Toplumsal Hafıza Kaybı

Bir milletin tarihsel süreci içinde birikerek ortaya çıkan toplumsal bellek o milletin değer yargılarını, dünyayı ve kendi toplumunu algılayışını etkilemektedir.

Dersim tartışmalarının ve bu konu çerçevesinde işleyen medya propagandasının en hararetli günlerinde birdenbire Ordu Milletvekili İhsan Şener 28 Kasım 2011 tarihinde TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nda düzenlenen bir toplantı esnasında "İstiklal Savaşı olmadı, şehitlikler semboliktir" yorumu ile bir akıl tutulmasının, hafıza kaybının işaretini vermiştir.[1] Burada Anadolu topraklarında yaşayan ailelerinin hemen hemen hepsinin atalarının katıldığı milli mücadelenin olup olmadığı tartışması gereksiz ve gerçekdışı bulunduğundan girilmeyecektir. Tarih yazıcılığının kanıtları ortada olduğu gibi tarihe tanıklık eden aile büyüklerinden aktarılan anılara bile göz atmak yeterli olacaktır. Yabancı literatürde Türk-Yunan Savaşı olarak yer bulan Türklerin bağımsızlığını kazanma savaşı milli kimliğimizin mihenk taşlarından birisidir. Aynısını elbette Yunan milleti için de söylemek mümkündür. Çünkü Türkler için vatanını kurtarma ve geri kazanma anlamına gelen İstiklal Savaşı Yunanlılar için ise Küçük Asya'dan vazgeçmek zorunda kaldıkları büyük bir hezimettir. Yunan milleti için bu savaşın anlamını Atina'yı bir kez bile görmüş olan bir kimse kolaylıkla farkedebilir. Havaalanına ilk indiğinizde sizi Venizelos'ın adı karşılar, çünkü o Megali İdea'yı hayata geçirerek Yunan ordusunu Anandolu'ya çıkaran liderdir.[2] Şehir merkezinde bulunan parlamento binasının yan girişinde meçhul asker anıtının bitişiğinde sizi yine Venizelos'un dev bir heykeli selamlar. Üniversite Caddesi üzerinde bulunan Yunanistan Tarihi Müzesi'nin girişinde yine atı üstünde bir Venizelos vardır. Çünkü, bu komutan Yunan milli kimliğini yücelterek büyük Anadolu hayallerine en fazla yaklaşan, Türk-Yunan Savaşı'nı komuta eden bir Yunan milli kahramanıdır. İşte Yunan milleti kimliklerini şekillendiren tarihlerine böylesine sahip çıkarak, anıları yaşatırken Türkiye'nin varlığının sebebi olan böylesi bir savaşı sorguluyor olması toplumsal belleğin sürekliliği açısından son derece vahimdir. Karşımıza çıkan bu hadise ciddi bir toplumsal hafıza kaybını işaret etmektedir. Bu durumu akıl tutulması olarak da adlandırmak mümkündür.


Bir milleti millet yapan değerlerden en önemlisi tarihsel süreçte ortak yaşanmışlıklar ve kültürüdür. Bu tarihi yaşanmışlıkların bütünü bir nesilden ötekine geçerek toplumsal belleği oluşturmaktadır. Bir milletin tarihsel süreci içinde birikerek ortaya çıkan toplumsal bellek o milletin değer yargılarını, dünyayı ve kendi toplumunu algılayışını etkilemektedir. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı süresince yaşanılan kayıpların ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması, ardından çok zor şartlarda verilen bir vatan müdaafası Türk kimliğinde kapanması zor bir yara açmıştır. Toplumsal bellek yanlızca yazılı tarihi değil sözlü tarihi de ihtiva etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken her aileden bir şehit, bir asker çıkmıştır. Bu aile büyükleri ile ilgili anılar yeterli olmasa da sonraki nesillere aktarılarak belleğin sürekliliği sağlanmıştır. Bu süreklilik ülkenin geleceği ve genç nesillerin bu vatanın değerini bilmesi açısından hayati bir önem arz etmektedir.


Sayın Şener'in açıklaması tarihi bilmemek değil, tarihi gerçekleri ve toplumsal belleği yönlendirme olarak görülebilir. Öyle ki Şener, Sakarya Şehitlikleri'nin kurgusal ve sembolik olduğunu öne sürerek şehitlerimizi ve bu şehitlerin yaşayan torunlarını alenen yalancı ilan etmiştir. Bu açıklama toplumda var olan geleneksel Türk kimliği algısını değiştirmek üzere kodlanmış bir kirli propaganda görünümündedir. Bu propaganda öncelikle akıllara düşürülen bir küçük şüphe ile başlar ve bu şüphenin kazınıp tekrarlanması ile ikna yoluna gidilerek milli kimlik ve milli bilinç yara alır.[3] Milli bilincin yeniden inşası ise alınan bu yaralardan sonra çok daha kolaydır. Ancak yeniden inşa edilen bilinç ve bellek farklı bir kimlik yapısını da ortaya çıkarmaktadır.


Acıları unutmaya çalışmak gerçeklerden kaçmayı gerektirmez. Hatta toplumsal bellek söz konusu olduğunda kimi zaman acıların unutulmaması gerekmektedir. Çünkü o tarihi gerçekler bir milletin yanlızca geçmişini değil kaderini de belli etmektedir.


Bu bağlamda İstiklal Savaşı'nın yaşanmadığını söylemek İngiltere'de Boer Savaşı'nın, Amerika'da Kuzey-Güney iç savaşının, Fransa'da Yüz Yıl Savaşları'nın olmadığını kadar gülünç fakat dikkatle takip edilmesi gereken bir söylemdir.Bu propagandist söylemlerin yol açması muhtemel hafıza kaybı ne yazık ki Türk milli kimliğini büyük oranda zedeleyecektir. Bu nedenle özellikle sözlü tarih çalışmalarına, tarihi anıtlara yapılacak ziyaretlere gerekli önemi vererek milli bilincin hafıa kaybı engellenmelidir.






[1] AKP Milletvekili İhsan Şener: İstiklal Savaşı Olmadı, Haberiniz.com, http://haberiniz.com/yazilar/haber44316-AKP_Milletvekili_Ihsan_SenerIstiklal_Savasi_Olmadi.html, erişim tarihi: 3 Aralık 2011.


[2] Venizelos ve Megali İdea için: Damla Demirözü, Megali İdea'dan Ankara Anlaşması'na (1930): Eleftherios Venizelos, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 35-36, Mayıs-Kasım 2005, s. 291-312.


[3] Milli bilincin kırılma süreci ve dinamikleri için bkz. Özcan Yeniçeri, Milli Bilinç Nasıl Kırılır?, Ankara, Kripto, 2009.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display