ORTADOĞU’DA HAYAL KIRIKLIĞI’NIN ADI “OBAMA”

Yazan  02 Ekim 2009
Doğu toplumlarının çoğunda, hatta hemen hemen hepsinde bulunan karakteristik özelliklerden biri olan “duygusal karar verme” Arap toplumunda da baskın bir şekilde kendini gösterir.

Arap toplumu da tam bir doğulu olarak, iyi ya da kötü her şeye duygusal yaklaşma eğilimindedir ve bu nedenle hem bireysel hem de toplumsal anlamda duygusal med-cezirlere oldukça açıktır. Bu bağlamda Arap kamuoyunda duygusal merkezli, başka bir deyişle romantizm referanslı düşünsel dalgalanmalara rastlamak işten bile değildir. Bu durumun toplumsal ölçekteki örneklerine bir yenisi daha geçtiğimiz günlerde eklendi. Söz konusu olay, dünya üzerindeki neredeyse tüm Arapların adaylık sürecinde can-ı gönülden desteklediği ABD Başkanı Barack Obama'nın Ortadoğu sorunları konusundaki politikalarının yarattığı büyük hayal kırıklığı etrafında dönüyor.

Obama Romantizmi bitti mi?

Oysaki hikaye ne kadar da güzel başlamıştı. Barack Obama'yı öyle bir tahayyül etmişlerdi ki hayal dünyalarında, Arapların bir kısmı Obama'yı neredeyse "kurtarıcı" olarak görüyordu. Bilindiği gibi Arap Ortadoğu'sunda yaşayan milyonlarca insan için uzun zamandır, özellikle de 2003 Irak işgalinden sonra ABD ve Ortadoğu sözcükleri çok büyük oranda nefret içerikli cümlelerde bir araya geliyordu. George W. Bush yönetiminin şiddet merkezli Ortadoğu politikaları nedeniyle bu nefret giderek derinleşmiş, ABD Araplar için "şeytanların şeytanı" unvanını almıştı. Ancak ne zamanki Barack Obama gibi "format dışı" bir isim Beyaz Saray'a doğru yürümeye başladı, işte o andan itibaren Arap dünyasının da ABD algısında yumuşama sinyalleri kendini göstermeye başladı. Arapların büyük çoğunluğu Barack Obama gibi bir ismin başkanlık koltuğunda oturduğu ABD yönetiminin eskiye oranla daha ılımlı, daha hakkaniyetli, görece daha naif yani Obama'nın vaatlerindeki gibi farklı bir çizgide olacağına dair güçlü bir fikre kapıldı. Çünkü birçok açıdan klasik ABD başkanı profiline uymayan Barack Obama'ya karşı, başta kimliğinde Barack'ın yanı başında Hüseyin yazıyor olması olmak üzere ten rengi, babasının Kenyalı bir Müslüman olması, şiddet sever Bush yönetiminin aksine barışsever söylemlerde bulunması ve adaylığının başından beri İslam dünyasına çeşitli vesilelerle göz kırpması gibi nedenlerden dolayı duygusal bir bağ oluşmuştu. Bu duygusal bağ Arap dünyasında oluşan beklentileri de artırıyordu doğal olarak.

Obama'nın söylemlerinde kendisine yer bulan "Ortadoğu güzellemeleri" kulağa öyle hoş geliyordu ki beklentiler büyüdükçe büyüyordu. Büyüdükçe de gerçeklerden uzaklaşıyordu haliyle. Öyle ki Obama'nın Irak Savaşı'nı bitireceğine, ABD Ordusu'nu Irak'tan tamamen geri çekeceğine, Guantanamo'yu kapatacağına, Ortadoğu Barış Süreci'ni canlandıracağına, İsrail karşısında Filistinlileri koruyup kollayacağına ve adil bir çözümü hayata geçireceğine, hatta Filistin Devleti'nin kurulmasına vesile olacağına ve buna benzer onlarca umuda dair birçok Obama efsanesi üretilmişti Ortadoğu coğrafyasında.

Rüya bitti, "Hoş geldin Gerçek"

Ne var ki söz konusu beklentiler, Obama'nın zaferini ilan edip "ABD Başkanı" sıfatıyla icraata başlamasından yerlerini birer birer her zamanki umutsuzluğa bırakmaya başladı. Çünkü "Başkan Obama" Arap tahayyülündeki birçok şeyi gerçekleştirmeye muktedir ol(a)madı. Her şeyden önce "güvercin kimliği" ile ön plana çıkmasına karşın oldukça şahin sayılabilecek hatta içinde Bush'un "sabıkalı" ekibinden isimlerinden de bulunduğu bir dış politika ve güvenlik ekibi kurarak eylemlerinin söylemleriyle çelişeceğinin sinyallerini daha en başından verdi.

Haziran ayında çıktığı ve seçildiği günden bu yana büyük bir merakla/umutla beklenen Ortadoğu turu, Mısır'da yaptığı kimilerine göre "tarihi" Kahire konuşması ve söz konusu konuşmada söylediği birkaç afili, süslü, aykırı ama yine de klişe olmaktan kurtulamayan cümle ve Arap/İslam dünyasının gururunu okşamaktan ibaret birkaç "artistik hareketten" öteye gitmeyen adımlar dışında gerçekçi bir adım at(a)mayan "Başkan Obama" Ortadoğu'daki kredisini gün geçtikçe tüketmeye başladı. [1]

Son olarak 22 Eylül'de New York'ta İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve El Fetih lideri Mahmud Abbas'ı bir araya getiren ve klasik "el sıkışma pozu"ndan başka somut bir işe yaramadığı herkesçe malum olan "Ortadoğu Barış Görüşmesi"nin ardından Ortadoğu'daki "Obama imajı" sağlam bir şekilde sarsıldı. Özellikle barışın önündeki en büyük engellerden biri olan Yahudi yerleşimciler meselesinde Netenyahu hükümetinin ikna edilememiş olması Arapları hayal kırıklığının ötesinde öfkelendirdi. Çünkü çözümsüzlük bu şekilde sürdüğü müddetçe Netenyahu hükümeti yeni yerleşim yerleri inşa etmeye devam edecekti. Başka bir deyişle yani Yahudiler yerleşmeye, yaşam alanlarını genişletmeye; Filistinliler ise her geçen gün daha da çok toprak kaybetmeye devam edeceklerdi. Bu da Filistin devletinin henüz kurulmadan küçülmesi anlamına geliyordu. Tüm bunların yanında Obama döneminde kırılacağına inanılan barışın imkansızlığına dair kemikleşmiş psikolojik eşiğin yine aşılamamış olması da Arapların derin hayal kırıklığının önemli nedenlerinden biri oldu. Görüşmelerin öncekilerden farklı bir sonuca varamaması, Mahmud Abbas'ın Filistin'e elleri boş dönmesi Obama'nın da diğerlerinden farklı olmadığını göstermiş oldu. Böylece Obama'nın da İsrail-Filistin ajandasında öncekilerden farklı bir şeyler yazmadığı, Arapların zedelenen romantizmini tuzla buz etti.

Sadece Filistin meselesi değil diğer Ortadoğu sorunlarında da aynı hayal kırıklığı yaşanıyor Arap dünyasında. Irak Savaşı'nın bitirilmesine ilişkin somut politikaların halen ortaya konmamış olması, yine Irak'tan asker çekmeye yönelik girişimlerin yetersiz kalması, Guantanamo'nun kapatılması önünde sürekli engeller çıkması, Afganistan'da savaşın durması bir yana giderek kızışması, kayıpların artması ve yukarıda da belirtildiği üzere Arap bakış açısıyla İsrail'in halen dizginlenememiş olması ve Filistin meselesinde birçok açıdan halen aynı tas aynı hamam hikayesinin devam ediyor olması nedeniyle Obama efsanesi giderek kan kaybediyor Ortadoğu'da. Başka bir deyişle aylar öncesinde umudun Arapçası haline gelen Barack Obama isminin bugünlerdeki karşılığı "hayal kırıklığı" olarak yazıyor Ortadoğu lügatında.

