Van Raporu

Yazan  04 Temmuz 2013
Van’da PKK’nın Etkinliği ve Devletin Çekilmesi

PKK Açılımı ile birlikte, PKK’nın kuzey Irak’a geri çekilip çekilmediğinin, ikinci aşamaya ne zaman geçileceğinin tartışmaları yapılırken, esas geri çekilenin PKK değil, bütün kurum ve kuruluşları ile Türkiye Cumhuriyeti devleti olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumu Mehmet Altan Güneydoğu Anadolu gezisi sonrasında şöyle ifade etmektedir: “Orada fiili bir durum oluşmuş. Hükümetle İmralı arasında, BDP’nin de dahil olduğu süreç, şimdi tek başına kamlı, kendi kendine işliyor. ‘Buraları bizim’ eğilimi ağır basıyor. Sanki, Ankara orayı bırakmış.”[1] İşte bu ortamda Van’da yaşayan bir aydın, Van’da yaşanan gelişmeleri aşağıdaki şekilde 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü için raporlaştırmıştır.

Van, Türkiye’de Türklük bilincinin 2009’a kadar hâlâ son derece güçlü olduğu illerden biriydi. 2007 yılında kanlı karakol baskınlarından az sonra kutlanan Cumhuriyet Bayramı’nda o zamanki Emniyet Müdürlüğü’nden Van Valiliği’ne kadar olan 2-3 km’lik güzergâh, ellerinde Türk bayrakları taşıyan büyük bir kalabalıkla dolmuştur. Bu kalabalık, ellerinde Türk bayraklarıyla terörü tel’in etmiş idi. Bu manzara 2009’dan bu yana  artık hayal bile edilemez olmuştur.

2009 tarihinin önemi, bu tarihte etnik ırkçılığın, mahallî  idareler seçiminden galip çıkarak bölgeye PKK’nın  damgasını vurmasıdır. Şu kadarının bilinmesinde sayısız fayda vardır. Van’da mahalli idare sadece belediye hizmetleriyle uğraşmamakta PKK’nın resmi propaganda organı olarak da çalışmaktadır. Van Belediyesi’nde odaların hepsinin kapısına ayrıca Kürtçe tabelâlar asılmış,  Van Belediye Başkanlığı binasının kapısında dahi Kürtçe akan yazılarla fiilen ikinci resmi dile geçilmiştir.

Son seçimlerde Van Belediyesi sular idaresi binasına PKK çaputu asılmıştır. Ayrıca seçim döneminde subay orduevi PKK sempatizanları ve militanlarınca taşlanmıştır. 2007 seçimlerinde basit bir ticarî araçla propaganda yapan, acınası durumdaki PKK’lı etnik ırkçılar, 2011 seçimlerinde Van’ın en işlek caddelerinden Kâzım Karabekir ( Maraş) Caddesi’nde kocaman bir otobüsle “Vur Gerilla!” diyen bir sözde marşla gövde gösterisi yapabilecek kadar güçlenmiştir. PKK’nın Van’da bu kadar güçlenmesinin önemli bir nedeni de devletin nüfuz edemediği mahallelerde PKK yandaşlarının alenen mükerrer oy kullanabilmeleri olmuştur.

2009’dan bu yana bölücü terör örgütü PKK özellikle çocuk sempatizanlarını kullanarak esnaf üzerinde yoğun bir tehdit ortamı yaratmıştır. Ayrıca Van  Belediyesi, meslek örgütlerine, kendi adamlarının seçimlerde seçilmeleri için yoğun baskı yapmıştır. Bugünlerde  Van Ticaret ve Sanayi Odası VATSO’nun seçimlerini  PKK’ya yakın olduğu ileri sürülen bir adayın zaferiyle sonuçlanmıştır.

Van’da mahallî basın, kesinlikle millî bir duyarlılık gösterememektedir. Mahallî basın, büyük ölçüde PKK yanlısıdır. PKK yandaşı olmayan mahalli gazeteler “taş atan çocuklar” başta olmak üzere PKK yandaşlarının her seviyede tehdidi altındadır.

Van’ın etnik ırkçılıkça ele geçirilmesinin temelleri 1989  Irak Kürt göçüyle atılmış görünmektedir. 1995 yılı etnik ırkçılığın işgal yılı olarak kabul edilebilir. Çünkü bu yıldan itibaren Van’da, daha önce var olmayan beş mahallenin aniden türediği Van’ın yerli ahalisince söylenmektedir.    Bostaniçi, Hacı Bekir ( Bu mahalle Hacı Bekir Kışlası Asayiş Kolordu  Komutanlığı yanındadır), Yenimahalle, gibi büyük mahallelerde devletin resmî memurları  hiçbir  uyarı veya tahsilat görevi yapamamaktadır. Kısacası bu mahallelerde “devlet” yoktur.

Van, iyi niyetli Kürt  kökenli yurttaşlarımızın, sözde ifade hürriyeti  beklentisiyle PKK saflarına ahlâksız biçimde çekildiği bir ildir. İşin kötü tarafı artık, PKK’nın Kürt bilincinin bir temsilcisi olduğu, meşru sayılması gerektiği kanaati en iyi niyetli  Kürt kökenli yurttaşlarımıza bile kabul ettirilmiştir.

Bunun en büyük sebeplerinden biri de bölgede yoğun olarak etkin olan bazı tarikat ve cemaatlerin Kürt etnik ırkçılığıyla aynı zeminde hareket etmesidir. Van, Hizbullah ile bağlantılı Mustazaflarla Dayanışma Derneği,  gibi dinci örgütlenmelerin çok etkin olduğu bir ildir.

Ayrıca Van, Hakkari ile birlikte her türlü kaçakçılık faaliyetinin kavşak noktalarından biridir. Hakkâri’ye yakınlığı, İran sınırının çetin coğrafî şartları ve PKK’nın kaçakçılık üzerinde neredeyse resmî bir otorite kurması gibi sebeplerden dolayı Van kaçakçılık açısından çekici bir bölgedir.   Van, kara para aklama faaliyetlerinin, özellikle inşaatlar yoluyla yürütüldüğü merkezlerden biridir.

Van’da  güvenlik güçleri başta olmak üzere devlet görevlilerinin genel zihniyeti, Van’ın çoktan elden çıkmış, görev süresinin bitiminde derhal terk edilmesi gereken bir yer olduğudur. Asker ve polis burayı ne pahasına olursa olsun savunulması gereken bir yurt parçası olarak maalesef görmemektedir. Son seçimler öncesinde, Van 6. Hudut Alayı resmen etnik terör baskısıyla kışlaya hapsedilmiştir. Van’da artık polis, eylemler öncesinde esnafı, etnik terör yandaşlarının dediklerini yapmaları, polis gücünün, elleri taşlı ve molotoflu militanları durdurmaya yetmediği yönünde uyarmaktadır.

Özetle PKK Etnik terörü Van’da inisiyatifi ele geçirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ne açık düşmanlığını şiddetle veya şiddetsiz, rahatlıkla ifade edebilmekte ve maalesef polisten en ufak bir karşılık görmemektedir. Taksim’de ve başka yerlerde, ellerinde sadece bayrak taşıyan insanlara terörist muamelesi uygulanırken Van’da gerçek teröristlerin, bu derece müsamaha görmeleri, Van’ın artık terk edildiği yönündeki karamsarlığı güçlendirmektedir.

