Zirvelerle Gelen Ticari Barış, Siyasi Cepheleşme ve Türkiye’nin Durumu

Yazan  21 Haziran 2021

Türkiye için de farklı nedenlerden dolayı önemli olan bir NATO zirvesi sona erdi. Ancak bu defa NATO zirvesi, G7 zirvesinin ardından toplandığı için özellikle heyetler arasındaki görüşmelerde Trump döneminde ABD ve AB ile ilişkiler açılan gedikler doldurulmaya çalışıldı ki, Kuzey Atlantik askeri ittifakında iman tazelesin.

ABD ve AB Arasındaki Ticari Sorunların Geldiği Aşama

Dünyanın en büyük ikili ticari ilişkisi olan ABD- AB ticareti dünya ticaretinin hemen hemen yüzde 40'ını oluşturmakta. Aralarında uzun yıllardan beri, ülke, ürün ve süreçler bazında zaten her zaman sorunlar vardı. Ancak ABD ve AB ticari ilişkileri, 2016 ve 2020 arasında epey zorlandı. Trump görev başına gelir gelmez, müzakereleri durdurmakla kalmadı, 2019 da Trans Atlantik, Ticaret ve Yatırım Anlaşmasını(TTIP) miadı dolmuş olarak ilan etti. Oysa 2010 dan 2014'e kadar her iki taraf da, aralarında dünyanın en büyük ikili ticaret anlaşmasını yürürlüğe sokmak için ne büyük bir çaba sarf etmişti! Demir- çelik ve enerji ürünleri tarifeleri yanı sıra, Airbus ve Boeing arasında sübvansiyonlar nedeni ile kızışan rekabet, bu dönemde ikili ilişkilere ticaret savaşı damgası vurdu. Sağı solu belli olmayan Trump nasılsa 2018 yılında AB ile sürtüşmeyi dondurma kararı aldı. Karşılıklı tavizler yine keyfi bir şekilde başladığında AB, ABD den ithal ettiği 110 milyon dolarlık canlı ve dondurulmuş gıda tarifelerini indirirken ABDde demir çelik tarifelerinde indirime başladı. Ancak her iki tarafın da ticari ilişkilerini,“En Fazla Kayırılan Ülke (The Most Favored Nation)” ilkesine bağlı ve geriye dönük olarak yapabilmesine imkân veren anlaşma ancak 1 Ağustos 2020 de yürürlüğe girebildi.Bu açıdan Biden yönetimi nispeten siniri alınmış bir ABD-AB ilişkileri devir aldığı için birbiri ardına toplanan G7 Cornwall ve Brüksel NATO zirvelerinde ilişkiler iyice yumuşadı. Biden’ın verdiği sözler ve atmaya hazır olduğunu açıkladığı adımlardan AB Komisyon başkanı çok memnun kaldı.Artık anlaşmazlık çözümü için WTO çerçevesinde her alanda yeterli zeminin oluştuğunu açıkladı. Aslında ABD ile AB arasında ticari tarifeler zaten hem uzun yıllardır DTÖ üyesi olmanın etkisi ile hem de ABD-AB Açık Gökler(Open Skies) gibi anlaşmalar ve Transatlantik Ekonomik Konseyin çalışmaları sayesinde bir hayli düşüktü. Bu nedenle TTIP imzalanırsa ikili ticaretin yüzde 50 oranında artacağı beklenmekte.

Sıra Ortak Tehdit Tanımlamasına Geldiğinde

G7 zirvesinde, Biden verdiği tavizlere karşılık AB yi “ortak düşman” belirleme konusunda ikna gayreti içine girdi. Tabii AB üyeleri arasında ortak dış politika olmadığını, ekonomik ve özellikle enerji çıkarları galebe çaldığında 27 üyenin her birinin bir başka yöne savrulabildiğini göz ardı etti. Bu nedenle daha işin başında “ortak düşman”tanımı yerine, “ortak zorluk” ifadesi benimsendi ve bu konuda tüm NATO için denemese bile, AB 27 ile ABD arasında Rusya ve Çin’in “ortak zorluk” olduğu konusunda anlaşmaya varıldı. Tabii başta ticari yansımaları olan siyasi yaptırımların Rusya ve Çin’e karşı devam ettirilmesi konusunda uzlaşma ayrıca değerlendirilmek zorunda. Çin trenlerinin günde iki sefer uğradığı tüm AB istasyonlarında; Kuşak-yol raylarının, köprüler inşa edilerek döşendiği Batı Balkan ülkelerinde, Çin’e liman veren tüm Akdeniz ortaklarında, Çin’e karşı “ortak zorluk” bakışı ABD'den farklı olmaya devam edecek. Aynı şekilde ABD ile tanım açısından uzlaşı içindeki AB'ye rağmen, Kuzey Akım gaz boru hatlarından aldığı doğal gazdan vazgeçemeyen Almanya, Güney Akım ve TANAP/TAP hattının batısındaki Yunanistan ve Balkan AB'si açısından Rusya, “göbekten bağlı bir zorluk” veya zorunluluk olarak kalacak. Aslında Rusya’yı “ortak zorluk” değil, gerçekten “ortak düşman” olarak gören AB nin Güneydoğu Baltık üyeleri ile AB ve NATO üyesi olmayan Ukrayna,ABD ve NATO’nun gözünün içine bakan ülkeler. Ama zaten NATO’nun Baltık kıyılarına kaydırdığı askeri birlikler de,“ortak zorluk” un “ortan düşman” olarak tescili anlamını taşıyor.

Biden-Putin Zirvesinden Geriye Kalan

ABD ve AB'nin ortak tehdit algılamasındaki uzlaşı karşısında, açık veya yazılı olmasa bile, gizli bir Çin ve Rusya ittifakı olduğu düşünülmeli. Rusya’nın “Arktik Okyanusu bizim” veya “Kuzey Buz Denizindeki en uzun kıyı şeridi bize ait” açıklamaları, NATO ve ABD için zaten sorundu. Şimdi komşu kızıştıran Rusya ile ticari gemilerini, petrol ve LNG tankerlerini, Ümit Burnu, Süveyş kanalı ve Cebel-i Tarık boğazı yerine buz kırıcıların refakatinde Kuzey Buz Denizinden geçirmenin ekonomik avantajını kullanmak isteyen Çin arasında mutlaka gizli bir ittifak var. Kuzey Kutup bölgesi, deniz altı kaynakları açısından, Arktik Buz Denizi de deniz taşımacılığı açısından şimdi, NATO’nun Nordig üyeleri, (NATO üyesi olmayan) Finlandiya, Kanada ve ABD için önemli paylaşım, çevre ve güvenlik konuları.  

Evet, Biden AB ve NATO dan esen birlik rüzgârlarını arkasına alarak Putin ile masaya oturdu. Oturup, kalkmasından, elindeki gündeme kadar, Trump’dan farklı bir ABD ile karşı karşıya olduğunu Putin’e mutlaka hissettirdi. Ancak ince ayrıntılar yerine, daha çok, Trump’ın çekildiği silahsızlanma anlaşmaları, Siber güvenlik konularını konuştukları anlaşıldı. Rusya’nın Doğu Ukrayna’dan elini ve askerini çekmesi, ABD'nin Afganistan’dan çekilmesi konularının konuşulup konuşulmadığı, basına yansımadı. Biden daha önce Kuzey Akım 2 nin inşaatı ile ilgili ABD çekincesinden vazgeçmişti. Bu yaklaşımın ABD-Rusya ilişkilerine yansıyıp yansımayacağını zamanla göreceğiz. Ama zaten Almanya bile bu gaza muhtaç. Olsa olsa Rusya bir daha ABD'nin Doğu kıyılarındaki Kolonyal boru hattına Siber saldırı yaptırmaz o kadar.

NATO’nun “Kayan Yıldızı” Olmamak İçin

Kuzey Atlantik ittifakında, ABD den sonra en büyük ikinci orduya ve askeri donanıma sahip olan Türkiye,  NATO un güney kanadındaki en önemli üyeydi. Ama Türkiye’nin son yıllarda, Kuzey Atlantik ittifakı için müttefikten çok sorun hale geldiği defaten açıklandı. Ayrıca Putin’in zaman zaman şaka yollu kullandığı “NATO’daki adamımız” ifadesi, Türkiye’ye müttefik olarak güveni sarstı. Tabii bunda en büyük etken NATO ve ABD den gelen yaptırım tehditlerini görmezden gelerek Rusya’dan S400 hava savunma sistemlerinin alınması ve 2019 dan itibaren teslimatın gerçekleşmesi oldu. Rusya’ya bu konuda sitem etmeyecek olan Biden’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinde S400leri ele alması zaten bekleniyordu. Libya’dan milis güçlerini tedricen çekmeyi kabul etmeyi de yadırgamadık. Ama keşke bunu, mükemmel bir askeri çıkış planı ile ve/veya Birleşmiş milletler çözümü çerçevesinde başlatsaydık daha uygun olurdu. Hoş şimdi o milis güçler yine Suriye’ye mi geri gidecek? Yoksa Türkiye’ye mi getirilecek sorunu da kucağımızda. Biden Erdoğan görüşmesinde,  ABD Afganistan’dan asker çekerken Türkiye ne yapacak sorusu da cevaplandı. Macaristan ve Pakistan da Afganistan’da Türkiye’nin yanına gidecek mi? ABD'nin Afganistan’daki çıkarlarını kollamak için daha kaç birlik gönderilecek henüz belli değil. Ama asıl ABD'nin beklenen isteklerini yerine getirdikçe Türkiye’nin ne kazanıp, ne kaybettiğinin hesabı bizim için çok bilinmeyenli tek denklem. Hele” Karadeniz güvenliği” için yapılacak Kanal İstanbul için Biden’a açık veya örtülü bir taahhütte bulunulduysa, bunu tarih ve İstanbul asla affetmeyecektir.

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display