29 Nisan 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Despotların İzinde

Despotların İzinde

4 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Yakın Doğu'da hiçbir hükûmet başkanı İsrail hakkında Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan kadar sert ifadeler kullanmadı. Erdoğan, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere yönelik saldırılarını "Hitlerin Yahudilere karşı yaptıklarından daha beter." diye niteledi. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nda öldürülen Ermeniler söz konusu olduğunda bu kavramı kullanmaktan bugüne değin özenle kaçınan Başbakan, bir soykırım yapıldığından söz etti. Geçen hafta partisinin grup toplantısında konuşurken meydan okurcasına boynuna bir Filistin şalı takan Erdoğan, "İsrail Filistinlileri öldürüyor, dünya sadece çocukların nasıl öldüğünü seyrediyor." diye konuştu. Tribünlerden "Kahrolsun İsrail" sesleri yükseldi. Ankara Filistinli kurbanlar için yas ilan ettiği için ülkede üç gün boyunca tüm bayraklar yarıya indirildi. Erdoğan'ın İsrail karşıtı çizgisi dış siyaset açısından bir felaket. Türkiye, Yakın Doğu'da hiçbir zaman şimdiki kadar izole olmamıştı. Bir zamanlar Batı ve Araplar tarafından takdir edilen inandırıcı ara buluculuk pozisyonu, Hamas ve Mısır'daki Müslüman Kardeşlerden yana tek taraflı bir tutum sergileyen Erdoğan tarafından tamamen zarar gördü. NATO üyesi Türkiye, eskiden bölgede İsrail'in yakın müttefikiydi, şimdi ise ilişkiler dibe vurdu. ABD Dışişleri Bakanlığı, Erdoğan'ın ifadelerini haklı olarak Türkiye'nin uluslararası itibarı açısından kırıcı ve zararlı diye niteledi. Tüm bunlar Türk Başbakan’ın huzurunu kaçırmıyor zira şu sıralar yurt dışı onu ilgilendirmiyor. Erdoğan, bir yandan inanç ve görüşleriyle yaptıklarının arkasında duran biri, daha 1997'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken "Yahudilerin günümüzdeki imajı Nazilerinkinden farklı değil." açıklamasını yapmıştı. Diğer yandan söylemleri çok hesaplı çünkü 10 Ağustos'ta ilk kez Meclis yerine doğrudan halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı olmak istiyor. Erdoğan kazanmak için kendisi tarafından daha önce denenmiş olan bir şemaya güveniyor: saygısızca kutuplaştırmak. Düşman ve dost, iyi ve kötü, siyah ve beyaz. Popülist Erdoğan, Yahudi devletine karşı tahrik ettiğinde seçmenin büyük bir çoğunluğunu arkasına alacağını biliyor. Kamuoyu yoklamalarına göre Türklerin üçte ikisinden çoğu antisemit ve İsrail düşmanı bir zihniyette. Saygısızca ifade etmek gerekirse Gazze savaşı, Erdoğan açısından tam zamanında geldi çünkü bu savaş, ona ideal bir sahne sunuyor ve dikkatleri, kendi hükûmetinin şiddetli yolsuzluk skandalı, ekonomik krizin ilk belirtileri, şahlanan enflasyon gibi önemli sorunlardan başka yöne çekiyor. Daha mart ayındaki yerel seçimler öncesinde kendisi tarafından yayılan, Erdoğan'ın İslami-muhafazakâr hükûmetine karşı büyük bir komplo düzenlendiğini anlatmak için ortam ideal. Buna göre ABD'de yaşayan İslami vaiz Fethullah Gülen yönetimindeki bir "paralel devlet", kendisine karşı bir "sivil darbe" planlamıştı ve aralık ayında bunu, hükûmetine karşı yolsuzluk soruşturmalarıyla uygulamaya koymaya çalışmıştı. Gülen o dönemden bu yana devletin bir numaralı düşmanı ve Erdoğan onu ABD için casusluk, CIA ve İsrail ile yakın iş birliği yapmakla suçluyor. Erdoğan'ın propaganda makinesi her oturma odasını, Gülen, CIA ve İsrail ekseninin balyozuyla inletiyor. Mesajı çok basit: Eğer şimdi beni seçmezseniz İsrail, yani kötü olan kazanır. Türkiye, Avrupa Birliği üye adayı ama Brüksel, Berlin ve Paris Erdoğan ile takipçilerinin İsrail karşıtı kışkırtmalarına omuz silkerek geçit veriyor. Oysa her şey çok daha dramatik. Türkiye Başbakanı şu sıralar Gazze ve Ukrayna rüzgârının gölgesinde demokratik "kuvvetler ayrılığı ilkesinin" olmadığı bir otoriter hâkimiyetin zeminini hazırlıyor. Ocak ayından bu yana Emniyet, adli ve idari kurumlarda düşman ya da güvenilmez teşhisi konulan tüm memurları kapsayan örneği görülmedik bir temizlik dalgası sürüyor. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının denetimi istihbarata devredilmek isteniyor. Erdoğan, Meclisteki çoğunluğunun desteğiyle "paralel devlete" dâhil oldukları" öne sürülen yolsuzluk soruşturmacılarına karşı müdahalede bulunmakla görevlendirilen özel mahkemeler oluşturdu. Erdoğan hükûmetinin başlangıcında Yakın Doğu için demokratik bir örnek olarak nitelendirilen Türkiye, şimdi nefes kesen bir hızla bir Orta Asya otokrasisinin şüphe duyulan modeli olma yolunda. Başbakan, daha şimdiden Yakın Doğulu yöneticilere özgü çifte standardını uyguluyor. İsrail'i aleni bir şekilde lanetlerken Türk ekonomisi İsrail ile hiç olmadığı kadar iyi ticaret yapıyor. Gerçi Erdoğan'ın seçimlerden sonra daha ılımlı bir üsluba yöneleceğine bahse girilebilir ancak Gazze savaşının döküntüsü kendisine muhtemelen kesin bir galibiyet sağlayacaktır. Türk demokrasisi bu esnada hasar alabilir. Bu durum, Avrupa Birliği ve Almanya tarafından umursamazlıkla karşılanamaz ancak Avrupa'dan şimdiye dek ses çıkmadı.(Kaynak:Frank Nordhausen,Frankfurter Rundschau,Almanya,29 Temmuz 2014)
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *