< < Rusya Federasyonu İle Görüşmelerin Perde Arkası


Rusya Federasyonu İle Görüşmelerin Perde Arkası

Yazan  05 Aralık 2014

Erdoğan ve Putin en son 7 Şubat’ta Soçi’de bir araya gelmişti. 5. Üst Düzeyli İşbirliği Konseyi Zirvesi’nin tarihi belli olduğunda Putin: “Yeni ufuklar aramaya geliyorum” açıklaması yaptı. Beraberinde enerji, ticaret, kültür bakanları da 10 bakanıyla ve dâhil kalabalık bir heyetle gelen Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan birçok ticari anlaşmaya imza atacaktı. Basına yansıyan haberlerde; iki ülke arasında 35 milyar dolarlık ticaret hacminin 2020 yılına kadar 100 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor. Yabancı turist sıralamasında Ruslar ilk sırada ve her yıl, 4 milyon Rus turist Türkiye’ye ziyaret yapıyor.Putin gelirken yani görüşmeler öncesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Rus-Türk firmaları tarafından yapılacak olan Akkuyu Nükleer Santrali'nin, ÇED raporunu onayladı. Bu arada Ankara’da toplanan Kırım Türkleri, gösterilerinde; “Kırım’ın işgalini meşrulaştırmak ve kabul ettirmek için her yolu deneyen işgalciler, özelikle Kırım Tatarları’na karşı en acımasız, en ilkel, en aşağılık yöntemleri uyguladılar” açıklamasını yapıyordu.Türk basına yansıyan haberlere göre toplantıda Ruslar; “Kırım halkına yönelik her türlü elde edilmeyen hakları biz veriyoruz, vermeye de hazırız dediler. Kırım tatarlarının dilini resmi dil olarak kabul ettiklerini, yerleşim noktasındaki sıkıntıları giderdiklerini, burada herhangi bir sıkıntı olması halinde de biz direkt olarak görüşebiliriz[1]” dediler.Erdoğan; “Suriye’deki sorunun çözümü konusunda mutabıkız. Nasıl yapılacağı konusunda sıkıntılarımız var. DEAŞ terör örgütü konusunda aynı kanaatlere sahibiz. Terörle mücadele konusunda sıkıntımız yok” dedi. Görünüşe göre, doğalgazda indirim yaptırdık, Kırım ve Suriye konusunda Rusya’nın desteğini aldık. Peki, gerçekte neler oldu?

            Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki görüşmelerin arka perdesini özetleyelim;

- Bu görüşmeler her yıl Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) adı altında devlet başkanı seviyesinde yapılıyordu. Bu görüşmelerin 12 Mayıs 2010’daki ilk toplantısında, Medvedev döneminden beri Rusya Federasyonu’ndan devlet başkanı düzeyinde katılım olurken, Türkiye’den her zaman Başbakan statüsünde Erdoğan katıldı. Bu toplantılar icra amaçlı ve sonuçları itibarı ile taraflara yükümlülükler getiren yani yürütme esaslı, önemli devlet organizasyonlarından biridir. Bu yılki toplantıya Cumhurbaşkanı olarak gene Tayyip Erdoğan’ın katılmış olması ve yanına Başbakan’ı alma ihtiyacı bile duymaması Türkiye’de artık başkanlık sistemine resmen geçildiğinin en açık işaretidir.

- Bu yılki toplantıda Rus tarafı gene nükleer enerji, ithalat-ihracat, yeni enerji koridorları gibi çok önemli gündem maddeleri ile hazırlıklı geldi. Görüşmelerde bir stratejisi vardı ve Rusya Federasyonu için çok başarılı geçti. Özetle Rus tarafı her zaman olduğu gibi somut öneriler ile geldi ve istediklerini aldı gitti. Doğal gaz indirimi öncesi ÇED Raporu’nun beklenmesi bile Rus diplomasisinin ne kadar dersine iyi çalıştığını gösteriyor. Peki, Türkiye ne yaptı? Masada Rusya’nın çok net olduğu ve asla tavır değiştirmeyeceği üçüncü ülkeler yani Suriye, Mısır gibi ülkeler üzerinden siyaset yaptı ve hiçbir şey alamadı.

- Rusya Federasyonu’nu bu görüşmelerde tüm dünyaya çok önemli bir açıklama yaptı; Güney Akım’ı iptal etti ve böylece Batılılara rest çekti. Güney Akım yerine Ukrayna’yı by pass ederek, Yunanistan üzerinden Avrupa’ya giden bir doğal gaz hattı projesini açıkladı. Üstelik bu, Şahdeniz II (TANAP) projesine ortak olarak maliyetleri üstlenen ve 90 dolar taşıma ücreti vererek,kazıklanan Türkiye’nin de çıkarına olabilecek bir projedir. Yani bizim hakkımızı biz istemeden gene Rusya koruyor.

- Türkiye’de şimdi görüşmelerden çok büyük zaferle çıktığımız yazılıyor. Bunun da en önemli göstergesi Rusların bize %6 doğal gaz indirimi yapacak olması; ama bu da bir aldatmacadır. Rusya Federasyonu ile yapılan anlaşma gereği maksimum 3 yılda bir; ama on yılda en fazla iki defa indirim isteme hakkımız var. Dünyada doğal gaz fiyatlarının düştüğü, yani olabilecek en kötü zamanda indirim istedik ve bu indirimi Ruslar, ÇED onayı karşılığında verdi. Enerji Bakanı her ne kadar indirim isteğini BOTAŞ’ın 2 milyar dolarlık zararına bağlamış olsa da, bu zararın nedeni son on yılda elektrik enerjisi üretimi doğal gaz kullanımında hükümetin uyguladığı sübvansiyon yani doğal gazı ucuza vermesidir.

- Geriye bazı siyasi konular kalıyor. Kırım konusunda söylenenler doğruyu yansıtmıyor, Türkiye her konuda olduğu gibi Kırım konusunda “değerli bir yalnızlık” yaşıyor zaten. Erdoğan Kırım’ı konuşmadı bile hep Esat’tan bahsetti. Erdoğan’ın bu tavrı Rus basınında “Erdoğan Kompleksi” olarak yer aldı ve Ruslar iki konuda da geri adım atmadılar. Nitekim görüşmeler sonrasında Putin ve Erdoğan basının sorularını cevaplarken, Suriye konusu karşılıklı bir atışma haline geldi. Erdoğan’ın Esat’ın halkından aldığı yüksek oy ile yeniden başkan olduğunu hatırlatan gazeteciye verdiği cevap ilginçti; “Dünyada darbeciler hep yüksek oyla gelirler. Yüzde 90-95. Bizde de geçmişte yapılan da darbelerin ardından yapılan seçimlerde açık oy gizli tasnifle seçim neticelenir ve istedikleri gibi bir sonuç açıklanırdı”. Galiba Erdoğan, Türkiye’de %51 ile %49’a tahakküm ettiğini ve ülkeye yaşatmakta olduğu yozlaşmış otoritesini kimsenin görmediğini sanıyor.

Yapılan görüşmelerin de gösterdiği gibi Ruslardan devlet adamlığı ve diplomasi konusunda öğreneceğimiz çok şey var. Uluslararası ilişkilerin temeli mezhep değil milli çıkarlardır, diplomasi milli çıkarlar için yapılır. Esat bizim milli meselemiz değildir. Yapılan görüşmeler iki ülke arasındaki diplomasi kalitesindeki farkı ortaya koymuştur. Bu farkın açılmasında son yıllarda başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere, devlet-parti adamı ayrışmasının önemli rolü bulunmaktadır. Ruslara dönecek olursak, benzer özelliklerimiz var; iki ülkede Batılılar tarafından öteki olarak görülüyor, içeriden karıştırılmaya, bölünmeye çalışılıyoruz, birlikte bir dönüşüm yaşıyoruz. Çevre ülkelerdeki güvenlik sorunları ve istikrarsızlıklar, bölge dışı güçlere vasat oluşturuyor.Emeni-Azeri sorununa çare bulunması, Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi, hem bölge ülkelerinin hem de iki ülkenin çıkarlarına uygundur. Türk-Rus ilişkileri; enerji, ekonomi ve turizm  zincirinden kurtarılmalıdır.Güç asimetrisi ve güvenlik konularına dayalı arka planda saklı güvensizlik aşılmalı; ilişkilerin genişlemesi ve derinleşmesinde kurumsal entegrasyon stratejisi izlenmelidir. Örneğin, Karadeniz Ekonomik İşbirliği canlandırılarak, bu coğrafya cazibe merkezi haline getirilmeli, Avrupa Birliği’nin bölge ülkelerinin tutunacağı bir dal olamayacağı gösterilmelidir. Kafkasya’da sınırlar ne kadar açılırsa o kadar entegrasyon olur, farklılıklar kaybolur, halklar kaynaşır. Batı ile daha eşit çıkarlara dayanan ilişkileri sürdürürken, Rusya ile ortaklığımızı daha üst düzeylere taşıyabiliriz. Türkiye için Rusya’nın dostluğu bir alternatif değil, hayati gerekliliktir, coğrafyanın bizlere sağladığı fırsatlar denizidir.


[1]Hürriyet, 'Doğalgazda Yüzde 6 İndirim Sağlayacağız', (1 Aralık 2014). http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27689432.asp

Sait Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display