21. Yüzyıl Dergisi'nin Ekim Sayısı Çıktı

Çözüm Süreci ve PKK

Gültekin AVCI*

Türkiye yaklaşık 8 aydan bu yana adına “çözüm süreci” denilen kritik vetirenin içindedir. Süreç içinde belirlenen aşamalar itibariyle devletin üstüne düşeni fazlasıyla yaptığı vakadır. Lakin sürecin muhatabı PKK’nın üstüne düşeni yapmadığı, en küçük bir adım bile atmadığı, bilakis süreci örgüt lehine azami rantabiliteyle değerlendirdiği görülmektedir. Tatbik ettiğiniz müzakereci çözüm sistemi dünyadaki hangi model olursa olsun, bu tür çözüm süreçleri iki taraflı süreçler olup, devlete terör örgütü karşısında zemin kaybettirmez. Terör örgütüne süreç sebebiyle ekonomik, askeri ve siyasal güç kazandırmaz. Bu tür müzakere süreçleri muhatapları açısından nötr efekt taşıdığı sürece sonuç verici ve samimidir. Müzakere sürecinin muhatabı olan terör örgütü, süreçle eskiye nazaran inanılmaz bir güç devşiriyorsa, ‘fırtına öncesi sessizlik yaşanmaktadır’ denir. Çözüm süreci dediğimiz umut süreci, PKK tarafından “altın çağ, kıyamete kadar ele geçmeyecek fırsat olarak tanımlanıyorsa, yanlış giden bir şeyler var diye düşünülmesi gerekir. Süreç, terör örgütüne emsalsiz bir stratejik, askeri ve siyasal güç kazandırıyorsa vahim hatalar var demektir. Devletin bölgede süratle yalnızlaştığı, çözüm sürecinde istikrarla artan oranda kendi lehine iktidar transferi yapan PKK karşısında alan kaybettiği vakadır. Dünyadaki emsallere bakıldığında; IRA, ETA, Peru’da Sendero Luminoso, Kolombiya’da FARC, Guatemala’da URNG, Güney Afrika, Endonezya’da Özgür Açe Ordusu…  Anılan sorunların çözümünde hiçbir model, Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu süreçle benzeşmemektedir.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

PKK’nin Bölge ve Türkiye Stratejisi

Mehmet Ali GÜLLER*

Rusya-Çin destekli bölge kuvvetlerinin, yani İran-Irak-Suriye-Lübnan hattının 2,5 yılın ardından inisiyatifi ellerine aldıkları, ABD’yi bir “dış müdahaleden” caydırabildikleri yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz. 21 Ağustos 2013 tarihli “kimyasal komplo” sonrası ortaya çıkan yeni dünya gerçeği, ABD’nin artık tek başına ne savaşı, ne de barışı sağlayabildiği, yani artık bir süper güç olmadığı gerçeğidir. Bu gerçek, önümüzdeki süreçte hem Irak’ın, hem de Suriye’nin milli birliklerini yeniden inşa edeceğinin dayanağıdır.
Öncelikle belirtelim: PKK’nin bölge stratejisinin sahibi ve belirleyeni örgüt değil, ABD’dir. 1991-1999 yılları arasında hem Suriye’nin hem de ABD’nin kontrolünde olan PKK, Abdullah Öcalan’ın şartlı olarak Türkiye’ye teslim edilmesinden bu yana sadece ABD’nin denetimindedir. PKK’nin stratejisi, ABD’nin Orta Doğu stratejisine uygun olarak belirlenmektedir. 2009’dan beri Türkiye’nin gündeminde olan “Kürt Açılımı” da ABD’nin stratejisine uygun olarak AKP ve PKK’nin önüne koyulmuş bir alt stratejidir.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Kosova, Türkiye’ye Emsal Olabilir mi?

Ya da Türkiye’den Bir Kosova Çıkar mı?

Gözde Kılıç YAŞIN*

Kosova, gerek 1999’daki NATO bombardımanı gerekse uluslararası hukuk teamüllerine ve BM Güvenlik Konseyi kararına rağmen tek taraflı bağımsızlık ilanı gerekse de Lahey Adalet Divanı’nın Kosova kararı nedeniyle uluslararası hukukta kırılma ve emsal niteliği taşıyan yenilikler doğurmuştur. Aynı şekilde NATO’nun askeri güvenlik misyonunu üstlenerek, BM’nin ve AGİT’in de sivil idareyi paylaşmasıyla oluşan “vesayet altında devlet”  modelleri de yine Yugoslavya’nın dağılması sürecinin miraslarındandır. Her bir gelişmede Kosova’nın “özel durumu”na atıf yapılmış ve emsal olamayacağı, olmaması gerektiği vurgulanmışsa da Kosova pek çok zaman örnek gösterilmiştir. Kosova, başta KKTC, Abazya ve Osetya olmak üzere bağımsızlığının tanınması gündeme gelen bölgelerle kıyaslanmıştır. Gerçi Adalet Divanı, Kosova’nın bağımsızlığının hukuka aykırılık taşımadığı yönündeki tavsiye kararını oluştururken bazı kriterlerden bahsederek bu tür kıyaslamaların önüne de geçmiştir. Yakın zamanda BM kararına gerek olmaksızın “insani müdahale” bağlamında Suriye’ye askeri operasyon düzenlenmesi teklif edilirken yine Kosova örnek gösterilmiştir. Geçtiğimiz günlerde KCK’nın aldığı bir haftalık okul boykotu kararı, Kosova’yı bu kez farklı bir özelliği ile gündeme getirmiştir. Zira Arnavutların devlet okullarını boykot etmesi, Kosova’nın bağımsızlığına giden süreçteki adımlardan biriydi. Türkiye’de devlet okullarını boykot etmekle başlayan yeni bir süreç mi söz konusudur? Bu süreç, bağımsızlık (veya federasyonu zorlamak) yolunda atılmış bir adım mıdır? KCK’nın aldığı boykot kararı ile Kosova’da Arnavut öğrenci ve öğretim görevlilerinin devlet (Belgrad Yönetimi) tarafından okullardan atılması sonrasında başlayan öğrenci eylemlerinin herhangi benzer yönü olabilir mi? Kosova’nın bağımsızlık ve hatta Kosova Savaşı öncesindeki statüsü ile Türkiye’deki herhangi bir bölgenin statüsü arasında benzerlik bulunmakta mıdır? Makale, bu sorular üzerinden giderek Kosova’nın Türkiye’de bir emsal yaratıp yaratamayacağını irdelemektedir.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Bolivya Örneği Üzerinden Amerikan Politikasında

Amerikan Yardım Ajansı ve Sivil Toplum Örgütleri

Hasan KÖNİ*

Uluslararası sivil toplum örgütleri ve bu örgütlerin kendi aralarında ve ülkeler içindeki sivil toplum örgütleriyle kurduğu ittifaklar, onları uluslararası karar verme mekanizmalarında gittikçe etkin oyuncular durumuna getirmektedir. Uluslararası alanda devlet egemenliğinden  gene uluslararası alanda uluslararası yönetişime doğru, uluslararası sivil toplum örgütlerinin eliyle geçilmeye başlanmıştır. Bir yazarın anlatımıyla, devletler küreselleşme ile, ekonomik, sosyal, siyasal ve güvenlikle ilgili rollerini kaybetmektedir. Yeni gelişmelerle devletin, paranın ve sivil toplumun rolleri değişmeye başlamıştır. Küreselleşme benzeşen toplum yapılarını ortaya çıkarırken gittikçe kültürel açıdan Amerikanlaşmayı beraberinde getirmiştir.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Rusya’nın Ayrılıkçılıkla Mücadelesi ve Uluslararası İşbirliği

Erhan CANİKOĞLU*

Rusya Federasyonu, Çeçenistan’ın bağımsızlık ilanının ardından, selefi Sovyetler Birliği gibi dağılma tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Başlangıçta başvurulan askeri tedbirler bu tehdidi gideremedi. Çeçen milli ayrılıkçı hareketi dış destekle birleşerek zamanla Kuzey Kafkasya’da bir İslam Emirliği kurmayı hedefleyen cihatçı çizgiye evrildi. Vladimir Putin’in Devlet Başkanlığı, Çeçenistan ve Kuzey Kafkasya kadar Rusya’nın da kaderinde belirleyici oldu. Putin ayrılıkçı hareketle mücadelede başlıca görevi Federal Güvenlik Servisi’ne verdi. Servis, federal kuruluşlar, yerel halk ve yabancı servislerle işbirliği yaparak bölünme tehdidini en azından şimdilik ortadan kaldırdı.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Putin Doktrini Işığında Rusya-ABD İlişkileri ve Suriye

Merve Suna ÖZEL*

Suriye müdahalesinin dile getirilmesinden kısa bir süre önce, Rusya ve ABD 2012’de gerçekleştirilen Cenevre Konferansı’nın devamı niteliğinde olması beklenen Cenevre-2’nin gerçekleşeceğinin sinyallerini veriyordu. 7 Mayıs 2013’te Lavrov ve Kerry Moskova’da bir araya gelerek, Rusya ve ABD'nin Suriye konusunda uluslararası bir konferans düzenleyeceğini açıklamışlardı. Hatta Kremlin danışmanı Dmitri Peskov, konferansın düzeyine bağlı olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in de görüşmelerde yer alabileceğini açıklamıştı.

Suriye krizinde Putin’in liderliğinde çözüm sürecine ulaşılması, Obama’nın ve ABD’nin gücünün sorgulanması ihtiyacını doğururken, Putin’in yeni dünya lideri olarak adlandırılmasını da beraberinde getirmiştir. Öyle ki, oluşan yeni atmosfer içinde “Putin”in Dünyası” deyimi kullanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle çalışmada, Rusya-ABD ilişkilerindeki Suriye krizi ekseninde yaşanan dikkat çekici olaylar ele alınmış olup, Orta Doğu’da özellikle Suriye odaklı krizde gelinen süreç incelenmiştir.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Zıt Kutuplarda İttifak: ABD ve Suudi Arabistan Örneği

Özdemir AKBAL*

ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında komünizmin ve dolayısıyla SSCB’nin genişlemesini önlemek üzere uygulamaya koyduğu politikalar, Orta Doğu ülkeleri ile irtibata geçmesini ve ilişkilerini geliştirmesini sağlamıştır. Cemal Abdül Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirdiğini açıklaması ile ortaya çıkan Süveyş Krizi’nin ardından ABD, Sovyet genişlemesini Orta Doğu’da engelleyebilmek için Eisenhower Doktrini çerçevesinde hareket etme çalışmalarına başlamıştır. ABD’nin bu girişimleri ile özellikle Orta Doğu’da bulunan ve petrol bakımında da zengin olan ülkelerle ilişkiler gelişme göstermiştir. İlerleyen tarihlerde askeri ittifaklara da dönüşecek olan bu ilişkiler içinde Suudi Arabistan ile ABD’nin askeri, ekonomik ve diplomatik işbirliği boyutu dikkat çekicidir.

Suudi Arabistan Krallığı, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı sırasında geçtiği zorlu dönemde, İngilizlerin iktisadi ve istihbari faaliyetlerinin bir meyvesi olarak ortaya çıkmıştır. Petrolün bir yakıt olarak kullanılması ve başta İngiliz Kraliyet Donanması olmak üzere dünya donanmalarının katı yakıttan petrol kullanımına geçmesiyle Suudi Arabistan’ın önemi artmıştır. Bu gelişmeler sırasında 1933 yılında başlayan ABD-Suudi Arabistan ilişkileri, çoğu zaman ekonomik ve askeri kaygılar merkezinde günümüze kadar gelmiştir. Bu çalışmada ABD-Suudi Arabistan ilişkileri kurulduğu günden itibaren ele alınmıştır. 

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

İran-Azerbaycan İlişkilerinde İşbirliği ve Çatışma Alanları

Hakan BOZ*

İran ve Azerbaycan ilişkileri Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan ettiği 1991’den bu yana inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmesi yoğun bir Azerbaycan Türkü nüfusuna sahip olan İran’ı endişelendirmiş, Tahran bu paralelde Azerbaycan’ı tanımaktan imtina etmiştir. Ancak her iki ülkenin de zamanla işbirliği temelinde mecburi birliktelik alanlarına yönelmesi, ilişkilerin gelişmesini sağlamıştır. Azerbaycan ve İran’ın farklı siyasal bloklarda yer alması ve farklı siyasal rejimlere sahip oluşları iki ülke arasındaki krizleri derinleştirerek çatışma alanlarının işbirliği alanlarının önüne geçmesiyle sonuçlanıştır. Bu bağlamda makalede, bağımsızlıklarının ardından İran-Azerbaycan ilişkilerinde iş birliği ve çatışma alanları irdelenmiştir.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Bilirkişi Görüşü

Suriye krizi güncelliğini korumaya devam ediyor. 21. Yüzyıl, krizin nabzını tutuyor. Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet ŞAHİN, Niğde Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yasin ATLIOĞLU ve ORSAM Orta Doğu Uzmanı Oytun ORHAN Suriye krizinin geleceğini, askeri operasyon olasılığını ve ABD-Rusya rekabetini 21. Yüzyıl Dergisi için değerlendirdiler.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Rusya’nın Askeri Tatbikatlarını Anlamak

Sabir ASKEROĞLU*

Bir ülkenin silahlı kuvvetleri o ülkenin ulusal gücünü oluşturan en önemli öğelerden biridir. Ordu bir devletin egemenliğinin ve söz konusu devletin ve milletinin varlığının ve ulusal güvenliğinin sağlamasının garantörü olmakla birlikte, o devletin dış politika amaçlarına ulaşması açısından da en önemli araçlardan biridir. Bir devlet diğer bir devleti kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesini sağlamak için silahlı kuvvetlerini bir “mecbur etme” aracı olarak kullanabilir. Bu üç şekilde meydana gelir: Birincisi, “silahlı gücün doğrudan kullanılması”sonucunda siyasal sonuç elde edilmesi; ikincisi, silahlı kuvvetleriyle karşı tarafın “tehdit edilmesi” sonucu amaca ulaşılması ve üçüncüsü de, “gücün sergilenmesiyle” dış politika amacına dolaylı yollarla ulaşılmaya çalışılmasıdır.

Rusya, 2013 programı çerçevesinde çok sayıda askeri tatbikat düzenlemiş ve düzenlemeye de devam etmektedir. Özellikle son bir ay içerisinde, uluslararası düzeyde yankı uyandıran üst üste birkaç askeri tatbikat yapmıştır.  Rusya, güney bölgesinde olduğu gibi, Asya-Pasifik’te Çin ile birlikte yapmış olduğu tatbikatın yanında, tek başına önemli iki askeri tatbikat daha gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda ele aldığımız değerlendirmede, Rusya’nın Çin ile yapmış olduğu askeri tatbikatların yanında tek başına gerçekleştirmiş olduğu askeri tatbikatların amacını açıklayıp, Rus dış politikası açısından ne anlama geldiğini anlamaya çalışacağız.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Kolonyalizm Kıskacında Bağımsızlık Mücadelesi Veren Bir Lider:

Ak MonguşBuyan Badırgı

(1892-1932)

Mustafa Can TEZİÇ*

Monguş Buyan Badırgı, yönetime geldiği andan itibaren döneminin değişken siyasi yapısı içerisinde Tuva halkının çıkarları için çalışmış ve değişen siyasi koşullarda farklı politikalar geliştirmiştir. Badırgı, 1932 yılnda idam edilmiştir. Önümüzdeki yıllarda itibarının iadesi yönünde yeni adımlar atılacağına ve hakkında yeni araştırmalarında yapılacağına inanmaktayız.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Kırgızistan’ın Çinli Damatları

Janyl Myrza BAPAEVA

Kırgızistan Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti 1991’den bu yana politik, ekonomik ve sosyal alanlarda ikili ilişkiler geliştirmektedir. 21 yıl içinde sayıca artan Kırgız-Çin evlilikleri bu işbirliğinin sonuçlarından biridir. Bu yazıda, karma evlilikleri ele alarak Kırgız-Çin işbirliğinin toplumsal boyutuna değindik. Sırayla Çin’in Orta-Asya’ya yönelik stratejisi, Çin-Kırgızistan ilişkileri, Çin’in demografik sorunu ve bu sorunun Kırgızistan’a yansıyan yönünü göstermeye çalıştık.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Hemen abone olmak için tıklayın

             

 


*Bugün Gazetesi Yazarı

*Aydınlık Gazetesi Yazarı

*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Balkan ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanı, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*Prof. Dr., Kültür Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

*Dr., 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Rusya Slav Araştırmaları Merkezi Bilimsel Danışman

*Kırıkkale Üniversitesi Ar. Gör., 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Rusya-Slav Araştırmaları Merkezi, Bilimsel Danışman

*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Rusya-Slav Araştırmaları Merkezi, Araştırmacı, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*Dr., Orta Asya Uzmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display