Çin işi Japon işi

Yazan  13 Mayıs 2013

 

Çin işi Japon işi

Basın, Japonya Başbakanı’nın 2-3 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleştirdiği Ankara ziyaretine gereken ilgiyi göstermedi. Oysa ki bir çırpıda 22 milyar dolarlık bir anlaşma imza edildi. Ayrıca ekonomik özelliği bir yana stratejik özellik taşıyan bir anlaşmadır. Şinzo Abe, Japonya’da 16 Aralık 2012’de yapılan parlamento seçimlerinin ardından iktidara gelmiştir. Abe, Amerikan desteği ile iktidara gelmiş ve ABD’nin isteği üzere Çin’e karşı sert tutum sergilemektedir. Bir önceki hükümet Çin ile aralarındaki sorunların barışçıl yollardan çözümü taraftarıydı ve iki ülke arasındaki ticaretin gelişmesi için çalışıyordu ve çok da mesafe alınmıştı.


ABD, Çin-Japonya yakınlaşmasını kendisi ve Batı’nın çıkarına aykırı gördü ve etkileyebileceği Şinzo Abe’yi destekleyerek iktidara gelmesini sağladı. Japonya artık ABD için Çin’i küresel ve bölgesel bazda sınırlama, engelleme ve rakip olma rolünü oynayacaktır. Bu stratejinin örneklerinden birini geçen hafta Ankara’da gördük. ABD, 30 yıldan beri Türkiye’de nükleer enerji santrallerinin inşasını engelledi. Hiçbir Batılı firma, Türkiye’de nükleer santral yapmadı ve yapmak istemedi. Türkiye Batı’nın müttefiki olduğu için bunu da açıkça yapmadılar ve hep bir bahanenin arkasına sığınarak engellendi. AKP iktidarı akıllıca bir politika seçti. ABD’nin yeni bir oyununu engellemek için ihale açmadı, devletten devlete iş verme yöntemiyle Mersin-Akkuyu nükleer enerji santrali ihalesini Ruslara verdi ve ABD bir oyun oynayamadı. Sinop santrali için de Çin ile anlaşmaya varılmıştı. İş sadece imzaya kalmıştı.  Çin Başbakanı’nın Türkiye ziyareti ve Erdoğan’ın Çin ziyaretleri anlaşmayı sağlamıştı, ama ABD, Türkiye’de iki nükleer santralin birisinin Rusya diğerinin de Çin tarafından yapılmasına kalbinin dayanamayacağını gördü. Krizden önce Japonları devreye sokarak Batılı bir ortak (Fransız Areva) eşliğinde Tayyip Erdoğan’ı ikna ederek bitmiş pazarlıktan vazgeçilerek santrali Japon-Fransız ortaklığına ihale etmişlerdir. Çinliler, Türkiye’ye nükleer santral teknolojisini vermeyi vaat etmişlerdi. Başbakan üçüncü nükleer santralini Türkiye’nin kendisinin yapacağını belirterek, Japonya’nın da teknoloji transfer edeceğini ima etti ama ABD’nin sözünden çıkamayacak olan bir Japonya ile Fransızların Türkiye’ye olan tutumunu da dikkate alırsak, bu teknoloji transferinin üzerine bir bardak soğuk su içebiliriz.


Rusya Federasyonu, Karadeniz’den komşusu olan ve Kafkaslar ile Orta Asya’da çıkar çatışması yaşadığı Türkiye’ye önemli sayılan nükleer enerji elde etme teknolojisini vermek istemeyecektir. Rusya da Çin’in Türkiye’de stratejik mahiyetli bir teknoloji yatırımının olmasından rahatsızlık duymaktadır, ama Japonların ihaleyi alması ve üstelik ABD’nin kontrolünde alması da Ruslar için iki kez rahatsız edicidir. Japonlar, Birleşik Arap Emirlikleri’yle de bir nükleer enerji santrali yapma konusunda anlaşmıştır. Amerikalılar Abe iktidarını destekleyerek ülkede popülaritesini yükseltmek istemektedir. Çin’i kontrol etmek ve köşeye sıkıştırmak için Japonya ideal bir ortaktır. Hem tarihi Çin-Japon savaşları ve hem de günümüzdeki ekonomik rekabet, ABD’nin işini kolaylaştırmaktadır. Japonya uzun vadede ciddi sorunlar yaşaması olası bir ülkedir, zira büyük enerji tüketimi ve dışa bağımlılığı var. Enerjisinin büyük bir bölümünü ithal etmek zorundadır. Küçük ve dağlık olması nedeniyle de tarım alanı yetersizdir. Kendisini besleyememektedir ve enerji gibi, ciddi gıda bağımlısı bir ülkedir. Tarihi olarak büyük düşmanlık yaşadığı Çin ve Kore, en yakın iki komşusudur. Japonya’nın üretip sattığı ürünler (otomobil, beyaz eşya, TV. vb) artık ikinci sınıf teknolojidir. Bu ürünleri günümüzde Türkiye dahil çok sayıda ülke üretmekte ve daha bir çok ülke de üretecektir. Dolaysıyla Japonya’nın bu zenginliğini sürdürmesi kolay olmayacaktır. 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display