"İslam Devleti" Örgütü İle Iraklı Kürtler Arasındaki Çatışmanın Ana Hatları, Nedenleri ve Kısa Vadeli Etkileri


"İslam Devleti" Örgütü İle Iraklı Kürtler Arasındaki Çatışmanın Ana Hatları, Nedenleri ve Kısa Vadeli Etkileri

Yazan  04 Ağustos 2014
Eski adıyla IŞİD yeni adıyla “İslam Devleti” (İD) olarak bilinen terör örgütü Irak’ta belli bölgelerde gerilerken belli bölgelerde stratejik hamleler yapmaktadır. Bu hamlelerin son dönemde Bakuba ve Bağdat’ın güneyindeki boyutları ayrı bir tartışma konusudur. Fakat son dönemde Irak’ta İD ile Kürtler arasında yeni bir çatışma dinamiği doğmuştur. Bu çatışma dinamiği sadece Irak’taki çatışmaların gidişatını değil, Suriye’deki iç savaşı hatta Ortadoğu’daki dengeleri etkileyecek boyutta olduğundan incelenmeye değerdir. 
 
Kürtler ile İD Arasındaki Çatışma Bölgeleri
 
IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinden sonra Kerkük ve Diyala hattında ilerlemesi ilk etapta Kürtler ile IŞİD arasında büyük bir çatışma yaratmadı. Bunun en önemli nedeni Kürtlerin Irak ordusunun terk ettiği yerleri doldurması, buna karşın IŞİD ile doğrudan çatışmaya girecek bir tavra girmemesiydi. Buna karşılık IŞİD ise birinci derecedeki hedefleri doğrultusunda güneye ve doğuya doğru ilerlerken öncelikle kolay düşürebileceği bölgelere yönelmişti. Bu doğrultuda sadece Kürtlerin kontrol ettiği yerleri değil aynı zamanda tutunamayacağını düşündüğü Sünni ve/veya Şii Arap kasabalarını da ele geçirmeye çalışmadı. Önceki yazılarımızda işaret ettiğimiz coğrafi kapsam içinde öncelikli hedeflerini ele geçirmeye yöneldi. 
Buna rağmen baştan itibaren tüm Iraklı Kürtlerin IŞİD’in ilerlemesi karşısındaki tavırları aynı değildi. Musul bölgesinde başta Zummar ve Rabia olmak üzere kritik noktaları ele geçiren KDP daha çok savunma pozisyonunda kalırken, Kerkük’ü kontrol eden ancak Hanekin hattını kontrol altına almak için Celevle’yi hedefleyen KYB ise IŞİD ile aktif çatışma girdi. Bunun sonucunda Iraklı Kürtler ile İD arasındaki çatışmalar iki eksende ve farklı karakterlerde ilerlemeye başladı.  
 
1. Kerkük-Diyala Hattı: Kerkük Diyala hattı baştan itibaren Iraklı Kürtler ile IŞİD ve onunla işbirliği yapan çeşitli örgüt ve aşiretler arasındaki çatışmanın merkezi oldu. Bilindiği gibi IŞİD’in Musul’u düşürmesinden kısa bir süre sonra Kerkük’e doğru ilerlemesiyle peşmerge birlikleri Kerkük’e konuşlanmıştı. Buna rağmen peşmergenin Kerkük’ün her bölgesini kontrol ettiği söylenemez. Öteden beri çeşitli direniş gruplarının merkezi olan Havice ilçesi ile Erbil yolu üzerindeki Dibis ilçesinin bir kısmı IŞİD’in eline geçti. 
Buna ek olarak Kerkük'ün Tuzhurmatu yolu üzerinde bulunan ve çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturduğu bazı köy ve nahiyeler ile Tuzhurmatu’nun doğu ve güneydoğusunda kalan bazı köy ve nahiyeleri de IŞİD’in eline geçti. Bu süreçte Beşir, Tavuk ve Tuzhurmatu’nun civarındaki bazı köylerde IŞİD ile peşmerge arasında çatışmalar çıksa da peşmergelerin bu çatışmalarda genellikle savunma pozisyonunda olduğu görüldü. Bunun en önemli göstergesi peşmergelerin Kerkük’ün civarında Irak ordusunu çekildiği geniş bir alanda hendek kazmaya başlaması oldu. Haziran ortasında başlayan hendek kazma süreci 5 Temmuz’da tamamlandığında Dibis’ten Tavuk’a kadar peşmerge kontrolünde bulunan alanda bir savunma hattı sağlandığı görüntüsü veriliyordu. Fakat bu süreçte IŞİD’in özellikle Kerkük içinde bombalı saldırılar yürüttüğü asayiş kontrol noktaları ve binalarını vurduğu görüldü. Temmuz ayının başından itibaren Kerkük’te saldırıların arttığı izlendi. 
Kerkük ve civarındaki yoğun gelişmelere rağmen anılan eksende Kürtler ile IŞİD arasındaki asıl çatışmalar Diyala’da gerçekleşti. Diyala Vilayeti’nde Iraklı Kürtler için en önemli şehir olan Hanekin’i kontrol altında tutabilmek ve bölgeyi güvence altına alabilmek için baştan itibaren Celevle’ye büyük önem veriyorlardı. (Celevle'nin tarihsel sembolik önemi de unutulmamalı) Aslında Celevle 2007’den itibaren Kürtlerin çeşitli gruplar tarafından çıkarılmaya çalışıldığı bir bölgeydi. Geçmişte peşmergeler bu bölgede Irak ordusu, Sünni Arap aşiretleri ve çeşitli direniş gruplarıyla geçmişte karşı karşıya gelmişti. Son 6 yıldır farklı dönemlerde bölgedeki Kürt nüfus bölgeden göçe zorlanmıştı. Buna rağmen Iraklı Kürtlerin bu bölgeden vazgeçmemesi Celevle’nin önemini ortaya koymaktadır. Bu nedenle Diyala’daki asıl çatışmalar Celevle civarında yaşandı. 
13 Haziran'da peşmergenin IŞİD ile çatışarak büyük bir kısmını ele geçirdiği Celevle' bu tarihten sonra sıklıkla el değiştirdi. Özellikle 5 Temmuz'da Celevle'de kalan Kürtlerin zorla çıkarılmaya başlamasından sonra peşmergelerin operasyonlarında artış görüldü. Celevle Kerkük’teki savunma pozisyonun tersine IŞİD’in saldırılarından sonra bölgeyi kaybeden Kürtler Celevle’yi ele geçirmek için uzun süredir operasyonlar yapmaktadır. Hatta 24 Temmuz tarihinde bir ara kasabayı tamamen ele geçirmelerine rağmen bir gün bile tutamadan geri çekilmişlerdir. Peşmergelerin Celevle'deki operasyonlarına rağmen ilerleyememesinin iki nedeni olduğu ileri sürülmektedir: 1. Peşmergenin elinde ağır silah ve yeterince mühimmatın bulunmaması. 2. IŞİD'in yerel halktan güçlü destek alması. 
 
2. Musul Hattı: Musul hattı Kerkük-Diyala hattının tersine Kürtlerin savunmacı bir politika izlediği hat oldu. Bu politikanın iki nedeni vardı: 
1. Kerkük-Diyala hattının tersine Musul hattında üstün olan KDP'ydi. Dolayısıyla KDP'nin Irak'taki politik tercihleri doğrultusunda bir politika üretilmişti. Mesut Barzani birkaç kez bu bir mezhepsel savaş ve biz bunun bir parçası olmayacağız diyerek  çatışmaya dahil olmayacaklarını açıkça belirtmişti. Savaşın sorumlusu olarak Maliki'yi görüyordu. Hatta  İD ile ittifak yapan çeşitli grupların Erbil'de 7 Temmuz'da yaptığı toplantıdan sonra Nuri Maliki Erbil'in teröristlerin üssü haline geldiği suçlamasını bile yaptı. Bu suçlama zaten gergin olan Bağdat-Erbil ilişkilerinin daha da gerilmesine ve Bağdat'taki Kürt bakanların Erbil'e çağrılmasına kadar ulaştı. Bu süreçte ne KDP ne de diğer Kürt partiler İD ve onun destekçilerine destek vermedi. Dahası İD'den kaçan Sünni Arap politikacıların önemli bir kısmı kendisine Erbil'i üs olarak edindi. Fakat, İD'nin önderlik ettiği ayaklanma KDP'nin Maliki'nin başbakanlığının Irak'ı istikrarsızlaştırdığı tezini güçlendirdiğinden KDP'nin Musul'un geri kalanına müdahil etmediği görüldü. KDP'nin politikası temelde kendisi için önemli yerleri kontrol altına aldıktan sonra savunma pozisyonuna geçme yönünde olduğu izlendi. 
2. KDP, Musul'da istediği ve stratejik açıdan önemli gördüğü yerleri kısa sürede kontrol altına almıştı ve ilerleme ihtiyacı duymuyordu. Kürtlerin Musul vilayetindeki tabanını oluşturan Ezidiler, Hristiyanlar, bazı Şebekler ve Kürtler gibi halkaların büyük bir kısmı Musul'un kuzeyinde bulunan ve 10 Haziran öncesinde de IKBY'nin denetimindeki alanlarda yaşıyorlardı. Bunun yanı sıra KDP'nin stratejik olarak gördüğü alanlar ise IŞİD'in Musul'u ele geçirmesinin hemen ertesinde peşmergeler tarafından kontrol altına alınmıştı. Büyük Musul Barajı zaten uzun bir süredir KDP'nin denetimindeydi. Kürtler için hem sınır hattının kontrolü hem de Sincar (Şengal) yolunun açık tutulmasının önemli olan Zummar ve Rabia nahiyeleri (burası aslında Telafer ilçesine bağlı nahiyelerdir) de kısa süre içinde ele geçirilmişti. Bu noktada hatırlatılması gereken bir nokta da şudur: Rabia Irak-Suriye sınırının Irak tarafında kalan kapı olması nedeniyle çok önemli bir geçiş noktasıdır. Fakat Zummar da bir o kadar önemlidir. Musul merkezden ve Telafer'den Musul barajına giden yol üzerindeki en stratejik nokta olması kadar Duhok ile Rabia ve Sincar hattının açık tutulabilmesi için hayati öneme sahiptir. Nitekim, 2012 yılının sonlarında Irak Ordusu'nun Zummar'a girme çabası IKBY tarafından engellenmiş, Erbil bu konuda gerekirse Bağdat'la karşı karşıya gelebileceğini göstermişti. 
 
KDP, Musul'da temelde bir çatışmazlık politikası izlemeye çalışsa da sahadan gelen sinyaller çatışmanın kaçınılmaz olduğunu gösteriyordu. Musul'daki ilk peşmerge-IŞİD çatışması 16 Haziran'da oldu ve 2 peşmerge subayı kaçırıldı. 23 Haziran'da Rabia'daki peşmergelere bir saldırı düzenlendi ve 1 peşmerge öldü 4 tanesi ise yaralandı. 26 Haziran'da ise Karakuş'taki bir çatışma yaşandı. Genel olarak bölge sessiz gibi görünmesine rağmen Erbil yönetimi kontrolü altındaki bölgelere güvenlik hattı olarak hendek kazmaya başladı. Ancak asıl olaylar Temmuz ayının sonunda başladı. 23 Temmuz'da IŞİD'in Musul yakınlarındaki Badush'taki bir ilaç fabrikasına düzenlediği saldırıda 3 peşmerge öldü ve bu saldırıdan sonra peşmerge kontrol noktaları boşaltıldı. Bundan sonra 25 Temmuz'da Rabia'da IŞİD ile peşmerge arasında çatışma çıktı. Bu çatışmada 5 peşmerge öldü 4'ününse durumu hakkında bir açıklama yapılmadı. 27 Temmuz'da ise Sincar civarında IŞİD ve peşmerge arasında çatışmalar çıktı ve bu çatışmada da 4 peşmerge hayatını kaybetti. Bu son olay, 1 Ağustos'ta başlayacak saldırıların habercisi gibiydi. Görüldüğü kadarıyla Haziran ayında öncelikli hedefi güneye doğru ilerlemek olan IŞİD'in Temmuz ayının sonlarında yavaş yavaş peşmergenin gücünü ve savaşma kapasitesini test etmeye söylenebilir. 1 Ağustos'ta başlayan IŞİD saldırısı öncelikle Telafer'in Zummar nahiyesine yöneldi. Gece yarısı geçen sert çatışmalarda IŞİD militanları püskürtüldü. Ertesi gün Zummar Nahiye merkezi IŞİD'in eline geçerken, 3 Ağustos günü de önce Rabia sonra da Sincar (Şengal) IŞİD'in eline geçti. 
 
Neden Zummar, Rabia, Sincar Hattı'nda Çatışmalar Yaşanıyor?
 
1. IŞİD, Telafer'e saldırdığında bu konuya ilişkin değerlendirmelerimizde Telafer'in stratejik öneminin altını çizmeye çalışmıştık. Telafer'i kontrol eden IŞİD'in etkisinin bu bölgeyle sınırlı kalacağı düşünülemezdi. İlçe olarak Telafer Musul'un kuzey ve batıyla olan en önemli geçiş noktalarını kontrol etmektedir. Fakat Telafer'in asıl bağlantı noktaları Zummar ve Rabia nahiyeleridir. Rabia, Suriye'ye açılan kapı olması nedeniyle Zummar da Sincar yolunu kesmesi ve Musul Barajı'nı ele geçirmek için bir üs olarak kullanılabilmesi için önemlidir.
 
2. IŞİD'in bu saldırılarla asıl hedefinin dört hedefi olduğu söylenebilir: 
a. Rabia'yı ve Sincar'ı kontrol altında tutarak Rakka-Musul bağlantısını sürdürmek. Özellikle son haftalarda Deyr Ez Zor'da IŞİD karşıtı örgütlenen ayaklanmaların sayısının artması bu güzergahı daha gerekli kılmaktadır. Bugün IŞİD Dayr Ez Zor'u kontrol altında tutuyor olsa da zorlanmaya başlamıştır. Bu bölgeyi kaybederse Irak-Suriye bağlantısını sağlamak için ana güzergah Haseke-Musul hattı olmak zorundadır. Bu nedenle Rabia-Sincar hattı sadece Irak'taki dengeler  açısından değil Irak-Suriye birlikte düşünülerek okunmalıdır. 
 
b. Musul Barajı'nı kontrol etmek. Hali hazırda Irak'ta iki barajı kontrol eden IŞİD birisi Hadise diğeri Musul'da olmak üzere iki barajı daha kontrol altına almak istemektedir. Musul Barajı bazı teknik aksaklıklar nedeniyle öteden beri başlı başına bir tehlikedir. Ancak IŞİD'in eline geçmesiyle daha da büyük bir tehlikeye dönüşebilir. 
 
c. Bölgedeki demografik yapıyı değiştirmek. Nasıl Telafer'in hedef alınmasının nedenlerinden birisi nüfusun önemli bir kısmını Şii Türkmenlerin oluşturmasıysa Zummar ve Sincar'da da bu faktör yabana atılmamalıdır. IŞİD hedeflediği devlet sınırları içinde (ki belirtilen hat bu devlete dahildir) kendi din anlayışı dışındaki bir inanca izin vermeyeceğini göstermiştir. Bu nedenle özellikle Sincar ele geçirildikten sonra insanları göç ettirmek için bilinçli olarak korku yaratmayı hedeflemektedir. IŞİD bu bölgeleri kaybetse bile halkın yeniden kendisini tam olarak güvende hissedip evlerine dönmesi uzun süre alabilir. 
 
d. Enerji kaynakları ve rafineri: Bu çatışmaların sonucunda IŞİD'in eline Ayn Zala'daki petrol bölgesi ve rafineri de geçmiştir. Bu son dönemde IŞİD'in elde ettiği araçlarda kullanabilmek için daha fazla yakıta ihtiyacı olduğu savıyla birlikte düşünüldüğünde daha anlamlı hale gelmektedir. 
 
Çatışmaların Stratejik ve Siyasi Sonuçları
 
Son 3 günde bölgede yaşanan gelişmeler Irak'ın izole edilmiş bir bölgesinde yaşanan küçük olaylar olarak okunmamalıdır. Zummar-Rabia-Sincar Hattındaki çatışmaların stratejik ve siyasi sonuçları şöyle özetlenebilir:
 
1. KDP önemli bir prestij ve inandırıcılık kaybına uğramıştır: Irak ordusunun IŞİD'in önünden savaşmadan çekilmesi Irak'ın içinde ve dışında hem eleştiri hem de alay konusu olmuştur. Şimdi aynı duruma KDP düşmüştür. KDP'ye bağlı peşmergelerin silah ve mühimmat yetersizliği nedeniyle Rabia ve Sincar'da neredeyse çatışmaksızın çekilmesi eleştiri konusu olmuştur. PKK'ya yakın kaynaklar Sincar'dan 400 peşmergenin YPG'ye sığındığını ileri sürmektedirler. Ayrıca Rabia'ya yakın bölgelerde zırhlı araçların olduğu fakat destek gelmediği görülmüştür. Kaybedilen bölgelerin geri alınması için YPG devreye girmiştir. Ayrıca Erbil'den yeni kuvvetler gönderilmiştir. Bu bölgeler geri alınsa bile bu kadar kısa sürede ve büyük çatışma olmaksızın düşmesi KDP açısından bir prestij kaybı yaratabilir. Ayrıca yukarıda da belirtildiğim gibi IKBY yetkililerinin mezhep savaşı olarak niteledikleri ve Maliki'yi sorumlu tuttukları bir çatışmayla karşı karşıya kalması şu ana kadar kullandıkları söylemi devam ettirmelerini güçleştirmiştir. 
 
2. IKBY'nin "tartışmalı bölgeler sona ermiştir" savı çökmüştür: Kaybedilen bölgeler geri alınsa dahi nasıl düştükleri hatırlanacaktır. Dolayısıyla terörist bir grup karşısında dağılmış Irak ordusunun tutamadığı bölgeyi ancak IKBY kontrol edecektir savı tartışmalı hale gelmiştir. KYB'nin Celevle'deki ilerleme isteğinin başarısızlığından sonra KDP'nin Musul'daki geri adımı tartışmalı bölgelerin geri kalanını da etkileyebilecektir. 
 
3. Son dönemde IŞİD ile IKBY arasında yaşanan çatışmaların gidişatı IKBY'nin askeri yeteneklerinin de sorgulanmasına neden olabilir: İki hafta önce KYB'nin Celevle'de kullandığı gerekçenin aynısı bugün KDP tarafından Zummar-Sincar hattında kullanılmaktadır. Bu gerekçe, IŞİD'in Peşmerge karşısında silah ve mühimmat olarak üstün olduğu ve çatışmayı sürdürebilecek bir lojistiğe sahip olmadığıdır. Eğer bu gerekçe doğruysa IŞİD bunu test etmek için başka girişimlerde de bulunabilir. Bunların başında da Kerkük gelebilir. 
 
4. Irak hükümetinin olan bitene duyarsız kalması da dikkat çekicidir: Kısa bir süre için Irak hava kuvvetleri IŞİD güçlerini bombalamış sonra devam etmemiştir. Bunun Bağdat-Erbil gerginliği dikkate alınmaksızın değerlendirilmesi gerçekçi olmayacaktır.  
 
5. Bu çatışmalar Kürtler arasındaki ilişkileri kökten etkileyecektir: Suriye ve Irak'ta devam eden iç savaşların niteliği her iki çatışmayı birbirinden ayrı değerlendirmeyi gün geçtikçe imkansız hale getirmektedir. Bu durum Kürtler arasındaki ilişkilere de yansımıştır. 1 ay öncesine kadar KYB-KDP-PKK birbirinden ayrı çizgiler izlerken son olaylar üç aktörü birbirine yakınlaştırmak zorunda bırakabilir. Daha doğrusu KDP, KYB ve PKK çizgisine doğru kaymak zorunda kalabilecektir. Özellikle Peşmerge'nin çekildiği bir ortamda YPG'nin devreye girmesi askeri olarak bir şeyi değiştirmese de Kürt kamuoyu nezdinden dikkat çekici olacaktır. 3 gün öncesine kadar Semelka Kapısı'nın yeniden açılmasının gündeme geldiği bir ortamda Rabia kapısı çökmüştür ve bu kapıyı korumak için YPG devreye girmiştir. Bu bağlamda KDP-PYD arasındaki ilişkilerde yeni bir döneme girilecektir. Bu dönemde özellikle Suriye'de kurulan Kürt kantonlarının tanınmasına kadar önemli bir yelpazede yeni gelişmeler olabilir. Ayrıca KDP'nin savunmada kalma politikasının başarısız olduğu ortaya çıkmıştır. Bundan sonra KDP de IŞİD karşıtı koalisyonlar da çok daha aktif olarak yerini almak durumunda kalacaktır.
 
6. Bölgede demografik yapı şu ya da bu biçimde değişecektir: Bölgenin IŞİD'in kontrolünde kalması halinde Ezidilerin, Kürtlerin ya da Telafer'den kaçıp da bölgeye yerleşen Türkmenlerin yaşaması mümkün olmayacaktır. Ayrıca, Zummar-Rabia-Sincar hattında yaşananlar daha doğuda kalan Tılkeyf, Şeyhan ve Hamdaniye gibi yerlerde de endişe yaratmıştır. Buradaki halkın bir kısmının da olası çatışmalardan ve IŞİD ilerlemesinden korkarak daha iç bölgelere göç etmek istemesi bölge demografisini etkileyecektir. Bunun tersi de geçerlidir. Çeşitli haber kaynaklarından gelen bazı görüntüler IŞİD'in bölgeye girmesiyle birlikte bazı yerel grupların memnuniyetini göstermektedir. Bu durum IŞİD'in sahada karşılığının kısmi olarak da olsa bulunduğunu göstermektedir. Nitekim bazı Kürt kaynaklar da bazı köyleri işaret ederek ihanet içinde bulunduklarını ileri sürmektedir. Bu nedenle anılan hattın yeniden IKBY'nin kontrolüne geçmesinden sonra da birinci olasılığa göre çok daha düşük oranda olmak kaydıyla benzer bir demografik değişim süreci başlatması mümkündür. 
 
7. IŞİD'in bölgeyi elinde tutabilmesi halinde uzun vadede Haseke üzerinde büyük bir baskı kurması mümkün olacaktır. Bu durum Suriye içindeki çatışmaları etkileyebilecektir. 
 
8. YPG kısa vadede KDP'nin ya da IKBY'nin yardımına gidip stratejik roller üstlenebilir. Hatta Sincar ve Rabia'nın yeniden ele geçirilmesinde hayati rol oynayabilir. Dahası bunun karşılığında stratejik ödül olarak Sincar Dağları'nın denetimini de elde edebilir. Fakat, iki yıldır IŞİDle olan çatışmalarında görüldüğü gibi genişlemesi onu zayıflatmaktadır. Bu nedenle bir yandan Kobani'de diğer yandan Haseke'de IŞİD'in hedefi olurken uzun süre bu bölgede varlık göstermesi beklenmemelidir. Dolayısıyla YPG için "kurtarıcı rolü" şu anda önemli olsa da uzun vadede bu bölgede çok büyük ve aktif bir silahlı birim bulundurması olasılığı düşüktür.
 
9. Bu çatışmaların belki de en önemli uzun vadeli etkisi Musul üzerinde olabilir. Şu an için düşük bir ihtimal olsa dahi, Kürtler Sincar-Rabia-Zummar hattında IŞİD'e ağır bir darbe vurursa bu durum Musul'un içini dahi etkileyebilir. Musul şu anda IŞİD'in beyni ve kalbidir. Burada alacağı ilk büyük yenilgi onu derinden sarsacaktır. Son dönemde Musul'da İD'ye yönelik tepkinin arttığı ve zayıf da olsa silahlı bir karşı koyuş  olduğu görülmektedir. Fakat İD'nin gücü devam ettiği sürece Musul'da gerçek bir değişim beklenemez. İşte bu nedenle Musul'un kuzeyindeki bu çatışmalar önemlidir. Anılan çatışma hattında çok ağır bir darbe alması ve yaşanabilecek büyük kayıplar İD'yi Musul merkezinde de zora sokabilir. Fakat şu anda Irak'ın verili şartlarına bakıldığında bu denli koordineli bir askeri ve siyasi girişimin başlatılması olasılığı zayıf görünmektedir. 
 
10. İD'nin saldırısında başarılı olması ve ele geçirdiği bölgeleri tutması halinde kuzey hattında çok önemli değişiklikler olabilir. İD, Irak ordusunun çekilmesinden sonra ortaya çıkan fiili sınırları zorlayabilir. Bu saldırılar ise Erbil'in Bağdat'tan biraz daha kopmasına neden olabilir. Daha açık bir ifadeyle Kürtler, en çok ihtiyacı olduğu anda yanında bulunmayan Irak hükümetinin güvenlik sorumluluklarını yerine getirmemesini bağımsızlık yönünde güçlü bir gerekçeye dönüştürebilirler. 
 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display