Oynanan oyunu görmek!

Yazan  20 Temmuz 2011
PKK açıktan Kürt ile Türk, Türkiye’de olduğu gibi iç içe değil, Irak’ta olduğu gibi yan yana yaşasın, arasında sınır olsun istiyor.

PKK varlığının ve eylemlerinin bir tek amacı vardır. O da bugün olduğu gibi Türk ile Kürdün bir arada iç içe yaşayamayacağı bir ortam yaratmaktır. PKK açıktan Kürt ile Türk, Türkiye'de olduğu gibi iç içe değil, Irak'ta olduğu gibi yan yana yaşasın, arasında sınır olsun istiyor. DTK da 'Dilimizi eğitimde kullanamıyoruz, kültürümüz soykırıma tabi tutuluyor, statüsüz yaşamak istemiyoruz, bu nedenle kendi kendimizi yönetelim' diyor.

Demokrasi bireylere olduğu gibi gruplara da saçmalama hakkı tanır. Ancak bölücüler bu saçmalama haklarını kullanırken hesaba katmadıkları bazı hususlar vardır. Bu da Türkiye ile Irak'ın her anlamda mukayese kabul etmez derecede birbirinden farklı olduğu gerçeğidir. Kürt ile Türk'ün Türkiye'deki sosyolojik, ekonomik, siyasal ve yapısal durumu Irak'taki, hatta İran'dakinden çok başka olmasıdır.

Türkiye'de etnik anlamda şu ya da bu yoktur; pazarla entegre olmuş, evliliklerle iç içe girmiş, mezarlarda koyun koyuna yatmış, demografik dağılımlarla kenetlenmiş, inançla bütünleşmiş, kaderi ve kederiyle ortaklaşmış bir millet vardır.

Birileri, şu şu özelliklerim dolayısıyla "bizler sizlerden farklıyız" diyebilir. Gerçekten de böyle farklılıklar vardır ve olabilir. Artı, küresel konjonktür farklılıklara bazı statüler ya da imtiyazlar öngörebilir. Bunlar da birer gerçek olabilir. Ancak farklılıkların ürettiği ayrışma, bölünme ve ötekileşme eğilimlerinin etkisi de bir yere kadar uzanır. O da benzerliklerin gücü, etkisi, cazibesi, vaz geçilmezliği ve yoğunluğuna kadar. Matematik bir kesinlikle söylenebilir ki toplumdaki yapılar arasındaki ortak alanların sağladığı benzeşme büyük eşit farklı alanların sağladığı ayrışma ise o toplumu bölmek mümkün olmaz. "Farklılık içinde birlik" söylemi bunu anlatır. Ancak bir toplumsal yapı ne kadar homojen, benzer ve birbirinin içine girmiş olursa olsun bu bütünselliği ve birlikteliği bozmak her zaman için mümkündür. Çünkü sosyal olaylar, her tehdide açıktır ve hiçbir tehlikeye karşı da bölünme dahil sigorta edilemezler.
Nitekim son terör olayları, toplumsal yapıda ciddi çatlaklara neden olmuştur. Etnik çatışma için şartlar giderek olgunlaşıyor. Bu nedenle bütün gruplar arasında farkına varılmadan oluşan hasar süratle onarılmalıdır. Yapılar arasında oluşan çatlaklar toplumsal ve yönetsel mekanizmalar tarafından onarılamazsa bir etnik çatışmaya dönüşebilir. Bugün Türkiye'de daha önce benzeri görülmemiş biçimde gemiyi azıya almış bir bölücü söylem ve propaganda var. Medyanın büyük bir bölümü bölücü jargonla konuşuyor. Elinde silahla dağlarda Mehmetçiğe pusu kuranların eylemleri masum ve makul gösteriliyor. Terörü, Türkiye'nin yaygın medyasının duayen sayılan şahsiyetleri bile neredeyse bir hak arama yöntemi olarak sunuyor. Her kanlı eylem sonrası eli silahlı katiller değil, onlara karşı operasyon yapanlar bu nedenle suçlanıyor. Barış ortamını askerin operasyonlarının bozduğunu ileri sürenler bile var!
Silvan saldırısının ardından yaşananlarla ilgili olarak gazetelere yansıyanlar durumun vahametini anlamaya yeter. Bir toplumda bir tarafın yası, diğer tarafın bayramına dönüşüyorsa orada durum ciddi demektir. Etnik fitnenin yarattığı toplumsal ayrıştırma tehlikesinin çanları çalmaya başlamıştır. Olanı biteni görmek gerekir. Oynanan oyunu görmek, oyunu bozmanın da şartıdır.
Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display