21. Yüzyıl Dergisi'nin Eylül Sayısı Çıktı

Suriye’de Kazananı Olmayan Savaş

Yasin ATLIOĞLU*

Suriye’deki iktidar mücadelesinin kuşkusuz tarihi, siyasî, ideolojik ve ekonomik nedenleri olsa da, çatışmanın gün geçtikçe daha fazla militerleşmesi, beraberinde ülkedeki farklı toplumsal grupların etnik veya mezhepsel kimlik üzerinden bu çatışmaya müdahil olmasını getirmektedir. Silâhlı çatışmaların büyük ölçüde sivillerin yaşadığı kent merkezlerinde ve disiplinden yoksun paramiliter gruplar arasında gerçekleşmesi, şiddetin boyutunu arttırmakta ve Suriyelilerin arasındaki bölünmüşlüğü derinleştirmektedir. Suriyeli silâhlı muhalifler, El-Kaide terör örgütü üyeleri, yabancı savaşçılar, asker kaçakları, eski suçlular (katiller, kaçakçılar) ve silahlandırılmış siviller gibi birçok farklı unsuru içinde barındırmakta ve koordinasyondan yoksun, bireysel inisiyatife dayalı ve şiddetin sınır tanımadığı bir savaşı sürdürmektedir. Suriye Ordusu’nun hala bütünlüğünü korumakla birlikte ordu birlikleri veya onlara bağlı silâhlı milis grupları da genellikle kent merkezlerinde gerçekleşen ve sivilleri kapsayan şiddetin yoğun olduğu bir gerillâ savaşının parçası haline gelmiştir. Suriye’deki uzun süreli yıkıcı iç savaşın, uygulanan aşırı şiddet eylemleri, maddî ve manevî kayıplar, göçler ve insanlarda yol açtığı psikolojik izlerle ülkede telâfisi uzun yıllar alacak derin yaralar bırakacağı aşikârdır. Makalemizde Suriye’deki iç savaşta askeri güç dengelerinin dönüştüğü yeni süreçte ülkedeki çatışmanın taraflarını, askeri stratejilerini ve çatışmada kullandıkları yöntemleri ele almaya çalışacağız.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Suriye’de Tarafların Yeniden Belirlenmesi ve Türkiye

 

Kürşad TURAN*

 

Mart 2011’de Suriye’de başlayan çatışmalar aradan geçen iki yılda farklı aşamalardan geçerek bugün öyle karmaşık bir hal aldı ki, artık tarafları birbirinden ayırmak zorlaştı. Ülke genelinde birbirinden kopuk gruplarca başlatılan barışçı gösteriler genellikle ekonomik ve bölgesel sorunlara odaklanıyordu. Yapılan taleplerin en azından bir kısmının karşılanması mümkünken, Baas rejiminin gösterileri şiddet kullanarak bastırmayı tercih etmesi sonucunda başlayan çatışmalar kısa sürede yayılarak bir iç savaş halini aldı. Bu ikinci aşamada, diğer Arap Baharı deneyimlerinden hareketle genel beklenti, direnişçi grupların birleşmesi ve Esad rejiminin kısa sürede devrilmesi yönündeyken, bu iç ve dış nedenlerle gerçekleşmedi. Onun yerine, çatışma mezhepsel odaklı olmamasına rağmen farklılıklar gittikçe ön plana çıkmaya ve Suriye içi ve dışındaki cepheleşme Sünni-Şii ayrımı üzerinden gerçekleşmeye başladı. Bölge ülkelerinin nüfus yapısı dikkate alındığında bu gelişme krizin Lübnan başta olmak üzere komşu ülkelere yayılabileceği endişelerini arttırdı. Temmuz 2013’te yaşanan gelişmeler ise ilişkileri biraz daha karmaşıklaştırarak krizi yeni bir aşamaya soktu.

Bu çalışmanın hedefi, Suriye iç savaşının zaman içerisinde izlediği farklı aşamaları ve içinde bulunduğumuz dönemde yaşananların Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini değerlendirmektir. Bu amaçla önce çatışmanın evrelerini kısa bir biçimde değerlendirdikten sonar, taraf olan aktörlerin bugünkü konumlarından hareketle gelişmeleri Türkiye açısından irdeleyeceğim.

 

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Suriye’de İç Savaşın Son Durumu: Kuzey Suriye ve Türkmenler

 

Oytun ORHAN*

 

25 Mayıs 2013 tarihinden itibaren Afrin’den başlayarak Ras El Ayn, Dirbesiye, Tirbesipi gibi yerlerde irili ufaklı çatışmalar yaşanmıştır. Haziran’ın sonuna kadar aralıkla süren çatışmalar her iki tarafın da birbirini test etmesi sürecine dönüşmüştür. Fakat Haziran ayının sonunda YPG’nin Haseke-Dirbesiye yolunu temizleyeceğini ilan etmesi ve bundan iki hafta kadar sonra Tevhid Tugayı ile Afrin civarında çatışmalara girmesi fırtınanın yaklaştığının habercisi olmuştur. Yine Temmuz ayı başlarında Ras Al Ayn’da gerginlik artmış muhalifler ve PYD’ye bağlı silahlı gruplar arasında çatışma çıkacağı beklentisi güçlenmiştir. Sonunda 16 Temmuz’da ateşlenen kıvılcım Ras Al Ayn’da tam bir çatışmaya dönüşmüş ve ilçe tam olarak PYD’nin kontrolüne geçmiştir. Ancak işin ilginç tarafı, bu gelişmeler yaşanırken, aynı geçen yıl olduğu gibi Suriye ordusuna bağlı birlikler ile muhalifler arasında Haseke civarındaki çatışmaların hızlanmış olmasıdır. Bu çatışmaların artmasından kısa bir süre sonra Ras Al Ayn tam olarak PYD’nin denetimine geçmiştir. Bu durum, geçen yıl ortalarında ve bu yılın başlarında yaşanan ve sonunda PYD’nin bazı bölgeleri kontrolüyle sonuçlanan gelişmeleri andırmaktadır.

Özetle, Suriye’nin kuzeyinde muhalifler ile YPG arasında yaşanan çatışmalar Suriye’nin geri kalanındaki çatışmalardan bağımsız olarak değerlendirilmemelidir. Muhalifler, diğer cephelerde yaşanan sıkışıklık ve nedeniyle ülkenin kuzeyindeki etki sahalarını genişletmeye ve tam bir kontrol sağlamaya odaklanmak isterken, PYD ise Esad yönetiminin olası bir başarısı ya da muhaliflerin kendilerine ait bölgelerini pekiştirmeleri sürecinde kendi kontrol alanlarını oluşturmak istemektedir. Bu çalışmada, Suriye’de iç savaşın son durumunu kuzey Suriye’deki gelişmeler ve bu gelişmelerin Türkmenler üzerindeki etkisine yoğunlaşacağız.

 

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Suriye Türklerinin İç Savaştan Doğan Savaşı

Tarık Sulo CEVİZCİ*

 

Bugün kriz yaşayan Suriye Türklerine tek el uzatacak ülke Türkiye olduğu gibi Suriye Türklerinin kabul edeceği tek el de Türkiye elidir. Tarihi gerçekler böyle iken realitede Türk devleti maalesef Türkmenleri yalnız ve sahipsiz bırakmış, yeterli desteği verememiştir. Ne iç siyasetinde ne dünya kamuoyu nezdinde ne de Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı muhalefet nezdinde Türkmenlere sahip çıkmıştır. Türkiye gibi büyük ve kadim bir devlet geleneğine sahip ülkenin kendi tebaası ve uzantısı olan Türkmenleri kendi kaderleri ile baş başa bıraktığı görülmektedir. 

