Erdoğan Ve Meydan Okuyan Üslübu

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, sekiz Türk’ün ölümü, yüzlercesinin yaralanması ve binlercesinin gözaltına alınmasıyla sonuçlanan Gezi Parkı olaylarının birinci yıl dönümünde sergilediği tutumlar, bizi olayların yaşandığı günlere geri götürüyor. O günlerde Erdoğan, binlerce göstericiyi “çapulcu”, “komplocu”, “haydut” ve “illegal gruplar” olarak nitelemişti. Erdoğan bu suçlamalarını yineledi ve bununla yetinmeyerek göstericilerin Taksim Meydanı'ndaki Gezi Parkı'na yaklaşmamaları için 25 binden fazla polis görevlendirildi. Üstelik Erdoğan her fırsatta hasımlarını ve muhaliflerini teşhir ediyor. Bu da birçok Batılı ülkenin ve insan hakları örgütünün çekince göstermesine neden oldu. Zira bunlar, Erdoğan’ın politikalarında demokrasiye karşı bir saldırı sezdiler. Bu durum, Türkiye’yi, insan haklarının ihlal edildiği ülkeler listesine yerleştirdi. Erdoğan ve partisi (Adalet ve Kalkınma Partisi), demokrasi ve özgürlüğe inanan biri olarak görünmeye çalıştı. Erdoğan, komşu ülkelerle “sıfır sorun” politikasını benimseyerek ve ülkeyi daha ferah bir bölgesel ve İslami alana taşıyarak Türkiye’deki yönetimi, ılımlı İslam’ın temsilcisi olarak pazarlamaya çalıştı; nitekim bunu bölgesel ve uluslararası düzeyde başarabildi. Evet, Erdoğan, Türkiye’yi ılımlı İslam için örnek teşkil edecek model şeklinde sunmayı başardı. Üstelik bazı Batılı ülkeler, bu modeli, bazı Arap ülkelerine uygulamaya çalıştı. Anca son üç yılda gerçek çabucak ortaya çıktı. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi, Arap ülkelerine sızmak, Mısır ve diğer ülkelerdeki “Müslüman Kardeşler” cemaatini muktedir hâle getirmek için ılımlılık söylemini, “Truva atı” gibi kullandı. Böylece Türkiye, Arap ülkelerine karışmak için bir üsse dönüştürülmüş oldu. Erdoğan, ılımlılık söylemini pazarlama konusunda başarısız olduğu gibi komşu ülkelerle “sıfır sorun” politikasında da başarısız oldu. Türk halkıyla ilişkileri eksilere düştü. Ancak buna rağmen Erdoğan, meydan okuma üslubunu sürdürerek önümüzdeki ay, cumhurbaşkanlığı makamı için adaylığını duyurmaya hazırlanıyor. Böyle Erdoğan kendini tek lider ve yeni Osmanlı devletinin “Sultanı” olarak göstermiş oluyor. (Kaynak:El Halic,Birleşik Arap Emirlikleri,02 Haziran 2014)