< < BEYİN FIRTINASI


BEYİN FIRTINASI

11. TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI DOSTLUK, KARDEŞLİK VE İŞBİRLİĞİ KURULTAYI VE 21. YÜZYILDA TÜRK DÜNYASI

 

KONUK: Prof. Dr. ENİS ÖKSÜZ

 

I- GİRİŞ

 

Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ:

 

Çok değerli arkadaşlar, hoş geldiniz… Bugün bir araya gelmemizin nedeni Bakü'de gerçekleşen 11. Türk Kurultayı'nı değerlendirmek ve bu Kurultay ışığında bundan sonraki Kurultay zemininde neler yapılması gerektiğini ve Türk Dünyası'yla ilgili temel tespitleri paylaşmak… Enis Hocam 15 dakikalık giriş yapacak ve ondan sonra başta Sayın Mustafa Dağcı olmak üzere Türk Kurultayı'nı gerçekleştiren ve katılanların 10'ar dakikalık görüşlerini alacağız. Böylece birinci turu bitirmiş olacağız. Sonra tekrar ben sözü Enis Hocaya vereceğim. Enis Hoca kaldığı yerden devam ederek yapılması gerekenle ilgili genel tespitlerini söyleyecek ve aynı sırayla devam edeceğiz. Son bölümümüzde de soru cevapla devam edeceğiz.

 

II- Prof. Dr. ENİS ÖKSÜZ'ÜN DEĞERLENDİRMELERİ

 

Sözün başında şöyle söyleyeyim: hepinizin bildiği gibiTürk Dünyası Kurultayı ilk defa Türkiye dışında, kardeş ülke Azerbaycan'da yapıldı. İlk defa Türkiye dışında, Türk Dünyası'yla ilgili ne yapmalıyız, onu konuşabildik; bu çok önemliydi. Gelecek Kurultay'ın da Kazakistan'da ya da Türkmenistan'da olması düşünülüyor. Bu da son derece güzel bir şey… Türkmenistan'da veya Kazakistan'da Kurultay yapıldığı gün, Kurultay'da Türk Birliği'nden bahsedilecek ve o birliğin zemin bulacağı iklimi yakalamış olacağız. Sanırım Özbekistan katılmadı buna, fakat Türkmenistan temsilcisinin yaptığı konuşma, eğer burada olsaydı Irkçılıktan, Turancılıktan dava açılabilirdi; bu kadar güzel konuşmalar oldu. Fakat kimsenin aklına gelmiyor, biz bir milletiz, kardeşiz niye konuşmayalım? Kendi kendimize konuşmazsak olur mu, ayıp bunun neresinde? Her açıdan benim hoşuma gitti. Tabi bu ne kadar oturmuş anlam ifade ediyor, tartışılabilir. Hararetin arttığı yönler Türk Birliği'nin kurulması, Arap Birliği gibi, Avrupa Birliği gibi Türk Birliği'nin konuşulması… İkincisi Başbakan da ilk defa ifade etmek zorunda kaldı, daimi sekretaryanın kurulması, yani meselenin Cumhurbaşkanları katında kayıtlı yazılı takibinin yapılması… Bu da çok heyecan verici… Şimdi arkadaşlar, Dağlık Karabağ konusunda KKTC konusunda, Irak Türkmenleri konusunda ve Türk Cumhuriyetleri dışında diğer ülkelerde bulunan Türklerin dil, kültür vekişilikleriyle kimlikleriyle sorunlarının da yakın takibe alınması beni çok gururlandırdı. Türkiye'de söylendiği zaman masal gibi geliyor, ama Azerbaycan'da Rusya'dan katılanların da bunu dile getirmiş olmaları güzel bir gelişmedir. Hep konuştuğumuz, fakat hiç yapmadığımız ortak alfabe… Evet, dünya üzerinde hiç bir dilin birden fazla alfabesi yok; Türkçe hariç. Türkçe'nin 7-8 tane alfabesi var. Mesela Türkmenistan'da bile "i" harfi "y"nin üzerine bir çizgi konularak ifade ediliyor. Bunun bir ayıp olduğunu, gönüllerde hasar bıraktığını idrak etmiş olma konusunda hemfikir olduğu görülüyor. Bu konuda en fazla sıkıntının Türkmenistan'da ve Azerbaycan'da çekildiği kanaatindeyim. Türkçe harflerle yazılamayacak kelime yok. 2 veya daha fazla alfabeye gerek yok. Bunu Aliyev'in ağzından duymak Kazakistan temsilcisinden ateşli şekilde duymuş olmak bu kadarı bile çok güzeldir. Yani, kısacası Türk Edebiyatı, Türk tarihi ilim medeniyette müşterek yazı dilinin kullanılması konusunda gecikmenin zarar verecek nitelik taşıdığını ifade ediyorlar ve özellikle Kazakistan'dan ve kısmen Azerbaycan'dan söylenen Hıristiyan ve misyoner kuruluşların netice almaya başladığıdır. Onlarca sene geçmiş olmasına rağmen hala Latince, Yunanca, Kürtçe isimlerin çocuklara verilmiş olması ve bu uyandırmanın yapılış olası beni çok mesut etti.

 

Diğer bir konu müşterek filmler yapılması… Çizgi filmler, çocuk masalları, bunların kanallarda müşterek yayınlanması ve kurulacak bir Türk Dünyası televizyonu hakkında ciddi mesafeler alındığını kaydetti oradaki arkadaşlarımız. Ve böylece bu televizyonların yayın saatine göre konulan programlarla Türk Dünyası'nda yayınlanması heyecan verici haberler olduğunu vurgulamak isterim. Türk büyüklerinin hayat hikayelerinin filmleştirilmesi suretiyle ve ansiklopedik bilgiler halinde yayınlanmasıyla tanınmanın arttırılması zamanı geldiği söylendi.

