
Tarihin acıması yok. Avrupa Birliği zor günlerden geçti. Devletlerin borç krizine girmeleri AB'nin meşruiyetinin sorgulanmasına neden oldu ve insanların çoğu hayal kırıklığına uğradı. Arap baharında, Mısır'daki değişim sürecinde ve Suriye'deki iç savaşta AB önemli bir rol oynamadı. Şimdilerde ise AB, Ukrayna'da jeopolitik bir meselenin üstesinden gelmek zorunda. Vladimir Putin gibi bir liderin güç siyaseti gütmesinin ne kadar tehlikeli olabileceği görülüyor. Sonuç şudur: Avrupalılar, dünyanın birçok yerinde kendilerini siyasi güç faktörü olarak kabul ettirmeli ve kriz yöneticisi olarak ön plana çıkmalıdır.
Bu konuda Avrupalılar her zaman başarılı olamadılar; Avrupa Kıtası’nın karşısındaki Akdeniz kıyılarının istikrara kavuşturulması mütevazı bir girişimdi. Bunun getirisi de aynı şekilde mütevazı oldu. Daha büyük çapta siyasi güç gösterilerinde bulunanlar, geçmiş yıllardaki gelişmeleri şaşkınlıkla karşılıyorlar. Dünya gücü hâline gelmek isteyen AB için (ekonomik anlamda zaten dünya gücüdür) bu durum bir bahane olmaz. Bu bağlamda AB enerjik olmalı ve aynı zamanda akıllıca hareket etmelidir. Acaba Ukrayna krizinde AB baştan beri böyle davrandı mı? Rusya'nın Ukrayna konusunda bazı şeyleri basitçe kabulleneceğine inanmak saflık olmuştur. Kasım ayından beri süregelen olaylar ve Rusya'nın müdahalesi, bunun bir göstergesidir. Şimdi Avrupa Birliği, Ukrayna'ya yardım etmek istiyor. Bu, yerinde bir karardır fakat Ukrayna'da reformları arzulayan ve halk tarafından desteklenen bir yönetim başta olmalıdır. Moskova, Avrupa'nın sert çıkıp çıkmayacağını test ediyor.
Son günlerde Ukrayna ile ilgili çok sayıda çağrı yapıldı. Fakat çekişmenin ciddi bir şekilde bertaraf edilmesi yönündeki çağrılar o kadar da fazla değildi. Bu çağrılardan bazıları Berlin'den yapıldı, Putin bu çağrılara kulak vermelidi
(Kaynak:Klaus-Dieter Frankenberger,Frankfurter Allgemeine Zeitung, Almanya,06 Mart 2014)
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *