Sapla Samanın Birbirine Karıştığı Bir Ayrılık

Yazan  11 Kasım 2020

Lordlar Kamarası, İngiliz Parlamenter sistemindeki ikinci ve denetçi kamara. Avam Kamarasından geçen bir yasanın bu ikinci kamarada onaylanması gerekiyor ki yürürlüğe girsin.

İşte Boris Johnson hükumetinin hazırlayıp avam kamarasından geçirmeyi başardığı “İç Piyasa Yasası”(Internal Market Bill) Lordlar Kamarasına takıldı. Üstelik bu sıradan bir takılma olmayıp, Lordlar kahir bir ekseriyetle, yasanın mimarı başbakanı, “adeta bir üçüncü dünya ülkesi diktatörü gibi”, uluslararası kuralları çiğnemekle ve” Donald Trump’ın üslubunu kullanmakla”itham ettiler. Brexit taraftarı olan Lordlar bile, özellikle Kutsal Cuma Anlaşmasını( Good Friday) tehlikeye sokacak bir yasanın hayata geçmesine izin vermeyeceklerini ilan ettiler.

Lordlar mutlaka çok yaşlı değil. Babadan oğula geçen bir unvan olduğu için aralarında 1980'li yıllarda doğan genç üyeler de var. Zaten akıl yaşta değil, başta. Lordlar kamarasının çoğunluğu, ABD den esecek farklı Biden rüzgârını da şimdiden dikkate almış görünüyor. Özellikle AB'den palamarı çözdükten sonra, ABD ile ilişkilerin iyi gidebilmesi için hem İrlanda kökenli Biden’ı, hem de zaten başından beri “Kuzey İrlanda barışına tehdit oluşturacak hiçbir durum, anlaşma ve uygulamaya destek” vermeyeceklerini açıklayan ABD kongresini karşılarına almamak gerektiğini iyi biliyorlar.  Johnson hükumetinin sözcüsü, iki kamara arasındaki bu takdir farkından ne kadar üzüntü duyduklarını açıkladı. Ama bir düşünce keşmekeşi içinde hazırlanan taslağın hangi ölçüde söylendiği gibi bir “ yasal güvence” ve “iç piyasa saygınlığı”sağlamayı vaat ettiği zaten belli değil. Açıkçası sapla saman birbirine karışmış.

Nedir Bu İç Piyasa Yasası?

Birleşik Krallığın (BK) Brexit sonrasında mal ve hizmet hareketlerini ulusal irade ile nasıl düzenleyeceğini gösterecek olan bir kurallar manzumesi olan  “iç piyasa yasası”, özellikle mal ve hizmet ithalat ve ihracatın da ne şekilde yapılacağını açıklayacak temel bir belge olma iddiasında. Bunun dışında, devlet yardımı ve sübvansiyonlar, kalkınma projelerinin finansmanı, altyapı, kültür, eğitim, sağlık ve spor alanlarında merkezi devletin rolünün yeniden tanımlanması niteliğini taşıyacak temel mevzuat. Aslında bir uyum yasası olarak düşünülmesi ve Brüksel ile bir serbest ticaret anlaşması imzalanmaması halinde, dış ticarette Dünya Ticaret Örgütü (DTO) kurallarının geçerli olacağının ikrarı olması gerekir. Ancak hem bu açıdan kifayetsiz, hem de BK'nın bir parçası olan Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti sınırındaki mal, hizmet ve emek hareketleri açısından olan beklentilere cevap vermekten aciz[1]. Bu yasanın 20 Eylül 2020'de yayınlanıp, Eylül sonuna kadar gerekli gözden geçirilmeler sonucunda eksiklerinin tamamlanması gerekirken, AB ortak ticaret sistemindeki uygulamaların, hangi farklarla ulusal otoriteye aktarılacağı belirsizliği tedirginlik kaynağı. Amaç belli: Artık BK ulusal egemenlik haklarını, daha önce AB'ye devredilmiş olan yetkileri (competences) geri alarak genişletecek. Bu arada İskoç ulusal hükumeti, yasanın AB'den geri aktarmakta olduğu yetkilerin İskoçya ile olan paylaşımının göz ardı edildiği ve bunun püf noktasının mali yardım ve desteklerde kendini gösterdiği iddiasında. Bu ihmal ise fırsat bu fırsat “gücü ele geçirme”(power grab) olarak telakki edilmekte. Halen bir avam kamarası üyesi ve 2019 yılına kadar Çevre, Gıda ve Köy İşleri Bakanı olan Michael Gove’un “bu BK için toprak bütünlüğünün tasrihi anlaşmasıdır”açıklaması da ikna edici olmaktan uzak. Şimdi bir de İskoçya daha önce elde ettiği yetkilerin Londra tarafından göçürülebileceği endişesinde.

Yeni Yerel Yönetim ve Yetki Devri Tartışmaları Riski

Lordlar Kamarasında dile getirilen endişelerden bir tanesinin de İç Pazar Yasa düzenlemesinin hukukun üstünlüğü ilkesini ihlal edeceği endişesi olduğuna dikkat edilmeli. Uluslararası Anlaşmaların ve Kuzey İrlanda Protokol’ unun ihlali de zaten bu kapsamda mütalaa edilmekte.  Konu Kuzey İrlanda için en çok tarım ürünü ticaretinde, ulusal sertifikasyon, satış ve ürün denetimleri açısından endişe yaratmakta. Tabii AB ile 47 yıllık birlikteliklerinde, BK açısından bu konularla ilgili olarak uygulanan ortak politikaların nasıl kendi doğal zeminine oturmamış olması sorgulanması gereken bir başka husus. Bu bir zoraki nikâh değildi ki? Ortak politikaların oluşturulmasında 1973 sonrasında BK da taraftı, söz sahibiydi. Üstelik BK, Ortak Tarım politikasından(CAP) zaman zaman bütçeye yaptığı katkıdan daha fazla kaynak almış ve bu kaynakları, Kuzey İrlanda ve Galler için olduğu kadar, İskoçya’ nın gerice dağlık ve ada bölgeleri için memnuniyetle kullanmıştır. Bu nedenle, şimdi böyle bir karmaşık yasal düzenleme ile AB ile olan geçmiş bağlarını koparmaya çalışmasından öte, birlik içindeki ayrılıkçı eğilimlere yeni yeni ilhamlar vermesi söz konusudur. Nitekim şu sıralar pek konuşulmasa da önümüzdeki yıllarda, hızlandırılmış bir girişimle İskoçya pek ala yeniden BK'dan yeni bir bağımsızlık referandumuna gidebilir. Tabii bu biraz da ilerleyen süreçte İskoçya’nın, AB'den, birliğe yeni üye olarak katılma sözü alıp almamasına bağlıdır. Bu konuda AB'nin Catalanya’yı da gözeterek temkinli adım atacağı muhakkak olmakla birlikte, gelecek yıllarda İskoçya ve BK ilişkilerinde yeni yetki devri ve bağımsızlık tartışmalarına gebe olacağına kesin gözle bakmak gerekir. 

Ayıklasınlar Bakalım Şimdi Pirincin Taşını

İskoçya yükseltilerine kar yağdığında daha da çok üşüyecek olan Johnson hükumetinin, şimdi alçaklarda baş gösteren önemli sıkıntıları yasa taslağında mündemiç. Taslağın amacı başlangıçta, BK içinde (özellikle Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti sınırında) yeni ticari engeller ve sınır denetimleri yaratılmasını engellemek olarak ifade edilmişti. Ancak BK'nın tek kara sınırı açık ve denetimsiz kaldığında, AB menşeili ve AB üyesi olmayıp da birlik ile gümrük birliği anlaşması olan ülkelerden gelecek tüm ürünlerin bu sınırdan BK pazarına girmesinin engellenmesi için ne yapılması gerektiği konusunda Johnson hükumetinin ciddi bir sıkıntısı var. Bu da Brüksel ile bir serbest ticaret anlaşması artık acilen imzalanamadığı takdirde, işte en büyük karmaşa ve sorun. Çünkü menşei denetimi demek, gümrük denetimi demek. Menşei şahadetnameleri, çeki listeleri, AB ürün standartları ile BK standartları arasındaki fark dolayısı ile ortaya çıkacak aksamalar, yükselen ithal malı fiyatları ve en önemlisi, kara sınırındaki depolama, stoklama gibi ayrıntıları da denetleyecek olan bürokrasi ile gelecek uzlaşmazlıklar olacak. İşin sonunu düşünmeyen Johnson, tam bu konuyu  “karşılıklı tanıma”(mutual recognition) ve “ayırım gözetmeme”(non-discrimination) ilkeleri ile çözerim sanmışken, karşısına şimdi bu ilkelerin yorumu dikiliyor. Öyle ki, yasanın lafzi ifadesine göre “karşılıklı tanıma” ilkesi bazı istisnalar dışında, BK'nın diğer farklı bölgelerinden gelecek mal ve hizmetler için geçerleri değil. Yani, BK'nın bir bölgesinde üretilip (ithal edilip), satılan mal ve hizmetlerin zaten yasal olarak her bölgesinde satılması söz konusu. Tabii bu Kuzey İrlanda’yı da kapsamakta. Ama kara sınırı denetimleri uygulamaya girerse, bunun İrlanda Cumhuriyeti açısından kabulü söz konusu olmayacaktır. Öte yandan 31 Aralık 2020 itibarı ile yetki (geri) devri söz konusu olacağı için, “ayırım gözetmeme” kuralı, AB menşeili mal ve hizmetlere engel koymayı, yine Kuzey İrlanda bölgesinin, diğer BK bölgeleri ile olan ilişkileri nedeni ile engelleyecektir.

Tabii Türkiye’nin üzerinde çalışılmış olması gereken bir ev ödevi var. Bir AB Gümrük Birliği üyesi olarak, BK ile ticari ilişkileri hangi esaslara göre sürdüreceği, Ankara anlaşması yerine BK ile nasıl bir anlaşma imzalayacağı ve bu anlaşmanın niteliği yanı sıra neleri kapsayacağı olmalı. Açıkçası, BK gibi Türkiye’nin de ayıklayacağı tonlarla pirinç var.  

 

 

[1] Bu arada 9 Kasım 2020 de yine İngiliz Parlamentosundan, 31 Aralık 2020 sonrasında geçerli olacak göçmen yasası da geçti. Bu yasa da ülkenin tek kara sınırından olacak emek hareketlerinin denetlenmesi konusunun ayrıntıları yine sınır denetimleri açısından zorluk kaynağı olacağa benzer.

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display