< < Fırat’ın Doğusunda PYD/PKK Silahlı Kapasitesinin İmhası Hedeflenmelidir


Fırat’ın Doğusunda PYD/PKK Silahlı Kapasitesinin İmhası Hedeflenmelidir

Yazan  04 Kasım 2018

Kuzey Suriye’de yaşananlar, Irak’ın kuzeyinde ki gelişmelere benzer bir şekilde adım adım bir Kürt devletçiğine doğru gidildiğini göstermektedir.

. Kuzey Suriye’de PYD/PKK Terör Örgütü üzerinden askeri ve siyasi hamleler aşama aşama takip edildiğinde, ulaşılmak istenilen hedefe oyalama taktikleriyle bir plan dahilinde gidildiği şüphesiz görülmektedir.

PYD/PKK Terör Örgütü, Suriye kuzeyindeki siyasal yapılanma çerçevesinde; ilk önce 2013’ün Kasım ayında oluşturduğu sözde kantonlarda ‘Kurucu Meclis’lerin kurulduğunu duyurmuş[[i]], Ocak 2014’de ise bu kantonlarda ‘Özerk Yönetim’ilan etmiş[[ii]], Aralık 2015’de de ‘Demokratik Suriye Konseyi’ adı altında sözde yerel bir meclis kurmuş[[iii]], bilahare Mart 2016’da konseylerin birleştirilmesiyle ‘Kuzey Suriye Federasyonu’[[iv]] oluşturmuş, son olarak da petrol sahalarının tamamını içine alan bölgeleride içerecek şekilde Eylül 2018’de ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’[[v]] ilan etmiştir.

Bölgede izlenen yol haritasına ve bugüne kadar terör örgütüne gönderilen silah ve teçhizat ile verilen eğitime ve küresel desteğe, siyasal hamlelere baktığımızda; güneyimizde ciddi anlamda Türkiye’nin bekasını tehdit edecek bir oluşumla karşı karşıya kaldığımızı ve ses duvarının aşıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Söz konusu bölgede kalıcı olarak bir Kürt devletçiğinin oluşturulması halinde; daha önce Kuzey Irak’ta, “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi” (IKBY) adı altında oluşturulan Peşmerge Kürt devletçiğinden daha farklı ve daha tehdit edici bir durumda olacağı şüphesizdir.

Çünkü, başta ABD ve bölgeye odaklı küresel güçler; Kuzey Irak’ta peşmerge gücü üzerinden oluşturdukları federal yapıdaki IKBY’nin, diğer ülkelerdeki Kürt bölgelerine yönelik rol model ve heyecan yaratmadığını düşünerek Kuzey Irak modelinden ders çıkarttıklarını, bu noktadan hareketle Suriye kuzeyinde; daha kapsamlı ve daha köklü siyasi, askeri ve ekonomik bir alt yapı düzenlemesine gitmek istediklerini söyleyebiliriz.

ABD, söz konusu tecrübelerden de istifadeyle, Kuzey Suriye’de geliştirmek istediği sistem için Türkiye’nin müdahalesini sınırlamak amacıyla; Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) Terör Örgütü tehdidi bahanesiyle zaman kazanmak ve bu bahane üzerinden PYD/PKK’nın düzenli ordu seviyesinde teşkilatlandırılmasını ve askeri kapasitesini artırmak, buna paralel uluslararası desteği almayı sürdürerek faaliyetlerini siyasi ve askeri anlamda iyice kökleştirmek üzerine bir konsept benimsemiştir.

Bu siyasi ve askeri konseptin omurgası zamanında kırılmadığı takdirde, tehdit sadece Türkiye’yi değil tüm bölgede kırılma noktası yaratacağı kıymetlendirilmektedir. O halde Türkiye; daha önce uyguladığı terör koridorunu parça parça kontrol altına almak anlayışı yerine, bu defa yüksek kapasiteli, kuvvetleri parçalamadan ve tek bir hamleyi içeren kesin sonuçlu bir hareket tarzı uygulamak zorundadır.

 

Fırat’ın Doğusunda ki Hedef; Coğrafi Bölge Değil, Hasmın Silahlı Gücü Olmalı

 

Kuzey Suriye’ye müdahalede elbette bir çok hareket tarzının uygulanması düşünülebilir. Bu hareket tarzlarından en uygun olanı; sürati, ekonomikliği, asgari zayiatı, hasım üzerinde kalıcı etkiyi, bölgesel dinamiklerin ülkemiz lehine evrilmesini sağlamayı, terör koridorunu tekrar canlandıramayacak hale getirmeyi sağlayacak bir hareket tarzı olması gerektiği şüphesizdir.

Askeri literatürde, ‘Harbin Ağırlık Merkezi’ olarak tarif edilen ve planlamalarda dikkate alınması gereken bir kavram bulunmaktadır. Bir harekât alanında ağırlık merkezinin olmazsa olmaz tek olduğu, hiçbir zaman iki veya üç olamayacağı kabul edilir.

Harbin ağırlık merkezi genellikle; lider, stratejik sanayi kapasitesinin ortadan kaldırılması, toplumca benimsenmiş ve topluma mal olmuş psikolojik bir tesis-yapının vurulması, bir arazi kesiminin ele geçirilmesi, hasmın silahlı gücünün imhası, siyasi yapının çökertilmesi, bir hattın/kuşağın veya bir şehrin kontrolü, ana ikmal hattının kesilmesi gibi bir dizi kriterlerden sadece birisi olabilir.

O halde harbin ağırlık merkezi noktasından hareketle, Kuzey Suriye’ye yönelik yapılacak bir harekâtın hedefi neresi? veya ne olmalıdır? sorusuna verilecek bir cevapla, bu harekâtın icrası için uygulanabilecek hareket tarzını da bulmak mümkün olacaktır.

Eğer Fırat’ın doğusuna 2017 yılında veya 2018 yılı başlarında bir harekât icra edilmiş olsaydı, o günün koşulları gereği harbin ağırlık merkezi, belki coğrafi bir alanın kontrolü şeklinde olabilirdi[[vi]].

Ancak bugün gelinen noktada, terör örgütünün ABD destekli kazandığı silah kapasitesi ve küresel güçlerin oluşturduğu alt yapısı itibariyle tehdidin ulaştığı boyut beraber düşünüldüğünde, ağırlık merkezinin; coğrafi bir alanın kontrolü stratejisi yerine, silahlı gücün imhasını hedefleyen bir konsept olması gerektiğine inanılmaktadır.

Fırat’ın doğusunda terör örgütünün tertiplenmesi, silah ve teçhizatı, bölgede oluşturulan siyasi-idari yapılanma üzerinde ki gücü, küresel güçlerle olan iş birliği yine birlikte değerlendirildiğinde, hasmın imhası hedeflenmeden bölgede kalıcı bir istikrarın tesisi mümkün görünmemektedir.

Türkiye’nin amacı, baştan beri terör koridorunun Akdeniz’e ulaşmasının önüne geçmektir. Bu maksatla; Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı ve İdlib’de güvenlik bölgesi tesis edilmek suretiyle terör koridorunun Akdeniz’e açılımının önüne şimdilik bir set oluşturulmuştur. Her ne kadar bu harekâtlar esnasında örgüte büyük bir zayiat verdirilmiş ise de, henüz bu şamada örgütün imhası gerçekleşmemiş ve bu harekâtlar ile sadece coğrafi bir alanın kontrolü sağlanabilmiştir.

Gelinen noktada, her ne kadar terör koridorunun önünde coğrafi bir  set oluşturulmuş ise de, bu bölgenin daha güneyinden yine bir terör koridoru tesis edilmesi ihtimali yüksek görünmektedir. Diğer taraftan söz konusu koridorun, Irak kuzeyinden gelen coğrafi bütünlük ile birlikte bir anlam kazandığıda unutulmamalıdır.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı ile örgütün imhası sağlanmadığı için, örgütün her geçen gün artan bir seyirle tehdit olma vasfını koruduğu, bölgede kazandığı hareket serbestisi sayesinde askeri gücünün yanı sıra siyasi otorite tesis etme gücünü de muhafaza ettiği şüphesizdir.

