Kerkük Barzani’nin Eline Geçti Sıra Musul’da Mı?

Yazan  13 Haziran 2014

Amerika Birleşik Devletleri 1991 yılında Irak’a müdahale ettiği dönemden beri Irak’ın kuzeyinde fiili bir durum yaratmıştı. 2003 yılında Saddam rejiminin yıkılması ertesinde Irak mezhepsel ve etnik çelişkilerin ön planda olduğu bir enkaza dönüşmüştür. Bunun üzerine Baasçılardan arındırma politikası (de-ba’athification)[1] çerçevesinde devlet yönetimi deneyimi olan birçok kişinin devlet görevlerinden uzaklaştırılması (Sünniler) ve yerlerine deneyimsiz kişilerin ikame edilmesi eklenince ülkede devlet aygıtı tam tabiriyle dağılmaya sürüklenmiştir. Ek olarak Sünni kesimin Irak’ta devlet ve ekonomiden dışlanması Sünniler arasında aşırılık yanlısı politika benimseyen güçlü bir selefi/tekfiri taban da husule getirmiştir.

Kürtler ise 2003 müdahalesinde ABD’ye verdikleri desteğin meyvesini toplamıştır. Fakat Kürtler açısından en önemli meyve olan Kerkük ise, Irak içinde tartışmalı bir alan olarak kalmıştır. ABD müdahalesi ardından Kürt yönetimi Kerkük’te demografik yapıyı bozma nüfus ve tapu sicil kayıtlarını ortadan kaldırma çalışmalarına girişmiştir.[2] Ancak Kerkük bugüne değin Irak içinde çözülemeyen sorun olarak kalmıştır. Kerkük’ün statüsü bir türlü belirlenememiştir. 2005 Irak Anayasası’nın 140. maddesi uyarınca Kerkük’te, demografik yapının normalleştirilmesi, nüfus sayımı ve referandum içeren bir yol haritası benimsenmiş ve Kerkük’ün 31 Aralık 2007 tarihine kadar yapılacak bir referandumla statüsünün belirlenmesine karar verilmiştir. Ancak geçekleşmemiştir. Bu süreç içinde Kerkük’ün dış kesimlerinin kontrolü peşmergenin eline geçmiş ve şehre Kürt göçü devam etmiştir. İşte bu süreç içinde Barzani yönetimi Kerkük’e ilişkin niyetini sıklıkla dile getirmiştir. Kerkük’ün ve Musul’un Barzani açısından ne kadar değerli olduğunu hem Irak’ın yeniden yapılandırılması sürecinde hem de Barzani’nin Türkiye ile ilişkisinden çıkarmamız mümkündür. Zaman zaman Barzani’nin sözlü açıklamaları dolayısıyla Türkiye ile gerilim yaşanmıştır.

Örneğin Mesud Barzani El Arabiya televizyonuna verdiği mülakatta:

“Türklerin Kerkük’e müdahale etmesine izin vermeyeceğiz. Kerkük tarihsel ve coğrafi olarak Kürt kimliğine sahiptir. Tüm gerçekler Kerkük’ün Kürdistan’a ait olduğunu ispatlamaktadır. Saddam döneminde Türkiye’nin askeri ve diplomatik nüfuzuna rağmen hayatta kaldık. Şimdi Kerkük’te ne olup bittiği Ankara’yı hiç ilgilendirmez. Kerkük’te Türkmen azınlık bulunuyor olabilir. Türkiye’de de 30 milyon Kürt var ama biz hiç onların içişlerine karışmıyoruz. Eğer Türkiye birkaç bin Türkmen için Kerkük’e müdahale edecekse biz de 30 milyon Kürt için Türkiye’ye müdahale ederiz”[3] açıklamalarında bulunmuştur.

Bu sözler Barzani’nin niyetini açıkça ortaya koymaktadır.

Türkiye ile ilişkilerin iyileşme sürecine girmeye başladığı dönemde Mesud Barzani 25 Nisan 2012 tarihinde Türkiye’ye gerçekleştirdiği gezide Kerkük’ü resmen istediklerini dillendirmiştir. Barzani Erdoğan'a Irak’ın durumunun böyle devam etmesi hâlinde “bağımsız Kürdistan”ı ilan edeceğini belirtmiştir. Bunun yanında PKK’nın bitirilmesi için Türkiye’yi destekleyeceklerini söylemiştir. Ek olarak Barzani, Türkiye ile Kerkük’ü ortak yönetebileceklerini ve Kerkük'te Türkiye’nin menfaatine olacak bütün şartları kabul edeceğini iletmiştir.[4] Buradan da anlaşılacağı üzere Barzani Kerkük’ü “Kürdistan” sınırları içine dâhil etme planlarını resmen Türkiye’ye açıklamıştır. Barzani Türkiye’yi bir şekilde bu konuya ikna etmeye çalışmaktadır

Diğer bir taraftan ise, Türkiye’nin Kuzey Irak’a ilişkin politikasının bölgesinde yaşanan gelişmeler neticesinde değişiklik gösterdiği anlaşılabilmektedir. Türkiye Irak konusunda Barzani merkezli yeni bir tercih geliştirmiştir. Bilhassa Suriye’nin kuzeyine PKK’nın Suriye şubesi Demokratik Birlik Partisi (PYD)’nin hakim olması ve Ortadoğu’daki komşu ülkelerin tamamı ile sorun yaşanması Türk karar alıcılar açısından Barzani yönetimini daha önemli hale getirmiştir. Bu minvalde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 4. Olağan kongresine Mesud Barzani’nin katılması[5] ve de Kasım 2013 tarihinde gerçekleşen Diyarbakır gezisi[6] Türk Dış Politikası açısından da bir makas değişikliği olarak değerlendirilebilir. Bu dönemden itibaren Türkiye bilhassa enerji politikaları üzerinde doğrudan Kuzey Irak ile ilişki geliştirmeye başlamıştır.[7] Kuzey Irak petrolü Türkiye üzerinden akıtılmaya başlanmıştır.[8] Bu durum merkezi Irak hükümeti ve kısmen ABD’nin tepkisini çekmiştir.

Genel olarak Türkiye açısından Kuzey Irak ile ilişkilerin seyri bu şekilde iken, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)’nin saldırılarının başlaması Kürtler açısından ise ikili bir sonuç meydana getirmiştir. Kürtler, bir yandan ilk defa Araplar ile ciddi çatışma riski diğer taraftan ise Kerkük’ün tamamının kontrolünü ele geçirme durumuna gelmiştir.

 

Resim 1: Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Sınırları ve Kontrol ettiği Alanlar [9]

 

Yukarıdaki haritadan da görüldüğü üzere noktalı bölgeler Kürtlerin kısmen kontrol ettiği bölgelerdir. Musul ve Kerkük bölgeleri bu fiili kontrol edilen bölgelerin hemen komşusudur. Kerkük ve Musul petrolleri bölgede herkesin iştahını kabartmaktadır. Vahid ve yaşayabilir “bağımsız Kürt” devleti içinse Musul ve Kerkük anahtar konumundadır. Şu anda “Kürt petrolü”nün ABD’den ambargolu olması meselesi aldatıcı bir durum yaratabilir. Irak’ın gerçekten dağılması söz konusu olacağı dönemde Musul ve Kerkük’ün kimin kontrolünde olacağı daha büyük ehemmiyet arz edebilecektir.

12.06.2014 itibariyle Kürt güçleri Kerkük’ün kontrolünü ele geçirmiş oluyor. Şimdi bu girizgahtan sonra sorulması ve yanıtlarının dış politika karar alıcıları tarafından verilmesi gereken sorular olduğu kanaatindeyiz:

 

Resim 2: Peşmerge Kerkük’ün Kontrolünü Ele Aldı[10]

 

1.      Türkiye son dönemde Barzani yönetimi ile ekonomik ve siyasi yakınlık kurmaktadır. Bu bağlamda Irak’ta geniş çaplı kriz varken ve Irak’ın içyapısının değişmesi ve Kürtlerin sınırları genişletmesine Türkiye cevaz vermekte midir?

2.      Türkiye Ortadoğu’da status quo’dan özelde Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunma politikasından Erbil ile ekonomik ilişkileri geliştirme ve ekonomik tabloyu stabil tutma uğruna mı vazgeçmektedir?

3.      Kerkük konusunda “Kuzey Irak” petrolü Türkiye açısından Kerkük’ün kontrolünün Kürtlere terki için kolaylaştırıcı bir sebep midir?

4.      IŞİD ve Barzani konusunda Türkiye tercihe mi sürüklenmektedir? Barzani Türkiye’yi bu şekilde Kerkük’ün Kuzey Irak’a katılmasına ikna mı etmektedir? Türkiye’nin alternatif planı var mıdır?

5.      Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin durumu ne olacaktır?

6.      Barzani, Kuzey Irak’ta kontrollerini hep fiili durumlar doğması neticesinde genişletmektedir bu fiili durumların Kuzey Irak’ta nereye varacağının ya da Kürtlerin Kerkük ile duracaklarının garantisi var mıdır?

7.      Musul’un kimin elinde kalacağı konusunda farklı planlar üretilmekte midir? Yoksa Musul meselesinde de Türkiye peşmergeye mi güvenmektedir?

Son olarak Türkiye Musul ve Kerkük’ü istemeyerek bırakmıştır ve Musul'un Misak-ı Milli içinde sayılmasının ve Türkiye’nin uzun yıllar kırmızıçizgi olarak addetmesinin ne kadar önemli ve uz-görülü bir davranış kalıbı olduğu ortadadır.[11] Ayrıca nazarı dikkate alınması gereken bir diğer noktanın Musul ve Kerkük bölgesinin Anadolu’nun jeopolitik bütünlüğüne dâhil olduğudur.


[1] Bkz: Ryan Pavel, The De-Baathification of Iraq, Yayınlanmamış Lisansüstü Tezi, University of Michigan

2012; Miranda Sissons;  Abdulrazzaq Al-Saiedi, A Bitter Legacy: Lessons of De-Baathification in Iraq, International Center for Transitional Justice, March 2013.

[2] Ali Kerküklü, Kerkük’ün Demografisi (Nüfus Yapısı) Değiştiriliyor, Kerkük Vakfı, 03.07.2008, http://www.kerkukvakfi.com/analizler.asp?id=172, (13.06.2014, çevrimiçi).

[3] “Barzani Türkiye'yi yine tehdit etti!”, Vatan, 08.04.2007.

[4] Haşim Kılıç, “Barzani, Kerkük'ü resmen istedi”, Zaman, 25.04.2012

[5] “Barzani, AK Parti Kongresi'nde konuştu”, Zaman, 30.09.2012

[6] Erdoğan ve Barzani Diyarbakır'da buluştu, BBC Türkçe, 16.11.2013, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/131116_barzani_erdogan_diyarbakir_canli.shtml, (13.06.2014, çevrimiçi).

[7] “Kuzey Irak ile tarihi anlaşma”, ntvmsnbc.com, 06.11.2013, http://www.ntvmsnbc.com/id/25477420/, (13.06.2014, çevrimiçi); Türkiye, Kuzey Irak ile petrol anlaşması imzaladı, BBC Türkçe, 14.05.2013, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/05/130514_ft_turkiye_irak.shtml, (13.06.2014, çevrimiçi).

[8] “Kürt petrolü akmaya başladı”, Sabah, 01.01.2014.

[9] http://www.economist.com/node/7971065, (12.06.2014, çevrimiçi).

[10] Namo Abdulla, “Kirkuk UnderKurdish Peshmerga Control”, Rudaw, 12.06.2014, http://rudaw.net/english/middleeast/iraq/120620142, (12.06.2014, çevrimiçi).

[11] Cemal Kemal, “Birinci Dünya Savaşı ve Sonrasında Musul Meselesi”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 40, Kasım 2007, s. 643-691 

Dr. Serkan Kekevi

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display