganda da yapılmış olunur.



[1] Haşim Söylemez, "PKK'nın Çocuk Militanları", Aksiyon, 11 Haziran 2012.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *