< < PKK Ne Yapmak İstiyor?


PKK Ne Yapmak İstiyor?

Yazan  18 Nisan 2014

Terörizm, şiddeti araç olarak kullanan bir grubun hedeflenen kitle üzerinde korku yaratmak suretiyle amacını belli bir kesime kabul ettirme yolu olarak tanımlanabilir. Bu yöntem aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya doğru da kullanılabilir, yani belli bir grubun sisteme karşı güç kullanımı şeklinde olabileceği gibi mevcut sistemdeki hâkim gücün belli bir kitleye yönelik kullanımı şeklinde de gerçekleşebilir. Bir grubun belli bir amaç doğrultusunda şiddeti kullanma noktasında, bu şiddet kullanımını kendine göre haklı sebeplere dayandırması gerekmektedir. Bu bağlamda öncelikli olarak düşünsel yapı, şiddet kullanımının gerekçelendirilmesinde temel oluşturmaktadır.

KONGRA-GEL (PKK)’nın oluşumu süresince örgütün ideolojik temelleri öncelikli olarak Marksist-Leninist düşünce üzerine kuruluydu. Uluslararası sistemdeki değişimler çerçevesinde varlığını muhafaza etmek adına KONGRA-GEL (PKK), Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve etnik milliyetçi akımların uluslararası sistemde öne çıkmasıyla birlikte düşünsel yapısını Kürt milliyetçiliği üzerine yeniden kurgulamıştır. Bu dönemden günümüze kadar KONGRA-GEL (PKK)’nın şiddet kullanımını Kürt milliyetçiliği üzerinden amacına ulaşmada, bir meşrulaştırma mekanizması olarak kullandığı gözlemlenmektedir.

Bir terör örgütü varlığını sürdürebilmek için ilk olarak düşünsel alt yapısını sağlam temellere dayandırmak zorundadır. İkinci aşamada ise terör örgütünün, güncel gelişmelere aykırı kaçmayacak ve inandırıcı unsurlar üzerine temellendirdiği ideolojisinin etrafında kimlik bilincini, grup bilincinin altına konumlandırabilecek bireylere ihtiyacı vardır. Bu bağlamda KONGRA-GEL (PKK) incelendiği zaman, örgütün mevcudiyetini muhafaza etmek ve aldığı desteği sürdürebilmek adına dönemsel stratejiler üzerine kurulu bir hareket tarzı izlediği anlaşılmaktadır. 

 

Hareket Tarzı: Kış Üslenmesi, Ateşkes İlanları ve Geri Çekilme

Örgütün 1990’lardan bugüne kadar olan süreçteki hareket tarzı genel anlamda değerlendirildiğinde öne çıkan hususlardan birisi örgütün dönemsel ateşkes ilanlarıdır. Kış dönemlerinde örgütün kış üslenmesine bağlı olarak, bu süreci lojistik ihtiyaçların karşılanması çerçevesinde ateşkes ilan ederek geçirdiği görülmektedir. Kronolojik olarak ateşkes ilanlarına bakıldığında KONGRA-GEL (PKK)’nın hareket tarzlarından birisi daha somut resmedilebilecektir.

Örgütün ilk ateşkes ilanı 1993’de, eski Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’ın yürüttüğü proje kapsamında gerçekleşmiştir. Aynı yıl Turgut Özal’ın hayatını kaybetmesinden sonra Elazığ-Bingöl yolunda 33 askerimizin şehit edilmesiyle ateşkes fiilen bozulmuştur. 1995’de örgüt yine tek taraflı bir ateşkes ilan etmiştir. Söz konusu ateşkes, Irak’ın kuzeyine yapılan operasyon gerekçe gösterilerek örgüt tarafından yine sonlandırılmıştır. 1999’da Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının akabinde, Öcalan’ın çağrısıyla yeniden ateşkes ilan edilmiş ve bu durum 2004’e kadar sürmüştür. 2004’de örgüt, askeri operasyonlar, AKP Hükümeti’nin Kürt sorununa kayıtsız kaldığı ve Öcalan’ın cezaevi koşulları gerekçeleriyle yeniden silahı eylemlerine başlamıştır. 2008’de AKP Hükümeti ile Abdullah Öcalan arasında başlatılan diyalog (Oslo Görüşmeleri) bağlamında 2009’da örgüt tarafından yeniden ateşkes ilan edilmiştir. AKP Hükümeti tarafından “demokratik açılım” olarak adlandırılan süreç içerisinde Irak/Habur’dan Türkiye’ye bir grup örgüt mensubu gönderilmiştir. 2010’da ise bu ateşkes, Abdullah Öcalan’ın “31 Mayıs’tan sonra ben yokum” ifadesiyle sonlandırılmıştır.[1]   

KONGRA-GEL (PKK)’nın stratejisinin temel özelliklerinden birisi lojistik ihtiyaçların karşılanması, kadrolara eğitim verilmesi çerçevesinde kış döneminin iklim ve coğrafi şartların getirdiği zorunlu koşulları, en yüksek verimle geçirmeye çalışmak üzerine inşa edilmiş olup örgüt genellikle kış dönemlerinde ateşkes ilan etmektedir. Bu hareket tarzı temelinde, AKP Hükümeti ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşmelerin başlamasıyla birlikte, Türkiye içerisindeki örgüt gruplarının sınır dışına çekilmesi gündeme gelmiştir. Başlanan süreç günümüze kadar incelendiğinde geri çekilmesi gündeme getirilen grupların, aslında geri çekilmedikleri, barınma alanlarını değiştirdikleri ve hareket serbestîsi kazanarak kırsal alanlardan şehir merkezlerine doğru yöneldikleri görülmektedir. Yetkili makamların raporlarından, Irak’ın kuzeyine geçen grupların, aktif kadroların hareket kabiliyetini kısıtlayan yaşlı, hasta ve psikolojik rahatsızlık yaşayan örgüt mensuplarından meydana geldiği anlaşılmıştır.[2]

 

Mevcut Duruma İlişkin Tespitler

Süreç günümüze kadar incelendiği zaman, “demokratik açılım” çerçevesinde örgütle askeri birliklerin karşı karşıya gelmelerinin engellenmesi ve olası çatışmaların önüne geçmek adına, örgütün Türkiye içerisinde faaliyet gösteren gruplarının, ciddi anlamda hareket serbestîsi kazandığı da anlaşılmaktadır. Bu çerçevede askeri karakolların inşaatı gibi durumlar gerekçe gösterilerek kırsal alana mücavir köy, ilçe ve illerdeki sempatizan kitleyle hızlı şekilde organize olan silahlı örgüt mensuplarının da varlığı görülmektedir.[3] Bu duruma Şubat 2014’de Şırnak/Uludere-Ortasu Köyü’nde yapımı süren güvenlik yoluna, Irak’ın kuzeyindeki örgüt grupları tarafından taciz ateşi açılması ve güvenlik birimleri tarafından açılan ateşe karşılık verilmesi akabinde, bölgedeki halkın toplanarak sınıra yürümeleri örnek verilebilir.[4]

KONGRA-GEL (PKK)’nın Türkiye içerisinde rahatlıkla faaliyet gösteren gruplarının, Suriye, Irak ve İran coğrafyasında da intikalleri noktasında gayet rahat hareket ettikleri, yetkili makamların raporlarına yansıyan hususlardandır.[5] Suriye’de iç savaş nedeniyle KONGRA-GEL (PKK)’nın Suriye kolu olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) çatısı altında Suriye/Haseki’de özerk bir yönetim kurulması amacıyla silahlı mücadele yürütülmektedir. Bu çerçevede hâlihazırdaki çatışmasızlık süreci nedeniyle Türkiye’nin kırsal alanlarında faaliyet gösteren bu gruplar, genellikle Suriye’deki silahlı faaliyetlere kanalize edilmektedir.[6]

Irak/Kandil Bölgesi’nin örgütün merkezi olmasından hareketle Irak-Türkiye arasındaki intikaller örgüt kadrolarının eğitilmesi çerçevesinde sürdürülmektedir. İran’da ise örgütün Suriye’deki iç savaştan elde etmeyi planladığı kazanımlar doğrultusunda belli bir silahlı kadro Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) yapısı altında bulunmakta, söz konusu bölgedeki mevcudiyet, İran’ın askeri birlikleri ile çatışmaktan sarfı nazar etmekte ancak barınma alanlarının korunması öznesinde faaliyetlerini yürütmektedir. Türkiye-İran sınırındaki barınma alanları, örgütün Türkiye ile çatışmaya girme ihtimaline karşın kaçış/tampon bölge olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle örgüt İran’la çatışmaktan bir cephede daha kendisini güçsüzleştirmemek adına kaçınmaktadır.  

“Demokratik açılım” bağlamında örgüte yönelik güvenlik birimleri tarafından yürütülen mücadelenin asgari seviyeye indirilmesi neticesinde, örgüt hem Türkiye sınırları içerisinde hem de Türkiye’ye mücavir Suriye, İran ve Irak alanlarında hareket ve imkân kabiliyetlerini azami derecede arttırmıştır. Bu duruma, örgüte sürekli ve güvenli şekilde genç kadroların katılımının sağlanması ile lojistik faaliyetlerin yine rahatlıkla yürütülmesi bağlamında 2013’ün altı aylık kısmında Diyarbakır, Hakkâri ve Şırnak kırsallarında saklanan ve çevre illere sevk edilirken yakalanan örgüte ait 720 kilo bomba örnek olarak gösterilebilir.[7] Örgütün hâlihazırdaki hareket tarzının ana öğeleri, bir taraftan Suriye’nin Türkiye sınırında demokratik özerkliğin kurulması çalışmaları, diğer taraftan örgüt kadrolarının arttırılarak silahlı mücadele kapasitesinin desteklenmesi ve Türkiye’deki silahlı mevcudiyetinin muhafaza edilmesi şeklinde özetlenebilir. 

KONGRA-GEL (PKK)’nın mevcut hareket tarzı çerçevesinde sayısal durumuna bakıldığı zaman Türkiye’de 1500, Irak’ın kuzeyinde 3500, İran-Türkiye sınır hattının İran kesiminde 500 kadar silahlı örgüt mensubu olduğu söylenebilir.[8] Suriye’deki örgüte ait mevcudiyete ilişkin çeşitli rakamlar belirtilmesine rağmen, söz konusu bölgede yaşanan iç savaş ve kargaşa ortamı çerçevesinde belirli bir sayı söylenmesinin sağlıklı olmayacağı düşünülmektedir.

Örgütün, AKP Hükümeti ile yaptığı görüşmeler çerçevesinde başlanan süreçte 08/05/2013’te başlattığı ve 09/09/2013’te sonlandırdığını açıkladığı geri çekilmede yaklaşık 600 örgüt mensubunun sınır dışına çıktığı ifade edilmektedir.[9] Türkiye sınırları dâhilinde bulunan yaklaşık 1500 silahlı örgüt mensubuna ilaveten yeni katılımların sürdürülmesi de göz önünde bulundurulduğunda, geri çekildiği ifade edilen sayının terörün sonlandırılması noktasında yapılan görüşmeler öznesinde, sürecin ne kadar sağlıklı yürütüldüğünün sorgulanmasını gerekli hale getirmektedir. Ayrıca geri çekilmenin durdurulduğunun ifade edilmesinin ardından Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; “Geri çekilmenin durdurulmasının sürecin sonlandırıldığı anlamına gelmediği, buna süreci başlatan Abdullah Öcalan’ın karar vereceği”[10] açıklaması da sürecin tek kişi üzerinden yürütüldüğünü ve örgütün hareket tarzının Abdullah Öcalan tarafından yönlendirildiğini gözler önüne sermektedir.

