< < ALTIN MESELESİ


ALTIN MESELESİ

Yazan  07 Şubat 2024

Gazeteci A. Erkin’in 12 Aralık 2023 tarihli yazısının başlığı’’ 500 milyarlık altını devlet neden çıkarmıyor?’’ Yazının bir yerinde Sn. B. Albayrak’ın ’’Burası Çok Önemli’’ kitabından alıntı yaparak Albayrak’ın Türkiye’nin 8 bin ton metal altın potansiyeli (480 milyar dolar) varlığından bahsettiğini ve devamla bugüne dek bu potansiyelin 382 tonun çıkarıldığını dile getirdiğini ifade ediyor.

Erkin yazısının devamında, eski milletvekili E. Şirin’in ETK Bakanına ihbarda bulunarak Türkiye’nin altın rezervinin çıkartılmasını, böylece hiçbir varlığın satılmadan 450-500 milyar dolarlık bir gelire ulaşılacağını söylüyor.

Peki bunlar doğru söylemler midir?  Devlet bunları bilmemekte midir? Yazının içinde bu soruya ayrıntılı cevap verilecektir. Ancak, Türkiye’de şu anda 6.500-8.000 ton altın rezervi bulunmamaktadır. MTA’nın verilerine göre 1.446 ton metal altın rezervi vardır. Yanılgının büyüğü ise çıkarılacak altının hemen birkaç yılda çıkarılıp 450-500 milyar dolar gelir elde edilemeyeceğidir. Türkiye’nin 2001-2022 arasındaki 22 yılda ürettiği altın miktarı 452 tondur. Yılda 100 ton üretim yapılsa elde edilecek gelir bugün için 6,5 milyar dolar seviyesindedir. Demek ki, yaklaşık 70 yıl sonra 450 milyar dolarlık bir altın girdimiz olacaktır. Toplum böyle gerçek dışı beyanlarla niçin meşgul edilir? Ülkede altın üretimine bir karşı duruş varken insanların bu rakamlarla ilgilenmediğini bilmek gerekir. Altınımız var, kanunlar, kurallar, yönetmelikler çerçevesinde işletilmeleri ve işletme sırasında da devletin ciddi denetimi gerekmektedir. Madencilikle ilgisi olmayanların bu sektöre uzaktan bakmalarında ülkenin menfaatleri açısından fayda vardır.

1933 yılında kurulan’’ALTIN ARAMA ve İŞLETME İDARESİ BAŞKANLIĞI’’ ülkenin jeolojik yapısını ve tüm madenlerini araştırıp bulmak için görevini 1935’de MTA ENSTİTÜSÜ ‘ne bırakmıştır. 1930’lu yıllarda devleti yönetenlerin ileri görüşlerinin sonucudur ki, bugün ülkede değeri yaklaşık 4 trilyon dolar olan 75 milyar ton civarında maden, kömür, mermer, doğaltaş, inşaat ve çimento hammaddesi MTA’nın çalışmaları neticesinde bulunmuştur.

Bulunan madenlerden altın rezervi 1.446 ton olup, 52.000 tonluk dünya rezervinin yaklaşık %2,8’i oranındadır. Türkiye’de altın rezervinin 6.500-8.000 ton olduğu söylenmektedir. Bu rakam bugün için doğru değildir (Yapılacak çalışmalar sonrası rezerv belki10-15.000 ton olacak belki de 2.000 ton civarında kalacaktır). Ne var ki, Türkiye birçok konuda olduğu gibi altın üretiminde ve altın ekonomisinde de oldukça geç kalmıştır. (Mesela, 1100’lü yıllarda Bolkar Dağları’nda altın üretimi yapıldığı bilinmektedir). MTA’nın 1980 yılı maden envanterinde günümüzde altın üretimi yapılan ve de çalışılan Artvin, Çanakkale, İzmir, Balıkesir, Gümüşhane, Giresun, Manisa’da altın cevheri olduğu, 1993 Türkiye altın ve gümüş envanterinde ise Ankara, Aydın, Denizli, Elazığ, Hatay, Kırklareli, Kütahya, Niğde, Ordu, Sivas, Yozgat illerinde altın cevherinin bulunduğu rakamlarla yer almıştır. Altın madenciliğinin Anadolu’daki tarihi incelendiğinde insanların uzun yıllardır altına ilgi duyduğu görülecektir. Mısır, Hitit, Orta ve Güney Amerika kültürlerinde MÖ.3500-MS.1500 arasında altının insan hayatında olduğunu arkeolojik çalışmalar ortaya çıkarmıştır. Lidya Kralı Krezüs’ün (MÖ.560-546) altına düşkünlüğü ve Paktalos Çayı yakınlarında antik bir altın rafinerisini bulunması, dokunduğu her şeyi altına çeviren Frigya kralı Midas (MÖ. 738-696) döneminde altın ve gümüş işletmeciliği yapmaları insanın altına verdiği önemi gözler önüne sermektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1857-1916 arasında ülkenin 26 vilayetinde altın olduğu ifade edilmektedir. 1935 yılından itibaren de MTA Enstitüsü ülkenin jeolojisi ve madenleriyle ilgili çalışmalara başlamıştır. Bugünkü maden varlığımızı ortaya çıkarılmasında MTA’da çalışan yerbilimcilerin payı çok büyüktür. İşte bulunan bu madenler uzun zamandır ülke ve dünyadaki maden ekonomisi dikkate alınmadan işletildiği (veya işletilmediği) için çok büyük ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalınmaktadır. Örnek vermek gerekirse,  2013 yılında toplam maden ithalatı 45,2 milyar dolar olup, metalik madenler, alüminyum ve kömür ithalatına 11,5 milyar dolar, demir çelik için 18,6 milyar dolar ve ALTIN için de 15,1 milyar dolar ödenmiştir (2013 yılı cari açık 65,4 milyar dolar). Bu ithalat değerler 2020 yılında toplamda 48,1 milyar dolardır. Metal madenler ve alüminyum için 8 milyar dolar, demir çelik için 15 milyar dolar ve ALTIN için 25,1 milyar dolar döviz ödenmiştir (2020 yılı cari açık 36,8 milyar dolar). Bu tablo gösteriyor ki, Türkiye yeniden üretim ekonomisine dönmek mecburiyetindedir. Tarım, hayvancılık, sanayi ve madencilik. Madencilikte de özellikle de ALTIN, bor, alüminyum, demir, bakır, mermer ve doğal taşlar üretimine özel bir önem vermek gerekmektedir.

GÜNÜMÜZDE DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE ALTIN MADENCİLİĞİNİN DURUMU NEDİR?

Dünya altın madeni rezervi USGS’e göre 2022 yılında 52.000 ton ve bu rezervin 8.400 tonu Avustralya, 6.800 tonu Rusya, 5.000 tonu G. Afrika, 3.000 ABD, 2.600 tonu Endonezya, 2.400 tonu Brezilya, 2.300 tonu Kanada ve 21.500 tonu diğer ülkelerde bulunmaktadır. Türkiye’nin 1995 yılında 135 ton olan altın rezervi, MTA’nın 2020 verilerine göre 1.446 tondur. 2022 dünya altın üretimi 3.100 ton civarındadır (USGS). Bu üretimin WORLD GOLD COUNCİL’e (WGC) göre 375 tonunu Çin, 324,7 tonunu Rusya, 313,9 tonunu Avustralya, 194,5 tonunu Kanada, 172,7 tonunu da ABD yapmaktadır. Burada Türkiye’nin üretimi 30,9 olarak verilmiştir. Dünya altın konseyinin verilerine göre dünyada günümüze dek yaklaşık 201.296 ton altın çıkarılmıştır (9,5 trilyon dolar). Dünyada altın bu üretim hızı devam ettiği sürece ve de başka rezervler bulunmadığı taktirde 17 yıl içinde tamamen tükenecektir. Bugün için dünya altın üretiminin değeri 200 milyar dolar seviyesindedir. Türkiye’de 2022 yılında üretilen 30,9 ton altının değeri 2 milyar dolar civarındadır.

Dünyanın önemli ALTIN MADENİ üretimi yapan maden yatakları nerededir ve ne kadar üretim yapmaktadırlar? Visual Capitalist’in 2022 verilerine göre,

1.Carlin Trend/Nevada/ABD/102,6 ton, 2.Muruntau/ Özbekistan/93,3 t, 3.Grasberg-Papua/ Endonezya/43,5 t, 4.Olimpiada /Rusya/37,3 t, 5.Pueblo Viejo/Dominik Cumhuriyeti/24,8 t, 6.Kıbalı/ Kongo Demokratik Cumhuriyeti/24,8 t, 7.Cadia/Avustralya/24,8 t, 8.Lıhır/Papua Yeni Gine/21,7 t, 9.Canadian Malartic/Kanada/21,7 t, 10.Boddinton/Avustralya/21,7 ton.

PEKİ, TÜRKİYE’DE ALTIN REZERVİ NE KADARDIR? NERELERDE NASIL KİMLER TARAFINDAN ÜRETİLMEKTEDİR?

Ülkemizde bugüne dek belirlenen altın madenlerinden bazıları şunlardır: (Harita-1 altın madenleri)

1.Küçük yataklar: Mastra (Gümüşhane), Himmetdede (Kayseri), Bolkardağ (Niğde), Sart (Manisa), Gediktepe (Balıkesir), Altıntepe (Ordu), İnlice (Konya) vd…

2.Orta büyüklükte: Ovacık, Efemçukuru ve Çukuralan (İzmir), Kaymaz (Eskişehir), Cerratepe (Artvin), İvrindi (Balıkesir), Hod (Artvin), Midi (Gümüşhane), Öksüt (Kayseri), Söğüt (Bilecik), Mollakara (Ağrı) vd…

3.Büyük yataklar: Kışladağ (Uşak) ve Çöpler (Erzincan)…

  Harita-1 Türkiye’de altın bulunan yerler (Kaynak Altın madencileri Derneği)

Madencilikte yatırıma başlamadan önce ciddi çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Zira rezervi ortaya konmamış bir madencilik faaliyeti düşünülemez. Türkiye’nin altın rezervi ile ilgili olarak 1997 yılında yapılan bir çalışmanın sonucunda 1.700-6.500 ton rezerv olduğu ileri sürülmüştür. Aslında ortaya konan rakam rezerv değil tahmin edilen potansiyeldir. Nevada ve Kaliforniya’nın jeolojik özelliklerinin Türkiye’nin jeolojik yapısına oldukça benzer olduğu görüşünden yola çıkarak Türkiye’de önemli altın rezervi olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Ayhan Erler bu varsayımdan yola çıkılarak 5 ayrı jeolojik modeli kullanarak tahmini bir potansiyel ortaya koymuştur. Bugün için MTA’nın verilerine göre Türkiye altın rezervi1.446 ton olup bugünkü değeri yaklaşık 96,4 milyar dolardır (6.500 ton altının bugünkü değeri ise 430 milyar dolar).

Altın Madencileri Derneği’nin bilgilerine göre ülkemizde 19 yerde altın madeni üretimi yapılmaktadır. Bu yerler tablo-1’de gösterilmiştir. Bu altın sahalarından 2001-2022 arasında 452 ton üretim yapılmıştır. Yine bu dönem içinde 270 milyar dolar karşılığında 4681 ton altın ithalatı yapılmıştır. 2003, 2005, 2010, 2015,2020, 2022,2023 yıllarında toplam dış ticaret açığı yaklaşık 402 milyar dolar, cari açık ise 235 milyar dolar olmuştur. Türkiye zengin maden yataklarına sahip olmamakla beraber ALTIN, BOR, BAKIR, KROM, MERMER ve DOĞAL TAŞLAR, FELDİSPAT, KAOLİN, BENTONİT, MANYEZİT, TRONA, DEMİR, BOKSİT (ALÜMİNYUM) ve birkaç madenin daha ekonomik bir şekilde değerlendirilmesi Türkiye’nin dış ticaret ve cari açığının kapanmasında çok önemli bir yere sahiptir.

 

 

No

İl

Şirket

Yıl

Toplam Rezerv (ton)/tenör

Yıllık toplam cevher Üretimi (ton)

1

İzmir- Ovacık

Newmont -Koza

2001

 633.000/ (3,72 gr/t Au)

160.000

2

Manisa- Sart

Pomza Export

2002

 20.000.000 m3(98mg/m3)

 

3

Uşak- Kışladağ

Tüprag

2006

 535.000.000 (0,66 gr/t Au)

I0.000.000  

4

Gümüşhane- Mastra

Koza

2009

 691.100 ons (12,1 gr/t Au)

 

5

İzmir-Çukuralan

Koza

2009

 4.533.600 (4,74 gr/Au)

280.000 

6

Erzincan- Çöpler

Anagold

2010

 

53.900.000 Gör. Muh. (1,11-2,33 gr/t Au)

2019/391,213 ons

 

 

7

İzmir- Efemçukuru

Tüprag

2011

 1.689.000 (8,08 gr/t Au)

100.000 ons

8

Eskişehir-Kaymaz

Koza

2011

934.700 (3,69 gr/t Au) 

 

9

Niğde- Bolkardağ

Gümüştaş

2012

 600.000/ (ort. 10.0 gr/t Au)

2,4 ton 

10

Gümüşhane-Midi

Yıldız Bakır

2012

 10.000.000 (1 gr/t Au)

 

11

Kayseri-Himmetdede

Koza

2013

7.199.600 (0,63 gr/t Au) 

100.000 ons 

12

Fatsa-Altıntepe

Bahar

2015

 593.131 (0,45-2,44 gr/t Au)

30.000 ons 

13

Sivas- Bakırtepe

Demirexport

2015

 4.289.036 (0,85 gr/t Au)

25.000 ons 

14

Konya- İnlice

Esan

2015

 1.095.000 (1,69 gr/t Au)

 

15

Balıkesir-Kızıltepe

Zenit

2017

 1.100.000 (3,1 gr/t Au)

150.000 

16

Çanakkale- Lâpseki

Tümad

2018

 7.150.000 (1,85 gr/t Au)

750.000

17

Balıkesir-İvrindi

Tümad

2019

 45.000.000(?) (0,67 gr/t Au)

 

18

Kayseri -Öksüt

Öksüt

2020

 1.380.000 ons (ort. 2,21gr/t Au)

 80.000 ons

19

Balıkesir-Gediktepe

Lidya

2021

 23.762.000 (0,84-2,98 gr/t Au)

1,800.000 ons 

 

Tablo-1/Altın üretimi yapılan yerler Altın madencileri Derneği (Rezerv ve üretim ilave edilmiştir. Bilgiler MTA, şirketlerin sitelerinden ve UMREK’ten alınmıştır)

ALTIN nasıl elde edilir? Şu kesin olarak bilinmelidir ki, altın aramalarında asla ve asla siyanür kullanılmaz. Yani jeolog elinde siyanürle çalışma alanında dolaşmaz. Siyanür üretim ve işletme aşamasında siyanür kullanmaz. Siyanür zenginleştirme aşamasında ekstraksiyon işlemi için kullanılır. Türkiye’de bazı yataklar üretilip işletilmiş, ancak cevher zenginleştirme işi başka bir madene taşınarak, (İzmir Küçükdere ve Çukuralan Bergama Ovacık’a, İzmir Efemçukuru Uşak Kışladağı’na, Ankara Gicik Gümüşhane Mastra ve Eskişehir Kaymaz’a) burada yapılmıştır. Genelde maden aramalarında toksik etki oluşturacak maddeler kullanılmaz.)

Ama madencilik çalışmalarında tabiat tahrip edilir mi? Evet edilir. Hangi alanda tabiat tahrip edilmiyor ki? Otel yapıyorsun ağaç kesip, tonlarca hafriyat taşıyorsun, tarım alanlarına sanayi tesisi kuruyorsun, sanayi atıklarını ırmaklara salıyorsun, arkeolojik alanları tahrip ediyorsun, ırmakları, gölleri ve denizleri kirletiyorsun… Bu tahribat dünyanın her yerinde değişik boyutlarda olmakta, buna rağmen dünyada madencilik olanca hızıyla devam etmektedir. Zira madencilik olmadan sanayileşmenin olamayacağı bilimsel bir gerçektir. World Minig Data’nın 2022 raporuna göre 1985 yılında maden üretimi 9,6 milyar ton, 2000’de 11,3 milyar ton ve 2021’de 17,9 milyar ton olmuştur.1985-2020 maden üretimi arası artış %86,45dir. Ülkemizde dikkat edilirse devletin işlettiği madenlere pek ses çıkarılmamakta ama sektör el değiştirince akıl almaz direnişler baş göstermektedir. Örnek vermek gerekirse BOR cevherinin veya boksitin çıkarılması sırasında morfolojinin değiştiği, atık havuzlarının bulunduğu alanlarda canlıların pek yaşamadığı ve atık sularında bulunan değişik minerallerin çevreyi kirlettiği bir vakıadır. Gümüş tesisleri özelleştirilmeden önce de bu tesislerde siyanür kullanılıyordu. Ayrıca, 1991-1993 yıllında MTA’da kurulan ALTIN PİLOT TESİSİ’nde İzmir Karşıyaka Arapdağı’ndan getirilen altın cevheri numunesinden siyanür kullanılarak %90 verimle %94 saflıkta altın elde edilmiştir. Burada kullanılan yöntem ve proses ve artık atımı işlemleri şöyledir.’’HİDROMETALURJİK YÖNTEMLERLE ALTIN VE GÜMÜŞ ÜRETİMİ PROSESİ; KIRMA ÖĞÜTME, SİYANÜRLEME, AKTİF KARBONA SOĞURMA (ADSORPTION), AKTİF KARBONDAN SIYIRMA (STRIPPING) VE ELEKTROLİZ İŞLEMLERİNİ KAPSAMAKTADIR… ARTIK ATIMI, KATI VE SIVI ATIKLARIN SİYANÜR OKSİDASYONU VE NÖTRLEŞTİRME İŞEMLERİNDEN GEÇİRİLEREK ÇEVRE VE İNSAN SAĞLIĞI AÇISINDAN ZARARSIZ DURUMA GETİRİLMEKTEDİR.’’ (MTA Genel Müdürlüğü, Altın Pilot Tesisi notu). Bu yöntemle Arapdağı’ndan getirilen cevherden 196 gram altın, 200 gram gümüş ve Gümüşhane Mastra’dan getirilen cevherden de 200 gram altın, 59 gram gümüş üretimi yapılmıştır (MTA raporları).

Diğer tüm maden sahaları incelendiğinde bor, mermer, kömür, bakır, krom, demir vd. işletme alanlarında madenciliğin tabii sonucu olarak çevre kirliliği olmaktadır. Önemli olan, üretimden sonra çevrede gerekli iyileştirmelerin yapılmasıdır. Bunun birçok maden yatağında yapıldığı bilinmektedir. Genel hatları ile bakacak olursak madencilik faaliyetlerine karşı olmanın dört sebebi vardır; 1.Çevreyi koruma içgüdüsü, 2.Dış odakların engelleme faaliyetleri, 3.Madenlerin daha iyi değerlendirilmesi düşüncesi, 4.İdeolojik yaklaşım.

Ülkenin herhangi bir yerinde madencilik faaliyeti ya da bir sanayi tesisi yapılmaya başlamadan önce şu sorulara cevap vermek gerekir: (üretim yapmak isteyen şirketler bu ve benzeri birçok soruyu kendi mühendisleriyle ciddi bir şekilde araştırıp cevaplandırmaktadırlar).

1.Yeryüzünün tabii şekli bozuluyor mu?

  1. Bırakınız 100 yıllık ağaçları 5-10 yıllık ağaçlar kesiliyor mu? (Zeytin ağaçları neden yok ediliyor? Yaşanılan yerlerin ve oralarda yaşayan inanların hayatlarının cehenneme çevrilmesinin sebebi nedir? On bin-yüz bin ağaç kesmenin insani, akli, dini, vicdani bir yanı var mıdır? Mesela Kirazlı ’da -Kazdağlar- 14.000 mi? 45.000 mi? 200.000 mi ağaç kesilmiştir?)
  2. Eko sistem alt üst oluyor mu?
  3. Sular kirleniyor mu?
  4. Atık havuzlarından toksik maddeler yeraltına sızıyor mu?
  5. Yeraltı zenginlikleri yerüstü zenginliklerinden daha mı değerlidir?
  6. Uzun sürede çevreye vereceği zararlar nedir?
  7. Nesiller boyu hayata tutundukları yerler zorla ellerinden alınıyor mu?
  8. O bölgede yaşayan halkın alım gücüne katkı olacak mıdır?..

Konumuz ALTIN olduğu için ALTIN üretiminde kullanılan sodyum siyanür hakkında kısa bilgi verelim. Kimya Mühendisleri Odası’nın 30.6.2022 tarihinde internet sitesinde yayınladığı’ ’siyanürle ilgili bilgi notu’’nda yazılanlar aynen şöyledir:’’ Siyanür (CN–), bir karbon ve ona üçlü bağ ile bağlanmış bir azot içeren C≡N fonksiyonel grubuna sahip bileşiklere verilen isimdir. Bu grup içerisinde en yaygın olarak hidrojen siyanür gazı ve basit siyanür tuzları (sodyum siyanür ve potasyum siyanür) bulunur. Bu bileşikler doğada belirli bakteri, mantar ve algler tarafından üretildiği gibi badem, kayısı, kiraz, elma, şeftali ve erik çekirdeklerinde bulunur. 2000’den fazla bitki çeşidi tarafından otçul hayvan ve böceklere karşı doğal bir savunma mekanizması olarak üretilir. Siyanür doğada kolaylıkla reaksiyona girerek ve değişken stabilitedeki bileşik ve tuzlar oluşturmaya veya indirgenmeye müsait olsa da çok düşük konsantrasyonlarda dahi birçok canlı organizma ve sucul yaşam için toksiktir… İnsan yapımı siyanürlerin en baskın olarak kullanıldığı alanlar, çelik, elektro-kaplama, madencilik ve kimya endüstrileridir. Siyanür Toksisitesi İnsanlarda en yaygın olarak siyanür gazının solunmasından veya siyanür tuzlarının yutulması nedeniyledir. Düşük miktarlarda siyanüre maruz kalma, baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı ve kusma, hızlı nefes alma ve yüksek kalp atışı gibi semptomlara yol açabilir ve bu semptomların gelişmesi genellikle dakikalar ve saatler içinde olur. İnsanlar için ortalama olarak 200 mg yutma veya 270 ppm (veya mg/L) hava yoluyla maruz kalma, hızlı şekilde öldürücüdür… Altın tipik olarak cevherler içerisinde çok düşük konsantrasyonlarda, genellikle 10 g/ton mertebelerinde bulunur. Bu sebeple soy metal özelliği gösteren altını bu cevher içerisinden seçerek almak için öncelikle onu sulu bir ortamda çözündürmek gerekir. Metallerin çözündürülmesi sürecine “özütleme/liç işlemi” (ing. leaching) denir ve bu hidrometalurjik işlem için genellikle %0.01-0.05 oranında siyanür içeren çok seyreltik sodyum siyanür (NaCN) çözeltileri kullanılmaktadır. Dünya çapında sodyum siyanür üretim miktarının %90’ı (toplam siyanür üretiminin yaklaşık %18’i) madenlerde, çoğunlukla altın geri kazanımında kullanılmaktadır. Ülkemize 2021 yılında yaklaşık 29 bin ton kadar sodyum siyanür ithal edilmiştir, bu miktarın büyük kısmının altın madenciliğinde kullanıldığı düşünülmektedir… Bu bilgiler ışığında, günümüzde altın madenciliği için siyanürleştirme teknolojisi dışında uygulanabilirliği olan ve tercih edilebilir bir alternatif bulunmadığı anlaşılmaktadır. Burada önemli olan şudur: değerli maden eldesinde, olası bir sızıntı veya kaza durumunda ekosisteme verilecek zararın sonuçları hesaba katılarak, tesisin yer seçimi aşamasından itibaren teknoloji seçimi, proses tasarımı, atık işleme ve depolama vb tüm süreçler büyük bir titizlikle planlanmalı, her aşamada risk hesapları titizlikle yapılmalı ve bu türden sızıntı ve kazaların meydana gelmesi önlenmelidir. Bu teknik olarak pekâlâ yapılabilir.’’

Prof. Dr.A. Esat Karaka’ya’nın şu makalesinin dikkatle okunmasında fayda vardır. Makaleden bazı alıntılar aşağıdadır. ’’Bugün 100.000 kimyasal bileşik, çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır. Bunlardan 30.000 kadarı üretimde sık ve büyük hacimlerde kullanılan endüstriyel kimyasallardır. Bir karbon ve ona üç bağlı azot içeren (-C≡N) kimyasal bileşiklere verilen ad olan siyanür de bunlardan biridir…Siyanüre uzun süreler uyarıcı akut belirtiler görünmeyecek kadar düşük ancak mesleki maruziyet limiti olan 11 mg/m3 ’ün üstünde dozlarda maruz kalınırsa merkezi sinir sistemi ve hipofiz üzerine kronik toksik etkiler görülebilir. Bu etkiler, siyanürle yapılan metal kaplama işçilerinde rapor edilmiştir. Siyanür, çevrede birikme özelliği olmayan, kolay parçalanabilen ve ölçüm kolaylığı olan bir kimyasaldır. Karsinojenik, mutajenik olmamasının yanı sıra biyolojik sistemde birikici olmadığı için gerek mesleki maruz kalma gerekse çevre yönünden siyanür, limit değerlerle kolaylıkla yönetilebilir… Siyanüre olan tepkinin anlaşılabilmesi için kimyasallar konusundaki büyük resmin gözden geçirilmesi yararlı olacaktır. 1930 yılında 1 milyon ton olan dünya kimyasal madde üretimi 1970’de 63 milyon, 1985’de 250 milyon, 2000 yılında ise 400 milyon tona ulaşmıştır… Risk değerlendirme sürecinde elde edilen veriler doğrultusunda kimyasalın; su, hava, toprak, gıda gibi insana ulaşabileceği her ortamda limit değerleri belirlenir. Limit değerler mevcut verilerin ışığında yaşam boyu maruz kalma durumunda, insan sağlığı ve çevreye zarar vermeyecek en yüksek kimyasal madde konsantrasyonlarıdır… Siyanür 120 yıldır cevherden altın ve gümüş ekstraksiyonunda kullanılmaktadır. Bu amaçla kullanılan siyanür, dünyadaki toplam siyanür kullanımının %18’ini oluşturmaktadır. Kalan kısım diğer endüstri alanlarında kullanılmaktadır. Nylonun ana maddesi olan adiponitrilin sentezinde dünya siyanür üretimini %50’si kullanılmaktadır… Sonuç olarak Türkiye’de altın madenciliği yapılacaksa seçeneksiz olarak siyanür kullanılacaktır. Bu kullanım siyanürle ilgili ülkemizde de mevcut olan uluslararası risk yönetim regülasyonlarının tam uygulanması koşulu ile bilimin “yönetilebilir ve kabul edilebilir risk” olarak tanımladığı bir faaliyettir.’’

Diğer taraftan dünyada 350.000 adet kimyasal üretim yapılmaktadır (Royal Society of Chemistry). Bunun parasal değeri 4,7 trilyon dolardır (Statista.com). Çevreye zarar veren kimyasalların tüketimi ise 86,4 milyon tondur (Bu miktarın 1.450.000 tonu siyanürdür).

Türkiye’de, 2017 yılında 29 adet kimyasal ürün imalatı yapan şirket arasında SOCAR, ETİ MADEN İŞL., Aksa Akrilik Kimya, Henkel, Unilever, P&G vd. bulunmaktaydı.

Türkiye’de yılda yaklaşık 300 bin ton civarında siyanür ithal edildiği ifade edilmektedir (tam rakam nedir tespit edemedim.). Bunun da yaklaşık %4’ü altın üretiminde kullanılmaktadır.  Neticede ülkemizde üretim yapılan toplam 19 altın işletmesinde 10.000-12.000 ton sodyum siyanür kullanılmaktadır. Her işletmede yıllık kullanılan siyanür miktarı 520-630 ton arasındadır (Bu işletmeler yılda 1.000 ton sodyum siyanür kullanırsa altın madenciliğinde kullanılan miktar 20.000 ton olur. Ülkenin ithal ettiği sodyum siyanürün %6,6’sı). Altının ayrıştırılmasında kullanılan siyanür, daha sonra kimyasal arıtmadan geçirilerek %99,8 oranında yok edilmektedir. Siyanürü yok edilen sulu malzeme, zemini geçirimsiz hale getirilen atık havuzlarında depolanmaktadır (Altın madenciliği /M. Köse-2021). Siyanürün geri kalan kısmı ise kimya sanayiinde, elektro kaplama, kâğıt yapımında kumaş ve sentetik iplik imalatında, naylon, plastik ve boya üretiminde, kuyumculukta, metal ișleme, eczacılık, ayakkabı yapımında olmak üzere başka birçok sanayi dalında kullanılmaktadır. ICME’nin 2002’de yayınladığı bir raporda o yıl dünyada üretilen 1,4 milyon ton siyanürün %18’i altın üretimde kullanılmıştır (252.000 ton). Global Sodium Cynaide verilerine göre 2019 yılında dünya NaCN kapasitesi 1.920.000 ton, üretim ise 1.450.000 tondur. Diğer taraftan Sodium Cynaide Market’e göre 2022 yılında 2 milyar dolar olan piyasa değeri 2035’de 4 milyar dolara yükselecektir.

Tüm madencilik faaliyetlerinde toplumu germeden, zorla vatandaşın üretim alanlarını işgal etmeden, ülkeyi ormansız bırakmadan, 5 ya da 100 yıllık ağaçlara balta vurmadan, bölgede yaşayan insanların yaşama haklarını ellerinden almadan, kanunlara, yönetmeliklere ve kurallara uygun olarak hareket edilerek sürdürülebilir madencilik bu ülkede yapılmalıdır. İşler bu şekilde yürütüldüğü taktirde madenciliğe karşı çıkmak muasır medeniyet seviyesine çıkamaya karşı durmak demektir.

Madencilik faaliyetlerinin ülkelerin ekonomilerine doğrudan etkisinin olduğu bilimsel bir neticedir. Zira kullandığımız her şeyde bir madenin parçası vardır. Türkiye jeolojik yapısı itibariyle çok zengin maden yataklarına sahip değildir. Ama birçok maden de kendimize yetecek rezervlerimiz bulunduğu gibi çok iyi planlamalarla ülkenin ekonomik hayatını canlandıracak maden rezervlerine de sahip bulunmaktayız. ALTIN, BOR, BAKIR, KROM, MERMER ve DOĞAL TAŞLAR, FELDİSPAT, KAOLİN, BENTONİT, MANYEZİT, TRONA, DEMİR, BOKSİT (ALÜMİNYUM).

