< < İran'ın Suriye'deki Askeri Varlığı


İran'ın Suriye'deki Askeri Varlığı

Yazan  12 Eylül 2013

Giriş

İran-Suriye ilişkileri, 1979’daki İslam Devrimi’nin ardından siyasal derinlik kazanmış, ortak düşman ve menfaatler Tahran ve Şam’ı birbirine yakınlaştırmıştır. İran ve Suriye ekseni, ABD ve İsrail’in Orta Doğu’daki etkinliğine karşı koyma, bölgedeki konumlarını güçlendirmek, asimetrik savaş için güç ağı yaratmak ve muhaliflerin planlarını boşa çıkarmak için siyasi araçlarını ve askeri kaynaklarını paylaşmaktadır. Dolayısıyla Suriye’de hükümet karşıtı gösteriler başladığında İran, Suriye ile olan sıkı ilişkilerine dayanarak Esad rejimine en büyük desteği veren ülke olmuştur. Suriye Devlet Başkanı Esad rejiminin sona ermesi durumunda İran yalnızca Orta Doğu’daki en önemli ortağını kaybetmeyecek, bununla birlikte dış politika ve savunma stratejisinde kritik bir konuma sahip olan Lübnan’daki en önemli askeri-politik güç olan Hizbullah ile coğrafi bağlantısını yitirmiş olacaktır.[1]

Hizbullah’ın Lübnan-İsrail sınırındaki askeri varlığı, İran için vazgeçilmez bir köprübaşıdır. Olası bir sıcak çatışma durumunda Hizbullah’ın İsrail’e dönük saldırıları da Tahran’ın cephe stratejisinin ana noktasını oluşturmaktadır. Bu anlamda Beşar Esad’ın devrilmesi, Hizbullah’ın yaşam damarının kesilmesi anlamına gelmektedir.[2]  Dolayısıyla Suriye’de rejimin değişmesi İran’ın Ortadoğu’daki menfaatlerine indirilmiş ağır bir darbe olacaktır. Esad rejiminin devrilmesi, İran’ın Arap bölgesindeki etkisinin Filistin’den başlayarak, Lübnan, Irak ve Körfez bölgelerinden geri çekilmesi, meşhur “Şii Hilalinin” kırılması anlamına gelebilir. Söz konusu geri geçiliş, İran’a yönelik muhtemel ABD/İsrail askeri operasyon tehlikesinin artması anlamına da gelecektir. Tahran’ın Filistin-Lübnan ekseninden koparılması İran dış politikasının manevra sahalarını sınırlandıracaktır.

İran’ın derinleşen Suriye krizi konusundaki tutumu ilk günkü sıcaklığını korumaktadır. Suriye rejiminin kimyasal silah kullanıldığı iddialarının hemen ardından ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye yönelik olası bir askeri operasyon yapılması konusundaki tavrı, İran resmi makamları tarafından sert bir dille eleştirilmektedir. İranlı asker ve siyasetçilerin açıklamalarına bakıldığında İran’ın Suriye’ye olası bir askeri müdahale konusundaki tavrının genel olarak dörtlü bir savunma stratejine dayandığı görülmektedir.

Bu stratejinin bir ayağını Beşar Esad rejimine askeri yardım oluşturmaktadır. İkinci ayağı ise Suriye rejimine ekonomik/mali yardım teşkil etmektedir.  Diğer ayaklarını ise sırası ile diplomatik ve askeri politikalar ve söylemler oluşturmaktadır. İran Dışişleri Bakanlığı ve parlamentosu Suriye’ye askeri müdahale konusunda uluslararası meşruiyet temasını öne çıkartırken; askeri makamlar İsrail’e saldırı kartını oynamaktadır. Bu çalışmada İran’ın Suriye’deki askeri yardım faaliyetleri irdelenecektir.

İran Ordusu’nun Suriye’deki Varlığı

Suriye’de ayaklanmanın başlamasından sonra ve Suriye rejiminin ayaklanmayı bastırmakta zorluk çektiğinin ortaya çıkması ile birlikte Tahran, Şam’a isyanı bastırması için askeri danışmanlık hizmetleri vermeye başlamıştır. İran’ın Suriye’deki askeri varlığı konusundaki tartışmalar Suriyeli muhaliflerini ele geçirdiği kamera kayıtlarının basına sızdırılmasının ardından yeniden alevlenmiştir. El Cezire’nin haberine göre muhalif güçler tarafından ele geçirilen bir kameradan alınan görüntüler, Tahran'ın Beşar Esad rejimini savunmak amacıyla iç savaşta oynadığı rolü göstermektedir. Görüntülerde İran askerlerinin Suriye askerlerini denetlediği, Halep çevresindeki çatışmalar sırasında haberleşmeyi yürüttüğü ve rejim yanlısı milisleri komuta ettiği görülmektedir. El Cezire’ye verilen görüntülerde İran askerleri Halep'te bir askeri karargâhta taktik konusunda görüş alışverişinde bulunuyor ve daha sonra da harabeye çevrilmiş şehirde arabayla geziyor. Bir askeri kontrol noktasında durulduğunda ise Suriyeli askerlerin İranlıların emirlerine riayet ettiği görülüyor. Görüntülerde Suriyeli bir subay askerlerinin moralini yükseltmek amacıyla izin verilmesi için İranlı komutanlarına ricada bulunuyor.[3] Ancak İran’ın Suriye’deki askeri varlığı konusundaki tartışmalar daha eskilere dayanmaktadır. Daha önce de Suriye’de muhaliflerin önde gelen komutanlarından Tevhid Tugayı Komutanı ve Kuzey Cephe Sorumlusu Abdulkadir Salih, Suriye'de devam eden savaşın Esad askerleri ile değil Hizbullah ve İran arasından devam ettiğini iddia etmişti. Salih, Suriye'deki savaşın tokmağını İran ve Hizbullah'ın vurduğunu ifade ederek, İranlıların Suriye'yi kendileri için 35'inci il olarak gördüklerini söylemişti.[4] İran’ın Suriye’deki askeri varlığıyla ilgili iddialar yalnızca Esad’ın muhalifleri tarafından gündeme getirilmemektedir. İran askeri makamlarının zaman zaman yapmış oldukları açıklamalarda da İran’ın Suriye’de askeri anlamda birtakım faaliyetler içerisinde bulunduğu görülmektedir.

İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Mesut Cezayeri, İran’ın Arapça yayın yapan devlet televizyonuna verdiği demeçte Suriye'ye yapılacak olası saldırı karşısında Tahran’ın çok hassas olduğunu ve düşmanın ilerlemesine müsaade etmeyeceğini ifade etmiştir.[5] Rus haber ajansı Ria Novosti'nin Mayıs 2012’de İran’ın yarı resmi devlet ajansı ISNA'ya dayandırdığı haberde İran Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı İsmail Kouni, İran’ın Suriye’deki varlığından önce muhaliflerin birçok insanı öldürdüğünü fakat İran'ın doğrudan ya da dolaylı varlığının ardından bölgede büyük katliamların önüne geçtiğini ifade etmiştir.[6] İran’ın Suriye’deki askeri varlığı konusundaki iddialar batı basınında da sık sık gündeme getirilmiş, İran’ın Esad güçlerine destek vermek için 4000 devrim muhafızının Lübnan üzerinden Suriye’ye gönderdiği iddia edilmiştir. İran bu tür iddiaları reddetmesine rağmen Şubat 2013'de İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey isimlerinden Hasan Şateri'nin, Şam'da uğradığı bir suikast ile öldürülmesi bu iddiaların aslında asılsız olmağını göstermektedir.

Askeri Varlığı Direniş Ekseni Söylemi Meşrulaştırıyor

İran’ın Suriye’deki askeri faaliyetleri İranlı resmi yetkililerin “direniş ekseni” olarak ifade ettikleri askeri, siyasi ve ekonomik ittifak ile meşrulaştırılmaktadır. Özellikle askeri yetkililerin açıklamalarında Suriye’ye askeri bir müdahalede olması durumunda İran’ın askeri olarak da Suriye’nin yanında yer alacağı vurgulamaktadır. İran, “direniş ekseni”[7] retoriği üzerinden İran’dan Lübnan Hizbullah’ına kadar uzanan hattın varlığına işaret ederek, Suriye’ye askeri bir operasyon yapılması durumunda İsrail’in hedef alınacağını açıkça ifade etmektedir. Nitekim İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mansur Hakikatpur, ABD’nin Suriye'ye askeri bir müdahalede bulunursa, bölgedeki devrimcilerin nefretinin İsrail'in üzerine çevrileceğini ifade ederken[8], İran Genel Kurmay Başkanı Hasan Firuzbadi Suriye'ye yönelik askeri bir müdahalenin İsrail rejimi için ses getirecek yansımaları olacağını söylemektedir.[9] İranlı resmi makamlarının direniş hattına yaptıkları vurgunun yanı sıra askeri makamların konuyla ilgili açıklamaları da bu vurguyu tamamlar bir nitelik taşımaktadır. Bu açıdan Suriye’ye yönelik askeri operasyon senaryolarının tartışıldığı bir dönemde İran askeri makamlarının bu tür açıklamalar yapması olası bir savaşta İran asker varlığının Suriye’de aktif roller üstlendiğini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Böylece İran, Suriye’de yürüttüğü askeri faaliyetler ile hem Orta Doğu’da ulusal çıkarlarını korumakta, hem de kendisine yönelik olası bir askeri müdahaleden önce askeri tecrübe ve kapasitesini test etme imkânına sahip olmaktadır.

Askeri Faaliyetlerin Psikolojik Boyutu

İran’ın Suriye’deki askeri faaliyetlerinin bir diğer boyutunu ise toplumun Suriye’deki savaşa psikolojik olarak hazırlanması oluşturuyor. İran, Devrim Muhafızları ve Besiç milisleri aracılığıyla hem iç kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna savaşa hazırım mesajı vermektedir. İran'da Suriye'deki Şii dini mekânlarının tehlike altında olduğunu anlatan vaizlerin konuşmaları verilerek özellikle Besiç milisleri, Esad rejimi saflarında muhaliflere karşı savaşmak üzere psikolojik olarak hazırlanmaktadır. Bu psikolojik operasyonda zaman zaman İran Meclisinde de hareketlilik gözlemlenmektedir. İran Meclisinden bir grup milletvekili, Suriye’de Esad rejimine destek vermek için gerekirse savaşabileceklerini ilan etmiştir. 280 sandalyeye sahip olan İran Meclis’inden 170 milletvekili, dini Lider Hamaney’in izin vermesi ve İran Cumhuriyetinin bu konuda bir karar alması durumunda Suriye’de Esad rejimi için savaşabileceklerini kapsayan bir bildiriye imza atmıştır.[10] Bu paralelde bir başka ilgi çekici gelişme ise Suriye’de savaşmak isteyen gönüllü sivillerden gelmiştir. Kendisini “Suriye’ye Sevke Gönüllü Gençler Merkezi” olarak tanıtan bir grup bir bildiri yayınlayıp, Suriye’ye gitmeye İsrail’e karşı cihada katılmaya hazır olduğunu ilan etmiştir. Bildirilerinde İran ve Irak Hükümetlerinden Suriye’ye gidiş yollarının açılması ve Suriye Hükümetinden de Golan tepelerinde bulunmaları, işgal altındaki toprakların kurtarılması yolundaki savaşa katılmaları ve kara operasyonlarıyla füze ve topçu birlikleri saldırılarına destek olmaları için izin istemiştir.[11]

Sonuç

İran, Suriye’de devam etmekte olan güç mücadelesini kendisine yönelik kuşatmanın bir parçası olarak görmektedir. ABD-İsrail ekseninin Suriye iç savaşı üzerinden Orta Doğu’da kurmak istedikleri hegemonyayı direniş ekseni olarak tanımladığı askeri, ekonomik ve siyasi hat ile boşa çıkarmak istemektedir. Suriye, İran’ın ön cephesidir ve Tahran, ulusal güvenliğinin Şam’dan başladığını düşünmektedir. İran’ın Esad rejiminin sona ermesi durumunda ABD-İsrail eksenine karşı kullanabileceği en önemli manevra alanında ciddi bir kırılma yaşanacaktır. Bu açıdan İran stratejik düşüncesi, Suriye krizinin başladığı günden bu yana askeri, siyasi ve ekonomik gücünü Esad rejiminin de dâhil olduğu direniş hattını korumak için desteklemektedir. 

İran’ın Esad yönetimine verdiği desteğin önemli unsurlarından birini ise İran Ordusu’nun, Suriye’deki askeri faaliyetleri oluşturmaktadır. Suriyeli muhalifler Suriye’de İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah militanlarıyla çatıştıklarını; İran ise Suriye Ordusu’na askeri danışmanlık hizmeti verdiklerini savunmaktadır. Ancak, Suriye’de zaman zaman muhalifler tarafından yakalanan Devrim Muhafızları ve Devrim Muhafızları’nın üst düzey isimlerinden Hasan Şateri'nin, Şam'da uğradığı bir suikast ile öldürülmesi, İran’ın Suriye’deki askeri faaliyetlerinin danışmanlık hizmetinin ötesinde olduğuna işaret etmektedir. Suriye’deki askeri faaliyetlerini direniş ekseni söylemiyle meşrulaştıran İran, Suriye’ye yönelik olası bir askeri operasyonda ise “bölgedeki devrimcilerin” nefretinin İsrail'in üzerine çevrileceğini ifade etmektedir. İranlı resmi makamların sık sık “bölgedeki devrimciler” olarak tanımladıkları gücün ise İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah militanları olduğu gerçeği yine İranlı askeri makamların ABD ve İsrail’e karşı verdikleri siyasi mesajlardan anlaşılmaktadır. Bu bakımdan İran, ABD-İsrail eksenine verdiği mesajların satır aralarında aslında başta Suriye olmak üzere bölgedeki askeri varlığına işaret etmektedir.

 

 


*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Güney Kafkasya-İran-Pakistan Araştırmaları Merkez Başkanı

[1]Bayram Sinkaya, İran-Suriye İlişikileri ve Suriye’deki Halk İsyanı, Ortadoğu Analiz, s. 43-44

[2]Ardan Zentürk, İran katliama katıldı!.., Star, 26.03.2012, Çevrimiçi: http://www.stargazete.com/yazar/ardan-zenturk/iran-katliama-katildi-haber-437483.htm

[3] İran askerleri Suriye'de, CNNTürk, 10.09.2013, Çevrimiçi: http://www.cnnturk.com/2013/dunya/09/10/iran.askerleri.suriyede/722850.0/index.html

[4] Muhalif komutan: Esed bitti, İran ve Hizbullah ile savaşıyoruz, Bugün,  11.05.2013, Çevrimiçi: http://dunya.bugun.com.tr/esed-bitti-haberi/622856

[5] İran'dan Şam'a tam destek, DW Türkçe, 31.07.2012, Çevrimiçi: http://www.dw.de/irandan-%C5%9Fama-tam-destek/a-16134175

[6] "İran Askerleri Esed İçin Suriye'de" The First News, 29.05.2012, Çevrimiçi: http://www.1news.com.tr/guneykafkasya/iran/20120529074529753.html

[7] İran resmi makamları, İsrail ve ABD eksenin Orta Doğu’daki bölgesel çıkarlarını engellemek için İran-Suriye ve Lübnan Hizbullah’ın oluşturduğu ekonomik, askeri ve siyasi birlikteliği “direniş ekseni/direniş hattı” kavramlarıyla tanımlamaktadır.

[8] Suriye'ye saldırı ABD'ye çok pahalıya patlar, Fars Haber Ajansı, 28.08.2013, Çevrimiçi: http://turkish.farsnews.com/newstext.aspx?nn=9205168015

[9] Top Iranian commander says attacking Syria will burn Israel down, PressTv, Aug 29, 2013, Çevrimiçi: http://www.presstv.ir/detail/2013/08/29/321084/any-syria-attack-sets-israel-on-fire/

[10] Iranian MPs Ready to Fight Alongside Syrians against Aggressors, Fars News Agency, 04.09.2013, Çevrimiçi: http://english.farsnews.com/newstext.aspx?nn=13920613001088

[11] İranlı gençlerin Suriye’de cihada hazırlık ilanı, Fars Haber Ajansı, 30.08.2013, Çevrimiçi: http://turkish.farsnews.com/newstext.aspx?nn=9205168387

Hakan Boz

bozhakanboz@hotmail.com

Uzmanlık Alanları

Azerbaycan, İran, Pakistan

Biyografi

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde Araştırmacısı olarak görev yapan Hakan BOZ, Güney Kafkasya-İran-Pakistan Araştırmaları Merkezi'nde çalışmaktadır.

Bununla birlikte hakemli bir dergi olan 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi ile 21. Yüzyıl Dergi’lerinin sorumlu yazı işleri müdürüdür. Boz, enstitü çalışmalarının Radyo Karedeniz ve Pusula Gazete’siyle koordine edilmesi sürecini de yönetmektedir.

İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamlamıştır. Üniversite eğitimi için 2005 yılında Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girdi. İlk senesinde gösterdiği başarı ile fakültesinde dereceye girerek, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne geçiş yaptı. Lisans eğitimini Gazetecilik Bölümü’nde “Türk Basını’nda Güneydoğu Sorunu” isimli bitirme projesiyle tamamlamıştır.Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimine devam etmektedir.

Hakan Boz, Enstitü’deki görevine Eylül 2011’de başlamıştır.

Yabancı Diller

İngilizce

Eserleri

  • Suriye’nin Arkasındaki Cephe: İran, Küçük Orta Doğu: Suriye, Ümit Özdağ (Ed.), Kripto Yayınları, Ankara, 2012; Suriye’nin Arkasındaki Cephe: İran

Makaleleri

  • Hakan BOZ, Şii Hilalinden Direniş Eksenine İran Dış Politikasında Şiilik, , 21. Yüzyıl Dergisi, Aralık 2012
  • Hakan BOZ, Turan Soylu Kavimlerin Kadim Yurdu: İran, 21. Yüzyıl Dergisi, Kasım 2012
  • Hakan BOZ, Karabağ Sorununda Masadaki Seçenek Askeri Müdahale mi?, 21. Yüzyıl Dergisi, Ağustos 2012
  • Hakan BOZ, Ahmet Turan Esen-Turgay Düğen-Alper Özcan21. Yüzyıl Dergisi, Türkiye-Azerbaycan-KKTC Birleşik Devleri, Temmuz 2012
  • Hakan BOZ, Şeytan Üçgeninde Dans: İsrail-Azerbaycan-İran, 21. Yüzyıl Dergisi, Haziran 2012
  • Hakan BOZ, ABD’nin Nükleer Kriz Sendromu: Pakistan, İran Olur mu? , 21. Yüzyıl Dergisi, Mayıs 2012
  • Hakan BOZ, Suriye’nin Arkasındaki Cephe: İran, , 21. Yüzyıl Dergisi, Nisan 2012
  • Hakan BOZ, 2012, İran İçin Savaş Yılı mı?  21. Yüzyıl Dergisi, Mart 2012
  • Hakan BOZ, İran’ın Kuzey Irak Politikaları, 21. Yüzyıl Dergisi, Ocak 2012
  • Hakan BOZ, Belucistan, Orta Asya’nın Kürdistanı mı?, 21. Yüzyıl Dergisi, aralık 2011
  • Hakan BOZ, Azerbaycan Dış Politikasının Manevra Sahaları,2023 Dergisi, Mart 2012, Sayı: 131
  • Hakan BOZ, İran’ın Azerbaycan’daki Asimetrik Savaşı,Ekoavrasya, Kış 2012.        

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display