11 Mart 2025
21YYTE.ORG Terörizm Ve Terörizmle Mücadele PKK’nın talimatı ile “Sivil İtaatsizlik”

PKK’nın talimatı ile “Sivil İtaatsizlik”

“Demokratik açılım” süreci ve sonrasında yaşananlar “kapıyı aralık bırakma, farkında olmadan sonuna kadar açılır” atasözünü doğrular niteliktedir.

4 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
“Demokratik açılım” süreci ve sonrasında yaşananlar “kapıyı aralık bırakma, farkında olmadan sonuna kadar açılır” atasözünü doğrular niteliktedir.

Her toplumun kendine özgü nedenlerle kutladığı Nevruz, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tataristan, Uygur Bölgesi, Anadolu ve Balkanlarda geleneksel kutlamalarla canlılığını günümüzde de sürdürmektedir. Ülkemizde de Nev-ruz (yeni-gün)Türklerin geleneksel bayramı olarak tüm yurtta değişik etkinliklerle kutlandı. Geçtiğimiz yıllarla karşılaştırıldığında genel olarak olaysız geçtiği söylenebilir. Öcalan'ın ve Kandil'in "Mart kritik ay" söylemlerinin etkisiyle kamuoyu, PKK ve BDP'in taraftarlarının eylemlerini merakla bekledi. Silopi'de bir komisere BDP'li Sabahat Tuncel tarafından tokat atılması, Batman 'da tek-tip kıyafetli BDP'li Bengi Yıldız'ın göstericilerle birlikte güvenlik güçlerine taş atmaya "yeltenmesi", Van'da ki gösterilerde BDP Van Milletvekili Özdal Üçer'in arama yapmak isteyen polisin şapkasını çıkarması medyaya en çok yansıyanlardı. Bu görüntüler geçtiğimiz yıllarda ki "savaş alanını" aratmayan görüntülerle karşılaştırıldığında daha "soft" görülebilir. Ancak içerdiği anlam itibarıyla çok daha tehlikelidir.

Bir önceki yazımızda da ("Devlete Şantajın Yeni Adı: "İleri Demokrasi", www.21yyte.org) belirttiğimiz gibi PKK/BDP/DTK Terör örgütü kırsal da yapamadığını, şehirlerde yapmaya çalışmaktadır. Bunun için siyasi ortam uygun hale getirilmiştir. İmralı ile yapılan pazarlıkların ardından seçimlere kadar ilan edilen 'eylemsizlik' süreci, vaat edilenlerin gerçekleşmediği iddia edilerek terör örgütü tarafından iptal edilmiştir.

Hemen öncesi ve 21 Mart 2011'de devam eden tavırlarda devlete ve onu temsil eden otoriteye itaatsizlik vardır. Dünya'da ki bütün hukuk devletlerinde yasalar, huzur ve güvenliği sağlamak için vardır ve devletin varlığının teminatıdır. Uyulmaması, ihlal edilmesi ve karşı gelinmesi halinde ilgililer cezalandırılır. Son dönemde Türkiye'deki istisna ise şudur; "bunu milletvekili yaparsa" bir şey olmaz. BDP'li Milletvekilleri "dokunulmazlık" zırhının arkasına sığınarak "sivil itaatsizlik" eylemini gerçekleştirmektedirler. Biz devlete ve onu temsil eden otoriteye "karşıyız" denmektedir. Bu TBMM'de ettikleri yemin göz önüne alındığında "ahlaki" Anayasamıza göre ise"yasal" bir suçtur. Devlete karşı bu duruş rastgele, öylesine, kendiliğinden gelişmiş değil, aksinetasarlanarakbilinçli olarak yapılmaktadır.

KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan "Kürt halkının kaderini seçim değil, yürüttüğü mücadele, ayaklanma, isyanı, serhildanı, devrimi belirleyecek"[1] şeklindeki ifadesi ile sivil itaatsizlik eylemlerine başlanması talimatını vermiştir. BDP'nin "Hükümeti özellikle Kürt sorunun çözümünde ön açıcı olarak gördüğümüz 4 talebimiz konusunda somut adım atmaya, açıklama yapmaya çağıracağız. Bu talepler ana dilde eğitim, siyasi tutuklukların serbest bırakılması, askeri ve siyasi operasyonlara son verilmesi ve yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasıdır. Bu 4 talebimiz, Kürt sorununun çözümünde önemli bir anahtardır, kapıyı açacaktır, barışa giden yolda mesafe kat etmemizi sağlayacaktır. Bu 4 talep konusunda hükümet somut bir adım atana kadar meydanlarda olacağız"[2] şeklindeki basın açıklaması Kandil'in talimatının uygulamaya sokulduğunu ortaya koymaktadır.

Duran Kalkan'ın "13 Ağustos 2010'dan Mart'a kadar beş yüzün üzerinde insan tutuklandı, zindana kondu. Tutuklular bırakılmadığı, KCK operasyonu adı altındaki duruma son verilmediği gibi operasyonlar devam ettirildi. Bizim eylemsizlik için öngördüğümüz hiçbir şeye AKP olumlu cevap vermedi. Ne tutukluları bırakıp davayı durdurdu, ne hakikat ve araştırma komisyonunu oluşturdu, ne anayasa hazırlık çalışmasına girdi, ne İmralı'daki koşulları, önderliğin sürece katılımını güçlendirdi, ne de yüzde on barajını düşürdü. Hiçbirisini yapmadı. Onun tersine baskılar sürdü, işkenceler sürdü. Tutuklamalar arttı. Kürtçe savunma yapmaya bile izin verilmedi"[3]açıklaması, karşılaştırıldığında BDP'nin gündeme getirdiği taleplerle aynı olduğu görülmektedir

Daha önce de basına yansıdığı gibi 13 Ağustos 2010'dan sonra Devletle, İmralı/Kandil arasında yapılan görüşmeler sonucunda ortaya çıkan altı maddelik "sözlü protokol" kapsamında Hükümet'ten beklenen adımların atılmaması, KCK/PKK'nın talimatları doğrultusunda BDP'nin "sivil itaatsizlik" eylemlerini başlatmasına yol açmıştır.

Hükümetin başlattığı "demokratik açılım" süreci ve sonrasında yaşananlar "kapıyı aralık bırakma, farkında olmadan sonuna kadar açılır" atasözünü doğrular niteliktedir. Bir taraftan dağda teröristle mücadelede şehit gazi verirken diğer tarafta şehirde teröristin temsilcisinden "tokat" yemenin başka bir izahı yoktur.



[1] Sinan Cudi, "Duran Kalkan: Kürtlerin Kaderini Seçim Değil, Devrim Belirleyecek", Fırat News, Agency, 23 Mart 2011, http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=42366

[2] "BDP Sivil İtaatsizlik Başlattı", NTV, 23 Mart 2011, http://www.ntvmsnbc.com/id/25195549/

[3] Sinan Cudi, "Duran Kalkan: Kürtlerin Kaderini Seçim Değil, Devrim Belirleyecek", Fırat News, Agency, 23 Mart 2011, http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=42366

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *