11 Mart 2025
21YYTE.ORG Terörizm Ve Terörizmle Mücadele PKK’nın Bundan Sonraki Adımı Ne Olabilir?

PKK’nın Bundan Sonraki Adımı Ne Olabilir?

PKK’nın bundan sonraki adımı tek taraflı ya da iki yönlü bir ateşkes yapmak olsa bile devletin buna itibar etmeyip, dağdaki teröristleri teker teker barındıkları mağaralarda bularak operasyonel gücünü kullanmaya devam etmesi gerekme

7 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
PKK’nın bundan sonraki adımı tek taraflı ya da iki yönlü bir ateşkes yapmak olsa bile devletin buna itibar etmeyip, dağdaki teröristleri teker teker barındıkları mağaralarda bularak operasyonel gücünü kullanmaya devam etmesi gerekmektedir.

Terörizm ve Terörizmle Mücadele kapsamında gündemimizi uzun süre meşgul eden açlık grevini bitirdik. Örgüt açlık grevini zarar görmeyeceği noktada bitirerek uluslararası kamuoyunun dikkatini çekme başarısını yakaladı ve 67 günlük açlık grevinden kazançlı çıktı. Açlık grevi Öcalan'ın sonlandırması üzerine kurgulandığı için, uluslararası ve iç kamuoyunda 'barışçıl, muhatap alınabilir, sözünde duran, örgüt üzerinde tam hâkim, dolayısıyla silah da bıraktırabilir' pozisyonuna gelecekti. Aslında bu pozisyonu devlet kendi eliyle yarattı. Gücünün azaldığını düşünen Öcalan bir kez daha tek muhatap olduğunu göstermiştir. Bu nedenle açlık grevlerinin bitirilmesi Öcalan için önemli bir gelişmedir. AKP Hükûmeti de bu gelişmeye bakarak Öcalan'dan istifade edip edemeyeceği hususunda karar verecektir. Ayrıca terörü bitirmek isteyen devletin, elinde esir olarak tuttuğu Öcalan'la görüşmesi ve ondan istifade etmesi gayet tabii ve mevcut imkânları kullanabilme açısından amaca yöneliktir. Dağdaki teröristle görüşmesi ise teslimiyet anlamına gelir. Nitekim Oslo görüşmelerinden olumlu bir sonuç alamayan Hükûmet, Öcalan'a can simidi pozisyonu yüklemeye çalışmaktadır.

2012 yılını "final yılı" olarak ilan eden PKK farklı taktiklerle devrimci halk savaşını başlatmak istemiş, ancak bu zamana kadar başarılı olamamıştır. Bazı köşe yazarları ve aydınlarımız da, olayı abartarak, eğer açlık grevleri bitirilmeseydi, "kızılca kıyamet kopacaktı" gibi saplantılara kapılmışlardı. Ben, Kürt kökenli vatandaşların aklıselim içerisinde hareket ederek PKK'nın kışkırtma oyununa gelmeyeceklerine inanıyorum.

Olaylar bu aşamaya geldiğinde, PKK da Öcalan'ın liderliğini ve onun ön plana çıkmasını kabullenirse, Öcalan-Hükûmet ilişkileri gelişir. Ya kabul etmezse, bunu bazı eylemlerle gösterir. Basındaki değerlendirmelerin de bu yönde olduğunu görüyoruz. Açlık grevlerinin bitirilmesi ile Şemdinli'de beş askerimizin şehit edilmesi olayını ilişkilendirerek, PKK'nın rövanşı gibi göstermeye çalışanlar, PKK'da ayrışmaların varlığına dikkat çekmek istemektedirler. Bu noktaya benim de katılmaklığımla beraber, Şemdinli'deki olayın bunun tepkisi olduğuna inanmıyorum. Çünkü Şemdinli'deki operasyon önceden başlamış olup, bir grup terörist ile sıcak temasın sağlanması üzerine 17 Kasım günü sabah saatlerinde, açlık grevlerinin bitirilmesinin açıklanması aynı günün akşam saatlerinde gerçekleşti. Ayrıca reaksiyon göstermek isteyen PKK, şehir içi veya şehir dışı herhangi bir noktaya baskın yaparak ses çıkartırdı. Şemdinli olayı, PKK'nın reaksiyonu olmadığına göre, eğer Öcalan'a katılmıyorsa, sansasyonel nitelikte yeni bir eylem beklemek gerek. Yok, bu nitelikte bir eylem olmuyorsa, Murat Karayılan, Bahoz Erdal gibi Kandil liderleri de bu durumu kabullenmiş sayılabilir. Öcalan, PKK'nın kendisine güvendiği oranda liderliğini sürdürebilir ve bu güveni ne derece muhafaza edeceği de tartışmalıdır.

PKK'nın bundan sonraki adımı ne olabilir?

PKK önümüzdeki kış dönemini sakince geçirmek ister. Büyük gruplar Kuzey Irak'a çekilir, "biz buradayız" mesajını vermek istedikleri bölgelerde küçük gruplar halinde barınırlar. Kış döneminde dağdaki PKK'nın hareket kabiliyeti kısıtlanmakta, eylem yapamaz duruma düşmektedir. Bu şartlarda rahat bir kış geçirebilmek için de BDP, Öcalan, Kürt akil adamları gibi bazı aracılarını kullanarak devlete barış teklifinde bulunarak, devlet'in operasyonlara son vermesi gerektiğini ele alan çağrılar yapacaktır. Hükûmet de her seferinde bu oyuna düşerek, PKK'nın kış dönemini huzur içinde geçirmesine yardımcı olur. PKK'nın bu barış sürecinde bile yeni bir kazanım sağlaması muhtemeldir. Ana dilde savunma, Öcalan'ın akrabalarıyla görüşmesi, Öcalan'ın Devlet tarafından yeniden muhatap alınması hakları kazanıldığına göre, anadilin kamu hizmetlerine yansıtılması, Öcalan'ın avukatları görüşmesi gibi diğer adımların elde edilmesi üzerine pazarlık yapabilir.

Hâlbuki devletin böyle bir taahhüde girmesi anlamsızdır. Devletin elindeki imkânlarla kış şartlarında da operasyonları sürdürmesi mümkündür. Böylelikle terörle mücadele konusunda PKK'nın terk edemediği mevziler teker teker temizlenmiş olur. PKK'nın bu mevzileri yeniden ele geçirebilmesi yeni bir mücadeleyi gerektirecektir.

PKK silahını bırakıp başka ülkelere gider mi?

PKK, hiçbir şekilde silahını bırakmaz. Bu tür silahlı örgütler hedeflerine silahla ulaşırlar. Geldikleri noktaya silahla ulaştıklarını bildikleri için silah onlar için vazgeçilmezdir. Kaldı ki, PKK mafyalaşarak siyasi, uluslararası bir teşkil, bir suç örgütü haline gelmiş, bu haliyle önemli mevziler kazanmıştır. PKK'nın uluslararası ölçekte çok ciddi bir desteği vardır. Bu nokta PKK'nın ne yapmak istediği veya PKK ile ne yapılmak istendiği konusunda bize önemli ipuçları vermektedir. PKK'nın gelmiş olduğu bu pazisyonundan ekmek yiyen bir dizi insan vardır. PKK; uyuşturucu trafiği, silah ve insan kaçakçılığı, gasp eylemleri, kara para aklama, kalpazanlık, sigara kaçakçılığı gibi faaliyetlerini sürdürerek ABD, Avrupa, Rusya, Afganistan, Hindistan, Pakistan, Çin gibi daha birçok ülkelerle bağlantılı işler yapmaktadır. Böyle karışık ve çok bağlantılı örgütlerin yıkılması bu kadar basit olamaz. Sayılan noktalardaki insanlar ellerindeki imkânları kaybetmek istemezler. Bu nedenle PKK'nın başbakanın ifade ettiği gibi iyi niyetli bir çağrı ile silah bırakabileceğini, 30 yıldır yaptığı mücadele ile ulaştığı noktaları basitçe terk ederek başka memleketlere gidebileceğini beklemek saflık olur. Terör, amaçlarına ulaşmadan eylemlerinden vazgeçmez. Amaçları da siyasidir ve siyasi platformlarda görüşülmesi gerekir.

PKK'nın eylemleri bitirme noktasına gelmesi, Suriye ve İran'ın da istemeyeceği bir durumdur. PKK ile meşgul edilemeyen Türkiye, Suriye'ye odaklanır mantığındadırlar.

Bize karşı müttefik, dost gibi görünüp de arkamızdan PKK'yı destekleyen Batılı ülkeler açısından bakıldığında ise, Türkiye'nin Suriye'ye yönelmesini sağlamak için PKK'dan bir süreliğine koparılarak elini rahatlatmak gerektiğini düşünürler. Bu nedenle kış dönemi barış sürecini onların da destekleyeceğini ve Türkiye'nin bu konuda heveslendirilmesinde rol alacaklarını düşünüyorum.

Hükümet tarafından, Öcalan'ın gücü belki de bu noktada denenmek istenebilir. Yani PKK'nın silahlarını bırakarak başka ülkelere gitmesi ki, örgütün böyle bir şeyi kabul edeceğine ihtimal vermiyorum. Başka ülke söyleminde eğer Suriye düşünülüyorsa, bu bir açıdan PKK için kabul edilebilecek ama Türkiye için daha mahzurlu bir seçenek olacaktır. PKK, PYD ile işbirliği yaparak Türkiye'nin güney sınırlarını tehlikeye sokabilir. Kaldı ki, PKK zaten Hatay bölgesinde Amanoslar'da, Nur Dağlarında tutunmaya, Hakkâri bölgesi gibi bu bölgeyi PKK'nın kontrol ettiği bir alan haline getirmeye çalışmaktadır. Bu da, Türkiye, İran, Irak, Suriye gibi dört ülkede bulunan Kürt bölgelerinin birleştirilmesinden sonra ortaya çıkacak Birleşik Büyük Kürdistan"ın Akdeniz'e bağlanarak buradan bir liman elde etmesi demektir. Büyük denizlere ulaşamayan milletler büyük devlet olamazlar. İşte bu mantıkladır ki, PKK Karadeniz'e de ulaşmaya çalışmakta ise de, o bölgede halk tarafından desteklenmemiştir.

Sonuç olarak; PKK'nın bundan sonraki adımı tek taraflı ya da iki yönlü bir ateşkes yapmak olsa bile devletin buna itibar etmeyip, dağdaki teröristleri teker teker barındıkları mağaralarda bularak operasyonel gücünü kullanmaya devam etmesi gerekmektedir. Kış dönemini örgüt büyük zayiatla geçirmelidir. Operasyonlara paralel olarak devletin bütünlüğü, anayasası, kanunları ve eşitlik ilkeleri ile çelişmeyen aynı zamanda Kürtleri PKK'nın vesayetinden kurtaracak demokratik adımların atılmasına devam edilmesi yerinde olur.

Devlet PKK dönemecinde, yaşanan gelişmeleri ve Suriye meselesini göz önünde bulundurarak hesap yapmak zorundadır. Dış güçler Türkiye'nin Suriye meselesine daha fazla müdahil olmasını istemektedir. Türkiye, bu güçlerin kendisini Suriye'ye yönelik bir harekâta heveslendirmelerine de asla prim vermemelidir. Suriye'de sıcak çatışma en çok bize zarar verir.

Türkiye için asıl tehlike Irak'ta ortaya çıkabilecek bir gerginliktir. Bu gerginlikte Türkiye, kararsızlığını yenip ne yapacağı konusuna şimdiden hazırlıklı olmalıdır. Barzani'nin Kerkük, Musul, Tuzhurmatu, Diyala gibi ihtilaflı bölgeleri gayri resmi elinde tutarken; "Kerkük'e girmeyeceğiz, Bağdat güçlerinin de girmesine müsaade etmeyeceğiz" sözünün altında yatanların iyi tahlil edilmesi gerekir. Yakın gelecekte güneyimizde irademiz dışında kurulacak bağımsız bir Kürdistan'ı ne derece kabullenebileceğimizin ve bu bölgedeki Türkmenlerin gelecek hesapları çok iyi yapılmalıdır. Batılıların bizi Suriye batağına gönderirken beri tarafta Kürdistan'ın bağımsızlığını ilan ettirebileceklerini gözden ırak tutmamak gerekir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *