ABD-İsrail İlişkilerinde “Tektonik Kayma” mı?


ABD-İsrail İlişkilerinde “Tektonik Kayma” mı?

Yazan  05 Nisan 2010
İsrail ABD için stratejik bir kart mı, yoksa yük mü? Bu soruyu eskiden sadece Washington’da etkisi olmayan marjinal kişi ve gruplar yüksek sesle sorabilirdi. Şimdi bu durumun biraz değiştiği söylenebilir.

New York Times yazarı Roger Cohen'in dediği gibi, eskiden İsrail'i açıkça ve keskin bir şekilde eleştirenler ya anti-Semitik ya da "kendinden nefret eden Yahudi" damgasını yerdi. Bu da artık çok daha az sık gerçekleşiyor.

ABD-İsrail ilişkilerinde yaşanan soğuma geçici bir sorun mu yoksa bazılarının iddia ettiği gibi bir "tektonik kayma" ve "paradigma değişimi" mi? Son dönemde ABD'de İsrail konusundaki tabunun yıkıldığı söylenebilir. Obama Yönetimi Müslüman dünya ile barışmayı dış politika öncelikleri arasında görüyor. Bunun için de kayıtsız şartsız İsrail'i destekler görünmekten kaçınmak ve barış sürecinde anlamlı bir ilerleme kaydetmek istiyor. Bu konudaki niyetini göreve gelir gelmez konuyla ilgili özel temsilci atayarak gösterdi. Ama geçtiğimiz 15 aylık dönemde Obama bölgeye birçok temsilcisini göndermesine rağmen İsrail'e önemli bir ödün verdirtmekte başarılı olamadı. Tarihin muhtemelen en sağcı İsrail hükümeti, Filistinlilerin bölünmüşlüğü, yaklaşan ABD Kongre seçimleri gibi faktörler barış konusunda çok umutlu olmayı hala zorlaştırıyor. Ancak İran'a karşı Arap ve Müslüman kamuoyunu daha fazla yanına çekmek için barış sürecinde ilerleme kaydetme ihtiyacı, Obama'nın barışın gerekli ve mümkün olduğuna dair inancı, İsrail ile ilgili algıda yaşanan olumsuz değişim ise ABD'nin konuyu kovalamaya devam edebileceğini gösteriyor. Ayrıca Joe Biden ziyareti sırasında ve sonrasında yaşananlar, Obama'nın Beyaz Saray'daki görüşmede Netanyahu'ya karşı koyduğu kesin tavır, Arap ve Müslüman dünyada yaratılan beklentiler de bu listeye eklenebilir. Bunların yanında ABD'deki şahinlerin büyük saygı duyduğu kahramanlardan olan Merkez Kuvvetler Komutanı David Petreaus'un da Arap-İsrail çatışmasının Afganistan'dan Irak'a Amerikan operasyonlarının başarısına ve askerlerinin güvenliğine olumsuz etki ettiğini belirtmesi de çok önemlidir. İran'ın bölgede artan etkisi ve nükleer güç sahibi olma isteği ile Arap-İsrail sorunu arasında varlığı inkar edilemeyecek bir ilişki vardır. İran, başka şeylerin yanında, İsrail'e karşı direnen grupların destekçisi konumu elde ederek "Arap sokağında" önemli bir destek kazanmıştır. İran'ın yükselmesinden endişelenen ve çok büyük bölümü ciddi meşruiyet problemleri olan Arap devletleri bu durumu göz ardı edemez ve artık bir şey almadan İsrail'e ödün veremezler. Obama Yönetimi de barış sürecine işlerlik kazandırmak için İsrail'in ilk adımı atması ya da buna zorlanması gerektiğinin farkında gibidir.

Obama'nın barışın gerekliliği konusunda temel analizi yaptığı ve barışı istediğini biliyoruz ama barış sürecini hiçbir yere varmayan bir süreç olmaktan çıkarıp gerçek bir barışa doğru tarafları itme konusunda cesareti ve becerisinin ne kadar hala olduğu bilinmiyor. Ama Obama'nın içeride sağlık reformu konusunda sağladığı başarının da verdiği kendine güvenle bu konuya asılmaya başlaması mümkün görünüyor. Obama İsrail Hükümeti'nin Joe Biden ziyareti sırasındaki tavrı ya da hatasını barış sürecini tekrar canlandırmak ve İsrail'e ders vermek için bir fırsat olarak görüyor gibidir. İsrail ve destekçiler ise son yerleşim bölgeleri kriz ile ilgili olarak aşağıdaki şekilde karşılık veriyor: "Bu bölgeler nihai anlaşmada zaten bize kalacak, o yüzden şimdi buralarda yeni yerleşim bölgeleri kurmamız çok garip değil. 1967'den beri bütün İsrail hükümetleri Doğu Kudüs'te yerleşimlere izin verdi. Bize baskı yaparak Filistinlilerin taleplerini ve beklentilerinin artmasına neden oluyorsun."

ABD'deki Yahudi asıllı Amerikalılar yaklaşık %80 oranında Demokratlar'a oy veriyorlar. Bu seçmen grubu Florida gibi bazı kritik eyaletlerde önemli bir azınlık olmanın yanında partilerin ve politikacıların kampanyalarına yaptıkları yüklü mali yardımlar nedeniyle de önemliler. Eskiden Washington'daki temsilciliğini dünya görüşü büyük ölçüde Likud'a yakın AIPAC'in yaptığı İsrail lobisine son dönemde J Street adında daha yumuşak politikaları savunan yeni bir rakip geldi. Bu yeni grup personel, mali kaynak ve etkinlik olarak henüz AIPAC'le yarışabilecek durumda değil ama Obama Yönetimi'yle beraber İsrail konusunda bazı değişimler yaşanacağı düşüncesi yaygınlaşırsa rüzgarı arkasına alarak sesini ve etkisini arttırabilir. Likud-Cumhuriyetçi Parti-AIPAC eksenine karşı Kadima-Demokrat Parti-J Street ittifakından bahsetmek giderek daha fazla mümkün hale geliyor. Bu durumda Demokratların Yahudi Amerikalılardan aldığı % 80 oyda bir azalma yaşanması ihtimali bulunuyor. Obama'nın bu riski göze alabileceğini söylemek için hala erken olabilir ama artık bu imkansız gibi görünmüyor.

İsrail Başbakanı Netanyahu Obama'yı oyalamayı, "uyutmayı," ilgisini barış sürecinden İran'a yöneltmeyi ve onu Lobi vasıtasıyla korkutmayı umuyordu. Hala da, vereceği bir iki küçük ödünle oluşan bu negatif enerjiyi dağıtıp yine bildiğini okumaya devam etmeyi umuyor olabilir. Netanyahu'nun iyi bir taktisyen olduğu ama strateji geliştirmede daha az başarılı olduğu yönünde bir algı var. ABD'yi oyalamayı iyi biliyor olabilir ama barış konusunda bir vizyonu olduğunu düşünmek zor. Bu noktada Obama'nın karşısında önemli bir soru var: İsrail'in bir anlamda içişlerine karışarak Netanyahu'yu mevcut hükümet yerine Kadima ile barışa daha açık bir koalisyona zorlamalı mı?

Tom Friedman'ın deyimiyle İsrail devleti için barış süreci artık gereklilik olmaktan çıkıp "hobi haline geldi." Çünkü bugün İsrail, İran tehdidi bir yana bırakılırsa, muhtemelen hiç olmadığı kadar güvendedir. Güvenlik duvarı (2006'dan beri hiçbir başarılı intihar saldırısı olmadı), Filistinlilerin bölünmüşlüğü, Arap devletlerinin malum durumu artı İran karşısında duydukları tedirginlik, tüm diplomatik bedeline rağmen Hizbullah ve Hamas'a karşı yıkıcı operasyonlarla güçlendirilen caydırıcılık, füze savunma sistemi, bölgede istediği zaman sınır ötesi operasyon düzenleme yeteneği dahil askeri olarak rakipsiz konumunun devamı, istihbarat yetenekleri ile düşmanlarının içine sızması veya onları ortadan kaldırması, dünya ile entegre olmuş ileri teknoloji üretimine dayalı ekonomisi gibi faktör ve gelişmeler İsrail'e artık barışa "çok da ihtiyacı olmadığını" düşündürtüyor. Ülkede, iki devletli çözümü savunan ve bunu gerçekten kovalayan partiler ve gruplar zayıfladı. Ancak işte tam da iki devletli çözüm ihtimalinin zayıflaması hem İsrail hem de bölge için korkutucu ihtimalleri beraberinde getirebilir. İşgal altındaki topraklardaki Filistinliler ile İsrail vatandaşı olan Arapların sayısı giderek İsrail'in Yahudi vatandaşlarının sayısına yaklaşıyor. İsrail giderek bir anti-demokratik apartheid ülkesi olma ile Yahudi İsraillilerin hiç istemediği demokratik bir tek devletli çözüm seçenekleri arasında sıkışabilir. İsrail'de ve ABD'de bu riski görenler fırsat penceresi tamamen kapanmadan iki devletli çözüme ivme kazandırmak gerektiğini görüyorlar. Önümüzdeki dönemde Obama'nın Netanyahu'nun direncini kırmak için BM'deki oylamalarda vetosuyla İsrail'i korumaktan çekimser kalarak vazgeçmek ve ekonomik-askeri yardımlarını azaltmak veya şartlara bağlamak gibi adımları atmaya cesaret edebilecek mi?

ABD'deki her politikacı gibi Obama'nın da bildiği gibi Baba Bush 1991'de İsrail'e ABD yardımını şartlara bağlamaya kalkınca, Soğuk Savaşı kazanan, Almanyaları birleştiren ve Saddam'ı büyük bir koalisyon oluşturarak ve maliyetleri de müttefiklere ödettirerek yenen bir Başkan olmasına rağmen tekrar seçilememişti. Buna rağmen yukarıdaki adımları atabilirse Obama'nın tarihteki yeri garanti olacaktır.

Şanlı Bahadır Koç

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Amerika Araştırmaları Uzmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display