Yukarıda değinildiği gibi Türkiye’nin dış ticaret açığı ve cari açık vermesinin en önemli nedenleri arasında enerji ve maden ithalatı yer almaktadır.

2019-2022 yılları arasında enerji ithalatına ödenen döviz miktarı toplam 217,8 milyar dolardır. 2022 yılında enerji ithalatına ödenen döviz miktarı 96,5 milyar dolardır. Bu miktarın yaklaşık 26,5 milyar doları petrol, 60,5 milyar doları doğalgaz ve 9,5 milyar doları da taşkömürü ve koklaşabilir kömürdür. Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı 2005’de %72,4, 2015’de %74, 2020’de %70, 2012’de %70,7 ve 2022’de %67,8’dir.

Aşağıdaki tablo-2’de Türkiye’nin 2011-2019 arasında maden ve taş ocağı ithalat değerleri yer almıştır (MAPEG). 2020 yılında ise ithalat değeri altın 25 milyar dolar, demir çelik 15 milyar dolar, alüminyum, bakır, kurşun, çinko, nikel ithalatı 8 milyar dolar ve maden kaynaklı gübre hammaddesi ithalatına da 2 milyar dolar toplamda 50 milyar dolar ödenmiştir (M. Köse/Altın madenciliği/2021). Maden, metal ve ara mal ithalatının 2022 değeri ise 79,4 milyar dolardır (Altın Madencileri Derneği/ 21,6 milyar doları altın, 32,3 milyar doları demir cevheri-çelik, 7,5 milyar doları alüminyum).

    Tablo-2 Maden ve taşocağı ithalat değerleri/MAPEG                                          

2019-2022 arasında Türkiye’nin dış ticaret açığı toplam 173,5 milyar dolar, cari açık ise aynı dönem için 87,9 milyar dolardır. Bu dönemde ALTIN İTHALATINA ödenen döviz miktarı 62,2 milyar dolardır (2023 ithalatı ise 30,2 milyar dolar). Giderek artan dış ticaret ve cari açığı önlemenin yolu ülkenin kendi kaynaklarını kullanmak ve böylece üretimi artırarak ithalatı azaltmak olmalıdır. Şu sonuç sanırım hiç kimseyi memnun etmemektedir. 2023 yılı cari açık 49,6 milyar dolar, aynı dönem için altın ithalatına ödenen döviz miktarı 30,2 milyar dolar…Türkiye ithalata dayalı bir program takip ettiği sürece iki yakasının bir araya gelemeyeceği açıkça görülmektedir. Ülkenin 2023 yılı ihracatı 255.809 milyon dolar, ithalatı 361.847 milyon dolardır. Dış ticaret açığı 106.038.000.000 dolar, cari açık 49.600 milyon dolar. İhracatın ithalatı karşılama oranı %68,7. İthal ettiğimiz ürünler buğday, kuru fasulye, nohut, ayçiçeği, ayçiçek yağı, chia tohumu, çay, şeker ve şeker ürünleri, çikolata, kahve, ketçap, kuru üzüm, incir, makarna, sirke, canlı hayvan, et ürünleri, balık ve deniz ürünleri, süt ve süt ürünleri ve altın, demir-çelik, bakır, kurşun, çinko, alüminyum, petrol, doğalgaz ve kömür ve daha birçok ürün… Bu maddelerin ülkemizde bulunduğu bilindiği halde niçin köylü, üretici, yatırımcı, madenci desteklenmez?.. Madenciliğe karşı çıkılması, özellikle bu konuda eğitim görmüş kişilerin karşı çıkması pek anlaşılır değildir. Ağaçlar kesilmeden, ormanlar yok edilmeden, halkın direnişi başlamadan yol göstererek madencilik çalışmalarını desteklemek gerekmez mi? Rezervler dikkate alındığında yılda 45-50 milyar dolar maden ithalatı yapmak daha iyi bir sonuç mudur? Madenciliğin gelecek nesilleri de düşünerek yapılmasına da dikkat etmek gerekir.                                                                          

Bu çalışmam sırasında bilgi, belge ve önerileri ile bana yardımcı olan Jeo. Yük. Müh. Sayın Yavuz Ulutürk’e teşekkür ederim.

                                                                                                      

                                                     

                                                                                                  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                                

 

 

 

 

 

 

Muhittin Ziya Gözler

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Enerji ve Enerji Güvenliği Araştırmaları Merkezi Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display