 

Diğer bir konu da rektörler birliğinin kurulması… Şimdi geliyoruz gidiyoruz konuşuyoruz da, üniversitelerin birbirini yakında tanıması lazım… Çalışmalardan haberdar olunması konusunda rektörler birliğinin kurulması ve özellikle internet kanalıyla kütüphanelerin bilgi depolarının açılması ve yayınlaması konusunda, tarihlendirilmesi konusunda ciddi adımlar var. Özellikle kavram birliği, işaret birliği konusunda toplantılar yapılması gerektiği ve bunun ilerletilmesi gerektiği konusunda konuşmalar yapıldı ve bunların ortak bütçeyle yapılması konusunda ifadeler vardı. Azerbaycan Cumhurbaşkanının da bu konuda, bu kavrama dokunmuş olması benim hoşuma gitti. Yani Türkiye'nin yanında masrafları karşılayabilecek bir de Azerbaycan oldu. Müşterek bütçenin hazırlanması ve bu bütçenin bilimde, sanatta, edebiyatta, olimpiyatlarda, yani gençlik kuruluşlarında harcanması beni heyecanlandırdı; ama en çok heyecanlandıran Türkiye dışında bir ülkede bu Kurultay'ın yapılmış olması… Bütün bunları ele aldığımız zaman bunlar olur mu? Evet, karar verildiyse olur. Adamları bir araya getirmek kolay, ama parayı bulmak her zaman kolay değil. Fakat tüm Türk Dünyası'nın bütçesini ele aldığımızda Türkiye bütçesi onların toplamını dörde katlar. Fakat Kazakistan'la Azerbaycan'ı ele aldığımız zaman 5 sene sonra milli gelirini Türkiye'nin üzerine çıkaracaklar. Bilhassa Kazakistan Türkiye'yi geçmiş olacak.

 

Milli birlik beraberlik konusunda da Türkiye kadar geniş olmadıklarını söyleyebilirim. Birtakım etnik gruplar arasında sıkıntılar olabilir, ama kendi aralarında bölünmeye yönelik grupların canlı olmadığı ve milli gücün daha etkili olduğunu ifade edebilirim. Hatta buna imza atarım; bizden daha iyiler. Teşekkür ederim, sabrınızdan dolayı.

 

Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ

 

Hocam biz de teşekkür ederiz. Şimdi Sayın Mustafa Dağcı'ya söz vereceğim. Sayın Dağcı, buyurun; Siz de 10 dakika içinde değerlendirirseniz, ikinci turda devam ederiz.

 

MUSTAFA DAĞCI

 

Teşekkür ederim. Birinci Kurultayla bu Kurultayı karşılaştırmak çok doğru olmasa gerek. Sayın bakanımın dediği gibi, ilk defa bu Kurultayın Türkiye dışında Bakü'de olması ve Türkiye'nin bu Kurultayı sahiplenmesini çok önemsiyorum. Çünkü Birinci Kurultayı yaparken karşılaştığımız zorluklarda; birincisi bu Kurultayı MHP'nin ve Ülkücülerin sahiplenmesini kimse kabul edememişti. Rahmetli Özal'la görüşme yapmak zorundaydık ve Özal randevu vermedi. Ben basket kupası maçında kendisini basın önünde yakalayarak konuştum. Arkasından Süleyman Beyler, yani o günkü Cumhurbaşkanıyla Başbakanın tartışmalarını çok iyi değerlendirerek, Başbuğumuzun bile inanamadığı şeyi gerçekleştirdik; PTT Bozkurt'lu pul bastırmak zorunda kaldı. Atatürk'ten sonra ilk defa tekel idaresine Bozkurt'lu sigara bastırttık ve ilk defa ordumuzun 200 kişiye yakın mehter takımını Antalya'ya götürdük. Bunlar Bakü'de yapılabilir miydi, yapılırdı; ama çok aceleye geldi. 15 20 gün sonra Azerbaycan'da yapalım denmesi Türkiye'nin buna hazırlıksız olması ekonomik ve diğer şartlardan dolayı şartları gerçekleştirmek için yeterince zamanın olmaması belki bu tür şeyleri gerçekleştirmedi, ama Azerbaycan gibi bir yerde Başbuğumuzun özlemini duyduğu olayları bize göre gerçekleştirdik.

 

Son Antalya Kurultayı'nda ben Başbakana bu Kurultayın kurucusunun Türkeş olduğunu ve onun isminin anılmamasının çok büyük kabahat olduğunu söylediğimde, söz verdi. Yanında Talat da vardı. Bakü'de bu işi yapalım, Başbuğ'u unutmayalım, dedi. Aliyev'e ve Bakü'de Kurultay'ın başlangıcında Aliyev 2 siyasetçiden söz etti. Biri Atatürk, Biri de Başbuğ Alparslan Türkeş… Şükranlarını sunarak başladı. Çok iyi takip ettim, Başbakan'da sözlerine başlarken Atatürk'ü ve Başbuğ'u anarak başladı. Bu size göre hamaset gibi gelebilir, ama ben bunu çok önemsiyorum. Kurultayda 800 davetli vardı, ama orada en az 3000 kişi vardı. KGB'nin adamlarından tutun da ABD'nin, AB'nin adamlarına kadar herkes bu Kurultayı takip etti. Türkiye'de yapılan son Kurultayın komisyon raporlarını incelediğimde çok az katılım ve ilgi vardı. Fakat Türkiye'de Kurultayla ilgili haksız, mantıksız konuşmalar oldu. Bunlara biz kulaklarımızı tıkayacağız ve Türk Milleti olarak yarına doğru bakacağız. Bizim açımızdan konusunda uzman olan arkadaşlarla gelecek, Kurultaya çok iyi hazırlanarak, gerek dokümanlar, gerek CD'lere yüklenerek o Kurultayda mutlaka delege olmayı sağlamalı. Eğer delege olamayacaksa delege olacak arkadaşlara yardım etmeliyiz. Ve bunlar Kurultay sonuç bildirisinde yer almalı. Çünkü çoğu yerler makaslanmış durumda… Belki biz orayı konuşup terk ettiğimizden dolayı, belki bu yüzden böyle oldu. Baştan sona bu işi takip edecek arkadaşlarımıza yardım etmeliyiz. 12. Kurultay'a şimdiden hazırlanmalı ve bu işi mutlaka Kazakistan'da yapılmasını sağlamalıyız. Bana göre Türk dünyasının kilit ülkesi… Bizi dünyaya açan, Çin'e, Orta Asya'ya bağlayan Kazakistan'da iyi bir çalışma yaparsak ki Kazakistan Devlet Başkanı yaşayan iyi Türkçülerden bir tanesi; yani konuşmalarını incelersek, Türk Milliyetçilerinin üzerinde Türk siyasetçilerinin üzerinde çok güzel ve doğru tespitlerde bulunmuştur. Bana göre bugünden itibaren 12. Kurultay'ın kulisini yapmalıyız. Aslında söylenecek çok şey var; ben buraya konuşmacı olarak değil, dinleyici olarak geldim rica üzerine birkaç bir şey söylüyorum. Yapılması gerekenlerin birincisi alfabe birliği… Mesela Başbakan'ın Türk Dilli Devletler Topluluğu demesi çok yanlıştır. Çünkü Türk dediğin dili bir, dini bir, her şeyi bir dedikten sonra Türk dilleri demenin anlamı var mı?

 

Bu kurultaylar bunların anlatılması için yapılmalı. Bizler de neresinden tutabiliyorsak tutmalı, bu işe girmeliyiz. Sayın Ata Bey TÜDEV'in Başkanı, ordaydınız. Artık TÜDEV'e nasıl yardımcı olabiliyorsak, çalışma yapmalı; çalışkan, pili bitmemiş arkadaşlarla TÜDEV'de görev almalı ve çalışmalılar.

 

Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ

 

Sayın Demirtan'a söz verelim. Hocam sizden şeytanın avukatlığını yapmanızı istiyorum; fazlalar değil de eksikler neydi?

 

MUSTAFA DEMİRKAN

 

Her şeye rağmen kurultayı onurlu bir sonuçla değerlendirme imkanı bulabiliriz; ancak değerli hocamın dediği gibi tenkitleri de yapacağım. Kurultay'a Türkiye'den ve Azerbaycan'dan herkese sahiplenilmesi konusunda yeterli bir davet görmedim ben. Türkiye'den herkes çağrılmadı; herkes derken ilgili sivil toplum örgütleri ilgili partiler kurultaya katılmadı. Katılması için gayret gösterilmedi. Elçibey'in partisi davet edilmedi; yani orda gerçekten Türkçülüğün mücadelesini veren Azerbaycan'ın bağımsızlığı için ömrünü veren adamlar Azeri yönetimi tarafından çağrılmadı; ben bunu tespit ettim. Ayrıca Türkiye'yle ilgili herkesin sahiplenilmesi sağlanmadı. Bırakın herkesi, MHP'nin mensuplarının bile sahiplenmesi sağlanmadı. Söz önemli değil, asıl olan eylemdir, yaptırımdır ve bir araya gelmektir. Siz ne kadar konuşursanız konuşun, eğer bir araya Türkleri, milliyetçileri getiremiyorsanız, başarısızsınız demektir bu. Bunu kabul edelim. Ben olumlu manada söylüyorum; söz birliği var, laflar güzel, birlik var. Her Türk Kurultayında var, ama işte birlik yok, sözde birlik var; güzel söz var, ama güzel iş yok. Azerbaycan yönetiminin kendi halkını sevmediğini, kucaklamadığını gördüm orda; nasıl ki Türkiye'de Türkiye'yi yönetenler Türk halkını kucaklayamıyorsa, aynısı orda da var. Beni bağışlayın, slogan manasında var, ama asıl oluşması gereken icraat yok. Bir ülke düşünün Türk olmayan, kendisi resmen Kürtçülük yapan, hatta Arap olduğunu söyleyen ve Barzani'nin siyasetini Türkiye'de yönlendiren bir insan 70 milyon Türk'ün Eğitim Bakanlığını yürüten insansa, çok fazla konuşmaya gerek yok. 16 milyon Türk çocuğu, eğer zerre miktar Türklük şuuru olmayan ders kitaplarından şehitlik kavramını çıkaran Müslüman Türk çocuklarının şehitlerin cenazesine katılmasını yasaklayan Türkiye'de Milli Eğitim Bakanı varsa, dönün siz Azerbaycan'da istediğiniz kadar konuşun. Beni yine bağışlayın başkent Ankara'dır. Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin başkenti Ankara'da PKK'nın siyasetçileri kurultay yapıp, İstiklal Marşı'nı söylemeyip, Atatürk'ün resmini koymayıp, Apo'nun resmini bulunduranların olduğu bir başkentte, yani Türkiye'de Türk Birliği'nin ne kadar etkin olduğunu taktirlerinize sunuyorum.

 

Başbuğ Alparslan Türkeş, çehren bu Kurultayda anılıyor, ama Abdulhaluk Çay saygı duyduğum insan, Başbuğ'un adını anmadı; Bakan anmadı; Başbakan anmadı. Sonra ben bir yerde çıktım, konuştum. Bu konuyu gündeme getirdikten sonra anılmaya başladı. Bu Derneği kuran Türkeş, Türk Dünyası'nın bilge lideri Türkeş, ama hiç ismi anılmadı dedim. Ben onu minnetle andıktan sonra anılmaya başlandı. Bakın arkadaşlar, bir şeyi siyaseten anmak ayrı, inanarak anmak ayrı, diplomatik anmak ayrıdır. Şu anda Azerbaycan Türkeş'in ismi siyaseten ve diplomatik ilişkiler gereği anılıyor; samimiyet gereği değil. Lütfen Türk Türk'ü aldatmasın. Ben bu Kurultay'da çok fazla heyecanlanmadım, hatta üzüldüm. Bir yerde heyecanlandım onu da söyleyeyim: 1000 kişilik yemekte bir Azerbaycanlı şarkıcı kardeşimizin Çırpınırdı Karadeniz marşını söylerken en az 800'ünün Bozkurt işaretiyle ayağa kalkmasıyla, marş söylemesi beni heyecanlandı teşekkür ederim.

 

Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ

 

Teşekkür ederim Hocam. Ben bu kadar sert eleştiri beklemiyordum, açıkça söyleyeyim.

 

İSA BEY

 

Herkesi saygıyla selamlıyorum. Türk Devlet ve Topluluklarının İş Birliği Kurultayı'nın 11.sinin Azerbaycan'da yapılmış olması siyasi veyahut birtakım şeyleri göz ardı edecek olursak, ben başarı olduğu kanaatindeyim. Tabiatıyla tarihi süreç içerisinde değerlendirirsek eleştirilecek taraflar vardır. Bu Kurultayın, davet edilenler açısından bakılırsa, birtakım eksiklikler olduğu görülmektedir. Tabiatıyla ülke uzmanı yetiştirememek, varsa da değerlendirememek en büyük eksiklerden biridir. Ancak bu tanışma Kurultayıdır. 11. Kurultay'da bu noktada olmalı mıyız? Bana göre millet hayatında 15 yıl çok kısa süredir. Bu yüzden yapılan çalışmaları bu anlamda taktir etmek gerekmektedir. Siyaset değişik dönemlerde değişik kimseleri sahneye çıkarabilir. İşin siyasi tarafı önemli bir meseledir, ama Azerbaycan Hükümeti'nin bu Kurultayı ortaya koyması çok önemlidir. Azerbaycan'ın geleceğinin Türkiye'yle birlikte görülmesi ve dilinin Azeri dili olarak anayasalarında olsa dahi Türkçe'yle ilgili vurgunun, hatta Oğuzca'nın yani Batı Türkçesi'nin Türk yazı dilinin tüm Türk devletinin yazı dili olarak kullanılması için karar alınması ve sonuç bildirgesinde yer alması çok önemlidir.

 

Benim asıl çalışma alanım… Dil, kültür ve eğitim dolayısıyla Türk Devlet ve Topluluklarıyla ilişkimize bu açıdan baktığımızda bugün küreselleşen dünyada kültür, dil ve eğitim alanında dünyayla yarışabilecek fikirler üretmek zorundayız. Şu anda Türk Devlet ve Topluluklarıyla siyasi, kültürel, ekonomik ilişkilerimiz var. Bunlar içerisinde galiba Türkiye'nin en çok hazır olduğu alan dil, kültür ve eğitimdir. Bu ilişkilerde daha nitelikli mesafeler alabilmemiz için konuyla ilgili yetişen elemanlar değerlendirilmelidir. Tabiatıyla Kurultaylara Devlet Başkanları rağbet ettiği zaman önem kazanır. Sekreteryanın kurulmasının sunumu bu açıdan çok önemlidir. Biz Türk Milliyetçileri olarak bu hususta kamuoyu oluşturmalı ve hükümeti etkilemeliyiz. Türk Devlet ve Topluluklarının bir araya gelmesi için bu sekreteryayı çok iyi işletmek ve tanzim edici rolünü bu işe gönül veren arkadaşlarımızla çalışmalıyız. Ancak o zaman ilişkilerde mesafe kat edebiliriz. Türkiye'ye gelen öğrenci sayısı 46 bin, ancak mezun edebildiğimiz sayısı 14 bin civarında… Yani projenin ortada verileri var. Şu anda Kazakistan Boloşak diye bir proje başlattı. Bu projeyle Nursultan Nazarbeyev Ukrayna dahil İsrail dahil bu ülkelere yaklaşık 2000-3000 civarında öğrenci gönderiyor ve bu öğrencilere 40-50 bin Dolar civarında para ayrılmış durumda. Bunun içinde Türkiye yok, ama Türkiye Kazakistan'dan 4000-5000 civarında öğrenci aldı. Nüfusumuzun %30'unun üniversiteye gittiğini düşünürsek, eğer kardeşlerimizle bu ilişkileri düzenleme noktasında birtakım sıkıntılarımız var.

 

Bir başka konu ise Güney Kıbrıs'ta 8000 Çinli okuyor. Orta ve ortanın üstündeki gelir grubundaki ülkelerde, aileler çocuklarını iyi okullarda okutmak istiyorlar. Biz bu öğrenci projesini gözden geçirmeliyiz. Kültür konusunda Türksoy diye bir kuruluşu biz ortaya koyduk. 16 kitap ortaya koyduk, ama Türksoy 16 kitap yayınlamamalıydı. Türksoy gerçekten Türk kültürünü ön plana çıkartacak başta abide şahsiyetler olmak üzere Bilge Kağan'dan başlayarak, günümüzde Karacaoğlan'a gelinceye kadar pek çok işi yapılmış olması gerekiyordu. Azerbaycan'da eskiden "–yor" eki kullanılmıyordu, ama şu an gidip baktığımızda kullanılmaya başlandı. Bunun gibi bir çok kelime kullanılıyor. Karşılıklı etkileşim sürüyor. Fakat bunu yayına dökmeliyiz. Mesela Türk Dünyası'ndaki pek çok abide şahsiyet Türkiye'de de tanınmıyor. Bir Mahtumkulu dediğimizde, Cafer Cabbarlı dediğimizde, Hüseyin Cavit dediğimizde, Hoca Ahmed Yesevi dediğimizde Türkiye'deki algı nedir? suçu biraz da kendimizde aramalıyız. Shakespeare bile çocuklar için ayrı, büyükler için ayrı kitapları tekrar düzenleniyorsa, biz kendi dünyamızı işleyemiyoruz. Bunu şöyle yapmak lazım…

 

Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ

 

Bunu ikinci bölümde paylaşalım. Şimdi sözü sayın Ata'ya bırakmak istiyorum. Bütün eleştirileri siz kendi perspektifinizden, karşı karşıya kaldığınız zorlukları da izah ederek başlayabilirsiniz.

