Erken Modern Dönem Avrupasında Askeri Devrim

Yazan  31 Aralık 2019

Özet    

Bu makale esasında Erken Modern Dönem Avrupası’nda ortaya çıkan “Askeri Devrim”in tanımlanması ve Avrupa’daki askeri değişimlerle ilgili bilim adamlarının bilimsel araştırmaları ve fikir yürütmeleri son derece yeni bir incelenmesi gereken alanın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu araştırmada Batı’daki Askeri Devrimin oluşum nedenleri ve bu konudaki çeşitli görüşlerin oluşması ve tartışılması incelenmiştir. Ateşli silahların ortaya çıkışı ile askeri yapının kökten değişikliğe uğraması Avrupa ülkelerin hızlı gelişmelerine sebep olduğu bu çalışmada görülmektedir. 1560-1660 yüzyıllar aralığındaki Avrupa devletlerin, ordularının saldırma ve savunma sistemlerinin bu yüzyıllar içerisinde gelişmesi tarihi kanıtlarla görülmektedir. 

Anahtar Kelimeler: Askeri Devrim, Askeri Teknik Devrim, Askeri Faaliyetlerde Devrim, Erken Modern Dönem Avrupası, Teknolojik Devrimler, Ateşli Silahlar ve Toplar, Savunma ve Saldırı, Kale.

Giriş

XVI yüzyılın ortalarına doğru Avrupa devletlerinde “Askeri Devrimi”in oluşumu boy göstermiştir. Askeri devrimin oluşumunu tanımlayan ve fikir üreten bilim insanları bu konuyu kapsamlı olarak ele almıştır. Erken modern dönem Avrupa'sında ateşli silahların icadından sonra silahların sürekli geliştirilmesi diğer dünya ülkelerine göre farklılığını hissettirmiştir. Avrupalı orduların sistematik olarak değişimi ülkenin diğer alanlardaki işlerin değişimin büyük etkisi olan bir süreçtir. Bu süreç, toplumlara uygarlaşma, bireylerin güçlenmesi ile birlikte, aynı zamanda sıkıntıları da beraberinde getirmiştir. Ateşli silahların gelişmesi ile savaşlardaki gibi askerlerin zayiatı artmıştır. Savaşlarda galibiyet kazanmasında silahların çok etkili olmasına rağmen, bir o kadar da maliyeti fazla olmuştur. Ülkelerin hazinesinin büyük çoğunluğu ordu silahlarının modernleşmesi için yatırım olarak harcanmıştır. Aynı zamanda ateşli silahların gelişimi Batı Avrupa devletlerin askeri sisteminin temelden değişerek yeni yapılmasını gerektirmiştir. Avrupa ülkelerinde tüfeklerin ve topların ortaya çıkışı ile orduların savunma ve saldırma yöntemlerinin değişime uğramasına sebep olmuştur. Savaşlarda askerlerin savunma ve saldırma olarak ikiye ayrılması esnasında, savunan tarafın kalelerinin uzun menzilli toplara karşı korunma metotlarının gelişmesi ve saldıran tarafın da topları etkin bir şekilde kullanılmasına yönelik metotların gelişmesi görülmüştür.

“Askeri Devrim” Tanımı ve Bilimsel İncelemeler

Bundan 42 yıl önce tarihçilerin dikkatini çekerek büyük tartışmaya ve bilimsel araştırmaya neden olan tarihi bir sunum yapılmıştır. “Erken modern Avrupa'sında” bir “Askeri Devrim” teriminin ortaya çıkmış ve bu kavram ilk defa 1955 yılı Ocak ayında Belfast’daki Queen’s Üniversitesinde Micheal Roberts’in “Askeri Devrim 1560-1660” başlıklı sunumundaki konuşmasında kullanılmıştır.[1] Roberts, 1560-1660 yıllar arasında “Askeri Devrim”in oluşmasına neden olan değişikleri dört ana bölüme ayrıldığını kararlaştırmıştı.

