6-8 Ekim'deki Kobani bahaneli terör ortamından sonra ilk İmralı ziyaretine giden HDP’nin İmralı Heyeti ziyaret sonrası açıklama yaparak; “En fazla 4-5 ay içinde tüm Ortadoğu’nun geleceğini belirleyecek büyük demokratik çözümün sağlanabileceğini vurgulayan Öcalan, bu ciddiyet ve kararlılığın gösterilmemesi durumunda, bölgesel kaosun derinleşeceği ve darbe mekaniğinin sonuç alabileceği uyarısını yapmıştır” ifadelerini kullandı. Öcalan, anlamlı ve yasal tüm boşlukları giderilmiş müzakerelere geçilmesi durumunda tarafların “tahkim edilmiş bir ateşkes” ve bu ateşkesi denetleyecek bir “İzleme Kurulu” oluşmasının önemine değinerek, süreçte bozucu bir alan olarak karşımıza çıkarılan “kamu düzeni”nin de ancak ve kalıcı olarak bu şekilde sağlanabileceğini belirtmiş ve sürecin bundan sonraki tüm aşamalarında, demokratik çözümün yasal güvencelerinin oluşturulmasının elzem olduğu ve bu güvenceler sağlanmadan nihai barış ve demokrasi hedefine varmanın mümkün olmadığını söylemiş. (http://sozcu.com.tr/2014/gundem/imrali-heyetinden-aciklama-662591/) **********YORUM********* PKK terörü örgütünün hükümlü lideri yine tehdit ve şantajlarda bulunmuş, sürecin devamı için şartlar öne sürmüş, hükümetin çok istediği kamu düzenin sağlanması için hükümetin yapması gerekenleri sıralamış. Ve tabi ki yine hükümete korku salmış eğer süreci benim dediğim gibi yürütmezsek darbeciler devreye girer demiş. Öcalan'ın bütün açıklamalarında darbe konusunu gündeme getirmesi çok ilginçtir ve görülen o ki Öcalan hükümetin darbe fobisini istismar etmektedir. Dolayısıyla anlaşılan o ki kamu düzenini sağlam yetkisi PKK terör örgütünde, hükümetin yapabileceği bir şey yok. Eğer hükümet Öcalan'ın söylediklerini yerine getirirse PKK doğu ve güneydoğuda kamu düzenini sağlayacak. Tabi bu da devletin değil PKK'nın kamu düzeni olacak! Açıklamada Öcalan'ın müzakere taslağını hazırladığı da bildiriliyor. Bu bile sürecin hükümetin değil Öcalan'ın kontrolünde olduğunu, onun belirlediği kurallar ve maddelerin görüşüldüğü, onun yol haritasının üzerinden gidildiğini göstermektedir ki bu bile hükümet üyelerinin süreçte herşey bizim kontrolümüzde açıklamalarını bir kez daha yalanlamaktadır. Dolayısıyla bu Öcalan'ın süreci, onun yol haritasıdır, sadece onun çıkarına hizmet etmektedir. Daha bir kaç gün önce Öcalan Mart ve Nisan 2015'te uygun görürse silah bırakma çağrısı yapabilir gibi sanal umut ortamı yaratılmasına rağmen Öcalan PKK'lı teröristlere bu görüşmede yapması beklenen eylemsizlik çağrısını bile yapmadı. Yani Öcalan müzakereye başlamadan müzakereyle almak istediklerini almak istiyor. Sürecin nihai hedefini kendi özgürlüğüne endeksleyen Öcalan görünen o ki müzakere şartları dayatmasıyla son kertede kendisi özgür olmadan müzakereler süremez noktasına gelecek ve serbest bırakılmasını isteyecektir. Tabi bunu doğrudan kendisi söylemeyecek, çözüm sürecinin başından beri olduğu gibi başkalarına söyletecek, hükümet de bakın Öcalan'ın ağzından bu tür talepler gelmiyor diyerek kamuoyunu oyalayacaktır. Yine görünen o ki MİT kanunu ve süreci yasal güvenceye alan terörün önlenmesine ilişkin Haziran 2014'te çıkarılan kanun Öcalan'ı tatmin etmemiştir. Başka yasal güvenceler ve uygulamalar istemektedir. Bunlar da TBMM'de kurulacak hakikatleri araştırma komisyonu gibi komisyonların kurulması ve de Öcalan'ın hazırladığı sürecin yol haritası ve sonuç belgesinin hem kendisi hem de hükümet başkanının karşılıklı olarak imzalanmasıdır. Komisyonlar vasıtasıyla geçmişteki terörle mücadele operasyonlarına karar veren, planlayan, icra edenlerden hesap sorulmuş olacak ve cezalandırılmaları sağlanacaktır. Diğer taraftan bu son açıklama metninde ziyarette Habur sürecindeki devletin yaptığı haksızlık ve hukuksuzlukların gözden geçirildiğinin belirtilmesi aslında Öcalan'ın aklının halen Türk kamuoyunda tam bir sakndal olarak kabul edilen 2009 Habur olayında olduğunu ve o yaptıklarının büyük bir barış girişimi olduğunu düşündüğünü gösteriyor. Ayrıca Türkiye'nin 30 yıllık terörle mücadele etkisiz hale getirdiği teröristleri de şehit olarak kutsuyor. 6-8 Ekim'de arkasında kendisinin de olduğunu bizzat hükümet üyelerin açıkladığı çağrılar sonrasındaki olaylarda 50'ye yakın vatandaşın öldürülmesi olaylarını bile kendileri açısından başarı ve kutsal bir olay olarak görüyor. İşte hükümetin pazarlık masasında karşısındaki kişinin düşünce ve ruh yapısı. Bu da bu müzakerelerin Türkiye Cumhuriyeti açısından terörün sona erdirilmesi, PKK açısından ise sözde hak, hukuk arama faaliyetlerinin kazanılması değil sanki Türkler ve Kürtler arasında bir iç savaşın sona erdirilmesi müzakeresi gibi bir denkleme oturtulduğunu gösteriyor ki böyle yanlış varsayım, tanımlama ve denklemlere oturtulmuş bir müzakereden birlik, beraberlik ve barışın çıkması mümkün değildir. Bu radan çıkacak olan sonuç "herkes kendi yoluna" olacaktır. Ama Türkiye'deki sessiz çoğunluğun muhtemel tepkileri de dikkate alındığında bunun da hayata geçmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu çözüm süreci yolu doğru yol değildir. Çünkü herşeyi kendi özgürlüğünün sağlanamsı üzerine programlayan Öcalan, bu aşamaya geldik bari artık serbest bırakalım da şu müzakereleri yapalım düşüncesiyle hükümet tarafından bir şekilde serbest bıraktırıldığında hükümet bir de bakacak ki karşısında müzakere edecek ne Öcalan var ne PKK terör örgütü. Çünkü bir de bakacaklar ki onlar çoktan Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda kendi devletlerini kurmuşlar ve Türkiye'nin geri kalan topraklarında yaşayan Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde Kürt kantoncukları oluşturulması için dış güçlerin de desteğiyle AKP hükümetine baskıya ve tehdide başlamışlar! Hayal gibi diyeceksiniz am 2008'den buyana Türkiye'de hayal bile edilmeyenlerin gerçekleştiğine hep birlikte tanık olduk. Dolayısıyla boş ver bunlar hayal deyip geçiştirilemeyecek kadar gerçek ve yakın bir tehdit var Türkiye'nin bekasına,Türk milletinin geleceğine ve huzuruna...
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
