Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri çerçevesinde Nabucco Projesi

Yazan  16 Mayıs 2012

Giriş

Sanayinin gelişmesi, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan ve güçlü bir şekilde Dünya`yı etkisi altına alan küreselleşme, yaşam kaynağını enerjiden almaktadır. Sanayinin kalkınmasında, teknolojinin ilerlemesinde gerekse konut ısınmalarında en önde gelen enerji kaynaklari; fosil yakıtlar, yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerji kaynaklarıdır. Buna göre Türkiye enerji tüketiminin % 39'unu petrol, % 27'sini doğalgaz, % 27'sini kömür ve % 13'ünü yenilenebilir enerji kaynaklarından karsilamaktadir.[1] Burada malesef Türkiye`nin yenilenebilir enerjideki kullanım payı çok düşük seviyelerde, halbuki ülkemiz yenilenebilir enerjiden daha fazla istifade etmek için yeterli derecede rüzgar ve suya sahiptir. Ülkemizin enerji tüketiminin %70`i ithalattan karşılandığı hesap edildiğinde yenilenebilir enerji kaynaklarımızı neden daha verimli bir şekilde kullanmamız gerektiğinin gerçeği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Geçmis yüzyıllarda olduğu gibi günümüzde de, yeraltı zenginliklerine sahip olmak siyasi ve ekonomik alanda da çok büyük bir stratejik üstünlüktür.Yüksek Lisans Tezimde de Hipotez olarak kullandığım gibi, „21 yüzyılda; yeraltı zenginlikleri olarak Petrol ve Gazı elinde bulunduran, siyasi ve ekonomik gücüde elinde bulundurur ve bu sayede Dünya`ya hükmeden güçler arasında yerini alabilir" (örneğin Rusya)[2].

Hepimizin bildiği gibi ülkemiz üç tarafı denizlerle çevrelenmiş batısında Avrupa olan dünyadaki jeostratejik ve jeopolitik konumu oldukça yüksek olan bir ülke. Ülkemiz kuzeyi, güneyi ve doğusu ile Dünya Enerji rezervlerinin üçte ikisinden fazlasına sahip olan ülkelere komşudur. Avrupa ile Türkiye, Petrol ve Gaz rezervleri bakımından fazla zengin olmayan coğrafi bölgelerdir. Tabiki bu arada 19. yüzyılın sonlarına doğru Padişah II. Abdülhamit Han`ın Almanlarla birlikte Osmanlı İmparatorluğu içerisinde yaptırmış olduğu araştırmaya da değinmeden geçmemek gerekir. Bu araştırmaya göre Türkiye`nin doğu ve güneydoğusu petrol ve gaz rezervleri bakımından oldukça zengin yataklara sahip. Günümüzde yapılan araştırmalar ise Abdülhamit Han`ın araştırma sonuçlarının doğru olmadığını, tam aksine petrol-gaz rezervleri bakımından fakir bir ülke olduğumuzu gösteriyor.

Belki de Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma bizim bilmediğimiz gizli bir antlaşma var. Ve bu antlaşmaya göre Türkiye`nin yeraltı zenginlikleri gizli tutuluyor olabilir. Belki de ülkemiz gerçekten petrol-gaz rezervleri bakımından oldukça zengin olabilir ve biz bu rezervleri belirli bir tarihten sonra kullanıp işletmemiz gerekiyor olabilir.

Petrole ve gaza duyulan bağımlılığın giderek arttığı dünyamızda, çeşitli enerji ajansları yükselen enerji ihtiyacıyla ilgili zaman zaman istatiksel araştırmalar yapmaktadır.Örneğin Uluslararası Enerji Ajansının araştırmalarına göre Avrupa Birliği 2010 yılında 500 milyar metre küp gaz tüketti. Ve yine bu ajansın tahminlerine göre AB'nin 2030 yılındaki doğalgaz talebi500 milyar metre küp den 620 milyar metre küpe çıkacak.[3]AB'nin artan Enerji Talebini 2030 yılına kadar daha yüksek tahminde bulunan enerji-araştırma kuruluşları da var ve bir çogu bu artan enerji arzının 720 milyar metre küpe ulaşacağını beyan etmektedir.[4]

Buna paralel olarak Avrupa gaz üretiminde hızlı bir düşüş var. Örneğin İngiltere`deki bazı doğalgaz alanlarında 2000 yılında 110 milyar metre küp doğalgaz çıkartılırken, 2020 yılında 10 milyar metre küp çıkartılacağı tahmin edilmektedir. Eurogas`ın araştırmalarına göre; Avrupa gaz talebinin %60`ını kendisi karşılamakta %40`ını ithal etmektedir. Eurogas`ın öngörülerine göre; 2030 yılına gelindiğinde Avrupa gaz ihtiyacının sadece %25`ini kendisi karşılayabilecek ve bu yüzden 20 yıl içinde Avrupa, yıllık 150 milyar metre küp bir açık bekleyebilir.[5]

21. yüzyılın İpek Yolu Projesi „Nabucco Boru Hattı"

Avrupa Birliğinin artan enerji ihtiyacını karşılamak ve bu çerçevede Türkiye`nin jeopolitik ve jeostratejik konumunu yükseltmeye yönelik olan Nabucco boru hattı 2002 yılından itibaren aktuel olmaya baslamıştır. AB´yi gaz bağımlılığı açısından baskı altında tutan Rusya`nın siyasi engellerine ve yine AB`nin kendi içerisindeki, enerji politikalarıyla ilgili kararasız tutumlarına rağmen, hükümetlerarası anlaşma 13 Temmuz 2009 tarihinde Ankara'da imzalanmış ve Mart 2010'a kadar her Nabucco projesi ortağı ülkesinin ulusal parlamentoları tarafından onaylanmıştır[6].

Nabucco projesine ortak olan ülkeler;Türkiye, Bulgaristan, Macaristan, Avusturya, Almanya ve Romanya`dır ve bu ülkeler Nabucco Gaz Boru Hattı projesinin eşit hissedarları konumunda olup, her biri %16.67 hisseye sahiptir. Hazar denizi, Orta Asya ve Orta Doğu'nun gazını, Türkiye üzerinden toplam uzunluğu 3,900 km olan, bir boru hattıyla Avusturya`nın Baumgarten bölgesine taşımayı ve buradanda Avrupa`ya dağıtılması planlanan boru hattının maliyeti 7,9 milyar Euro`dur. Türkiye`den geçecek hattın uzunluğu2,581 km olduğu için proje maliyetinin yaklaşık 4,5 milyar Euro`su Türkiye üzerine harcanacaktır. Boru hattının uzunluğu sırasıyla içerisinden geçecek ülkeler şunlar; Bulgaristan 412 km, Romanya469 km ,Macaristan 382 km ve Avusturya 47 km. Bu proje gerçekleştiğinde 31 milyar metre küp gaz Türkiye toprakları üzerinden doğudan batıya taşınacak.

Türkiye ihtiyacı olan gazın %65`ini, Avrupa Birliği ise %26`sını Rusya`dan ithal etmektedir. Rusya Nabucco`nun gerçekleşmemesi hususunda elinde ne kadar koz varsa hepsini oynamaya çalışmıştır. Sebebiyse Rusya`nın gelişip kalkınmasında yeraltı enerji kaynaklarını işletip ihraç etmesi çok büyük rol oynamaktadır. Rusya, Avrupa`nın gaz ihtiyacının tek kaynaktan (sadece Rusya`dan) temin edilmesi için Kuzey Akım boru hattını (Nord Stream) inşa etmiştir. Kuzey Akım; Rusya`dan başlayarak Baltık Denizi'nin içerisinden, Almanya`ya uzanan tüm kapasiteyle çalıştığında 55 milyar metre küp gaz taşıyacak bir projedir[7]. Kuzey Akım gerçekleşmeden önce Almanya`nın, Rusya`ya gaz açısından bağımlılığı %40 oranlarındaydı. Bu proje tam kapasiteyle çalıştığında Almanya`nın, Rusya`dan gaz ithalatı %60`lara kadar çıkacaktır.

Kuzey Akım; Nabucco Projesini engellemek için, Rusya`nın büyük desteğiyle, finansman ağırlık olarak da Rus-Alman işbirliği çerçevesinde yapılmıştır. Kuzey Akım boru hattıyla gelecek olan 55 milyar metre küp gaz Almanya üzerinden Avrupa`ya da dağılması öngörülüyor. Geçtiğimiz yıllarda Rusya ve Ukrayna arasında sürekli gaz krizleri yaşanıyordu ve bu gaz krizlerinden en çok etkilenen AB oluyordu. Rusya sudan bahanelerleUkrayna üzerinden, Avrupa´ya ithal ettiği gazı, özellikle kışın soğuk günlerinde kesiyordu. Hatırlayacak olursak gaz krizinden dolayı, Rusya ve Ukrayna arasındaki anlaşmazlığa AB arabuluculuk yapmaya çalışıyordu, veya Rusya bizzat kendisi AB`yi zorluyordu arabuluculuk yapması için. AB, Rusya tarafından yaşanan gaz kesintilerine bir çözüm bulmak zorunda bırakılmıştı, çünkü Rusya Avrupa'ya ithal ettiği gazın % 85`ini Ukrayna üzerinden satmaktadir.

Diğer bir ifadeyle Rusya kasıtlı olarak, Nabucco`nun gerçekleşmemesi için Ukrayna ile belirli zamanlarda gaz krizleri ortaya çıkartarak Avrupa`yı (özellikle Almanya`yı) Kuzey Akım`ın ve Güney Akım`ın yapılması için ikna etmiştir, daha farklı bir açıdan baktığımızda da, Almanya Kuzey Akım'ın yapılması yolunda mecbur kalmıştır. Hyphotezimde de belirttiğim gibi; bu zaman zarfındakı siyasi çekişmeler, Rusya`nın yeraltı zenginliklerini Avrupa'ya karşı dış politikada bir siyasi üstünlük, baskı aracı veya silahsal tehdit olarak kullandığının göstergesidir.

Bir ülkenin bölgesel ve küresel bir güç olabilmesi, için tek bölgeye veya tek ülkeye bağımlı olmaması gerekir. Diğer bir ifadeyle: güçlü ülkeler, daha fazla bölgelerle ve devletlerle; ticari, ekonomik, siyasi ve sosyolojik işbirliği içinde bulunan ülkelerdir.Kuzey Akım projesine baktığımızda, Almanya`nın enerji güvenliği ile ilgili kaynak çeşitlendirilmesinin olmadığını görüyoruz, sadece enerji güzergahında bir değişiklik var. Almanya 2008 yılının Şubat ayından itibaren Nabucco`nun ortağı, oysa Nabucco Almanya`nın enerji güvenliği yolunda hem kaynak hem de enerji ithali güzergahının çeşitlendirilmesi yolunda çok büyük adım.

Türkiye 90`lı yıllarda Hazar Denizi ve özellikle Türkmenistan petrol ve gaz rezervlerini inşa edilecek bir boru hattıyla piyasa fiyatından daha ucuz bir maliyetle ithal etmeyi hedefliyordu. Bunun için girişimlerde bulundu ve bu girişimler bizzat Türkmenistan (ucuz miktarda gaz ihraç etmek istemişti) tarafından oldukça pozitif karşılanmasına rağmen, Rusya engeline takılarak başarısızlıkla sonuçlandı. Türkiye, Türkmenistan`dan Hazar Denizi'nin içerisine döşenecek Trans-Hazar boru hattı yoluyla, Türkmenistan gazını ithal etmek istediğinde, Hazar Denizi'nin hukuksal statüsünün belirsizliğini bahane eden Rusya ve Iran bu boru hattının yapımına karşı çıkmışlardı. Ve daha sonra Türkiye; Türkmenistan gazını, Türkmenistan`dan Iran`a oradan da Türkiye`ye uzanacak bir boru hattıyla ithal etmek istemiş. Bu projenin yapımına da ABD karşı çıkmıştı. Sebebiyse Iran`ın sözde Atom Enerjisi ürettiğine dair, Iran ile ABD arasındaki anlaşmazlık. Çünkü o zamanlar ABD günümüzde de olduğu gibi, Iran`la yapılan uluslararası antlaşmalara kırmızı ışık yakmıştı.

Rusya; Türkiye`yi hem Trans-Hazar, hem de Nabucco boru hattının yapımından vazgeçirmek için Mavi Akım 2 projesini ortaya çıkarmıştı. Türkiye, Rusya`dan Karadeniz'in altından geçen bir boru hattıyla (Mavi Akım1) halen gaz ithal etmektedir. Rusya`nın gerçekleştirmek istediği Mavi Akım 2 ise buna paralel olarak inşa edilmek istenmişti ve Türkiye bu projeye karşı çıkmıştı. Bunun üzerine Rusya Başkanı Putin, 2007 yılında Karadeniz Ekonomik İşbirligi (KEI) Teşkilatı toplantısı için Istanbul'a geldiğinde Mavi Akım 2 `yi de by-pass edecek, Güney Akım`ı (South Stream) gerçekleştirmek istediklerini açıkladı[8].

Güney Akım (South Stream); Italya ve Rusya işbirliği çerçevesinde gerçekleştirilmeye çalışılan, yıllık 63 milyar metre küp Rus gazını, Rusya`dan Avrupa`ya taşımayı öngören bir projedir. Maliyet olarak yaklaşık 25 milyar euro hesaplanan bu boru hattı; Rusya`dan çıkıp Karadeniz'in altından Bulgaristan`ın Varna limanına kadar gelmekte ve buradan iki kola ayrılmakta. Birinci kol; Sirbistan, Slovenya, Macaristan ve Bulgaristan üzerinden Avusturya`ya gelmekte, Avusturya`dan da Avrupa´ya dağıtılması planlanmakta. Ikinci kol ise yine Bulgaristan`ın içinden Yunanistan ve Italya`ya kadar uzamakta[9].

Güney Akım`la ilgili çalışmalar 2010 yılının Şubat ayına kadar oldukça hızlı ilerliyordu, bu projenin yapımı konusunda Rusya oldukça iştahlı ve aceleci davranıyordu. Bu yüzden gerek Nabucco ve gerekse Güney Akım projeleri oldukça gündemde kalıyordu. Bu projelerin güncelliklerinin azalması ve gerçekleşme aşamalarının zayıflamasının iki sebebi var.

Birinci sebep ise: 2010 yılının Şubat ayında Ukrayna`da yapılan seçimler sonucunda Rusya yanlısı parti iktidara gelmiş, bu yüzden geçmiş yıllarda yaşanan, Rusya ile Ukrayna arasında gaz krizi sebebiyle yaşanan anlaşmazlıklar sona ermiştir. Ukrayna da, Rusya yanlısı parti iktidarda bulunduğu sürece, belkide Güney Akım projesini yapmaya hiç gerek kalmayacak. 2010 yılına kadar Ukrayna, hem NATO`ya üyelik hem de AB`ye üyelik konusunda oldukça istekliydi. Seçim sonuçları Rusya`nın lehine sonuçlanınca Ukrayna NATO üyeliği konusundaki ısraracı tutumundan vazgeçti.

Ikinci Sebebine gelince: bu sebep tamamen Türkiye`nin tutumu, kararlılığı ve Nabucco`nun gerçekleşmemesi ile ilgili. Yukarıda da değindiğim gibi Güney Akım Rusya`dan başlayıp Karadeniz'in içinden geçip Avrupa'ya gidiyor. Boru hattının 900 km`si, Türkiye karasuları olan Karadeniz'in içine döşenecek ve bunun için Türkiye`nin izni gerekiyordu. 2009 yılının Ağustos ayında, Rusya Basbakanı Putin`in Ankara`ya yapmış olduğu resmi ziyaret çerçevesinde, Türkiye; Samsun-Ceyhan limanına Rusya`nın gaz takviyesi yardımı karşılığında, Rusya`ya izin vermiştir. Türkiye'nin vermiş olduğu bu izin (Antlaşma), ülkemizi doğu ile batı arasında altın bir köprü haline getirecek olan ve eski İpek Yolu'nu Türkiye üzerinden Avrupa`ya yönlendirecek, Nabucco projesinin gerçekleşmemesi yolunda kocaman bir set olmuştur. Daha öz bir şekilde ifade etmek gerekirse; Samsun-Ceyhan`a Rusya dan bir miktar gaz takviyesi karşılığında dev gibi Nabucco projesi takas edilmistir.

Nabucco 90`lı yıllardan itibaren, Trans-Hazar ve Mavi Akım 2 boru hatlarına yenik düştüğü gibi, malesef 2009 yılının Ağustos ayında Türkiye`nin ve AB`nin geçmişte uyguladığı yanlış politikalardan dolayı, Güney Akım`a karşı da şimdilik yenik düşmüştür.

Nabucco projesinin gerçekleşememesinin sebepleri:

Projeye kordinatör ülke olarak atanan Avusturya`nin (OMV gaz şirketinin) projenin gerçekleşmesi konusunda istekli ve gayretli bir şekilde siyasi ve ekonomik olarak gerekli adımların atılması yönünde pasif kalması. Ve buna paralel olarak Avusturyalı OMV şirketinin 2010 yılında Avrupa'daki gaz depolama hissesinin %50 hissesini Gasprom`a satması. Bu yükselen,Gasprom-OMV ekonomik iş birliği bir taraftan Gaspromun Avrupa ayağını (Güney Akım) güçlendirirken diğer taraftan Nabucco'yu zayıflatıyor.

Yine Nabucco'nun ortaklarından Almanya`nın Nabucco'ya gereken siyasi ve ekonomik ağırlığı göstermek yerine, Rusya ile birlikte Kuzey Akım projesini hayata geçirmesi. Böylelikle Almanya'nın Rusya'ya gaz bağımlılığı daha da artmıştır. Sadece Almanya değil bir çok AB ülkesinin Rusya'ya olan gaz bağımlılığı giderek artmaktadır. AB, Kuzey Akım ve Güney Akım'da olduğu gibi malesef gaz güzergah yollarının çeşitliliğinden başka hiç bir şey yapmamaktadır. AB için önemli olan aslında gaz kaynaklarının da çeşitlendirilmesi, yani gaz kaynağı konusunda bir ülkeye bağımlı kalmamak. Oysa ki Nabucco, AB için hem gaz kaynaklarının hem de gaz güzergah yollarının çeşitlendirilmesi demektir. Bunun yanında Nabucco'ya ortak olan bir çok AB ülkesinin, Nabucco'ya karşıt olan Güney Akım'ı desteklemesi Nabucco'nun talihsizlikleri arasında. AB'nın kendiiçinde enerji ile ilgili ortak bir (tek seslilik) politikasının olmaması.

Nabucco'nun talihsizliklerinden biri de; Nabucco'ya nereden, hangi bölgeden ve hangi ülkeden Gaz geleceğine dair henüz kesinleşmiş bir resmi antlaşmanın olmaması. Çeşitli zamanlarda gerek Iran, Azerbaycan ve gerekse Türkmenistan Nabucco'ya gaz temin edebileceklerine dair basın açıklamaları yapmaktalar, ama bu açıklamalar söylemden öteye gitmemekte. Hazar Denizi'nin (gölünün) resmi statüsündeki belirsizlik ise bu projeye, kaynak tedariki hususunda en büyük problemlerden biri. Uluslararası antlaşmalara göre Hazar bir denizmi yoksa göl mü tam belli değil, bu belirsizlikten en fazla istifade eden ülke ise Rusya. Örneğin bu yüzden,Türkmenistan Hazar Denizi üzerinden Nabucco'ya kaynak sağlayamadığından dolayı kendi gazını ağırlıklı olarak Rusya`nın belirlediği bir fiyatla Rusya`ya satmakta. Rusya ise Türkmenistan ve diğer Hazar Bölgesi ülkelerden almış olduğu gazı tekrar fiyat arttırarak Avrupa`ya satmakta. Görüldüğü gibi Rusya boru hatları ruletini çok iyi oynuyor.

Sonuç olarak; AB'nin enerji konusunda kendi içerisinde bir birlikteliğin olmaması, siyasi istikrarasızlıklar, Nabucco'ya gaz temin edecek ülkelerin resmi olarak netleşmemesi Rusya`nın bir gaz monopolü olmasına sebebiyet veriyor. 21. yüzyıl İpek Yolu projesi diye adlandırdığımız Nabucco'nun gerçekleşebilmesi için; Türkiye, Rusya ile rekabetçi konumundan çıkıp işbirliği konumuna geçmeli.

Rekabetçilik ve işbirliği konumu stratejisi nedir diye soracak olursanız: Türk-Rus ilişkileri örneğin Güney Akım ve Nabucco hususunda rekabet halinde, bu durumdan malesef Türkiye pek avantajlı değil. Oysaki Türkiye, Rusya`yı işbirliğine teşvik edebilir ve Rusya`nın da desteği alınarak proje hayata geçirilebilinir. Örnek olarak 90'lı yıllarda Türkiye Trans-Hazar boru hattını inşa etmek istediğinde Rusya karşı çıkmıştı, Hazar'ın statüsünü gerekçe göstererek. Ve buna karşılık Rusya o zamanlar Mavi Akım 2`yi Türkiye'ye önermişti ve Türkiye kabul etmemişti. Şimdi Türkiye Mavi Akım 2 teklifini tekrar gündeme getirip bu yapılacak hat üzerınden Nabucco'ya gaz temin edebilir. Böylelikle iki ülke rekabet yerine, işbirliğine gitmiş olur ve Nabucco da Rusya`nın desteğiyle hayata geçirilebilir.

Bir taraftan Avrupa'da ekonomik krizler yaşanırken, diğer taraftan Arap Baharı çerçevesinde Orta Doğu ve Orta Afrika ülkeleri yeniden şekilleniyor. Bu tarihi hareketlilikler karşısında Orta Asya-Hazar bölgesinde Rusya lideri Putin`in açıklamalarına göre Avrasya Birliği kuruluyor. Özet olarak; Batı, Doğu'ya kayıyor. Türkiye gerek coğrafi konumu, gerekse kültürel, etnik-dinsel ve ekonomik gücüyle doğuyla batı, kuzey ile güney arasında enerji politikaları çerçevesinde büyük bir köprü vazifesi haline gelip, dünya ülkeleriyle Ekonomik-Siyasi ilişkilerini geliştirebilir. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, Rusya`nın bugünkü Avrasya Birliği'ni kurabilecek seviyeye gelmesinde en etkin rol Rusya`nın boru hatları üzerinden iyi Rulet oynaması enerji boru-politikalarını çok başarılı yürütmesidir. Türkiye cumhuriyetin yüzüncü yılı olan 2023 yılına dogru kararlı ve istikrarlı olarak atacağı siyasi-ekonomik adımlarla Arap Baharı ve Avrasya Birliği çerçevesinde bölgesel bir güç olabilir.



[1]http://www.turksam.org/tr/a2279.html. TÜRKSAM | Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi.Dünya Enerji Piyasasının Görünümü ve Türkiye. Aralik 2010

[2] Özalp Mustafa: Das Nabucco Projekt im Rahmen des Beitrittsprozesses der Türkei zur Europäischen Union. (Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri çerçevesinde Nabucco Projesi)2011 Mart.

[3] http://www.nabucco-pipeline.com/portal/page/portal/de/Home/home_faq (Nabucco Projesinin Resmi sayfasi)

[4] Rippert Sebastien: Die energiepolitischen Beziehungen zwischen der Europäischen Union und Russland 2000 – 2007. S. 29

[5]http://www.nabucco-pipeline.com/portal/page/portal/de/Home/home_faq (Nabucco Projesinin Resmi sayfasi)

[6]http://www.nabucco-pipeline.com/portal/page/portal/de/Home/home_faq(Nabucco Projesinin Resmi sayfasi)

[7]http://www.nord-stream.com/de/die-pipeline/Kuzey Akim boru hattini (Nord Stream) resmi sayfasi.

[8]http://www.enerji2023.org/index.php?option=com_content&view=article&id=107:ke-stanbul-toplantisi-ve-enerj-savalari&catid=15:stratej&Itemid=245 KEİ- İSTANBUL TOPLANTISI VE ENERJİ SAVAŞLARI.

[9]http://south-stream.info/?L=1Güney Akim (South Stream) resmi internet sayfasi.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display