İlk önce “taktiklerdeki devrim” ele alındı. Artık savaşlarda askerlerin çoğunlukla kullandığı mızrak ve kargının yerini piyadenin disiplinli bir şekilde kullandığı ateşli silahların üstünlüğü görülmüş oldu.[2]   İkincisi de Batı’daki tüfekli asker sayısının gözle görülebilir bir şekilde artmasıdır.[3] “(1500 ve 1700 yılları arasında bazı Avrupa devletlerinin silahlı kuvvetlerinin sayısı on kat arttı)”[4]. Yukarıdaki adı geçen yıllarda Avrupa kıtasındaki askerlerin daha disiplinli olmasına etki eden unsurlardan biri de askeri giyim ve kuşamın değişimi olabilir. İlkel tüfeklerin ateş açma sistemi ağır olduğunu dikkate alarak tüfeği hızlı bir şekilde vuruşa hazırlama durumunda askerin de hızlı hareket etmesi için, askerin hareketini yavaşlatmayacak giyim ve kuşamın olması gerekir. Üçüncü olarak, büyük orduları harekete geçirme sırasında daha isabetli, ileri görüşlü, cesurca ve daha stratejik kararların alınmasıdır.[5] Son olarak da, asker sayısının artması, ordu ihtiyaç masraflarının yükselmesi ve taşınma gibi sorunların çıkmasını önleyebilen güvenilir ve yetkili eğitimli komutanlara ve askeri bürokratlara ihtiyacın duyulmasıdır.[6]

 

 

 Michael Roberts’in ilk bilimsel olarak tanımladığı “Askeri Devrim” sözcüğü bilimsel araştırmalara yeni bir kapılar açmıştır. M. Roberts’in askeri devrimin 1560-1660 yıllar arasında ortaya çıktığını öne sürmesi bundan sonraki bu askeri devrim alanını araştıran akademisyenler arasında görüş ayrılıkları olmuştur. Bilhassa Geoffrey Parker Batı’da “Askeri Devrim”in ortaya çıkışını yüzyıllık kısa zamana değil, daha geniş 1500-1800 yüzyıllar arasına yayılmış olduğunu bilimsel olarak kanıtlamıştır.

Clifford Rogers’a göre, devrim söz konusu olduğunda, daha çok zaman aşamasına dikkat çekmiştir. Bir devrimin ne kadar zaman alacağını ve süre olarak ne kadar uzayacağını net bir görüşle ortaya koymuştur. Bir devlet, bir hükümet, bir sosyal yapı, bir düşünce ya da bir ekonominin herhangi birisinin ortadan kaldırılma süresinin bir yıldan yüz yıla kadar değişebileceğini söylemiştir. Aksi halde bu değişim zaman aşaması olarak en fazla bir insanın ömrünü geçmez.[7]

Özellikle Geoffrey Parker’in The Military Revolution (Askeri Devrim, I. baskı. 1988; II. baskı. 1996) eserinin çıkışı sonrası, alan akademisyenleri tarafından konuya yönelik ilgi daha da yoğunlaştı.[8] Roberts’in özgün düşünüşünde askeri devrim aslında XVII. yüzyılın sorunu olarak kabul edilir. (Kuzeyli ve Protestan Avrupalıların bir başarısıdır). Roberts, her şeyin ötesinde, kronolojik açıdan, bu askeri dönüşümün geniş bir modern Avrupa tarihi şeması içindeki uzun süreli önemini vurgulamıştır. Roberts’in makalesinin bitiş sözlerine dikkat çekecek olursak, bu askeri devrimin sonucunda, “XX. yüzyıl uçurumuna giden geniş ve düz yol açılmıştır.”[9]

Devrim kelimesi Hint-Avrupa dillerinde (Revolution, Revolucion, Rivoluzione v.s) birçok anlama gelmektedir. Devrim kelimesi esasen galakside bulunan gök objelerinin kendi etrafında dönme eylemlerini tabir eden astronomi terimi olarak tanımlanmaktadır. Devrim kelimesinin Kopernikus’un “de Revolutionibus Orbium Coelesetium” adlı eserinde kavram olarak kullanılmasından itibaren, bu kelime diğer bilim dallarında da benimsenerek kullanılmıştır.[10]

İlk olarak astronomi bilim dalında kullanılmış olan “Devrim” sözcüğünün 1688 yılında İngilizce’de bir halkın düzeninin bozulması olarak tanımlandığı görülmüştür. 1837 yılında ekonomist Adolphe Blanqui tarafından “Sanayi Devrim”i olarak kullanıldığı bilinmektedir. 1880-1889 yıllar aralığında Ünlü İngiliz sosyolog Arnold Toybee’nin Oxford Üniversitesi’nde ders notlarında kullanılmış ve daha sonra 1884 yılında öğrencileri tarafından kitap olarak basılmış ve çeşitli bilim dallarında standart kelime olarak kullanılmaya başlamıştır. [11]

Backman’a göre, tarihçi bilim insanları “devrim” kelimesini insanların algısında kötü bir ifade olarak anlatmıştır. Tarihçilerin çoğunluğu savundukları konularıyla ilgili kendilerini haklı çıkarabilmek için bu yolu tercih etmişleridir. Yukarıda adı geçen yazarın dediğine göre, tarihçilerin çoğunluğu “devrim” ile “aşk ilişkisi”ni de kurmuştur. Örneğin, “devrimsel artistik hareketler”, “entelektüel devrimler”, “edebiyat çalışmalarında devrim”, “devrimsel devlet idaresi kavramları”, “teknolojik devrimler”, “devrimsel dini kimlik kavramları”, “iş yapma şekillerinde devrim”, “tiyatroya devrimsel yaklaşımlar”, ve hatta açık bir oksimoron (birbirleriyle çelişen iki ayrı özellik veya düşünceyi barındıran tamlama) olan “demokratik devrimler” gibi terimleri uzatarak sıralayabiliriz. Bunun gibi değişimleri devrim diye adlandırırsak, devrim terimi gerçek anlamını kaybeder ve basit, güncel ve popülist bir sözcük haline gelir. “Devrim gerçekte insana hayatının herhangi bir yönünü yöneten veya düzenleyen temel yapıların ve varsayımların radikal sürekli ve çoğunlukla daha önceden kestirilemez bir biçimde değişmesidir. Tarihte gerçek devrimler nispeten nadirdir...”[12] Devrim kelimesini çeşitli bilim dalları da terim olarak kullanır. Değişiklik sürecine bağlı olarak her seferinde “devrim” kelimesi kullanılırsa yanlış olur. Bu nedenle, devrim kelimesinin kullanılması için mevcut durumun kökten değişikliğe uğramasına ve süreğen gidişatın tümünün temelden yeni düzene sokulması gerekmektedir.

Tarihi “devrimler”, gidişatına göre tanımlanmıştır. Bir devletin siyasi yönetiminde, “iktidardaki mevkiinde, şiddet kullanımını ya da tehdidini içeren, “keskin, ani değişim ya da değişim teşebbüsü beklenebilir. Şayet girişim başarılı olursa, kendisini açıkça ve muhtemelen idari sürecin kabul edilen egemenlik ve meşruiyet temellerinin ve siyasi ve/veya sosyal düzen anlayışının köklü dönüşümü şeklinde belli eder.”[13] Bir iktidara ve mevcut olan sisteme güç kullanarak köklü bir dönüşüme maruz bırakma durumuna devrim denilebilir.

Bununla beraber, değişik alanlarda oluşan, süreç olarak birkaç yüzyılı aşan uzun süreli devrimlerden söz edilir. Hayvan ve bitki türlerin artırılması, tıp ve fen bilimlerinde laboratuvar araştırmaları sonucunda buluşların oluşmasına ve bunun yanı sıra her biri bin yılı aşkın bir süreyi kapsayan “tarım devrimi” ve sanayi devrimleri için de aynı şekilde devrim kelimesi kullanılır.[14]

Sonuç olarak, “devrim” sözcüğünün çıkışı ve kullanılması geniş alanı kapsadığı görülmektedir. Bu konuda bilimsel incelemelerin epeyce çok olması ile beraber çeşitli görüş ayrılıkları da mevcuttur. Devrim, devam etmekte olan sistemin yeni bir sistemle karşılaştırılarak teorik, bilinçsel ve mantıksal olarak yerinin değişimine denilir.  

Askeri devrimi farklı gruplara ayırarak tanımlamada çeşitli girişimlerin ortaya atıldığı görülmektedir. “Jeremy Black, “Roberts’in yüzyılını”, yani 1560-1660’ı, “görece bir isimlendirmeyle, çok önemli iki zaman dilimi arasındaki sınırlı bir değişim” olarak nitelendirmiş, Batı’nın askeri yönden temeyyüz edişindeki “büyük değişimlerin” ilk defa Rönesans döneminde ve daha sonra XIV. Louis’in saltanatı sırasında meydana geldiğini ileri sürmüştür. Diğerleri ise, en önemli gelişmelerden birçoğunun Orta Çağ’ın sonlarında olduğuna inanmaktadırlar.”[15] Belki de, Erken Modern Dönem Avrupa’sındaki askeri devrimi döngüsel bir sürecin bir parçası olarak görmek daha isabetli olacaktır.[16] Clifford Rogers, 1510-1560 döneminde büyük gemilerin ortaya çıkışı, top kullanılan kalelerin yaygınlaşması ve insan gücünde görülen büyük artış gibi hususları içeren erken modern döneme ait “bölümlere” daha zarif ve inandırıcı bir “dönemlendirilmiş denge modeli” önermiştir; buna göre 1580-1630 yılları arasında hem deniz hem de kara savaşlarında baskın faktör olarak ateş gücünün ortaya çıkışı, 1690-1715 döneminde ise kara ve deniz birliklerinin hacminde hızlı bir büyüme söz konusudur.[17]

Bu değişim dönemlerinin her birinde bir tarafta kara ve deniz orduları, diğer tarafta “devlet oluşumu” arasındaki bağda büyük bir kavramsal zorluk bulunmaktadır. A military revolution? Military change and European society, 1550-1800 (Askeri bir devrimden söz edilebilir mi? Askeri değişim ve Avrupa toplumu, 1550-1800) (Londra, 1991) isimli eserinde Jeremy Black, erken modern dönem Avrupa'sında görülen silahlı kuvvetlerdeki hızlı artışın, askeri faktörlerden ziyade siyasi faktörlerden kaynaklandığını iddia etmiştir. İddiasını XIV. Louis’in kara ve deniz güçlerinin dramatik yayılmasına dayandıran Black, artan devlet gücünün askeri büyümenin önemli bir ön koşulunu oluşturduğunu ileri sürmektedir. Diğer taraftan Brain M. Downing, The military revolution and political change. Origins of democracy and autocracy in the early modern Europe (Askeri devrim ve siyasi değişim. Erken modern dönem Avrupa'sında demokrasinin ve otokrasinin kökenleri) (Princeton, 1992) isimli çalışmasında, devlet-inşası bağlamında, askeri devrimin oluşum aşaması aslında XIV. Louis dönemine kadar tamamlanmıştır. Downing’a göre, askeri devrim, bu döneme değin, kıta Avrupa’sının bazı büyük devletlerinde (güçlü bir demokrasinin ortaya çıkması gibi) önemli siyasi değişimlere yol açmış ve sonuç olarak da mutlakıyeti doğurmuştur. Böylelikle Black, siyasi değişimin askeri devrime yol açtığını savunurken, Dawning ise bunun tam tersini iddia etmiştir.[18] 

 

 

Her iki görüşün olasılığı da yüksektir; zira her iki gelişme de birbirinden beslenmiş ve birbirine ihtiyaç duymuştur. Daha etkin bürokratik yapısı ve sistemli bir şekilde para toplama metotları ile “Rönesans Devletinin” doğuşu, XV. yüzyıl için temel bir ön koşul oluşturmuştur. Buna karşın, tam tersine, savaş için gerekli olan kaynakları kullanma ihtiyacı, hükümetlerin tebaaları üzerindeki gücünü arttırmış da olabilir. Aynı örnek on yedinci yüzyıl sonlarında da tekrarlanmıştır. Buna karşın savaşların hepsi aynı etkiyi oluşturmamıştır. Charles Tilly’nin “devletler savaş yapmışlardır, fakat savaşlar da devlet yapmışlardır” şeklindeki ünlü formülü çok basite indirgemecidir.[19]

Bu bağlamda, erken modern dönem Avrupa'sında “Askeri Devrim”in oluşmasında bilim insanlarının görüş ayrılıkları mevcuttur. Askeri Devrim’in ortaya çıkışının; Michael Roberts’ın da dediği gibi 1560-1660 yıllar arasında olduğu kanıtlarla ve tarihi olaylarla da ispatlanır. Aynı zamanda Geoffrey Parker ve Jeremy Black’ın dediği gibi erken modern dönem Avrupa'sında başlatılan “Askeri Devrim”in zaman genişliği 1500-1800 yüzyıllar arasına yayılmış olduğunu da kanıtlamıştır. Bu arada Avrupa’da oluşan askeri devrimin ortaya çıkış nedenleri çok önemlidir.

Sonuç olarak tanımlanırsa, Tilly doğru söylemişti. Ordu ve devlet işlerinin birbiriyle bağlantıları son derece sıkıdır. Askeri alandaki değişikliğin devletin siyasi işlerine etkisi son derece paraleldir. Büyük siyasi yenilikler ile hızlı askeri değişimin ilişkileri bir arabada bulunan akislere bağlı iki teker gibi aynı hızda aynı yöne hareket eden bir yapıdır. [20]  

XVI. yüzyılın başında Avrupalılar, Asya ve Afrikalılara göre askeri ve siyasi güç açısından daha üstündü. Örneğin yine bu yüzyıl başlarında Avrupa, Asya ve Afrika’dan daha gelişmiş silahlarla donatılmış gemileriyle daha ileri düzeydeydi. Arşivlere bakıldığında ilk olarak 1320’de barutlu silahların ortaya çıktığı görülür. Ateşli silahların daha kullanışlı hale gelmesi için yaklaşık 100 yıla ihtiyaç duyulmuştur. Yine ateşli silahların gemi üzerinde kullanılması ise daha uzun zaman gerektirmiştir. Ateşli silahların ilk defa Çin’de icat edilmesi ve Avrupa’da geliştirilerek daha kullanışlı hale gelmesi tarihi bir gerçektir. Avrupa’da borda ateşi açabilen ilk gemi olan 1000 tonluk Büyük Michael savaş gemisi 1511 yılında İskoçya’da göreve başlamıştır. Yıl olarak çok geçmeden aynı tipteki büyük savaş gemileri İngilizler ve Fransızlar tarafından da üretilmeye başlanmıştır. Ateşli silahların gelişmesiyle 1370’lerden önce surları yıkmak için topların kullanılmasına rastlanmamıştır. Esasen surların yıkılmasında topların etkisi, 1420 yılına kadar çok az rastlanmıştır.[21]

1. yüzyıla kadar topların etkisi geniş manada görülmemiştir. Bir kaleyi fethetmek hiç de kolay değildi ve topların atış gücü bunun için fazla zayıftı. Bununla beraber toplar uzun menzilli atış gücüne sahip değillerdi. Dolayısıyla dönemin topları, Orta Çağ’da inşa edilen kalın surları yarıp geçme kapasitesine sahip değildi. Ancak 1494 yılında Fransızların bir fırtına gibi ortaya çıkmasıyla birlikte bütün savaş sistemindeki savunma ve saldırı dengesi bir anda alt üst olmuştur. Savaşlar eskisi gibi uzun sürmemeye, aksine çok kısa ve şiddetli olmaya başlamıştı. Bir ülkeyi fethetmek eskisi gibi aylar, yıllar almaktan ziyade; saatler veya günler içerisinde alınabilecek hale gelmiş ve kullanılan silahların etkisiyle şiddetlerin artması zaruri bir hale gelmiştir.[22]

Topların gelişmesiyle genel olarak saldırının şiddetlenmesi de bir o kadar arttı. Buna karşılık savunmaya yönelik yeni icatlar da ortaya kondu. XIV. yüzyılın sonlarından itibaren seri atış yapan topların saldırısına karşılık olarak savunma sistemleri geliştirildi. Surlarda bulunan topları bir araya getirerek lombarlardan[23] seri atış yapılması tekniğine başlandı. İkinci olarak, bu andan itibaren Orta Çağ Avrupa’sında taştan inşa edilmiş kalelerin bu sefer işe yaramadığını herkes görür. Atılan toplar sert zemine çarptığında surları yıkıp geçmeye başladı. Surların almış olduğu zararı önlemek için topların çarpma hızını en aza indirilmesi gerekiyordu. Bu yüzden surların tasarımında değişiklikler olmuştur. Surların inşası sırasında sert zeminden kurtularak topun hızını yavaşlatma maksadında surların çamurdan yapılması öngörülmüştü.[24]

Andreas Bernaldez 1490 yılında Fransa’nın İtalya’yı işgal etmesi sonra “surlar ne kadar kalın olursa olsun top atışının birkaç gün içerisinde yok edemeyeceği hiç bir sur yoktur” diyen Niccolo Machiavelli’nin sözlerine değinmiştir.[25] Ama 1530 yıllarına geldiğinde bu cümleler değerini kaybetmiştir. Bunun nedeni yukarıda değindiğimiz gibi duvarların alçak, kalın ve köşeli tabyaları olan “top kaleleriydi”.[26]

Kalelerin “dikey savunma” sistemleri artık geçersiz olmuştu. İtalyan mimar ve hümanist Leon Battista Alberti seri atış topuna karşılık olarak çok etkili bir yöntemi icat eden ilk kişiydi. 1440 yılında yazdığı “De re aedificatoria” adlı denemesinde testerenin dişleri gibi ya da en iyisi yıldız şeklini alarak kalelerin inşa edilmesini öngörmüştür. Saldırıda bulunan ordunun, düz ve dikey olarak inşa edilen duvarı yıkması kolay olup, bu durum saldırı gücünün bir yere yoğunlaşmasına neden olacaktır. Yıldız şekli olan veya testerenin dişleri gibi inşa edilen surlarda ise dış cephede saldırı gücünün tek yere yoğunlaşması riski azalır ve bu yüzden de bu tasarım topların ateş bombardımanından korunmanın tek yolu olarak görülür. Avrupa’da inşa edilen şehirler ve kaleler de artık yıldız ve kar taneleri gibi tabyalarla inşa etmiştir.[27]

Yaylım ateşinin ortaya çıkışı savaş taktiklerinde çok etkili olmuştur. 1590 yıllarında Hollandalı komutanlar Nassaulu Kont Maurice ve Kont William Louis, atış sırasında tüfekli askerlerin atışını yoğunlaştırabilmek için yeni bir yöntem ortaya çıkarttı. Bunun için askerleri yan yana olmak üzere önlü arkalı 2 saftan oluşacak şekilde dizmiştir. Birinci safta bulunan askerler elinde hazırda bulunan tüfekle ateş ettikten sonra silahını tekrardan hazır hale getirmek için arka safa çekilir. Onlar çekildikten hemen sonra ikinci saftaki askerler öne geçer nişan alır ve ateş eder aynı zamanda arkaya geçen saftaki askerler silahını hazır duruma getirmeye çalışır. Böylece düşmanını seri atışa tutar ve sıkıştırır. İlk defa bu icat tarihte “yaylım ateşi” olarak kayda geçmiştir. Tam tarihi 8 Aralık 1594’de William Louis’in kuzeni Maurice’ye yazmış olduğu mektupta şema halinde gösterilmiştir. Mektubu yazan kişinin öğretmiş olduğu taktik, kendisinin söylediğine göre Romalı askerlerin savaş taktiklerinin incelenmesi sırasında keşfedilmiş olup, bu yeni metodu ortaya koymuştur.[28]

Yaylım ateşinin ortaya çıkması erken modern dönem Avrupa’sındaki savaşlarda çok etki yaratmıştır. Yaylım ateşinin gelişmesi ile birlikte taraflar çok sayıda zayiat verdikleri için daha çok askere ihtiyaç duymuştur. Orta Çağ Avrupası savaşlarında savaş alanı bir kilometre uzunluğunda olmuş. İki tarafta da en az 10,000 asker bulunurdu. Yaylım ateşine karşı saldıran taraf bir nevi intihar ediyordu. Bu sebeple, saldırmakta olan askerler hücum halindeyken araları seyrek ve yana doğru geniş sıralar halinde saldırırlardı. Savunma yapan taraf da yaylım ateşini gerçekleştirmek için gerekli manevraları becerebilen yetenekli askerlere ihtiyaç duymuştur.[29]

Yaylım ateşini gerçekleştirmek için yetenekli askerlere ihtiyaç olduğu için önceden askerlere eğitim verilmesi gerekiyordu. Hollanda ordusu 1590 yılında yaylım ateşini kullanmıştır. Avrupalılar 1594 yılında topları daha hızlı nasıl doldurabiliriz diye düşünürken Japonlar 1550 yıllarında toplarla daha iyi nasıl nişan alırız diye daha ileriye dönük metotlar geliştirmişlerdir. Ağızdan dolmalı tüfekler zaman bakımından dezavantajlıydı. Bu kusuru gidermek için yegâne yol, askerleri sıraya dizmektir. Bu yöntem 1594 yılında Avrupa’da gerçekleşmiştir. 1630 yıllarına kadar yaygın olarak kullanılmıştır. Japon komutan Oda Nobunaga, 1560 yıllarında tüfekle salvo atış tekniğini kullanarak en büyük zaferini 1575 yılında kazanmıştır. Yaylım ateşini Avrupalılardan 20 yıl önce pratikte gerçekleştirmiştir.[30]

Geoffrey Parker yaylım ateşi hakkındaki araştırmalar sonucunda, bu tekniğin 1594 yılında ilk önce Hollandalılar tarafından icat edildiğini söylemişti. Aynı kitapta yer alan bilgilere göre 1550 yıllarında yaylım ateşini Japonlar kullanmıştır. Yani Avrupalılardan 20 yıl önce askeri pratikte başarıyı elde etmiştir. Fakat “Askeri Devrim, Batı’nın Yükselişinde Askeri Yenilikler 1500-1800” adlı eserin ön sözünde Geoffrey Parker bu kitabı yazdıktan sonra Osmanlı askeri tarihi çalışmaları hakkında yeni bir kaynağı elde ettiğini ve bu kaynağı inceledikten sonra yaylım ateşini ilk olarak icat edenin ne Hollandalılar ne de Japonlar olduğunu belirtmiş, esasen yaylım ateşinin Osmanlı Yeniçerilerinin bulmuş olduğu bir yöntem olduğuna da değinmiştir.

SONUÇ

Sonuç olarak, eski modern dönem Avrupa'sında Askeri Devrim’in ortaya çıkışı ile askeri alandaki tarihçilerin benimsenmiş farklı görüşleri mevcuttur. Tarihçilerin benimsenmiş görüşlerin tamamı kanıtlı bilimsel incelemelerdir. Orta Çağ Avrupa'sında ateşli silahların icadı sonucunda, askeri rekabetin artmasının, Avrupa ülkelerinin siyasi gelişmelerini de etkilemiş olduğu görülür. Tüfekler ve topların üretimi ülkelerin bütçelerini yeterince zayıflatmıştır. Bu durum da, ateşli silahların elde edilmesi için devlet yapısının sağlam ve ekonomik durumun da güçlü olmasını gerektirmiştir. İlkel ateşli silahları kullanmak meşakkatli olmasına rağmen, Batılı devletler yılmadan kullanmaya devam etmiş ve ateşli silahları kolay ve kullanışlı hale getirmek için durmadan geliştirmiştir. Tüfek ve topların dökümünde yeniliklere her zaman açık olmuş ve kullanışlı, meşakkatsiz ve dayanıklı silahları üretmeye gayret göstermiştir. Ateşli silahları icat eden Çinliler olmuşken, geliştirenlerse Avrupalılardır. Batılıların 1500-1800 yüzyıllar arasında Avrupa’da “Askeri Devrim” yapması; ateşli silahların geliştirilmesi ve savaş gemilerinin modernleşmesi ile diğer dünya ülkelerini fethetme çabalarına yön vermiştir. Silahların gelişmesi Batılı devletleri dünyanın gelişkin ve güç merkezi haline getirmiştir. Ateşli silahların gelişmesine ve modernleşmesine açık olan Batılı ülkelere ek olarak, Osmanlı ve Rus İmparatorluğu olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun XVIII. yüzyıldan sonra yenilikleri takip edememesi ve yeni silahları Avrupa ülkelerinden ithal eder hale gelmesinin, Osmanlı İmparatorluğunun silah teknolojisinde gerilemesine neden olduğu görülmektedir.

 

 

KAYNAKÇA

  1. B. D. Porter, War and the rise of the state. The military foundations of modern politics, New York , 1994.
  2. B. Kirchgassner and G. Scholz, ed., “Stadt und Krieg” (Sigmaringen, 1989: Stadt in der Geschichte, XV).
  3. C. Cresti, A.Fara and D. Lamberini, ed., Architettura Militare Nell’ Europa del XVI secolo (Siena, 1988).
  4. Clifford R.Backman, The Words of Medieval Europe, Oxford Univeristy Press, 2003.
  5. C.Rogers, The Military Revolution Debate: Readings on the Military Transformation ofEarly Modern Europe, Avalon Publishing, 1995.
  6. D. M. Brown, “The impact of firearms on Japanese warfare, 1543-1598”, The Far Eastern Quarterly, VII (1948).
  7. Fernand Braudel, Maddi Medeniyet ve Kapitalizm, (Çev: Mustafa Özel), Ağaç Yayınları, İstanbul 1991.
  8. G. Canestrini, ed., Opere inedite di Francesco Guicciardini, III: Storia Fiorentina, Floransa, 1859.
  9. Geoffrey Parker, “The Military” Revolution: Military İnnovation and the Rise of the West, 1500-1800, Cambridge University Press, 2002.
  10. Geoffrey Parker, “Askeri Devrim” Batının Yükselişinde Askeri Yenilikler 1500-1800, (Terc:Tuncay Zorlu) Küre yayınları, Nisan 2006.
  11. J. B. Bury, “Francisco de Holanda: a little-known source for the history of fortificational in the sixteenth century”, Arquivos do Centra Cultural Portugtues, XIV (1979).
  12. Jeremy Black, Savaş ve Dünya: Askeri Güç ve Dünyanın Kaderi 1450-2000, Dost Kitapevi Yayınları, Ankara, 2009.
  13. M. D. Feld, “Middle-class society and the rise of military professionalism. The Dutch army 1559-1609”, Armed forces and society, I (1975).
  14. R. Forster ve J. P. Greene, ed., Preconditions of revolution in early modern Europe, (Baltimore, 1970).
  15. Sabahattin Sakman, “İnkilap ve İnkilapçı Üzerine”, Sosyal Siyasal Teori Seçme Yazılar, (Der: Atilla Yayla), Siyasal Kitapevi, Ankara 1993.
  16. Thomas F.Arnold, 16. Yüzyıl Avrupa’sında Savaş: Devrim ve Rönesans, (Editör: Jeremy Black), Top, Tüfek ve Süngü/ Yeniçağda Savaş Sanatı 1453-1815, Kitap Yayınevi, İstanbul, Şubat 2010.

