Türkiye AB’yi Süper Güç Yapacak?

Akılcı bir politika olarak değil bir tutku olarak sürdürülen Türkiye’nin Avrupa Birliği tam üyeliği politikası/macerası zaman zaman Avrupalıları ülkemizin tam üye olarak kabul edilmesi için akıl süzgecinden geçirilmemiş gerekçelerin kullanılmasına ne

Bunlardan bir tanesi de Türkiye'nin AB tam üyesi olması durumunda AB'nin süper güç olacağını ileri süren yaklaşımdır. Bu yaklaşım, 1) bir yandan süper güç olmayı hafife almaktır, 2) öte yandan AB'nin iç dinamikleri ve 3) Türkiye-AB ilişkilerinin ana eksenini anlamamaktır. Şimdi bu üç meseleyi sistematik olarak inceleyelim.

1) Süper güç olmak için geniş bir coğrafyaya yayılmak, büyük ve kaliteli insan kaynaklarına sahip olmak, güçlü bir ekonomiye sahip olmak vazgeçilmez önşartlardır. Ancak süper güç olmak için en vazgeçilmez unsur süper güç olmayı sağlayacak politik iradedir. Örneğin 1918 senesinde Birinci Dünya Savaşı bittiği zaman ABD süper güç olabilecek bütün şartlara sahip olmasına rağmen bunu istememiştir. AB'nin de süper güç olabilmesi için bunu isteyecek bir politik iradeyi geliştirmesi gerekmektedir.

2) AB'nin böyle bir iradeyi geliştirebilmesi ise gerekli politik kurumları oluşturmasına bağlıdır. Çünkü AB tarih boyunca görmüş olduğumuz bütün süper güçlerden farklı olarak bir başkentin siyasi iradesi tarafından değil 27 başkentin siyasi iradesi tarafından yönetilmektedir.AB'nin süper güç olabilme tercihini yapabilmesi, Brüksel'i bu tercihi yapabilecek ölçüde güçlendirmesine bağlıdır. Bu ise AB'nin federalleşmesi ayni süreçte milli devlet başkentlerinin Brüksel'e egemenlik/güç aktarımı yaparken güç kaybetmeleridir. AB'nin ABD'yi dengeleyen bir süper güç olmasını isteyen Fransa ve Almanya AB'nin federalleşmesi politikasının arkasındaki başlıca ülkelerdir.

İngiltere'nin başını çektiği bir grup ise AB'nin federalleşmesine karşı çıkmakta ve Birliği ABD'nin istediği bir zeminde milli devletlerin ortak refah alanı konfederal bir yapı olarak tasarlamaktadırlar. Tekrar vurgular isek konfederal bir Avrupa süper devlet olmaya muhalefet ederken, federal bir Avrupa AB'nin süper güç olması için çaba göstermektedir.

Özetle AB içinde herkes AB'nin süper güç olmasını istememektedir. Bu yüzden "Türkiye AB'yi süper güç yapar" söylemi bütün birlik üyeleri için cazip değildir. Türkiye'nin üyeliği, AB'yi Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya gibi dünyanın en sorunlu jeopolitik alt sistemlerine yaklaştıracaktır. AB için bu yaklaşma Birlik buna hazır olmadan gerçekleşir ise fırsat olmaktan çok sorun olacaktır. Bu anlamda konfederalistler için bile Türkiye'nin AB üyeliği için çok erkendir ve belki de hem "çok erken" kalacaktır.

3) Federalleşme-konfederalleşme politikalarının çatışmaya devam ettiği ancak federalleşme sürecinin büyük sesler çıkarmadan devam ettiği AB-Türkiye ilişkilerindeki en temel sorun, Türkiye'nin AB üyeliğinin federalleşme sürecine son verecek olmasıdır. Çünkü, federal bir AB sürecinin en önemli parçası ortak Avrupa kimliğidir. Eyaletler üstü ortak Amerikan kimliğine benzer bu ortak Avrupalı kimlik inşa çalışması AB'nin stratejik hedeflerinden birisidir. Ortak AB hedeflerinin olması da ortak Avrupa kimliğinin olmasına bağlıdır.

Avrupalılar ortak kimliğin, Yunan, Roma, hristiyanlık ve Aydınlanma mirası üzerinde inşa edilebileceğini düşünmektedirler. Bu büyük ölçüde makul bir zemindir. Ortak Avrupa kimliğini bu zemin üzerinde inşa ederek, Avrupalıların ortak menfaat ve ortak tehditlerini oluşturmak hiçte kolay olmayacaktır. Ve uzun sürecektir. Son 1000 seneden buyana Avrupalıların ne olduklarını değil ama ne olmadıklarını tanımlamada kullandıkları "öteki" olan Türklerin AB tam üyesi olması ise ortak bir Avrupa kimliği oluşmasını engelleyeceği için federal Avrupa projesinin de sonu olacaktır.

ABD'nin Türkiye'nin AB tam üyesi olmasını hararetle istemesi de bundandır. AB'nin konfederalleşmesi, yaşlı kıtanın ortak siyasal irade geliştirerek ABD'ye meydan okuyan bir yeni süper güç olarak ortaya çıkmasını engelleyecektir. Ayrıca ABD, AB'nin Türkiye'ye dayattığı milli devletin çözülmesi anlamına gelen "etnik-reform" sürecini desteklediği için Türkiye-AB ilişkilerinin sanal bir tam üyelik sürecinde de olsa devamında fayda görmektedir. AB içindeki federasyoncular ABD'nin neden Türkiye'nin tam üyeliğini desteklediğini bilmekte ve biraz alaycı şekilde "ABD kendi kız arkadaşı ile bizi evlendirmeye çalışmakta" demektedirler.

Ve Sonuç: Almanya ve Fransa son günlerin meşhur tezi olan "Türkiye'nin AB üyeliği medeniyetler çatışmasını engelleyecektir" şekildeki abartılı ifadelerin Washington'da yazıldığının farkındadırlar. Her iki devletinde derin kökleri olan stratejik zekaları ABD'nin bu propoganda saldırısına açıktan karşı çıkmaktan ise zaman kazanmaya çalışmaktadır. Paris ve Berlin, 11 Eylül sonrası dünyayı aşmaya yönelik bir manevra süreci içinde iyi polis-kötü polisi oynarken Türk milleti kendisini yönetenlerin Avrupalı olma tutkusu içinde Anadolu coğrafyası üzerindeki 1000 senelik varlığını tehlikeye atmaktadır. AB ve ABD'nin dikkate yeterince katmadığı için Anadolu'da 1000 sene süren siyasi dengenin bozulması durumunda ortaya çıkacak jeopolitik kara deliğin bütün komşu coğrafyaları içine çekeceğidir.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display