ÖZEL HARP DAİRESİ VE ALPARSLAN TÜRKEŞ GERÇEĞİ 2


ÖZEL HARP DAİRESİ VE ALPARSLAN TÜRKEŞ GERÇEĞİ 2

Yazan  19 Şubat 2010
Ecevit Kılıç’ın yararlandığı kaynaklardaki bilgilerle de çeliştiğine dikkat çeken Ümit Özdağ, “Türkeş ile ilgili gerçekler, kurmak istediği bu sahte gerçekliğe uymadığı için görmemezlikten gelinmiş” tespiti yapıyor.

Çok sıkı okuduğunuz anlaşılıyor, kitabı farklı renklerle boyama kitabına çevirmişsiniz...
Evet ancak ortada öyle büyük bir rezalet var ki bilimsel araştırma adına ve Türkeş ile ilgili öylesine haksız bir kara propaganda yapılıyor ki, bunları gündeme getirmenin zamanı geldi artık diye düşünüyorum. Ecevit Kılıç kitabının ilerleyen sayfalarında mesela sayfa 49'da Özel Harp Dairesi'ni kuran kadroların isimlerini veriyor. Bunların arasında Alparslan Türkeş yok. İlk kez bir doğru ile karşılaşıyoruz Türkeş ile ilgili. Türkeş emekli olduğu 13 Kasım 1960 tarihine kadar Seferberlik Tetkik Dairesinde hiç görev yapmamış. Bu nasıl özel harp kurucusu ki hiç özel harp dairesinde çalışmamış...


- Söylediğiniz şu mu: "Türkeş özel harpçi değil ve özel harp dairesinde hiç çalışmadı."
Evet. Bunu kastediyorum. Türkeş, değil özel harpçi olmak özel harp eğitimi dahi almamıştır. Özel Harp Dairesinin kuruluşunda veya daha sonraki yıllarda çalışmalarında bulunmamıştır. Aslında Türkeş, Özel Harp Dairesi'nin ne iş yaptığını tam anlamı ile ancak 28 Mayıs 1960'da Seferberlik Tetkik Kurulundan görevli ve Harp Okulundan arkadaşı İsmail Tansu gelip anlatana kadar bu dairenin ne iş yaptığını dahi bilmemektedir. İsmail Tansu, bu olayı çok açık bir şekilde "Aslında Kimse Uyumuyordu" adlı kitabında anlatıyor. Kılıç bu kitabı okuduğu ve Tansu ile söyleşi yaptığı halde Türkeş ile ilgili bu gerçeği kurmak istediği sahte gerçekliğe uymadığı için görmemezlikten geliyor.
Kılıç, İsmail Tansu'nun kitabından özet alıntı yaptığı 109. sayfada şöyle diyor: "Tansu bu gergin bekleyişe son vermek ve daireyle ilgili planları öğrenmek için Cemal Gürsel'e gitti. Ancak randevu verilen kişi Başbakan Müsteşarı olan Alparslan Türkeş oldu. İsmail Tansu karşında Alparslan Türkeş'i görünce hem şaşırdı hem sevindi. Sevinmesi derdini rahat anlatacak olmasındandı. Çünkü Türkeş Özel Harp Dairesini ve görevlerini çok iyi biliyordu." Bu anlatımdan sonra okuyucu şu soruyu sorma hakkına sahip oluyor. "Eğer Türkeş Özel Harp'in kurucularından ise Özel Harpçi İsmail Tansu neden Gürsel'den randevu istesin ve tesadüfen Türkeş ile görüştüğünde şaşırsın?" Özel Harp Dairesinde efsane olan bir subayı hem de başbakan müsteşarı olmuş. Eğer Özel Harp Dairesi için bu kadar önemli bir subay 27 Mayıs'ın öncü kadrosu içinde ise neden Özel Harp Dairesi 27 Mayıs'tan habersiz ve dışında kalmış... Bu tür soruları artırabiliriz.
Üstelik İsmail Tansu, Türkeş ile görüşmesini Kılıç'ın özetlediği gibi anlatmıyor. (Aslında Kimse Uyumuyordu s. 232) "Türkeş'le daha önceden tanışıyordum. (...) O da öteki ihtilalci subaylar gibi kurulumuzu tanımıyordu. Yalan yanlış dedikodular nedeni ile kurulumuzdan kuşku duyuyorlardı.(...) Kurulumuzu tanıtmak ve gerçekleri anlatmak için Milli Birlik Komitesinde yakın arkadaşlarım vardı. Fakat ben bulunduğu makamı göz önünde bulundurarak Türkeş'e gitmeyi tercih ettim. (...) 28 Mayıs sabahı randevu almadan, tebrik etmek vesilesi ile Türkeş'in makamına gittiğimde beni dostça karşılayıp, kucaklayarak teşekkür etmiş ve oturmam için yer göstermişti (...)Beni dikkatle ve merakla dinleyen Türkeş "Anlat Tansu anlat vaktim var. Bu çok önemli bir mesele, bulandırılan kafalarımız şüpheden arınsın" demişti." Bunları okuduktan sonra Ecevit Kılıç'ın konuyu nasıl çarpıttığı bir kez daha meydana çıkıyor. Bir araştırmacı kaynağa sadık kalmak zorundadır. Kaynağı çarpıtan araştırmacı araştırmacı değildir.


- Türkeş'in Çankırı'da gerilla okulunda ders vermesi Özel Harp Dairesi ile ilişkilendiriliyor. Buna açıklık getirir misiniz?
Türkeş, Çankırı'da Piyade Okulu'nda 1949-51 seneleri arasında öğretmenlik yapmış. Bu okulda hem "gerilla savaşı" dersine hem "savunma tabyası" derslerine girmiş. Ancak gerilla savaşı dersi vermesi onun özel harpçi olduğunun kanıtı değildir. Zaten dersi alanlar da piyade subaylarıdır. Üstelik bu tarihlerde Seferberlik Tetkik Dairesi henüz kurulmuş değildir.


- Kılıç'ın Seferberlik Tetkik Dairesi'nin bir işgal döneminde harekete geçecek sivil personeli ile ilgili olarak, ABD'nin Türkiye'deki ırkçı-Turancı hareketi nasıl kullanacağına dair tespitlerine ne diyorsunuz?
Bu noktada da Ecevit Kılıç büyük bir çarpıtma yapıyor. Kılıç'ın bu yargısını dayandırdığı JSPC 891/6 B Bölümü adlı Amerikan belgesindeki cümleler şöyle: "Türkler politik anlamda güçlü milliyetçi ve antikomünist anlayışa sahipler. Ve Kızılordu'nun Türkler içinde varlık göstermesi milliyetçi duyguların kabarmasına neden olacaktır. Türkiye gizli ordu rezervlerinin kurulması için fazlasıyla uygun bir ülke." Bu cümleden "Türkiye'deki ırkçı-Turancı hareket" ile ilgili hiçbir şey çıkmaz ancak Türk milletinin milliyetçi eğiliminin güçlü olduğu çıkar. Ancak Kılıç politik felsefesini desteklemek için böyle bir sonuç çıkarabilir. Ayrıca Amerikan belgesinden yapılan tercümenin 2. cümlesinde tercüme hatası var.


