11 Mart 2025
21YYTE.ORG Amerika Araştırmaları Merkezi ABD’NİN BÖLGEDEN BÖLGEYE SIÇRAMA STRATEJİSİ

ABD’NİN BÖLGEDEN BÖLGEYE SIÇRAMA STRATEJİSİ

ABD günümüzün hem tek süper gücü, hem de en büyük enerji tüketicisidir. Dolayısıyla Ortadoğu-Orta Asya eksenindeki kaynakları kontrol etmek kendisi için önemli olduğu için bu bölgelerde savaşa varan önemli riskler almaktadır.

7 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
ABD günümüzün hem tek süper gücü, hem de en büyük enerji tüketicisidir. Dolayısıyla Ortadoğu-Orta Asya eksenindeki kaynakları kontrol etmek kendisi için önemli olduğu için bu bölgelerde savaşa varan önemli riskler almaktadır.

Bölgedeki kaynakların kontrolü, ABD'nin süper güç olma koşullarının devamını sağlamakla kalmayacak, yeni süper güçlerin ortaya çıkışlarını engelleyecektir.[1]

Patriot füzelerinin Türkiye'ye satışının gündeme gelmesi, bölgedeki diğer gelişmelerle birleştiğinde ortaya ilginç bir puzzle çıkmaktadır. Artık pek işlemediği görülen Büyük Ortadoğu Projesi'nin dışında, ABD'nin başka bir projesinin olduğu da göze çarpmaktadır. ABD, bu proje dâhilinde iki koldan Orta Asya'ya sızmaya çalışacağı bir strateji geliştirmiştir.

ABD, Irak'ta zafere ulaşamamıştır. Ancak Saddam Hüseyin'in devrilerek Amerikan yanlısı bir yönetimin işbaşına getirilmesi, Rusya'nın bu ülkeyi destekleyerek Ortadoğu'ya sızma olasılığını yok ederken, İran üzerinde baskı kurabileceği bir fırsatı da yakalamış oldu. Enerji kaynaklarına son derece önem veren ABD,[2] bu sayede, güçlenmekte olan Rusya'nın üzerine gidebileceği yeni bir strateji geliştirdi.

Stratejinin Aşamaları:

ABD'nin Afganistan'daki savaş sayesinde bölgedeki askeri varlığı, Rusya'nın zayıf karnı olarak kabul edilen Orta Asya'ya baskı unsuru olmaktadır. Afganistan ile birlikte Güney Kafkasya'ya da yerleşmesi, ABD'yi Rusya'ya karşı enerji akışı konusunda avantajlı hale getirecektir.

ABD'nin sıçrama haritası, 2001'de Afganistan ve 2003'te Irak'tan olmak üzere iki ayrı bölgede başlamıştır. Bu bölgelerin ortasında kalan İran'ın yalıtılmışlığı ABD'nin stratejisini uygulamayı geciktirici bir etmendir. Bu sebeple Orta Asya ve Güneydoğu Kafkasya'nın birbirine bağlandığı Hazar Denizi'nin güneyi ve İran'ın Hazar kıyılarını kapsayan Hazar Bölgesi'ne ulaşmak için ABD'nin farklı güzergâhlara ihtiyacı vardır. Bu doğrultuda savaşın daha uzun süreceği Afganistan'dan doğrudan Orta Asya'ya, Irak'tan ise sırasıyla Türkiye'ye, Güney Kafkasya'ya ve Hazar üzerinden de Orta Asya'ya iki koldan enerji sahalarına ve güney enerji yollarına ulaşmaya çalışmaktadır.

Irak'ın fiilen bölünmesiyle ortaya çıkan durum, ABD'ye "Kürt Kartı"nı oynamak suretiyle, Türkiye'yi Güney Kafkasya ve İran'a karşı kullanabilmesi için zorlama şansı vermiştir. Buradan Güney Kafkas ülkelerine yapılacak sıçrama ise Rusya'yı kuzeye doğru geriletecektir.

ABD, 2015'te Gürcistan'da üs kurmaya çalışmaktadır.[3] Rusların kesmek istediği BTC Boru Hattı'nda ABD'yi Hazar'a taşıyan Gürcistan'dır.[4] Bununla birlikte Ermenistan'ı canlandıracak bir açılım yapması konusunda Türkiye'ye baskı yapması ve Türkiye'nin İran'a karşı sözde ABM (anti balistik füze) ihtiyacı için çok sayıda Patriot bataryası satışı yaparak Türkiye'nin doğu sınırlarına yerleşmesi girişimi, Kuzey Kafkasya'da aylardır yaşanan kargaşayla birleştiğinde, ABD'nin bölgeye yönelik bir projesi olduğunu açığa çıkarmaktadır. Bu durumda ABD'nin Güney Kafkasya'ya odaklandığı ortaya çıkmaktadır.

ABD'nin Güney Kafkasya'ya sızması, ancak müttefiki olan Türkiye üzerinden mümkündür. 1 Mart Tezkeresi ile Türkiye'deki çok sayıda üsse yerleşme girişimi engellenmiş olan ABD'nin satacağı Patriot füzeleri, Türkiye'nin doğusundaki birçok bölgeye yerleştirildiği takdirde, bu bölgelere çok sayıda Amerikalı uzman da yerleşecek ve buradan Güney Kafkasya'ya yönelik Amerikan istihbarat çalışmaları da böylece yeni bir boyut kazanacak. Bu durum bölgedeki Amerikan faaliyetlerini kolaylaştıracağından, ABD Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan'ı kapsayacak çok sayıda örtülü harekâtlara girişebilecektir. Rusya'nın Gürcistan'daki harekâtının bir sebebi bunu sezdiği için olabilir.

Güney Kafkasya'daki Amerikan Çıkarları

Rusya'nın Gürcistan'daki kazanımlarından rahatsız olan ABD, burada tehlikeye düşen enerji yollarını tekrar güven altına almak istemektedir. Rus birliklerinin BTC Boru Hattı'na kadar sokulması, ABD'nin Güney Kafkasya'ya yönelik siyasetini duraksatmıştır. Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakashvili, 2008 Ağustos'unda ülkesinin yenilgisiyle sonuçlanan savaştan sonra bile Rus karşıtı söylemlerinden vazgeçmemiş ve ABD'ye olan umudunu yitirmemiştir. Dolayısıyla bölgede bir Amerikan planının mevcut olduğunu bildiğini düşünebiliriz.

Güney Kafkasya'nın Rus nüfuzundan çıkıp Amerikan etki alanına girmesi, ABD'nin hem Rusya'yı kuzeye doğru iterek Güney Kafkasya'daki enerji yollarının güvenliğini sağlaması, hem de burayı Afganistan ile birlikte Orta Asya'ya yönelik bir sıçrama tahtası olarak kullanması demektir. Bu durumda güneyden geçen en hesaplı enerji yolları Rus denetiminden çıkarak Amerikan denetimine girecektir. Dolayısıyla, enerjiye hâkim olma hedefine ulaşamayan Rusya'nın süper güç olması imkânsızlaşırken, ABD ise 21. yüzyıl için koyduğu büyük stratejisini gerçekleştirmiş olacaktır.

Kazanacaklar Ve Kaybedecekler

ABD'nin stratejisinin hedefe ulaşmasıyla bölge ülkelerinin kazanımlarını ya da kayıplarını şu şekilde maddeleyebiliriz:

1) ABD'nin farklı bölgelerde girişmekte olduğu askeri-siyasi faaliyetlerin engellenme olasılığı en yüksek bölge Afganistan olarak gözükmektedir. Buradaki savaş açıkça ABD'nin aleyhine bir seyir izlemektedir. Afganistan olmadan ABD'nin Orta Asya'ya sızması mümkün değildir. Eğer her şey ABD'nin istediği gibi gelişirse, sözde askıda olan "Yeni Amerikan Yüzyılı" projesi tekrar hız kazanacaktır.

2) İran'ın yılsonuna kadar olan durumunun ABD'nin bu projeye pek bir etkisi olmayacaktır. İran Sorunu başlı başına bir konudur. Bununla birlikte ABD'nin Güney Kafkasya siyasetinde alacağı yol Rusya ile İran arasındaki bağlantıyı keseceğinden uzun vadede İran'ı olumsuz etkileyecektir. İran böylece çevrelenmiş olacaktır.

3) Rusya, bu projeden en zararlı çıkacak ülkedir. Çünkü stratejisi bölgedeki enerji kaynaklarının değerlendirilmesine yönelik tekelleşme üzerine kurulmuştur. ABD ile girişeceği siyasi çatışmada kaybetmesi, Rusya'nın ekonomik açıdan sınırlanmasını ve nüfuz alanının daralmasını getirecektir. Böyle bir durumda Rusya'nın süper güç olması düşünülemez..

4) Gürcistan, projeden en çok arzuladığı güvenlik kazanımını elde edecektir. Rusya'nın kuzeye itilmesi ve bu sayede güven altına alınacak olan enerji güzergâhının Gürcistan ekonomisine kazandıracakları, Gürcistan için yeterlidir.

5) Ermenistan'ın kazancı öncelikle ekonomik olacaktır. ABD'nin zorlamasıyla Türkiye'den başlayan açılım sayesinde yalıtılmışlıktan kurtulma eğiliminde olan Ermenistan, bu sayede Rusya'nın etkisinden de uzaklaşacaktır.

6) Türkiye'nin ABD'ye bağlı olacağını varsayarsak, uzun vadede pek kazançlı çıkamayacağını, hatta Ermenistan'a yönelik açılım sayesinde Azerbaycan ile ve ABD'nin projesine araç ülke olduğu için de Rusya ile ilişkilerinin bozulacağını söyleyebiliriz. Ermenistan'daki Rus üslerinin kuzeye çekilmeleri Türkiye için bir kazanım olacaktır. Yine de Ermenistan'ın gelişmesi Türkiye'nin lehine değildir. Kaldı ki, Türkiye'ye karşı Ermenistan ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi'nin ittifak kurmaları, Türkiye'nin güvenlik harcamalarına ciddi bir artış getirecektir.

Sonuç

Irak ve Afganistan savaşlarındaki olumsuz gelişmelere bakıldığında ABD'nin bu stratejisini alternatif bir plan olarak görmek de mümkündür. Ancak bunun ana plan olduğunu düşünürsek, ABD'nin Ortadoğu-Orta Asya ekseninde, İran'ı çevreleyecek bir yarım ay şeklinde bölgeye geniş bir şekilde yerleşmesi söz konusu olur. Her halükarda en çok zarar görecek ülkeler, Rusya ve İran olacaktır. 21. yüzyıldaki büyük stratejisini nüfuz alanındaki tali enerji kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmak ve enerji yollarını tekeline almak üzerine kurmuş olan Rusya, bunları kaybettiğinde ikinci süper güç olma amacından mahrum kalır. İran ise üç taraftan çevrelenmiş bir ülke olarak varlığını korumakta zorlanır ve uluslar arası diplomaside boyun eğme noktasına gelir.

Türkiye için önemli olan kısa vadedeki kazançlarından çok, uzun vadede Amerikan çıkarlarında bir araç devlet olmaya devam etmesidir. ABD'nin 1990'larda Orta Asya'ya ulaşma konusunda Türkiye'ye olan ihtiyacı 2000'li yıllardaki savaşlarla birlikte azalmış ama bitmemiştir.[5] Yine de bunun geçmişte Türkiye'ye getirdiği yarardan çok zararı olduğunu görmekteyiz. Türkiye bugün etnik bölünmeye doğru götürülürken, bunda ABD'nin Irak'a yönelik giriştiği iki savaşla birlikte Kuzey Irak'taki faaliyetlerinin önemli etkisi vardır. Dolayısıyla ABD'nin bölgeden bölgeye sıçrama stratejisinin Türkiye'nin yararına olacağı düşünülemez. Bu durumda gizli diplomasiyi ve iç dinamiklerini kullanarak bunu engellemesi, Türkiye'nin çıkarınadır.

* Dr. Burak Çınar, 21. Yüzyıl Enstitüsü ABD Araştırmaları Bölüm Başkanı.



[1] Burak Çınar, "Tarihte Üçüncü Güç Ve Orta Asya'da Enerji Savaşları", Güvenlik Stratejileri Dergisi, Aralık 2009.

[2] Obama yazdığı kitapta, "Enerji kaynaklarını kontrol edemeyen bir ülke, geleceğini de kontrol edemez" demiştir. Bkz. Barack Obama, Umudun Cesareti, çev. Enver Günsel ve Münevver Demir Bayhan, İstanbul, Pegasus Yayınları, 2008.

[3] Yuri Smonyan, "Pentagon Gürcistan'da Askeri Üs Yerleştirmeyi Planlıyor", 23.09.2009, http://www.ng.ru/cis/2009-09-23/1_gruzia.html (24.09.2009).

[4] Zbigniev Brzezinski ve Brent Scowcroft, Amerika Ve Dünya, çev. Manolya Aşık, İstanbul, Profil Yayınları, 2009, s.203.

[5] Brzezinski Amerikan bakış açısını, Türkiye'nin Ortadoğu'yu Avrupa'ya kazandıracak ülke olarak açıklamaktadır. Bkz. Brzezinski, s.240.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *