Putin bir kez daha Ankara’da…

Rusya Federasyon Devlet Başkanı Vladimir Putin, 1 Aralık Pazartesi günü resmi ziyaret kapsamında beraberinde geniş bir heyet olduğu halde Türkiye’ye geliyor. Putin’in Ankara ziyareti, Türkiye-Rusya Üst Düzeyli İşbirliği Konseyi (ÜDİK) 5. toplantısı çerçevesinde gerçekleştirilecek. Ziyaret Öncesi Rusya basınına açıklama yapan Putin’in Dış Politika Başdanışmanı Yuri Uşakov, Putin’in Türk mevkidaşı Erdoğan ile uluslararası güncel konular, Ortadoğu'daki durumu, Suriye ve Irak'taki gelişmeleri ele alacaklarını açıkladı. Dar kapsamlı görüşmede ise liderlerin Suriye krizini etraflıca tartışmaları bekleniyor. Liderler, doğalgaz, ticaret, ekonomik ve kültürel ilişkiler ile askeri-teknik işbirliğini ele alacaklar. Öte yandan ziyaret sırasında ÜDİK kapsamında on civarında anlaşmaya imza atılacak. Putin’in önceki gün Anadolu Ajansı’nın sorularına verdiği yazılı yanıtta; Rus liderliğinin Türkiye ile ilişkilere ve devlet başkanının ziyaretine verdiği önem açıkça ortaya konulmakta. Buna göre Kremlin, enerji sektöründe stratejik ortak projelerin hayata geçirilmesi, önemli uluslararası ve bölgesel konuların tartışılmasını hedefliyor. Rus liderliği, Suriye’de ve bölge ülkelerinde IŞİD’in ve bir dönem Batılılar tarafından aktif şekilde desteklenen diğer radikal örgütlerin sebep olduğu tehdidin ve Suriye’deki durumun ciddi endişe kaynağı olduğunu da vurguluyor.(http://eng.kremlin.ru/news/23307) Öte yandan; Simferepol merkezli Kırım Tatarları Toplumsal Konseyi, Devlet Başkanı Vladimir Putin’e güvendiklerini ve politikalarını desteklediklerini vurgularken iki liderden, görüşmelerde Rusya ve Türkiye arasında karşılıklı çıkarlara dayalı ilişkilerin artırılmasını hedefleyen kararlar alınacağına inandıklarını açıkladılar. Anılan Konsey, Kırım Tatarlarının eski temsilcilerinin “Tatarların soykırıma tabi tutulduğu” yönündeki açıklamalarının gerçekleri yansıtmadığı ileri sürdüler. (http://turkish.ruvr.ru/news/2014_11_30/Kirim-tatarlarindan-anlamli-messaj/) Türkiye ve Rusya Federasyonu’nun 1990’lı yıllarda Bosna ve Kosova krizleri, Dağlık Karabağ sorunu, Kuzey Kafkasya’daki ayrılıkçı hareket, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ve Kıbrıs başta olmak üzere bölgesel sorunlarda genellikle karşı pozisyonları benimsedikleri, buna karşın işbirliği olanaklarından da yararlanacak kadar rasyonel davrandıkları gözlemlenmiştir. Rusya’nın 2000’li yıllarda ülke içerisinde istikrarı yakalayıp, “Yakın Çevresi”nden başlayarak bölgesel ve küresel konularda yeniden söz sahibi olması, Ankara’nın ise Rusya’yı ticari ve ekonomik partner olarak görmesi ve Türkiye üzerinden Çeçen ayrılıkçılara sağlanan desteği en azından devlet düzeyinde sonlandırması, Moskova ve Ankara arasında güven duygusunun yeniden yerleşmesine katkı sağladı. Son dönemde ise Moskova ve Ankara’nın Suriye dışında birçok bölgesel sorun karşısında birbirlerinin ulusal çıkarlarına saygı gösterdikleri gözlemlenmekte. Ankara, Kırım’ın Rusya’ya iltihakına ve Moskova’nın Ukrayna’nın güneydoğusundaki çıkarlarına karşı diplomatik üslubun ötesine geçmezken, Batı’nın yaptırımlarında düşük profil sergiliyor. Rusya’nın Karadeniz’de ve Akdeniz’deki çıkarlarına düşmanca değil rekabetçi bir bakışla bakıyor. Rusya ise Ankara’nın Erdoğan liderliğinde iç meşruiyetini giderek yitirdiğini, Batı’nın AKP iktidarını artık gözden çıkarmakta olduğunu, AKP’nin tüm politikasını Suriye’de Esad rejiminin devrilerek yerine Sünni bir yönetim kurulmasına endekslediği, öte yandan Suriye-Irak-Diyarbakır ekseninde Kürtçü harekete teslim olduğunu neredeyse Erdoğan’dan daha iyi biliyor. Ziyaret ülkesinin çıkarları için gözünü kırpmadan harekete geçen ve Forbes Dergisi’nin dünyanın en etkili kişisi seçtiği Vladimir Putin ile devletiyle, milletiyle, ülkesiyle kavgalı, 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan son anda kurtulan, bu amaçla yargı, emniyet ve kamu kurum-kuruluşlarını dönüştüren, yeni rezidansı ve uçağının sağlayacağı itibara dayanan mevkidaşı Erdoğan arasında geçecek olması nedeniyle ayrıca ilgi çekici görünüyor. Sonuçları ise uzmanlar tarafından şimdiden kestirilebiliyor…