En üzücü olaylardan biri de Van’da 6. Hudut Alayı’nın yerleştiği Toprakkale’de 2013’ün ilk üç veya dört ayında Türk Bayrağı’nın dalgalanmaması olmuştur. Ayrıca Toprakkale sırtlarındaki “Ne mutlu Türküm diyene!” yazısı yıllardır yenilenmemiş ve silinmeye yüz tutmuştur. Van’da son seçimler döneminde, resmî bayramlarda askeri lojmanların hemen hiçbirinde Türk  Bayrağı asılmamıştır.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi de Kürt etnik ırkçılığının inisiyatifi ele geçirdiği yerlerden biridir. Üniversite içinde PKK yandaşı öğrenciler, öğrenci konseyini ellerinde tutmaktadırlar. Onların arzusu hilafına vatansever herhangi bir öğrenci çalışması yapmak mümkün değildir.

Özellikle 2009’dan bu yana PKK’nın dağ kadrosu, Van şehir merkezine çok yaklaşmıştır. 2010’da kayak merkezi olan Abalı’da, ayrıca şehrin çıkışı sayılan  ve Kolordu Komutanlığı’nın biraz ilerisindeki Kurubaş Geçidi’nde eylem gösterecek kadar etkin olabilmeleri çok düşündürücüdür.

Van, belediyenin resmî Kürtçe afişleriyle doludur. Şehirdeki büyük reklâm  levhaları Kürt etnik ırkçılığının talepleri ve tahrikleri ile işgal edilmiştir. Ayrıca belediyenin bülteninde/dergisinde, PKK çaputunun bizzat belediye başkanınca iş makineleri de kullanılarak şehre çekildiğini gösteren bir fotoğrafın 2011 yılında yayınlanabilmiş olması da çok ilginçtir.

Van kuzeyde Ahlat, güneyde Gevaş Selçuklu mezarlarıyla üzerine Türk damgası vurulmuş kadim bir şehrimizdir. Maalesef bugün, bilhassa Batıdaki vatandaşlarımızın yetersiz bilgiden kaynaklanan önyargılarından da beslenen, “Kürt şehri “ imajıyla artık fiilen elden çıkması kabul edilmiş gibidir.

Özellikle muhalefet partilerimizin tahrik ve terör korkusuyla Van’ı görmezden gelmesi, şehrin yerli sakinleri arasında ciddi bir terk edilmişlik duygusunun güçlenmesine yol açmaktadır. Van’ın özellikle yerli ve köklü Türk ailelerinin, PKK yandaşları tarafından göçe zorlandığı, herkesin bildiği bir hakikattir.

Bu şartlar altında, Vanın “normalleştirilmesi” için önerilerimiz şunlardır.

Van, hukuk ile sınırlandırılmamış bir siyasî iradenin ülkenin toplumsal yapısında ve siyasal bütünlüğünde yaratacağı tahribatın ilk elden gözlenebileceği çok önemli bir laboratuvardır. Batıda çalışma yapan akademisyenlerin bir müddet Van’da kalarak olayları ve kanaatleri gözlemeleri, istatistikî çalışmalar yapmaları, ayrıca devlet görevlilerine milletleşme, devlet bütünlüğü, hukuk devleti, temel haklar, anayasa ve lâiklik  gibi konularda seminerler vermeleri öncelik arz etmektedir.

Ne olursa olsun Van’ın Türk ülkesinin ayrılmaz bir parçası olduğu, terk edilemeyeceği, önemsendiği, siyasetin ilgi alanında olduğu, mecliste sıklıkla ifade edilmeli ve Van sürekli bu anlamda gündemde tutulmalıdır. Bu anlamda Van şehir merkezinde ve kırsalda terörle mücadele, kesintisiz ve tavizsiz sürdürülmeli, şehir ahalisinin üstündeki etnik terör  tehdidi stresi giderilmelidir.

Van’ın kamuoyunda, Türk milli bütünlüğü  bilinci ve kardeşlik duyguları uyandırılmaksızın, bu şehri bir arada tutan moral değerlerin sürdürülmesi mümkün değildir. Bu da şehir ahalisindeki terk edilmişlik psikolojisinin giderilmesi ile mümkündür.

 


[1] Hürriyet, 25 Haziran 2013, Yalçın Doğan, “Önce vatan gitti, PKK geldi”

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display