- Kılıç'ın sadece Türkeş ile ilgili iddiaları mı yanlış?
Ne yazık ki hayır. Kılıç başka somut çarpıtmalar da yapmış. Örneğin Kılıç David Galula'nın Genelkurmay Başkanlığı tarafından tercüme edilen ve yayınlanan "Ayaklanmaları Bastırma Hareketleri-Teori ve Pratik" adlı kitabından yaptığı bir alıntı da Galula'nın kontrgerilla örgütlerine "şuursuz terörizm" ve "seçilmiş terörizm" şeklinde iki eylem biçimini önerdiğini ileri sürüp, kitaptan bu eylem biçimlerini anlatan alıntılar yapıyor. Kılıç, Türkiye'de Galula'nın bu kitabı okutularak, bu tavsiyelere uyularak cinayetlerin işlendiğini ima ediyor.
Oysa kitabın ilgili bölümünde bu eylemler Galula tarafından kontrgerillaya önerilen eylemler değil. Galula bu eylemleri, "Burjuva-Milliyetçi" devrimci hareketlerin eylem biçimlerini anlatırken dile getiriyor. Üstelik Kılıç bu alıntıları yaparken cümlelerin içinden kelime çekerek işine gelmeyen bölümleri çıkarıyor. Nasıl mı? Galula şöyle diyor: "Şuursuz terörizmden maksat ayaklanma hareketleri sebepleri için fazla alaka toplamak ve halkın dikkati bir tarafa çekildikten sonra gizli olarak bulunan taraftarları cezp etmektir." ("Ayaklanmaları Bastırma Hareketleri-Teori ve Pratik", s.52)Kılıç ise kitabının 60. sayfasında bu alıntıyı yaparken, "Şuursuz terörizmden maksat ("ayaklanma hareketleri sebepleri için fazla "-denilen kısmı çıkararak) alaka toplamak ve halkın dikkati bir tarafa çekildikten sonra gizli olarak bulunan taraftarları cezp etmektir" diyor ve cümleyi kendi amacına uygun hale getiriyor.
Kılıç'ın bu çarpıtmasını ikinci çarpıtması izliyor. Galula, Burjuva-Milliyetçi devrimci hareketlerin bir başka eylem biçiminin ise "seçilmiş terörizm" olduğu belirtiyor ve seçilmiş terörizmi şu şekilde tanımlıyor: "Seçilmiş terörizm çabucak şuursuz terörizmi takip eder. Bundan maksat, isyanı bastırmakla görevli olan tarafı halktan uzak tutmak, halkı mücadeleye sokmak ve asgari olarak halkın pasif ortaklığını temin etmektir." ("Ayaklanmaları Bastırma Hareketleri-Teori ve Pratik", s. 52) Kılıç bu cümleyi de kitabına tahrif etmiştir. Kılıç'ın kitabında bu cümle şu şekilde aktarılmıştır: "Seçilmiş terörizm çabucak şuursuz terörizmi takip eder. Bundan maksat, isyanı bastırmakla görevli olan tarafı halktan uzak tutmak, halkı mücadeleye sokmak ve asgari olarak halkın pasif ortaklığını temin etmektir. "Görüldüğü gibi cümlenin ortasından" isyanı bastırmakla görevli olan tarafı halktan uzak tutmak" bölümü çıkarılmıştır.
Özetle Türkiye'de Galula'nın kitabının okunduğu kesin ancak Ecevit Kılıç tarafından yapılan kırma ve kesmelere maruz kalmış baskısı değil okunan. Kılıç'ın yaptığı şey çok ayıptır.


- Kıbrıs'ta kurulan ve Rumlara/Yunanlılara karşı savaşan Türk Mukavemet Teşkilatı ile ilgili iddialar neler?
Ecevit Kılıç, Kıbrıs'taki Türk Mukavemet Teşkilatından bahsederken "illegal" örgüt tanımlamasını yapmaktadır. Bu Ecevit Kılıç'a hakim olan politik ruhu çok iyi ifade etmektedir. Türk Mukavemet Teşkilatı'na "illegal" demekle İstiklal Harbini veren Büyük Millet Meclisine "illegal" demek arasında hiçbir fark yoktur. İngiliz işgali altındaki bir bölgede kurulan bir örgüt nasıl "legal" bir örgüt olabilir ki? Kılıç bununla da yetinmeyip, sayfa 101'de "Yavru kontrgerilla örgütü TMT'de adada işçi hareketini, aydınları hedef aldı" demektedir. Oysa TMT sadece Yunan ve Rumlara ajanlık yapan kişileri hedef almış ve öldürmüştür. TMT'nin 1965'de İngiliz petrol şirketi British Petrolumun Baf'taki rafinerisini havaya uçurduğunu biliyoruz. Bu saldırı üzerine Washington ve Londra sarsılmıştır. İşçileri işçi oldukları için hedef alan bir örgüt kapitalizmin en güçlü temsilcisi olan bir şirketi hedef alır mı?

ÖZEL HARP DAİRESİ VE ALPARSLAN TÜRKEŞ GERÇEĞİ 1

(Röportaj: Fatih ERBOZ - Yeniçağ)

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display