 

 

[1] Geoffrey Parker, “The Military” Revolution: Military İnnovation and the Rise of the West, 1500-1800, Cambridge University Press, 2002, s.2.

[2] Thomas F.Arnold, 16. Yüzyıl Avrupa’sında Savaş: Devrim ve Rönesans, (Editör: Jeremy Black), Top, Tüfek ve Süngü/ Yeniçağda Savaş Sanatı 1453-1815, Kitap Yayınevi, İstanbul, Şubat 2010, s. 30.

[3] A.g.e. s. 30.

[4] Geoffrey Parker, “Askeri Devrim” Batının Yükselişinde Askeri Yenilikler 1500-1800, Nisan 2006, s. 2.

[5] A.g.e. s. 30.

[6] A.g.e. s. 30.

[7] C.Rogers, The Military Revolution Debate: Readings on the Military Transformation ofEarly Modern Europe, Avalon Publishing, 1995.

[8] a.g.e. 2.

Thomas F.Arnold, 16. Yüzyıl Avrupa’sında Savaş: Devrim ve Rönesans, (Editör: Jeremy Black), Top, Tüfek ve Süngü/ Yeniçağda Savaş Sanatı 1453-1815, Kitap Yayınevi, İstanbul, Şubat 2010, s. 30. 

[9] A.g.e. s. 31.

[10] Sabahattin Sakman, “İnkilap ve İnkilapçı Üzerine”, Sosyal Siyasal Teori Seçme Yazılar, (Der: Atilla Yayla), Siyasal Kitapevi, Ankara 1993, s. 219.

[11] Fernand Braudel, Maddi Medeniyet ve Kapitalizm, (Çev: Mustafa Özel), Ağaç Yayınları, İstanbul 1991, s. 201.

[12] Clifford R.Backman, The Words of Medieval Europe, Oxford Univeristy Press, 2003, s.155.

[13] R. Forster ve J. P. Greene, ed., Preconditions of revolution in early modern Europe, (Baltimore, 1970).

[14] Geoffrey Parker, Askeri Devrim: Batı’nın Yükselişinde askeri Yenilikler 1500-1800, (Terc:Tuncay Zorlu) Küre yayınları, Nisan 2006, s. 291.

[15] A.g.e. s. 291.

[16] A.g.e. s. 292.

[17] Bkz. Rogers, Military Revolution Debate, s. 77.

[18] Geoffrey Parker, Askeri Devrim: Batı’nın Yükselişinde askeri Yenilikler 1500-1800, (Terc: Tuncay Zorlu) Küre yayınları, Nisan 2006, s. 293.

[19] B. D. Porter, War and the rise of the state. The military foundations of modern politics, New York, 1994, s. 1-22.

[20] A.g.e. s. 293.

[21] B. Kirchgassner and G. Scholz, ed., “Stadt und Krieg” (Sigmaringen, 1989: Stadt in der Geschichte, XV), 9-15.

[22] G. Canestrini, ed., Opere inedite di Francesco Guicciardini, III: Storia Fiorentina, Floransa, 1859, s. 105.

[23] gemi bordalarında, küpeştelerinde bulunan, top namlularının geçmesine, kamaraların havalandırılmasına ya da giriş çıkışa yarayan dörtgen biçiminde delik.

[24] Geoffrey Parker, Askeri Devrim: Batı’nın Yükselişinde askeri Yenilikler 1500-1800, (Terc:Tuncay Zorlu) Küre yayınları, Nisan 2006, s. 301.

 

[25] C. Cresti, A.Fara and D. Lamberini, ed., Architettura Militare Nell’ Europa del XVI secolo (Siena, 1988), 35-47, s. 40

[26] Geoffrey Parker, Askeri Devrim: Batı’nın Yükselişinde askeri Yenilikler 1500-1800, (Terc:Tuncay Zorlu) Küre yayınları, Nisan 2006, s. 301.

[27] J. B. Bury, “Francisco de Holanda: a little-known source for the history of fortificationa in the sixteenth century”, Arquıvos do Centra Cultural Portugtues, XIV (1979), s. 163.

[28] A.g.e. s. 169.

[29] M. D. Feld, “Middle-class society and the rise of military professionalism. The Dutch army 1559-1609”, Armed forces and society, I (1975), s. 419-442.

[30] D. M. Brown, “The impact of firearms on Japanese warfare, 1543-1598”, The  Far Eastern Quarterly, VII (1948), s. 136-53. 

Suinbay Suyundikov

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Rusya-Türkistan Araştırmaları Uzmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display