Bu hususlara ilaveten tarafların diyalog sürecini yürütebilmek için sahip olmaları gereken güven duygusundan yoksun oldukları da açıklamalardan anlaşılmaktadır. Kendisinin temsil ettiğine inandığı grubun haklarını ve kendi mevcudiyetini, sadece silahla muhafaza edebileceğini düşünen, hayatta kalma koşullarını iyileştirme amacında olan, söyleminde herkesi düşündüğünü ifade eden ancak benmerkezci kişilik özelliklerine sahip bir kişi tarafından yönlendirilen silahlı bir örgütün varlığı söz konusudur. 1999’da yakalanması sonrasındaki ilk sorgularında; “Örgütün kendi kontrolü altında olduğu ve isterse örgütü durdurabileceğini”[11] ifade ederek gösterdiği hayatta kalma arzusu, kendisinin yarattığı silahlı bir örgütün ve bireylerinin ortadan kaldırılmasının, kendi hayatı söz konusu olunca Abdullah Öcalan için çok da önem arz etmediğini gözler önüne sermektedir.

Amacının çözüm olduğunu iddia eden örgütün, silahlı varlığını gerektirmeyecek bir duruma gelinmesi noktasında, katılımlarını arttırarak sürdürmesi, örgütün orta ve uzun vadeli planlarının başlatılan diyalog sürecinden daha farklı olduğunu gösteren önemli bir veridir. Ayrıca bir terör örgütü, kendisine duyulan ihtiyacın ortadan kalkacağı ve yok olacağı endişesiyle kendi varlığını tehdit edecek hareket tarzlarından kaçınır. Bu duruma KONGRA-GEL (PKK)’nın silahlarını bırakma konusunda gösterdiği direnç somut örnek olarak gösterilebilir. Kendisini şiddet yoluyla ifade eden grubun bireylerinin, kimlik inşalarını bağlı oldukları grubun varlığı üzerine inşa ettiği unutulmamalıdır.

Örgüte katılımların ciddi seviyede arttığı bu dönemde, düşünülmesi gereken başka bir mevzu da bu tarz bir rahatlıkta sürdürülen örgütsel çalışmaların, nasıl gerçekleştirilebildiğidir. Bu durum da örgüt gruplarının bulunduğu bölgelerin kırsal alanlarından merkezlere doğru kayışlarının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ayrıca örgüt gruplarının bulundukları bölgelerde alan hâkimiyeti kazandıkları, barınma alanlarını çeşitlendirdikleri, milis ağlarını kuvvetlendirdikleri, lojistik imkân ve kabiliyetlerini arttırdıkları anlaşılmaktadır.[12] Diyalog ve çatışmasızlık süreci bağlamında neyin hazırlığında olunduğu akıllara gelen önemli bir soru olarak ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca örgütün bu yöndeki hazırlıklarına rağmen, BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Şubat 2014’de; “Roboski’de sınıra güvenlik yolu yapılması sırasında gerillalar roketle bir iş makinesini vurmuş, bunlar (güvenlik birimleri) ateş açmış obüs ve havan kullanmış. Sürecin başından beri ilk kez çatışma yaşandı orada. Ateşkes bu şekilde fiilen bozulmuş oldu. Bizim talebimiz bu çatışmayı durdurmaları yönünde. Süreç riske giriyor, ateşkesin kendisi de riske giriyor. Durduracaklarına ilişkin bir mesaj almış değiliz. Askeri yığınak yapılıyor. Kışları da kalacak şekilde binalar yapıyorlar. Sanırım hükümet her an süreç biter ateşkes bozulabilir ve savaş hazırlıklarına aralıksız devam etmek gerekir diye düşünüyor olabilir.”[13] yönündeki açıklaması sürecin nasıl şekillendiğini ve örgüt tarafından nasıl algılandığını göstermektedir.  

Bu açıklamada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, örgütün hâkimiyet sağladığı bölgelerden birisinde roketle bir iş makinesi vurmasının çok doğal karşılanması, garip olanın ise güvenlik birimlerinin örgüte karşılık vermesinin yanı sıra, rokete karşılık obüs ve havan kullanılmasıdır. Bu durum örgüt ve uzantılarınca kendi kaidelerine uyulmadığı zaman şiddet kullanımının zihinlerinde ne derece meşrulaştığını açıkça ortaya çıkarmaktadır.     

Örgütün mevcut süreçteki önemli hareket tarzlarından birisi de Suriye’de çeşitli kazanımlar elde ederek, Kürdistan Demokrasi Partisi (KDP) Başkanı Mesut Barzani’nin sahip olduğu siyasi konuma, terör örgütü vasfının siyasileştirilmesi yoluyla rakip olabilme çabasıdır. Bu çerçevede Ulusal Kürt Kongresi’nin hazırlıkları kapsamında taraflar arasında, KONGRA-GEL (PKK)’nın eş başkanlık ısrarı ve Kürtler tarafından “Batı Kürdistan” olarak tanımlanan “Rojova”[14] (Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı Halep Bölgesi civarı) nedeniyle çıkan gerginlik önem arz etmektedir.   

 

Sonuç

Türkiye içerisinde kırsal alanların yanı sıra şehir merkezleri ve merkezlere mücavir bölgelerde ciddi anlamda örgütlenme kabiliyetini arttıran KONGRA-GEL (PKK)’nın, istediği zaman karışıklık çıkartmayı da bir hareket tarzı olarak benimsediği gelişmelerden anlaşılmaktadır.

KONGRA-GEL (PKK)’nın mevcut hareket tarzı bağlamında orta ve uzun vadeli planlamaları;

-Suriye’de kendi yönetiminde özerk bölgelerin kurulması,

-30 Mart yerel seçimleriyle birlikte hedeflenen belediyelerin alınması, bu çerçevede Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde yerel yönetimlerin güçlendirilerek ileride özerk bir yönetim için gerekli altyapının oluşturulması,

-İran’daki mevcudiyetini, İran ile çatışmaya girmeksizin sürdürmesi ve İran’daki barınma alanlarının, arka cephe olarak ihtiyaç duyulduğunda sığınılacak bir coğrafya olarak muhafaza edilmesi,

-Kürt Ulusal Birliği’nin kurulması çerçevesinde başat güç olma şeklinde özetlenebilir.

 


[2]MİT Türkiye’deki PKK’lı Sayısını Açıkladı, http://www.aktifhaber.com/mit-turkiyedeki-pkkli-sayisini-acikladi-856966h.htm,Aktif Haber, 21.09.2013

 ABD PKK’lıların Sayısını Verdi, http://www.ntvmsnbc.com/id/25370869/, NTVMSNBC, 01.08.2012

[3] Hassas Olunmazsa PKK’lı Sayısı 10 Bini Geçer, http://gundem.bugun.com.tr/pkkli-sayisi-10-bini-gecer-haberi/711606, Bugün, 09.07.2013

[4] Uludere’de Gerginlik, http://siyaset.milliyet.com.tr, Milliyet, 25.02.2014

[5] MİT Türkiye’deki PKK’lı Sayısını Açıkladı, http://www.aktifhaber.com/mit-turkiyedeki-pkkli-sayisini-acikladi-856966h.htm, Aktif Haber, 21.09.2013

[6] MİT Türkiye’deki PKK’lı Sayısını Açıkladı, http://www.aktifhaber.com/mit-turkiyedeki-pkkli-sayisini-acikladi-856966h.htm, Aktif Haber, 21.09.2013

[7] MİT Türkiye’deki PKK’lı Sayısını Açıkladı, http://www.aktifhaber.com/mit-turkiyedeki-pkkli-sayisini-acikladi-856966h.htm, Aktif Haber, 21.09.2013

[8] ABD PKK’lıların Sayısını Verdi, http://www.ntvmsnbc.com/id/25370869/, NTVMSNBC, 01.08.2012

[9] İşte Çekilen PKK’lı Sayısı, http://www.aksam.com.tr/guncel/iste-cekilen-pkkli-sayisi/haber-243402, Akşam, 10.09.2013

[10] İşte Çekilen PKK’lı Sayısı, http://www.aksam.com.tr/guncel/iste-cekilen-pkkli-sayisi/haber-243402, Akşam, 10.09.2013

[12] Hassas Olunmazsa PKK’lı Sayısı 10 Bini Geçer, http://gundem.bugun.com.tr/pkkli-sayisi-10-bini-gecer-haberi/711606, Bugün, 09.07.2013

Merve Önenli Güven

merveonenli@yahoo.com

 

Uzmanlık Alanları

Uluslar Arası İlişkiler, Siyaset Bilimi, Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü, Politik PsikolojiTerörizm

 

Biyografi

Orta ve lise eğitimini Bilim Koleji’nde tamamladı. Lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Uluslar Arası İlişkiler Bölümü’nden aldıktan sonra, Sabancı Üniversitesi Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü Bölümü’nde yüksek lisans eğitimini, “Terör Olaylarının Haberlerdeki Yansımaları: Haber Yorumu ve Çatışmalara Yönelik Problem Çözümü” konulu teziyle tamamladı. Halen ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde doktorasına devam etmektedir.

 

Yabancı Diller

İngilizce (İleri Düzey)

Almanca (Orta Düzey)

   

Burs ve Başarılar

  • Bilim Koleji’ni ikincilikle bitirdi. Ayrıca Bilim Koleji tarafından verilen bursla, lise eğitim ve öğretimimin iki senesini burslu okudu.
  • Bilim Koleji’nin düzenlediği farklı kompozisyon konulu yarışmalarda yedi kez birinci oldu.
  • Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı’nın, “Kadın Hakları” ile ilgili düzenlediği kompozisyon yarışmasında Türkiye üçüncüsü oldu.
  • Bilkent Üniversitesi Şeref Öğrencisi (3.32)
  • Sabancı Üniversitesi Şeref Öğrencisi (3.47)
  • Sabancı Üniversitesi tarafından verilen bursla yüksek lisansını yaptı.
  • “Unboxing Turkish Society” tarafından, Sabancı Üniversitesi bünyesinde yaptığı yüksek lisans eğitimi dâhilinde araştırma bursu verildi.  
  • Açık Toplum Enstitüsü tarafından verilen ulaşım bursu ile Mısır/Sharm el Sheikh’de 29 Mart-01 Nisan 2004 tarihleri arasında düzenlenen Model Birleşmiş Milletler Konferansı’na katıldı.
  • British Council tarafından, “Gelecekleri Bağlamak” adlı proje dâhilinde verilen bursla Bulgaristan’da 10-23 Temmuz 2004 tarihleri arasında düzenlenen “Avrupa’da Toplumsal Cinsiyet” konulu projeye katıldı.
  • Sabancı Üniversitesi tarafından verilen ulaşım bursu ile Amerika/Ohio’da, Kent State Üniversitesi tarafından verilen davetle Kültürler Arasında Çatışma, Müzakere ve Arabuluculuk Konferansı’nda “Uyuşmazlıkların Önlenmesi: Sri Lanka Etnik Uyuşmazlığı” konulu çalışmasını sundu.

 

PROJELER/SUNUMLAR

  • Model Birleşmiş Milletler Konferansı/Mısır-Sharm El Sheikh-“Uluslar Arası Terörizmin Engellenmesinde Avrupa Ülkelerinin Rolü” (29 Mart-1Nisan 2004)
  • “Toplumsal Cinsiyet” konulu Bosporus Projesi/Bulgaristan (10-23 Temmuz 2004)
  • Kültürler Arasında Çatışma, Müzakere ve Arabuluculuk Konferansı-“Uyuşmazlıkların Önlenmesi: Sri Lanka Etnik Uyuşmazlığı”-Kent State Üniversitesi/Amerika-Ohio (04-07 Mayıs 2005)
  • Siyasal İlimler Türk Derneği III. Lisansüstü Konferansı-“Terör Olaylarının Haberlerdeki Yansımaları: Haber Yorumu ve Çatışmalara Yönelik Problem Çözümü”/Hacettepe Üniversitesi (12 Kasım 2005)

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display