< < ABD’nin Irak Politikası ve IŞİD


ABD’nin Irak Politikası ve IŞİD

Yazan  07 Temmuz 2014

Türkiye’nin gündemine Musul Başkonsolosluğunun basılması ile oturan Irak Şam İslâm Devleti (IŞİD) adlı terör örgütü, ABD’nin son dönem Irak ve Suriye politikasında önemli bir yere sahiptir. IŞİD adı Irak İslam Devleti olarak anıldığı günlerden itibaren Irak’taki Amerikan işgal kuvvetleri tarafından, örgütü el Kaide bağlantısı sebebiyle ilgi odağına oturtmuştur. Irak İslam Devleti’nin Suriye’deki iç savaş nedeniyle kendisine alan bulması ve Irak Şam İslam Devleti haline dönüşmesi ise tehlikeyi bir başka boyuta taşımıştır. Gelinen durumda ise IŞİD Hilafet ilân ederek adını İslam Devleti olarak değiştirmiştir. Bu değişiklikle örgüt kendisine hedef alanı olarak tüm Müslüman coğrafyasını seçtiğini göstermektedir. ABD, örgütün faaliyetleri dolayısıyla Irak’taki güvenlik ortamını kaygıyla izlemeye başlamıştır. Bu süre içinde Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin Şii temelli politikalar izlemesi ve kurduğu hükümette ağırlığı Şiilere vermiş olması, ABD-Irak ilişkilerinin uzunca bir süre gergin seyretmesine sebep olmuştur. Bu gerginliğin temelinde ABD’nin bölgedeki etkinliğinin İran tarafından ele geçirilme çekincesi yatmaktadır. İran’ın bölgedeki siyasi etkinliğine dair endişeler Maliki’nin Irak’ta hükümeti kurması ile daha da artmıştır. Bu noktada ABD, Maliki hükümeti ile asgari ilişki kurarak İran’ın siyasi nüfuzuna katkıda bulunmamaya çalışmıştır. Ancak Suriye İç Savaşı dolayısıyla yaşanan gelişmeler ve nispi ABD-İran yumuşaması Irak hükümetinin de IŞİD karşısında desteklenmesinin yolunu açmıştır.  

ABD-Irak İlişkileri ve IŞİD’in Temelleri

Irak Başbakanı Nuri El Maliki bir dizi temaslarda bulunmak üzere 31.10.2013’te Vaşington'a gitmiştir. Maliki, ilk olarak ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile görüşmüştür. Görüşmede Biden Irak'ın güvenliği ve toprak bütünlüğü ile yakından ilgiliyiz mesajı verirken; el Maliki de el Kaide dolayısıyla Irak'ın güvenliğinin tehlikede olduğunu gerekli desteğin verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu görüşme gerçekleşirken ABD Irak'a 2014 sonu itibarıyla F-16 savaş uçaklarından satacağını açıklamıştır. Irak hükümeti ile ABD arasında bir yakınlaşma girişimi olarak adlandırılabilecek bu ziyaret başlamadan önce aralarında John Mc Cain gibi şahin senatörlerin olduğu bir grup senatör Obama'ya bir mektup yazarak el Maliki'nin Irak'ın bölünmesinde asıl rolü oynadığı ve gruplaşmayı artıran politikalar izlediği yönünde görüş bildirmiştir. Ancak bu ifadeler Amerikan yönetiminde büyük yankı uyandırmamış olacak ki, Irak'ın askeri teçhizat konusunda desteklenilmesi kararı alınmıştır. Bu karar ile Amerikan güvenlik bürokrasisi tarafından tehlike çanlarının çaldığının fark edildiği açıktır. Ekim 2013’te Suriye’deki iç savaş dolayısıyla kendisine geniş bir hareket alanı bulan IŞİD’in engellenme görevi de Maliki hükümetine verilmiştir. Ancak ABD’nin IŞİD’in faaliyetleri ile ilgili olarak Maliki hükümetine görev verilirken; terör organizasyonlarının mali desteği de tartışmaya açılmıştır.

ABD Hazine Bakanlığı yetkilileri 23.12.2013’te Basra Körfezi'ne kıyısı bulunan ve petrol zengini olan yakın müttefiklerinin aynı zamanda el Kaide ile bağlantısı olduğu düşünülen grup ve örgütlere de yardımda bulunduğunu ifade etmiştir. Amerikan Hazine Bakanlığının ekonomik istihbarattan sorumlu müsteşar yardımcılığını yapmış olan David Cohen özellikle Katar'lı Abdulrahman el Nuaymi ve Yemen'li Abdulvahap el Humaykani isimli şahısların el Kaide ile bağlantılı grupların Afrika Boynuzu, Suriye, Irak gibi bölge ve ülkelerde faaliyet göstermesi için maddi yardımlarda bulunduğunu belirtmiştir.[1] Dolayısıyla ABD’nin güvenilir müttefikleri zaman zaman kontrol edemedikleri vatandaşları vasıtasıyla ABD’nin mücadele ettiği terör örgütlerine destek vermektedir. Bu yardımlardan doğrudan veya dolaylı şekilde IŞİD’in faydalandığını söylemek de mümkündür. Bütün bu gelişmeler yaşanırken Maliki’nin Vaşington ziyaretinden yaklaşık bir ay sonra ABD resmen Irak hükümetine askeri yardıma başlamıştır.

ABD’nin Yeni Irak Müdahalesi

Bir süre boyunca gergin seyreden ABD-Irak ilişkileri Nuri el Maliki'nin Vaşington ziyaretinin ardında yumuşama ve hatta iyileşme dönemine girmiştir. Kasım 2013'te gerçekleşen Obama- El Maliki görüşmesinde, Irak güvenlik güçlerinin yeterli askeri yardımı alamadığı ve el Kaide bağlantılarına karşı etkin halde olamadığı hem el Maliki hem de Irak güvenlik yetkilileri tarafından dile getirilmiştir.[2] Maliki de Nisan 2013’de yazdığı bir makalede ABD’yi dış politika açısından bir ortak olarak gördüklerini ifade etmiştir.[3] Maliki'nin Vaşington ziyareti sırasında Irak'a yardım yapılmasına “Bağdat’ın ABD ile ilişkilerinin yeterince iyi olmadığı” görüşü ile karşı çıkan Cumhuriyetçilerin açıklamalarına rağmen, Obama yönetimi Irak ordusuna silah yardımına karar vermiştir. Özellikle Irak ve Suriye İslam Devleti olarak adlandırılan Irak'ın batısı ve Suriye'nin doğusundaki bölgelerde operasyonlar artırılmıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü IŞİD’i kastederek el Kaide'nin Irak ve ABD için ortak düşman olduğu görüşünü dile getirmiş ve el Kaide'nin kendisine bir yaşam alanı sağlamaya çalıştığını ifade etmiştir.*ABD'nin öncelikli hedefinin Orta Doğu'da el Kaide olduğu dikkate alınacak olursa Maliki'nin bu manevrası ile ABD-Irak ilişkileri kısa süreli bir iyileşme dönemine girmiştir. Bu ABD açısından da Irak’a müdahil olmanın kapılarının açılması demektir.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Filistin-İsrail görüşmeleri için gerçekleştirdiği temaslar sırasında Irak'ın özellikle Suriye sınırı civarındaki Kuzey bölgesinde el Kaide ile ilişkili olduğu iddia edilen gruplara karşı yürütülen harekât hakkında da açıklamalarda bulunmuştur. Kerry yaptığı açıklamada; IŞİD’e karşı Irak ordusunun yürüttüğü harekâtta silah ve mühimmat yardımının yapılacağını belirtmiştir. Ancak Amerikan askerinin Irak topraklarında yeniden bir operasyona katılmayacağını da sözlerine eklemiştir. Kerry yaptığı açıklamada Irak ordusunun IŞİD'e karşı yaptığı harekâtın kendi savaşı olduğunu ancak bu savaşta Irak ordusuna her türlü desteği vereceklerini söylemiştir. Ocak 2014’te yapılan bu açıklama da Irak için bir operasyon yapması beklenen ABD’nin tutumu açısından önceden verilmiş bir örnektir. ABD Dışişleri Bakanı Kerry bu açıklamaları yaparken; güvenlik gerekçesiyle adının açıklanmasını istemeyen bir Felluceli gazeteci The Washington Post'a verdiği mülakatta 2004 öncesinde Felluce'de sadece bir mezarlık bulunduğunu, 2004 sonrası bu sayının dörde çıktığını şimdi ise sayının ikiye katlanarak sekize çıkmasından tüm Felluceliler gibi kendisinin de korktuğunu belirtmiştir. ABD'nin el Maliki ile ilişkilerini yakınlaştırmasının ardından gerçekleşen operasyonlarla IŞİD Suriye-Irak sınırında kontrol ettiği bölgelerini kaybetmeye başlamıştır.

ABD'nin Korkulu Rüyası IŞİD

ABD’nin Irak’ı IŞİD’e karşı desteklemesinin temelinde Suriye’deki sorunun bölgenin tamamına yayılması endişesi yatmaktadır. Amerikalılar IŞİD'i en Nusra'dan daha tehlikeli olarak nitelendirirken; örgütün militan sayısının da 5 bin ile 10 bin arasında olduğunu iddia etmektedir. Bu örgütün en önemli taktik ve operatif üstünlüğü ise, cihat adı altında dünyanın başka bölgelerinden çarpışma deneyimine sahip şahısların örgüt bünyesine katılmasıdır. Böylece IŞİD taktik ve operatif üstünlük sağlamaktadır.[4] IŞİD’in taktik ve operatif başarısının bir başka sebebi de ABD’nin Irak’ı işgalinde yatmaktadır. Saddam rejiminin yıkılmasının ardından uzun bir süre yerleri tespit edilemeyen Baas yanlılarının IŞİD içerisinde yer almaları militanların askeri ve sivil hedeflere yönelik eylemlerini kolaylaştırmıştır. Bu üstünlük durumu da IŞİD’in Irak’ta rahat ilerlemesinin önemli etkenlerinden birisidir.

Irak’ta Haziran 2014 itibarıyla IŞİD’in Musul'un hâkimiyetini ele geçirmesinin ardından ABD’de geciktirilen Irak’a silah yardımı tekrar gündeme gelmiştir. Irak'ta görev yapmış bir askeri yetkili, "böyle gruplar bir kere hareketlendiğinde ve güvenlik güçleri karşılarında yalpaladığında, onları durdurmak çok güçleşir" demiştir.[5] Bu açıklamalara istinaden aynı yetkili, IŞİD'in Irak ve Suriye sahasında geçirgenlik arz eden bir terör ortamı yaratmayı hedeflediğini nihai amacının ise Bağdat'ı ele geçirmek olduğunu belirtmiştir. İstihbarattan sorumlu Savunma Müsteşarı Michael Vickers da yaptığı açıklamada, el Kaide kalıntısı ya da bağlantılı grupların yok edilememesinin tek bir grup halinde güçlenmesine sebep olduğunu belirtmiştir. Vickers, pek çok grubun Suriye İç Savaşı sürecinde kendisini geliştirdiğini ve bu grupların liderlerinin kendilerini bölgenin genelinde kabul ettirme yarışına girdiğini söylemiştir. Irak'ın 12 Apaçi helikopteri alımı için yaptığı 6 milyar dolarlık anlaşmanın Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Demokrat Senatör Robert Menendez tarafından askıya alınmasının yanında, ABD-Irak arısında 1 milyar dolarlık hafif saldırı uçakları keşif gözetleme balonları ve zırhlı Humveeleri (bir çeşit ZPT) içeren anlaşmanın da askıda beklediği belirtilmektedir. Irak ordusunun gerekli teçhizat ve eğitimle donatılmadığı takdirde IŞİD'in mevzi kazanmaya devam edeceği ABD güvenlik bürokrasisinde genel bir görüş haline dönüşmeye başlamıştır.[6] ABD’de bu tartışmalar devam ederken Maliki Musul’un elden çıkmasından dolayı IŞİD’e yönelik bir hava saldırısı talep etmiştir. Ancak talebe ABD Milli Güvenlik Konseyi Sözcüsü Bernadette Meehan "diplomatik tartışmaların derinine inmeyeceğiz, bizim asıl tartışma konumuz ve Irak hükümeti ile birlikte yürütmeye çalıştığımız politika terör örgütüne karşı Irak'ın durumunun korunmasıdır" şeklinde belirsiz bir yanıt vermiştir.[7] ABD Irak’ın bu talebini cevapsız bırakırken, Irak ordusunun IŞİD’e karşı yürüttüğü operasyonların da tesirsiz olduğu görüşü dile getirilmektedir. Bu tartışmalar devam ederken ABD’ye destek niteliğinde bir açıklama da İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından yapılmıştır. Ruhani, IŞİD faaliyetleri dolayısıyla Irak'ta bir terör ve şiddete izin vermeyeceklerini belirtmiştir. İran, Maliki hükümetini de destekleyeceklerini söylemiştir. Böylece ABD ile İran güvenlik kaygıları dolayısıyla Irak meselesinde aynı istikamette hareket etmeye başlamıştır. ABD muhtemel operasyon ile ilgili sinyali de 13.06.2014’te vermiştir. ABD Başkanı Obama, Avustralya Başbakanı Tony Abbot ile yaptığı görüşmede operasyonun uluslararası toplumu tehdit ettiği zaman yapılacağını belirtmiştir.[8] Askeri operasyon tartışmaları Amerikan iç siyasetinde de yer bulmuştur. Bu noktada Cumhuriyetçiler bir askeri operasyon talep ederken, Demokratlar ise askeri operasyonun sonuç vermeyeceği görüşünü savunmaktadır. Demokrat Parti Temsilciler Meclisi üyesi Tulsi Gabbard da bir din savaşına müdahale etmenin Amerikan çıkarları ile uyuşmadığını belirtmiştir.[9] Ancak Maliki’nin Vaşington ziyareti sırasında talep ettiği silahların teslimatına karşı çıkan Cumhuriyetçilerin, IŞİD saldırıları gündeme geldiğinde ise hava harekâtı talep etmesi, Amerikan iç siyasetinde Demokratları sıkıştırma manevrası olarak açıklanabilir. Bu tartışmalar yaşanırken ABD’nin Irak’ta diplomatik birimleri IŞİD tehdidine maruz kalmıştır.

IŞİD'in Irak'ın kuzeyinden başkent Bağdat'a doğru ilerlemesinin üzerine ABD, 15.06.2014’te Irak'taki Büyükelçiliğini muhtemel tahliye planını uygulamaya başlamıştır. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, beş bin civarındaki personelin bir tehlike anında Basra Konsolosluğuna, Erbil'e ve Ürdün'e gönderileceğini söylemiştir.[10] Irak’taki Amerikan temsilciliklerini koruma amacıyla 300 civarında askerin görevlendirilmesi de başlamıştır.[11] Hava saldırısı için yapılan tartışmalara da Irak savaşında görev yapan askerlerin açıklamaları damgasını vurmuştur. Emekli Korgeneral Mark Hertling Irak’ta Teröre Karşı Savaşta 160 bin civarında askerleri mevcutken başarılı bir faaliyet yapılamadığını, kısa süreli bir hava harekâtının IŞİD’in halk arasına karıştığı halde kesinlikle sonuç vermeyeceği görüşünü belirtmiştir.[12] Hava saldırıları tartışmaları devam ederken ABD, Irak hükümeti ile anlaşarak ülkeye göndereceği askerlere dokunulmazlık sağlamış ve ilk grubu Bağdat’a göndermiştir.[13]ABD şu ana kadar askeri seçenek olarak sadece diplomatik temsilciliklerini koruma amacıyla Irak’a asker gönderirken, sorunun çözümü için de siyaseti adres göstermektedir.

ABD’nin Siyasi Çözüm Yaklaşımı

ABD Irak’ta en azından söylem açısından toprak bütünlüğünü şimdilik savunmaktadır. ABD’nin bu görüşü IŞİD eylemlerinin had safhaya ulaşarak Bağdat’ı tehdit etmesi ile gerçekleşen Irak temaslarında da tekrar edilmiştir. Kerry'nin Bağdat ziyareti de bu noktada yani Orta Doğu güvenliği ve Amerikan çıkarları açısından önem arz etmektedir. Ziyaret sırasında Maliki hükümetine daha geniş katılımlı bir hükümet kurma telkini ABD'nin bölünmüş bir Irak'tan ziyade tek bir Irak'ı tercih ettiğinin göstergesi durumundadır. Kerry'nin Bağdat ziyareti sırasında "Başkan Obama benden Bağdat'ı ziyaret etmemi ve Irak'a desteğimizi göstermemi istedi, IŞİD'in terör faaliyetleri Irak'ın geleceğini tehlikeye atmaktadır"[14] anlamındaki sözleri de ABD'nin bu politikasının bir göstergesi olarak yorumlanmaktadır. Bu yöndeki açıklamalara rağmen ABD’nin Orta Doğu’daki en önemli müttefiki İsrail bir Irak’ta yaşanan Sünni-Şii çatışması ortamında “Kürdistan Devleti” kurulmasını haklı görüyoruz şeklindeki açıklaması zihinleri bulandırmaktadır. Çünkü genellikle bölgede benzer politikalar izleyen iki yakın müttefik ABD ve İsrail’in farklı yönlerde açıklamalar yapması alışılagelen bir durum değildir. Buna istinaden ABD’nin Irak’ın toprak bütünlüğünü ne kadar savunduğu da tartışmaya açıktır. John Kerry’nin Bağdat ziyaretinin ardından gerçekleşen Erbil ziyaretinde de Irak’ın toprak bütünlüğüne dair mesajlar verilmiştir. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Bağdat görüşmesinin ardından gittiği Erbil'de Barzani ile görüşmesinde Bağdat hükümeti ile birlikte IŞİD konusunda karar alınması gerektiğini belirtmiştir. Bu ifade ile ABD'nin Irak'ın toprak bütünlüğü konusundaki görüşü de teyit edilmiştir. Barzani Maliki hükümeti ile işbirliğinin zor olduğunu ifade ederken, Kerry Maliki'ye de Irak'ta daha geniş tabanlı bir hükümet kurulması gerektiğini söylemiştir. Bu ifadeye istinaden Maliki 1 Temmuz'a kadar daha geniş tabanlı bir hükümetin kurulmaya çalışılacağını ifade etmiştir.[15] Ancak, Irak’ta bu konuda herhangi bir gelişme henüz gerçekleşmemiştir. ABD bu durumun genel çerçevede kendi ekonomik çıkarlarını da etkileyeceği tespitini yaptığı için Irak'ın toprak bütünlüğü çerçevesinde geniş katılımlı bir hükümet kurularak ve iç siyasi dinamiklerle IŞİD meselesinin çözülmesinden yana adım atmaya çalışmaktadır.

ABD Irak’taki IŞİD faaliyetlerinin engellenmesi için İran’ın yaptığı müdahalelere karşı çıkmamaktadır. Üstelik Amerikalı yetkililer, İran'ın Irak'ta IŞİD güçlerine karşı operasyon düzenleyen Maliki hükümetine yardım etme amacıyla silahsız insansız hava araçları gönderdiğini açıklamıştır. İran'ın ayrıca radyo sinyallerini yakalamak için bir özel harekât timini de Bağdat'a gönderdiği açıklanmıştır. İran, Maliki hükümetine lojistik destek de sağlamaya başlamıştır.[16] Ancak bu durum uzun vadede Maliki, hükümeti kuramasa bile İran etkisinin Irak üzerinde sağlamlaşmasına yol açabilecektir. Dolayısıyla ABD’nin izlediği krize doğrudan müdahil olmama ve İran’ın örtülü operasyonlarına karşı çıkmama politikası, Vaşington’un aleyhine dönebilir. Maliki’nin hükümet kurma çalışmalarında başarısız olması durumunda bile İran’ın Irak’taki Şiileri destekleyerek ülke üzerindeki etkisinden vazgeçmeyeceği açıktır. Böyle bir durum Irak’ta var olan ve terör olaylarıyla daha da artan istikrarsızlığı içinden çıkılmaz bir hale getirerek ülkenin resmi olarak da bölünme sürecinin yolunu açabilecektir.

Sonuç

ABD, SSCB’nin Afganistan işgalini vekâleten savaş yöntemi ile engellemeye çalışırken destek verdiği örgütler şu anda ABD’nin bölgedeki en önemli sorununu oluşturmaktadır. 11 Eylül olayları ile Dünya gündemine oturan el Kaide ise bölgede ABD tarafından kendisine bağlı olduğu iddia edilen çeşitli terör örgütleri vasıtasıyla faaliyet göstermektedir. Bu görüş ABD güvenlik bürokrasisinde Mağrip’teki el Kaide (Al Qaeda in Islamic Maghrep-AQIM), Arap Yarımadasındaki el Kaide (Al Qaeda in Arbaian Penunsula-AQAP) gibi genel isimlerin doğru tahlili yansıtmadığı da IŞİD olayı ile ortaya çıkmıştır. Çünkü yazıda da belirtildiği gibi ABD güvenlik bürokrasisi olayların başında IŞİD’i el Kaide ile bağlantılı bir örgüt olarak tanımlarken, IŞİD daha sonra tek başına hareket ettiğini ve el Kaide ile ilgili olmadığını beyan etmiştir. ABD’de de IŞİD’in el Kaide'yi bertaraf ettiği ve ilân ettiği hilafet ile artık bölgenin en önemli terör örgütü olduğu görüşleri dile getirilmektedir. Dolayısıyla ABD el Kaide ile ilgili olarak yaptığı genellemeler nedeniyle istihbarat analizlerinde değerlendirme hatasına düşmüştür. Bu hata dışında IŞİD’in Irak’ta faaliyet göstermesi ve ABD’nin Şii Hükümet varlığı gibi gerekçelerle Irak’a IŞİD ile mücadele edeceği askeri yardımı yapmaması örgütün erken dönemde engellenmesini önlemiştir.

ABD, bir açıdan kendi eliyle hazırladığı terör ortamının ekonomik ve güvenlik çıkarları açısından kurbanı durumuna gelmiştir. Obama yönetiminin Irak’taki IŞİD faaliyetlerine tepkisi de ekonomik sorunlar ve değişen müdahale doktrinleri nedeniyle siyasi olmaktadır. Bunun en önemli göstergesi ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Bağdat ziyaretidir. Kerry Irak’ın toprak bütünlüğü mesajları vermiş diğer taraftan da Barzani ile görüşmüştür. ABD, bu politikalarla Irak konusunda bir kez daha İran’a siyasi ve askeri nüfuz alanı sağlamaktadır. Gelişmeler ile birlikte İran 11 Eylül sonrası kazandığı mevzilere Irak’ı eklemiş ve IŞİD faaliyetleri dolayısıyla da ABD’nin politik tamamlayıcısı olmuştur. Bu yüzden ABD Irak’ın siyasi geleceğinde Sünni destekli politikalardan içine Şiileri de alan geniş tabanlı oluşumları destekleme yoluna gidecektir. Bu politik değişikliğin temelinde ise IŞİD’in bölgedeki faaliyetleri yatmaktadır.


*Söz konusu dönemde, bugün IŞİD olarak anılan örgüt ABD makamları tarafından el Kaide uzantılı olarak değerlendirildiği için ayrıca isim belirtilmemekte ve genel olarak el Kaide olarak değerlendirilmektedir. Yazının ilerleyen kısımlarında IŞİD ile el Kaide ihtilafı vesilesiyle örgütün adı daha sık kullanılacaktır.

[7]Iraq Asked U.S. for Airstrakes on Militants, The New York Times, 12.06.2014,  http://www.nytimes.com/2014/06/12/world/middleeast/iraq-asked-us-for-airstrikes-on-militants-officials-say.html?hp&_r=0(12.06.2014)

[8]Obama Looking at All Options in Confronting Iraq Insurgency, Voice of America, 13.06.2014 http://www.voanews.com/content/obama-looking-at-all-options-in-confronting-iraq-insurgency/1935523.html(13.06.2014)

[9]GOP Lawmakers Call for Airstrikes on Iraq to Counter ISIS Threat, Time, 15.06.2014. http://time.com/2878090/isis-iraq-reactions/(16.06.2014).

[11]Obama Tells Congress U.S. Deploying up to 275 Troops to Iraq, Voice of America, 17.06.2014. http://www.voanews.com/content/obama-tells-congress-us-deploying-up-to-275-troops-to-iraq-/1938343.html(17.06.2014).

[12]Iraq Crisis: ISIS Advances on Baquba as U.S. Moves Firepower to Region, CNN, 17.06.2014 http://edition.cnn.com/2014/06/17/world/meast/iraq-crisis/index.html?hpt=hp_t2(17.06.2014)

[13]Iraq Grants U.S. Special Forces ‘acceptable assurance’ on Immunity, 24.06.2014 http://rt.com/news/168060-obama-immunity-forces-iraq/(24.06.2014)

[15]Kerry Urges Iraqi Kurds to Band with Baghdad, Voice of America, 25.06.2014 http://www.voanews.com/content/kerry-meets-kurdish-leaders-in-push-for-iraqi-political-reforms/1943531.html(25.06.2014)

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display