 

MUSTAFA ATA

 

Arkadaşları saygıyla selamlıyorum. Ben MHP eski Genel Kurul Üyesi ve seçimlerde aday adayı olmuş bir kişi olarak, hala da MHP'nin üyesiyim. Azerbaycan'a ben 10-12 gün önceden gittim; bu tertip komitesinin içerisindeydim. Türkiye'ye döndükten sonra öyle saçma sapan şeyler konuşulduğunu gördüm ki, onu şöyle ifade edeyim: adamın biri sopa yemiş ondan sonra arzuhalciye gitmiş demiş ki, "bana öyle bir dilekçe yaz ki adam perişan olsun." Adam da sormuş, "maddeli mi olsun maddesiz mi, eli kolu bağlı mı gelsin serbest mi gelsin." Tabi o içi yanıyor ya adama para yatıracak arzu halciye maddeli olsun eli kolu bağlı olsun. 3 sayfa arzu halci bir yazı yazmış. Adam hem okuyormuş hem ağlıyormuş hem okuyormuş hem ağlıyormuş. Sormuşlar neden ağlıyorsun, diye. Adamda: "ya benim başıma neler gelmiş de benim haberim yokmuş" demiş. Biz Kurultay'da ordaydık. Sanki biz bu kurultayın içinde değilmişiz gibi burada öyle anlatıyorlar ki, öyle şeyler olmuş ki, sanki biz orda değiliz. Akşam zevkle Yeniçağ'da izlediğimiz Kemal Bey, Sevgi Hanım öyle anlatıyorlar ki, söylenenlerin çoğu yanlış… Tabii ki tenkit olacak, efendim bizi Azerbaycan diasporası çağırdı, külliyen yalan. Azerbaycan'da Ege Hatsal onların faksını çekmiştir. Daveti TÜDEV yapmıştır. Azerbaycan hükümeti kendi çağıracağı insan olsa dahi TÜDEV'e rica etmiştir. Akşam öyle anlatıyorlar ki SOROS'un parası yollanmış. Yahu TÜDEV'in çay içecek parası yok. TÜDEV bu durumdadır, ayıptır yani bunlar. Bir kere Sevgi Erenoğlu'nu VIP'ten ben karşıladım; VIP'ten ben aldım. Bizim İskeçe Müftüsü'nü protokole yazmıştım, karşı çıkılmasına rağmen en iyi otele ben yerleştirdim. Çünkü ben düzenledim, ben yerleştirdim. Ha orda kimin etkisinde kaldığını, kiminle irtibat kurduğunu biliyorum; ha siz AKP'yi sevmeyebilirsiniz, icraatlarını beğenmiyor olabilirsiniz. Arkadaşlar bir şeyi çok iyi bilmek lazım: Türk'üm diyemeyen Başbakan'a çekiç örs dövdürdük biz. Kolay mı sanılıyor acaba? Türk'üm diyemeyen adam şu anda Türk Birliği'nden bahsediyor. Samimidir, değildir; orası bizi ilgilendirmez, ama biz Başbuğ Alparslan Türkeş'in vasiyetini yerine getiriyoruz. Alparslan Türkeş şunu söylemiştir vasiyet olarak bize: "oğlum benim dahi gelmem önemli değil, önemli olan bu toplantıların yapılması… Kimin yaptığı, kimin katıldığı önemli değildir" demiştir. Bunu arkadaşlar bilsinler, TÜDEV 2001 senesinden 2006 senesine kadar Kurultay yapmadı. Niçin yapmadı, hiç bunu araştıran var mı? TÜDEV'i mahkemeye verdiler; karar defterleri elinden alındı. İlgileniniz oldu mu arkadaşlar? Mahkeme bitiminden itibaren AKP milletvekilleri bizim vekillerimizin araya girmesiyle ikna edildi. O da kolay olmadı. Evet, geçen sene Antalya'da sabahki bölümde Başbuğ anılmadı, ama 2. bölümde Beşir Atalay Başbuğ Türkeş dedi. Siz ona silah dayasanız yine söylettiremezsiniz o sözü. 2. oturumda bunu söyledi. Mustafa Bey Başbakanla konuştu bu iş oldu. Bu işler kolay olmuyor arkadaşlar. Buna mani olanlara ne demeli? Başbuğ'un 3 emaneti vardır. Parti, Ülkü Ocakları ve TÜDEV'i bırakmıştır. Arkadaşlar bir konuyu daha söylüyorum: MHP bu kurultaya davet edilmiştir. Davetiyeyi ben elimle yazdım, Abdulhaluk Çay Bey imzaladı. Tuğrul Türkeş Bey bana getirin, dedi; ben Tuğrul Türkeş Bey'e götürdüm verdim. Tuğrul Türkeş Bey de TÜDEV'in üyesi Mersin Milletvekili Akif Akkuş'a verilmek suretiyle partiye davetiye verilmiştir. Nazik bir dille MHP davet edilmiştir. Geçen sene de davet edilmiştir. MHP'siz bir kurultay düşünülemez. Bu Kurultayı Başbuğ kurmuştur. Çağrılmamaları imkansızdır. Ama bu toplantılara mani olanlara kimse bir şey söylemiyor. Kimse araştırmıyor. Şimdi önce bu Kurultaylar Temmuz ayı içerisinde yapılacaktı. Erken seçim kararından sonra Ekim ayı içerisinde yapalım, dediler. Bu da mümkün olmadı. Birden Başbakanla Aliyev kararlaştırdı. 7-9 Aralık tarihinde yapılacaktı. Kurultaya 15 gün kala yani Aliyev'le Başbakan kurultaydan 2 hafta önce bir araya geldi ve bu kurultayı 7- 19 aralığa çektiler. Bu kurultay 15 gün içinde yapıldı. Gece gündüz çalıştık beyler biz orda ve 400 kişilik bir kontenjan tanıdı Azerbaycan hükümeti. Bu 400 kişilik kontenjana kimi çağırabilirsiniz. Ne kadar çağırılabilirse inceledik sıktık çağırdık.

 

Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ

 

Onar dakika içinde bundan sonra kurultayla ilgili önerilerinizi takdim ederseniz, biz bunları yazılı hale getirip, vakfa ileteceğiz. İnşallah önümüzdeki Kurultaylara ışık tutacaktır.

 

DEĞERLENDİRME

 

Şimdi ben Azeriyim. Yeni bir şey söylemek fevkalade zor hale gelmiştir. Söylenecek her şey söylenmiştir. Yeni bir şey zaman zaman çıkabiliyor. Bu iyi bir mesafedir. Hiç olmazsa neleri yapabileceğimiz konusunda öncelikleri sıralamak imkanı veriyor. Onun için gelecek kurultaylarda çok önemli birkaç konu seçilmeli; bunlar için 7-8 ay önceden hazırlık yapılmalı; bunun için metin hazırlayacak olan arkadaşlarımızı da belirlenmek suretiyle önceden ilan edilmesi lazımdır ve kurultaya en az 2 ay kala da bu hazırlıkları bir araya getirerek ortak metinlerin kurultaya sunulacak şekilde son şeklini alması bakımından önem vermemiz gereken metottur. Dikkat ederseniz bizim eksiklerimiz neyse onlarda da var, ama bizim fazlalarımız onlarda yok. Gerek dış ticaret, gerekse hazine ve DPT tarafından tespit edilmiş vaziyette… Bu listelere bakarak ticaretin daha fazla yapılabileceği teşvikler olmalı Türk Dünyası'na önem verilmelidir. Ortak banka fikri ortaya çıkmıştır. Yabancı bankalar hemen hemen hepsi döviz bozdurmak için temsilcilikler açmıştır. Bir ortak banka eliyle piyasaları düzenleyici ve takip edici bir kuruluşun bir arada yapılması çok da zor değildir. Bir diğer konu tahkim konusu… Türk Dünyası tahkim kuralları belirlenmelidir. Ticaret, Sanayi Odaları gibi gönüllü kuruluşların ciddi şekilde takibe alınmalıdır. İyilerimizi muhatap edebilme bakımından devlet tarafından bu kuruluşlar takip edilmelidir.

 

Alfabede birlik meselesi artık daha fazla geciktirilmemeli. Bu bir Kızıl Elma haline getirilmelidir. Alfabesi 2-3 tane olan ayıp ediyor demektir. Bunların okul kitaplarına girmesi ilkokuldan başlayarak üniversite sonuna kadar olan tüm kitaplara girmeli. Türkiye ve Azerbaycan bu kitapları birlikte bastırmaya namzet gözükmektedir. Bunun üzerine gidilmeli. Benim için yine önemli bir husus ortak bütçe talebidir. Bunun arkası kovalanmalı ve birçok yerde başlanmasına öncelik verilmelidir. Yine zannediyorum TÜDEV, TİKA işbirliği ve gönüllü kuruluşların bir araya getirilmesiyle ortak çalışmalar yapılmalıdır. Ortak sinema, tiyatro, müzik gibi sanatların yapılması ve bunun için bir bütçe hazırlanmalı. Yine ortak öğrenci mübadelesi ve okutma konusundaki program daha ciddi şekilde ve kontrol altına alınmalıdır. Bu 10.000'den 2.500'e düşmüş durumdadır. Bunun çok özel bir surette MEB'nin kararıyla daha ciddi şekilde ve gönüllü kuruluşlarından da buraya ilgisinin arttırılmasıyla daha iyi oturacak hale getirilmelidir. Ve bu gençlik kurultayları 2 yılda bir yapılmalıdır. Teşekkür ediyorum.

 

Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ

 

Sayın Dağcı sizle devam edelim. Somut önerilerinizi alalım toplantıyla ilgili.

 

MUSTAFA DAĞCI

 

Ben bu işi çok önemsiyorum, ama bu ülkelerdeki kardeşlerimizle gerek alt bazda, gerek devlet seviyesinde kişiler ya da kurumlar arasında diyalogun arttırılması gerekmektedir. Seçilmiş Müftü, Gümülcine Müftüsü bizim oteldeydi. Sohbet ettik kendisiyle o sarıkla. "Beni molla zannetmeyin, ben Osmanlı temsilcisi gibiyim" dedi, "seçilerek geldim buraya. Boşanmaları ben yaparım, evlilikleri ben yaparım, ben Osmanlı dönemindeki kadıyım" dedi. Burada Atatürk'ün ismi, rozeti, sarığı kırmızı beyaz; o da Türk bayrağını, bağımsızlığı temsil eder. Orda bir öneride bulundu. Burada benden başka dini temsil eden yok. Bundan sonra nereden gelirlerse gelsinler kendi dinlerini temsil edenleri de getirsinler. Ben hiç görmemiştim ilk defa orda gördüm. O kadar güzel diyaloglar oldu ki orda. Biz Avrupa Parlamenterler Birliği'ne üyeyiz. Şimdi 25'e çıktı. Benzeri Türk Parlamenterler Birliği'ni kurmak için ilk ciddi adımı attık Azerbaycan'da. Hükümet yetkilileriyle görüştük, devlet yetkilileriyle görüştük. Şimdi yazışmaya başladık. Benzerlerini kuracak; ben belediyelere de bunu önerdim hep Avrupa'yla kardeş belediyeler kurulacağına, bir de Türk belediyeler kardeşliği olsun. Ben size de öneriyorum bunu. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'nün bir benzerini, bir ülke seçin aranızda, orada bir üniversitede bir ilim adamıyla görüşülerek konuşulmasıyla küçük destekler vererek yapılmasını ben arzu ediyorum. Turan Yazgan'ın okuluna gittik beraber, orada 800 öğrenci okutuluyor ve orada 1 Lira alınmıyor. Keza Fetullah Hocanın okulları gibi bizde kendi okullarımızı kurabiliriz ve oralara seminerlere hazırlıklı gidersek çok faydalı olacağı kanaatindeyim. Geçen seneki kurultayda TRT müdürüyle bazı tartışmalar yapmıştık. Bu sene çıktı dedi ki, ortak bir kanal yapalım, her ülke çıkın 2 şer saat yayın yapsın demiştir. Yani artık bazı somut adımlar atılıyor, lafta kalmıyor. Diğer asker konularda da bazı çalışmalar yapıldığını biliyorum sadece ortak askeri öğrenci okutulmuyor, ortak savunma sanayi kurmalıyız, hatta karşılıklı NATO benzeri sözleşme yapmalıyız. Eğer birinin toprağı saldırıya uğrarsa bunu diğer ülkelerde kendine yapılmış sayan bir pakt imzalanmalıdır. İnternet çok önemli araç bana göre. Uzaya ortak bir uydu mutlaka gönderip başta yazılı ve internet sistemini medyayı oluşturmalıyız. Çünkü dünyada her şey internet üzerinden yapılacak. Askeri siyasi ticari her şey internet üzerinden oluyor. Aslında söylenecek çok şey var, ama biz biraz da kendimize bakalım Azerbaycan'ı, Türk Dünyası'nı eleştirirken kendimize bakarsak nasıl yönetildiğimize bakarsak daha iyi olur diyorum. Azerbaycan devletinde herkes VIP'ten den geçti. Azerbaycan devleti herkesi çok iyi ağırladı. Ertesi gün biz diğer Türk Cumhuriyetinden gelen Bakanlarla mezarlığa gittik. Haydar Aliyev'in mezarlığını ziyaret ettik. Ben bakana bir çıtlattım yüksek sesle söyleme dedi; Elçibey'in mezarlığına gidelim dedim. Hemen orda konuştular, vakit kalmamıştır, gitmek gerekir dediler ve Elçibey'in mezarlığını ziyaret ettirmediler. Yok sayıyorlar 1. Cumhurbaşkanınız Elçibey diyorum, hayır diyorlar. Elçibey yok. Eski MEB Bakanı arkadaşım geldi, beni buldu. Elçibey zamanında yapıştı görevini. Ne iş yapıyorsun şu anda, dedim; işsizim, dedi. Milletvekilliğimi kabul etmediler, bakanlığımı kabul etmediler, emekli de etmediler, üniversiteden de attılar beni dedi. Yani nasıl devletin olduğunu nasıl yönetildiğini anlayasınız diye söylüyorum. Yani biz bu ortamda bu kurultayı gerçekleştirdik. Bence çok güzel olmuştur, mükemmel olmuştur, katılan arkadaşlarıma ve beni dinleyen arkadaşlarıma da çok teşekkür ederim.

 

Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ

 

Teşekkür ediyorum Mustafa bey. Ben pek bir şey söylemeyecektim, ama sizin bu açılımınızdan sonra bir parantez açarak bir iki katkıda bulunmak istiyorum. Dediğiniz gibi eski yönetime karşı çok sert bir tutum var. Daha çok alttan alta da bir yumuşama başlamış. Elçibey'in mezarına gittim ben. Mezarlığın başına çok güzel bir heykel yaptırmışlar. Hükümet yaptırmış bu heykeli. Ben o heykeli görünce Türkiye'deki bütün heykellerin bir daha yapılması gerektiğine inandım. Çünkü o heykel sanki canlanıp "oo hoş geldiniz" diyecek kadar canlı görünüyor. Elçibey'in statüsüyle ilgili görüşmeler yapılmış hükümetle. Hükümet aslında Elçibey'i cumhurbaşkanı olarak kabul etmeye eğilimli olduğunu ifade etmiş. Fakat 1. Cumhurbaşkanı şu anda Moskova'da yaşıyor ve şu anda biz o kanunu çıkarırsak, ayaz da gelir ve ayaz Rus kontrolünde ve aileye şu teklifi yapmışlar: biz demişler resmi statüyü tanımadan sizi eski cumhurbaşkanı ailesi muamelesi yapalım, evse ev, arabaysa araba, para neyse bunu kabul edin. Ama aile kabul etmemiş. Biz resmi kabul istiyoruz demişlerdir. Ben ailesinin yakınlarıyla görüştüm, aile de bu yumuşamanın olduğunu kabul ediyor. Bu yumuşama tabi başka şeylerle de bağlantılı. Süngüyle her şey yapabilirsiniz ama süngünün üzerinde oturamazsınız. Azerbaycanlı da bir devlete ihtiyaç var. Azerbaycanlı da bir milli devlet formatı oluşturularak yaşıyor. Çünkü %10'luk bir azınlık büyük bir zenginlik içinde yaşarken %90 fakr-u zaruret içinde, ama neticede elinde. Bugün 3 milyar doları olan kişi, yarın bu paraya sahip olup olamayacağını bilmiyor. Böyle de bir düzen var. İşte bu düzen %10'u başta olmak üzere bir devlet arayışı içine sokuyor ve devlet inşa ediliyor. Devlet inşa edilirken bütün protokolleriyle, gelenekleriyle, görenekleriyle devlet inşa edilir. Burada da Türkiye'yi örnek alıyorlar ve bu devleti inşa etme sürecinde geçmişe karşı yumuşama yavaş yavaş beraberinde geliyor. Belki bizim bu süreci teşvik etmemiz gerekir. Ancak yani bundan 20 sene önce Bakü'de bir Türk Dünyası Kurultayı yapacağımızı söyleseler herhalde derdik. Sen hayal ediyorsun İsa Hocam. Buyrun sizin önerilerinizle devam edelim.

 

İSA BEY

 

Efendim bu kurultay serbest platform şeklinde devam etti. Yani katılımcılar kim olursa olsun orada fikirlerini beyan ettiler. Oradan çıkan sonuçlar komisyon raporları daha sonra da nihai bildiri haline geldi ve bu bildiriler hükümetlere tavsiye haline getirildi. Bu 11. Kurultay'da gördük ki kurultay katılımcıları analitik düşünce ve fikir bakımından birazcık sıkıntılı. Türk Dünyası devlet, sanat ve siyaset adamları kurultayı gibi bir kurultaya ihtiyacımız var. Bu kurultay devam etmelidir, ama Türk Dünyası'nın sanat ve siyaset adamlarının bir araya geleceği ve yüksek derecede politika üreteceği ve bu politikaların da uygulanması için gerçekten gerçekçi zeminler oluşturmak için bir düşünce platformuna bizim ihtiyacımız vardır. Daha iyisi yapılması için de bu bir teşvik olmalıdır. Siyasi rekabet başka bir şeydir ki bunu siyasi partilerimiz yapacaklardır, ama Cumhurbaşkanın Kıbrıs'tan sonra Azerbaycan'a gitmesi isabetli olmuştur ve diğer Türk Cumhuriyetlerine de gitmelidir. Temaslarımızın artırılması icap ediyor.

 

Bu serbest platforma daha da ehemmiyet vermeliyiz. Özellikle vakıftaki yönetimde bulunan Abdulhaluk Hocamıza, sayın Bakanımıza, diğer arkadaşlarımızdan ricam, mesela bilirim en büyük kurultaydır Tataristan'dan adam geldi. Benim onunla şahsi hiçbir meselem yok. Yani abuk sabuk, güneş dil teorisi diye bir teori üretiyor kafasından ve geliyor orada ifade ediyor. Yani efendim şimdi bakınız, bazıları artık su yolu haline getirdi. Açıkçası listeleri çok dikkatlice gözden geçirmek lazım. Kim çalışıyor, kim fikir üretiyor, kim kanaat önderidir, kim siyaset adamıdır. Bunu gerçekten envanterinin tutulması gerekiyor. El yordamıyla çalışmaktan vakıf artık biraz uzaklaşmalıdır. Kurultayla ilgili olarak birçok fikir sergilendi, katılmamak mümkün değil. Vakıflar, sanayi odaları, üniversiteler karşılıklı olarak işbirliği yapılmalıdır. Bunun hukuki mevzuatı da gözden geçirilmelidir. Bir kısım arkadaşlarımız Türk Dünyası Bakanlığı kurulmasını gündeme getiriliyor. Ki ben kurulması taraftarı değilim, ama öyle bir bakanlık kurarsınız ki bütün Türk Dünyası işlerini yerine getirir. Bütün birimleriyle iyi donanımlı insanlarla heyecanını duyan insanlarla bir şey gerçekleştirirseniz olur ama dünyada bağıra bağıra bir şey yapmanın politik açıdan da bir gereğinin olmadığına inanıyorum.

 

Azerbaycan'ın iç politikasıyla ilgili arkadaşların birtakım gözlemleri var ama bu gözlemleri his adamı olmak siyaset adamı olmak dava adamı olmak devlet adamı olmak ayrıdır. Elçibey çok iyi bir his adamıdır, çok iyi bir dava adamıdır, ama çok iyi bir devlet adamı olamadı. Arkasından konuşmak anlamında değil, onun taşıdığı duygular hepimizi ağlatır, hepimizi heyecanlandırır. Ama bir devlet başkanı dünyada 2 ülke galiptir; onlardan birisi cenubu kariyerde şimali kariyerdedir, bir de Azerbaycan'a cenubu Azerbaycan şimali Azerbaycan derseniz ve bir taraftan Ermenilerle savaşırken bir devlet başkanı olarak bunu söylerseniz. Arkasından tabiatıta Ermenilere en büyük lojistik desteği İran verecektir. Anlaşmalar imzalayacaktır. Hatta yani son dış politikayı takip eden arkadaşlar bilirler soykırım anıtını bile Ahmedinejat ziyaret etmemek gibi bir bahaneyle ülkesine dönmüştür. Çünkü kendi tabanını incitmek istememektedir. Bunlar bambaşka alanlar bu konular da, galiba biz dikkat etmek zorundayız. Sağlıklı bir demokratik zemin Türk Dünyası'nda kurulmalıdır. Paranın üzerinden Mehmed Emin Resulzade'nin resmini kaldırmak gibi bir fanatizmin içersinde olan idarenin böyle birdenbire böyle 90 derecelik blöf yapmasını beklemek yanlış olur. Ben geçen sene daha önceki yıl, 3 yıl üst üste Azerbaycan'da eğitim fuarı düzenledik. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dahil olmak üzere. Yani ben arkadaşlarımı tebrik ediyorum, orada iş yaptırmak kolay bir iş değildir. Meseleleri daha iyi ölçmek zorundayız, bu sağlıklı zemin dediğim mesele siyasi meseledir. Bunu devlet adamları yapacak. Gittiklerinde geldiklerinde neler yaptıklarını e harekete nasıl toleranslı davranıldığını, bu diktatöryanın, yani böylesine yapının cemiyeti kucaklama noktasındaki yerini uzaklaştırdığını falan bilmek durumundalar. Şu anda Türkiye'nin Özbekistan'la Türkmenistan'la olan ilişkileri donma noktasındadır. Yani ekonomik ilişkilerimiz bir parça gitmektedir, ama ileri seviyede ilişkilerimizin bulunduğunu söylemek yanlıştır. Ben bir şey daha ifade etmek istiyorum: Türk Milliyetçileri genel olarak sloganik laflarla konuşuyor, yani genel hastalığımız budur. Hemen her konuda ihtisas sahibi arkadaşlara ihtiyacımız var. Eğitimde, siyasette, sporda, ekonomide, yani bu konuları bilen arkadaşlara ihtiyacımız var. Mesela Azerbaycan'ın kalkınma hızı %33'tür. Bu enteresan bir rakamdır. Çünkü Azerbaycan eksilerden buraya gelmiştir. Yani evet milli gelirin tabana yayılması konusunda çok ciddi problemleri var, ama bu gelinen nokta çok önemli bir noktadır. Bu konularda, eğer biz bu davanın sahibi isek Türkiye'de başka bir kimsede buna yanmıyorsa, bunun sancısını çekmiyorsa lütfen birtakım arkadaşlarımız bazı konularda ihtisas sahibi olsunlar ve kendilerine müracaat edilir hale gelsinler. Bu bir gönül meselesidir. Kendimizi bu yönde hazırlamalıyız. Türk Dünyası'nda bir standartlaşma olmalıdır. Yani şu anda işbirliği diye bir örgüt var. Türkiye bu birliğe girmeli midir, girmemeli midir; bu devletin doğrudan politikalarını ilgilendirmektedir. Hükümetimiz çok merkezli iç politika izlediğini söylüyor, ama şu anda Türkiye gitmeli midir ekonomi ne haldedir? Daha ileri giderek bir hususu ifade etmek istiyorum Türkiye'de hangi kuruluşta Türk Dünyası'yla işbirliği yapan ticaret adamları tespit edildi mi, bunun bir envanteri var mıdır? Çok tenkit ettiğimiz çok eleştirdiğimiz Türkiye'de tabi enteresandır, İsrail'de nerede hangi adam vardır, nerededir, ne iş yapar hepsi bilinmektedir. Söylenecek çok şey var. Kimsenin hakkını almak istemiyorum, teşekkür ederim.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display