
-Kötü Yönetişim ve Yatırım Noksanlığı Yeni Büyüme Modeli Arayışını Baltalıyor-
511 milyon dolara mal olan yepyeni bir Ford-Otosan fabrikasının, ülkedeki siyasi ve iş dünyası seçkinlerinin katılımıyla geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir kutlama ile üretime başlaması, Türkiye’nin modern bir ekonomi olduğu iddiasına ayna tutar nitelikteydi. Helikopterlerle şehir merkezinden gelen bu önemli katılımcılar sahneye çıkmaya başladı: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Koç ailesinin önde gelen üyeleri ve Ford Otomotiv’in Yönetim Kurulu Başkanı Bill Ford.
Bu kutlamanın sebebi, 10 yıllık bir iş ortaklığına sahip olan Ford-Koç ikilisinin Minivan ve hafif ticari araç üretimine başlamalarıydı. Ford Otosan 100’den fazla ülkeye ihracat yapıyor ve Türkiye’nin ticari araç ihracatlarının yarısından fazlasını üstleniyor.
Ancak kutlamada tatsız bir hava vardı. Zira neredeyse tüm konuşmacılar 301 kişinin hayatını kaybettiği Soma maden faciasından bahsetti. Bu durum, Türkiye’nin ekonomik geçmişinin başka bir yüzünü yeniden hatırlatıyordu: değeri düşük pek çok sektörün varlığını, yatırımsızlığı ve kuralların uygulanmasında lakayt bir yaklaşımın benimsendiğini.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsünden iktisatçı Daron Acemoğlu, Türk ekonomisinin iki yüzünün olduğunu belirtiyor. Acemoğlu, bir taraftan İstanbul ve Ankara gibi bazı bölgelerde orta sınıf ve ihracat sektörü için üretim yapan çok sayıda modern tesisin bulunduğunu söylerken diğer yandan kayıt dışının varlığına, iş güvenliğinin düşüklüğüne, çalışanların düşük ücret aldığına ve ekonomiyi baskı altında tutan çok sayıda şirketin bulunduğuna dikkat çekiyor.
Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankasının verilerine göre son 10 yıl içinde, ileri teknoloji ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 4’ün altına düştü. Bu, Türkiye’yle kıyaslanabilecek birçok ülkeden daha düşük bir oran. Bu eğilimi tersine çevirecek yeterli yatırım da yok.
Piyasalar bu yılın başında, liranın değer kaybetmesine rağmen toparlandı. Yılın ilk üç aylık döneminde ihracat yüzde 9 oranında arttı. Güçlü sanayi üretimi nispeten en karamsar tahminleri boşa çıkardı.
Ancak Prof. Dr. Acemoğlu’nun ortaya koyduğu tabloda, ekonominin geleceği, kusurlu yönetişim ve hukuk devleti ilkesinin zayıf olması yüzünden gölgelenmiş durumda.
Prof. Dr. Acemoğlu “Türkiye’deki şirketler devlet desteğine fazla bağımlı.” dedi.
Koç Holding ile Erdoğan arasındaki ilişki de bu durum için bir emsal teşkil ediyor. Geçtiğimiz yıl, Başbakan’ın Koç ailesinin kazandığı 7,5 milyar dolarlık bir ihaleyi engellemesi, şirkete ait bir oteli hükûmet karşıtı protestocuları barındırmakla suçlaması ve Koç’un 1,5 milyar avroluk başka bir ihaleyi almasını engellemeye çalışmasıyla ikili arasındaki gerilim en yüksek düzeye çıkmıştı.
Ford Otosan’da verilen uzlaşma görüntüsünden bir gün sonra Koç, 664 milyon dolar değerindeki bir ihaleyi kazandı.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Başkanı Güven Sak, ülkeyi hayal kırıklığına uğratan yatırım sicilinin, ekonominin kötü yönetilmesinden ve modernleştirilmemesinden kaynaklandığını belirtiyor.
Aslında son yıllarda Türkiye’nin farklı ekonomik modeller uyguladığı söylenebilir: 1990’lı yıllarda düşük maaşlara dayalı rekabet avantajını kullanan ülke, 2000’lerin başlarında AB üyelik müzakerelerinin körüklediği doğrudan yabancı yatırımlara sahne oldu. Son yıllarda ise büyük ölçüde borçla finanse edilen tüketim ve inşaatın tetiklediği büyüme söz konusuydu.
Şimdi sorulması gereken soru ise yeni büyüme modelinin ne olacağı ve Ford Otosan gibi grupların ilerlemesini artırıp artırmayacağıdır.
Prof. Dr. Acemoğlu, “Türkiye’nin orta gelirli bir ülke olmanın ötesinde büyümesi gerekiyor. Bunu yapmanın tek yolu da daha çok yatırım yapmak, daha çok teknoloji ithal etmek ve ekonomiye daha çok istihdam sağlamak. Son dönemde ülkede bunlar yeterince yapılmadığı için sağlıksız bir büyüme söz konusu.” dedi.
(Kaynak:Daniel Dombey,Financial Times,İngiltere,29 Mayıs 2014 )
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *