07 Mayıs 2025
21YYTE.ORG Fikir Tankı Tezkere TBMM'de: Suriye'deki muhalif gruplar (PYD/YPG(PKK)?) Türkiye'de eğitilip donatılacak, TSK kontrolünde savaşacak.

Tezkere TBMM'de: Suriye'deki muhalif gruplar (PYD/YPG(PKK)?) Türkiye'de eğitilip donatılacak, TSK kontrolünde savaşacak.

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Geçen yıl ayrı ayrı çıkarılan Irak ve Suriye tezkereleri bu yıl bu iki ülkedeki terörist gruplardan Türkiye'ye yönelebilecek risk ve tehditlerle mücadele maksadıyla tek bir tezkere haline getirilerek TBMM'ye sunuldu. Tezkerede "....... hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin Hükümet'in belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için....." ifadeleri en kritik bölüm olarak dikkat çekti. .......xxxxxxx...YORUM...xxxxxxxx...... IŞİD'in Irak ve Suriye'nin yakaşık yüzde otuzarlık bölümünü işgal ederek kontrol altına almasıyla Türkiye'nin de dahil olduğu IŞİD'le mücadele edecek koalisyon güçleri için Irak ve Suriye tek bir harekat alanına dönüşmüştür. Tezkerenin gerekçesinde PKK terör örgütü tehlikesinden bahsedilse de pratikte bunun bir anlamının olmadığını, sadece kamuoyu tepkisini önlemek için metne dahil edildiğini söyleyebiliriz. Türkiye'nin kendi toprakları içindeki PKK'lı teröristlere TSK'nın operasyon yapamadığı, özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde bölücü örgütün tam bir hareket serbestisine kavuştıuğu, asker ve polisin karargah ve kışlalara adeta hapsedildiği ve meşru müdafalarını yaparken bile tereddüte düştüğü bir ortamda sınır ötesi yetkisinin altı boş uygulanamayacak bir seçenek olduğu ortadadır. Zaten 2011'den buyana PKK'ya karşı Irak'ta sınır ötesi operasyon yapılmamıştır. Dolayısıyla bu tezkere aslında sadece IŞİD bağlamında hazırlanmıştır. Cumhurbaşkanının ABD dönüşünden sonraki açıklamaları ve hükümet kaynaklarının ifadeleri Türkiye'nin yapacağı görevler bağlamında üç konu üzerinde yoğunlaştığını gösteriyordu. Bunlar (1) uçuşa yasak bölge (2) tampon bölge (bu sonradan güvenli bölgeye dönüştü) (3) Eğit-donat. Tezkereye bu açılardan baktığımızda TSK'nın yabancı ülkelere gönderilmesi ilk ikisiyle ilgili ama pratikta bunların uygulanması mümkün değil hele diğer koalisyon ülkelerinin gündeminde olmayan bu tedbirlerin Türkiye/TSK tarafından tek başına yapılması uygulanabilecek bir seçenek değil. Uçuşa yasak bölge olmasa da güvenli bölgenin Türkiye tarafından tek başına hayata geçirilmeye çalışılmasının ise maliyeti çok büyük olacaktır. ABD'li yetkililerin açıklamalarına bakılırsa IŞİD'le mücadele yıllar alabilecektir. Dolayısıyla yıllarca süren güvenli bölge uygulaması hem askeri açıdan hem de ekonomik açıdan şimdiden hesaplanamayacak maliyetler getirecektir. Üçüncü görev seçeneğine bakarsak bunun tezkerede geçen "... yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması, bu kuvvetlerin Hükümet'in belirleyeceği esaslara göre kullanılması..." ifadesiyle karşılanmasının düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Tezkerede ayrıca bu hususla ilgili adeta bir kelime oyunu yapılmış, olması gereken yabancı ülke/devlet silahlı kuvvetleri /askerleri ifadesi yerine benzer algı yaratacak "yabancı silahlı kuvvetler" ifadesi kullanılmıştır. Tezkere metnini haber yapan bir çok gazete, TV kanalı ve internet sitesi bu ifadeleri yabancı / başka ülkelerin askerleri gelecek şeklinde vermektedir. Ancak burada yabancı silahlı kuvvetlerden kastedilenin ABD'lilerin ısrarla eğitilmeleri/donatılmaları gerekir dedikleri, bizim hükümetin de sahiplendiği Suriye'deki ılımlı silahlı muhalif gruplar olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü metnin hemen devamında "... bu kuvvetlerin Hükümet'in belirleyeceği esaslara göre kullanılması.." ifadesi bu yabancı kuvvetlerin başka yabancı ülke/devletin silahlı kuvvetlerini değil bahse konu silahlı muhalif grupları işaret etmektedir. Çünkü bir yabancı ülke askerlerinin Türk hükümetinin belirleyeceği esaslar dahilinde hükümetin kontrolü altına girmesi söz konusu olamayacağına göre bu ifadelerin muhalif silahlı grupları kastettiğini söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Yine aynı ifadeye bakarsak silahlı muhalif gruplar Türk hükümetinin belirleyeceği esaslara yani tespit edilecek yerde, zamanda, sayıda eğitilmesi ve IŞİD'e karşı kullanılması öngörülmektedir. Bu şu demek Türkiye yani TSK silahlı muhalif grupları doğrudan kontrolü altına alabilecek, IŞİD'e karşı operasyon yaptırabilecek. Ama ifade o kadar elastik ki hükümet çok baskı altında kaldığında yabancı ülke /devlet askerlerinin de Türkiye'ye gelmesine yeşil ışık yakabilir. Ama mevcut şartlar altında kastedilenin bu olmadığını değerlendirebiliriz. Peki bu yorumda öngördüğümüz doğru çıkarsa bu muhalif silahlı gruplar hangileri olacaktır? Bunun en başında batıda da genel kabul gören Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gelmektedir. ÖSO'nun yanında ise ABD'nin IŞİD stratejisini açıklamasından sonra IŞİD'e karşı birlikte savaşmak üzere ÖSO'yla mutabakata varan Mücahit Ordusu ve PKK'nın Suriye'deki kolu PYD/YPG var. İşte Türkiye açısından tezkerenin can alıcı noktası da burada. Acaba TSK otuzyıldan buyana mücadele ettiği PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantısı PYD'nin silahlı gücü YPG'yi de Türkiye'de eğitip donatıp savaşmak üzere Suriye'ye gönderecek mi? Ya da bazı zamanlarda ortak sınır ötesi operasyon yapacaklar mı? Görünen o ki IŞİD'in Musul'u işgaliyle birlikte önce Peşmergenin sonra Peşmergenin zorda kalmasıyla PKK'nın yardım ettiğinden hareketle yaratılmaya çalışılan "PKK'nın terör örgütü değil terörle mücadele eden barışsever bir örgüt" algısının yani Türkiye'nin hayal bile edemediği bir yalan söylemin gerçeğe dönüşmesi an meselesidir. Tezkere bu haliyle bu süreci hızlandıracak etki yapacaktır. Hükümet kanadından bu tür eleştirilere yönelik şu açıklamalar gelecektir: "PYD/YPG Türkiye tarafından terör örgütü olarak kabul edildiğine dair bir mahkeme kararı / hükümet kararı mevcut değildir". Tabi bu gerçekleştiğinde YPG'lilerin yannda Türkiye'deki diğer PKK'lıların da eğitimden geçip Kobani'ye gitmelerini önünde bir engel kalmayacaktır. Ne de olsa hükümetin başbakan yardımcısı Kandil'deki terörist elebaşlarına yan gelip yatmayın, gidin Kobani'de savaşın derken belki de bu olacakların haberini veriyordu. Tezkerenin bu içerikte açıklandığı gün Bakanlar Kurulunun çözüm süreciyle ilgili olarak yol haitasını da açıklaması ve bunun hem de PKK'nın son tarih dediği 30 Eylül'de gerçekleşmiş olması ayrı bir tesadüf (!) herhalde.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *