DÜŞMANDAN YARARLANMAK

Yazan  24 Mart 2009
SSCB çökerken Sovyetlerin son Dışişleri Bakanı’nın ABD’li meslektaşına “Sovyetler Birliği olarak size son büyük bir kötülük daha yapacağız” dediği söylenir.

Bunun üzerine de ABD'li meslektaşı merakla "Nasıl bir kötülük" demiş. SSCB Dışişleri Bakanı bunun üzerine "SSCB olarak sahneden çekiliyoruz. ABD'yi düşmansız bırakıyoruz. Bu ABD'ye yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır"der.

Düşmanları olanların gaflet ve dalalet gösterme özgürlükleri olmaz. Onların her an uyanık, elleri tetikte, gözleri de ufukta olmak zorundadır. Toplumlar düşmanlarından ve emellerinden korunmak için daha tedbirli, daha ileri ve daha çok çalışkan olmak durumundadırlar. Düşman ya da rakibin yaptıklarını izlemek, gerçek niyetlerini kavramak, onun yaptıklarını küçük görmemek ne kadar gerekliyse aynı şeyin düşman tarafından yapıldığını da gözden ırak tutmamak gereklidir. Bu bağlamda düşmanın ortaya koyduğu sahte görüntüye ve tatlı sözlerine aldanmamak lazımdır.

Mercimek Ahmet, bu durumu Kâbusname'de şöyle anlatır; "Düşmanının güler yüz göstermesine ya da tatlı sözüne aldanıp gönül bağlama ve inanma. Eğer düşman sana şeker gösterse, sen onu acı nesne san. Ve düşmanın ne denli küçük olsa da onu hor görme ve zayıf olan düşmanına, güçlü bir düşmana eder gibi düşmanlık et. O da kim ki deyip önemsemezlik yapma". Sonuçta "su uyur, düşman uyumaz" diye sürekli uyanık olmak gerektiğini ikaz eden atasözlerinin tarihi tecrübelerin ürünü olduğunu unutmamak gerekir.

Durumun stratejik boyutunu o, şöyle ortaya koyar: Ama gizli ya da açıkça, "düşmanın işinden habersiz olma. Çünkü o daima kötü tasarılarla seni aldatmak hesapları peşindedir. Sen de bir an bile onun kötü oyunlarından kendini güvende sanmayasın. Düşmanının halini ve tasarladığı oyunları her an soradur, ta ki düşmanın belasına ve afetlerine uğramayasın. Sonra, fırsat elvermedikçe düşmanlığını belli etme ve düşmanına karşı ne denli büyüklük taslarsan tasla, kendini düşmana büyük göster. Ne denli düşmüş olsan da ona durumunu alçak gösterme".

Sonuçta düşman tanımı çok muğlak, hedefleri, sınırları, kimliği bilinmeyen bir olgudur. Var olmak ve varlığı sürdürebilmek düşmanın niyetlerini açık kılmak, sezmek, ondan daha akıllı davranmak ve daha iyi önlemler almakla mümkündür. Düşman ya da rekabet, toplumları dinamik, üretken, diri ve güçlü olmaya zorlar. Düşmanı tanımak başka bir şey, onu niyetlerini yapmaktan caydırmak başka bir şeydir. Düşmanlık yapmak ise daha başka bir şeydir.

Necip Fazıl "Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın; Gündüz geceye muhtaç sen de bana lazımsın!.." der. Hatta bu konuda "Düşmanlar, el üstünde tutulmalı, yetiştirilmeli ve muhafaza edilmelidir.. Çünkü onları yitirmek, öz tanımlamaları tehlikeye sokar" türünden görüş iler sürünler de vardır.

Sonuçta düşman, psikolojik bir ihtiyaç ve kimlik yaratıcı bir süreçtir. Ancak çeşitli derecelerde düşmanlık da kin dolu, kendini aşırı üstün tutan ve başkalarından korkan gruplarla dolu bir dünya yaratır. Bu konuda gerçeklerden kopmamak, ancak tuzaklara da düşmemek gerekir.

Düşmanı tanımak, onu sizin üzerinizdeki niyetlerini uygulamaya koymaktan caydırmak başka bir şeydir; düşmanlık yapmak ise daha başka bir şeydir. Uyanık, hazır, diri ve güçlü olmak gerekir. Bunu da toplumlar çoğu kez düşmanları sayesinde başarırlar.

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display