"Dışı siyah, içi beyaz"

Aslına bakılırsa burada esas üzerinde durulması gereken şey Obama'nın izle(yeme)diği politikalar ya da politikalar neticesinde ortaya çıkan durum değil Arap dünyasında oluşmuş olan bu olağan üstü beklentiler ve bu abartılı romantizm olsa gerek. Zira mevzu bahis güç ABD ve bu ülkede işler isme, cisme ya da renge bağlı olarak değişmez. Hele ki sihirli bir değnek dokunmuşçasına keskin bir şekilde ve kısa bir zaman diliminde asla değişmez. Beyaz

Saray'ın ağırlık merkezi Oval Ofis'in yeni kiracısı siyah olsa da Beyaz Saray yine beyazdır. Nitekim hatırlanacak olursa adaylık yarışını kazanmasının hemen ardından Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi (American Israel Public Affairs Committee) AIPAC'de yaptığı konuşmada ne demişti Obama "İsrail devletinin güvenliği kutsaldır ve Kudüs İsrail'in ebediyen bölünmez başkenti olarak kalacaktır."[2] Evet, bu sözcükler ne eksik ne fazla aynı şekilde Barack Obama'nın ağzından çıkmış sözcüklerdir. Bugün izlenilen politikalar bu denli açık ve yoğun bir şekilde İsrail yanlısı olmasa da Barack Obama da ABD başkanı olarak İsrail ile olan ilişkilerini belirli bir seviyede tutmak durumunda olduğunun farkındadır. İşte bu nedenledir ki Ortadoğu'da oluşan Obama efsanelerini karşılayacak politikalar izlemesi çok da kolay değildir. Deyim yerindeyse "dışı siyah olsa da içi beyaz" bir doğrultuda politikalar izlemek durumundadır.



[1] Barack Obama'nın "tarihi" Kahire konuşmasının tam metni için bknz. http://www.whitehouse.gov/the_press_office/Remarks-by-the-President-at-Cairo-University-6-04-09/

[2] http://www.barackobama.com/2008/06/04/remarks_of_senator_barack_obam_74.php

* 21 Yüz Yıl Türkiye Enstitüsü Orta Doğu Araştırmaları Bölümü Bilimsel Danışmanı

Miray VURMAY

1982 yılında Hatay'da doğmuştur. Lise eğitimini Ankara çankaya Lisesinde tamamlamıştır. 2003 yılında Selçuk üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun olmuştur.  2004 yılında Hacettepe üniversitesi Sos. Bil. Ens. Tarih Bölümünde  Yüksek lisans eğitimine başlayan Vurmay, buradaki eğitimini tamamladıktan sonra 2008 yılında Ankara üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü doktora çalışmalarına başlamıştır. 

 

Makale Ve Röportajlar

Cumhuriyet Strateji'de 192 adet olmak üzere, birçok yerli ve yabancı dergi, gazete, televizyon ve radyoda yayımlanmış makale, yorum, röportaj.

Cumhuriyet Strateji'de 21 adet kitap eleştirisi.

 

Kitaplar

Devrik Bir Cümlenin Sözde öznesi: Ortadoğu, MET-VAK Yayınları, Ankara, 2007,Yazar

Külebi, Ali, Yeni Dünya Stratejileri ve Kilit ülke Türkiye, MET-VAK Yay., Ankara, 2005,Editör

Külebi, Ali, Türkiye'nin Enerji Sorunları ve Nükleer Gereklilik, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2008, Editör

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display