 

Tartışılan Güvenlik Bölgeleri, Ana Hedef Değil Ara Hedef Olabilir

 

Kuzey Suriye’de, yani Fırat’ın doğusunda, Fırat’ın batısında olduğu gibi arazi kesimlerini ele geçirmek şeklinde bir konsept uygulanması halinde; Suriye sınırında sadece, hudut hattı boyunca 20-30 Km. derinliklere kadar kritik bölgelerin ele geçirilmesini ve sınır güvenliğimize yönelik tedbirlerin alınmasını sağlayacak geçici bir önlem olabilecektir.

Kısacası, bazı çevrelerce gündeme getirilen ve savunulan ‘Güvenlik Bölgeleri’ tesis etmek şeklindeki görüşlerin uygulanması halinde, kalıcı bir faydanın elde edilemeyeceği düşünülmektedir. Böyle bir uygulamayla, uzun vadeli oyalayıcı bir tuzağa düşülürken, PYD/PKK’nın bölgede gerek siyasi gerekse askeri yapılanmasının daha da kökleşmesine fırsat yaratılacağı mütalaa edilmektedir.

Yine kamuoyunda, üzerinde tartışılan; Fırat’ın doğusunda ve sınır hattı boyunca derinlikteki kritik arazi kesimlerinde tertiplenmek, askeri anlamda belki bir ara hedef olarak kabul edilebilir.

Buradaki ara hedefler; terör örgütünün askeri kapasitesini ortadan kaldıracak bir avantajı sağlayamayacağı gibi, siyasi hedefi tahakkuk ettirecek seviyede bir askeri hedef olma özelliğini de taşımadığı değerlendirilmektedir.

Esas tehdit, yukarıda da vurgulandığı gibi, PYD/PKK Terör Örgütü silahlı gücünün varlığıdır. Bunun ortadan kaldırılması sağlanmadıkça, terör koridorunun oluşması ve Akdeniz’e inmesi yönündeki tehdit bir şekilde devam edecektir.

Kuzey Suriye arazisi, böyle bir silahlı gücün ortadan kaldırılması için kesinlikle müsait bir yapıya sahiptir. Kaldı ki Afrin, kısmen dağlık ve engebeli bir arazi kesimi içermesine rağmen Afrin’de bulunan silahlı gücün büyük bir kısmı imha edilmiştir. Fırat’ın doğusundaki arazi yapısının bu tür imha harekâtı için daha da uygun nitelikte olduğunu söyleyebiliriz.

 

Sonuç olarak;

Önümüzdeki dönemde, siyasi ve askeri koşulların olgunlaştırılmasını müteakip; PYD/PKK’nın silahlı gücünün imhasını hedef alan kesin sonuçlu bir harekâta girişilmesi Türkiye’nin bekası için tartışmasız bir zorunluluk olacağı, bu nedenle siyasi ve askeri kapasitenin topyekûn bu doğrultuda yönlendirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.           

                                                                                             

 

 

[[i] ] Suriyeli Kürtler Özerklik İlan Etti, www.aljazeera.com.tr., 07 Ocak 2014.

[[ii]] İbrahim Kerman, Ertan Efegil, “Terör Örgütü PYD’nin suriye’de İzlediği İç Savaş”, dergipark.gov.tr/391811, 21 Ekim 2017.

[[iii]] PYD Suriye’de Federasyon İlan Etti, www.milliyet.com.tr., 17 Mart 2016.

[[iv]] PYD Suriye’de Federasyon İlan Etti, www.ensonhaber.com., 17 Mart 2016.

[[v]] PKK İkinci Kez Özerklik İlan Etti, www.aydinlik.com.tr., 08 Eylül 2018.

[[vi]]Ünal ATABAY, “Münbiç Yerine, Fırat’ın En Doğusuna ve Sincar’a Gitmek”,  www.21yyte.org., 16 Şubat 2018.

Ünal Atabay

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırmaları Merkezi Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display