Suriye Türkmenleri Suriye iç savaşında adeta yaşam mücadelesi vermektedirler. Bir kısmı ülkedeki iç savaş öncesinden bir kısmı da savaş sonrası koşullardan kaynaklanan birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Türkmenleri, topraklarındaki yaşam mücadelesinde güçlendirmek ve bu çalışmada anlatılan sorunların üstesinden gelmelerine destek olmak elzemdir. Sorunlarına çözüm üretilmesi halinde Türkmenler, Suriye'de siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda etki yaratabilecek bir güç haline gelebileceklerdir. Aksi takdirde ise Suriye Türkmenleri güç olma yolunda zaman ve kan kaybına uğrayacaklardır.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

İki Darbe Arasında Müslüman Kardeşler İktidarı Denemesi

 

Halil İbrahim CANBEGİ*

 

            Mısır halkı Arap Baharı sürecinde otuz yıllık Hüsnü Mübarek yönetimini bertaraf etmiş, Müslüman Kardeşler Cemiyeti’nin partisi olan Hürriyet ve Adalet Partisi lideri Muhammed Mursi, seçici olma hüviyetine sahip ilk seçimlerden cumhurbaşkanı sıfatıyla ayrılmıştı. Esasen Mısır halkı sadece Mübarek’i değil, onun tesis ettiği tüm kurum ve icra ettiği tüm uygulamaların neden olduğu ‘korku imparatorluğunu’ yıkmak istemişti. 25 Ocak süreci sonrasında iktidar olan Mursi –her ne kadar askeri darbeyi haklılaştırmasa da– Mısır nüfusunun yarısının Tahrir’de toplanmasına ve Abd’ulfettah el-Sisi’nin“halkın orduyu darbeye davet ettiğini hissettik” demesine vesile olacak biçimde Mübarek benzeri ‘korku imparatorluğunu’ tesis etme emareleri göstermekteydi.

            Cemiyet’i iktidara taşıyan 25 Ocak süreci bir devrim miydi? 3 Temmuz askeri darbesi sonrasında Tahrir’de kutlama yapan halk Mübarek döneminde kutsadıkları demokrasi kavramını unutmuş muydu? Mursi’nin bir yıllık iktidar tecrübesi halkı ne ölçüde tatmin etmişti? Bu soruları analiz eden makalemizde, Mısır siyasi tarihinin iki dönüm noktası arasında iktidar tecrübesi yaşayan Müslüman Kardeşler’in muktedir olamayışının nedenlerini ele aldık.

 

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Uluslar Üstü Bir Sınıf: Finans Elitleri ve Prozac Kültürü Kitleler Dünyasında Ekonomi

Ramazan KURTOĞLU*

 

Neoliberalizmin kurguladığı bir dünyada bir tarafta elit bir grup ve bu grubun emrinde “bohem burjuva”dan oluşan, hayli yüksek eğitimli, bir ayağı yaratıcılığın bohem dünyasında, diğer ayağı hırsın ve dünyevi başarının burjuva diyarındaki “küresel bürokrasi”, diğer tarafta Prozac kültürlü milyarlık kitleler. Böyle bir dünyada ekonominin, finansmanın objektif kurallarla işlediğini söylemek mümkün müdür? Hangi kesimden “bireysel yatırımcı”, borsada “rasyonel insan” olarak kazanabilir?

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Afganistan’daki Siyasal Rekabetlerde Türk Kavimlerinin Yeri

Fazıl Ahmed BURGET*

Dünyanın en büyük istila yollarından birinin üzerinde bulunan Afganistan, coğrafi konumu sebebi ile tarih boyunca pek çok milletin istilasına uğramış ve dolayısı ile bu durum ülkenin kültürel kimliğini etkilemiştir. Bu nedenle Afganistan çok milletli bir memleket görünümü kazanmıştır. Her ne kadar farklı kaynaklarda bu ülkedeki kavimlerin sayısı hakkında değişik rakamlar verilse de, bu güne kadar sağlam bir nüfus sayımı yapılamadığı için, ülke nüfusunu oluşturan kavimlerin sayısı hakkında kesin bir şey söylemenin şimdilik doğru olmadığı kanaatindeyiz. Fakat ülkenin genel etnografik yapısı ve bölgesel bazda yaşayan etnik grupların nüfus yoğunluğu göz önünde tutularak, bu ülkenin tamammen etnik azınlıklardan oluştuğu söylenebilir. Bu nedenle hiç bir etnik grubun sayısal anlamda mutlak çoğunluğu sağlamadığı görülmektedir. Nitekim günümüzde pek çok araştırmada önemli gösterilen CIA kaynaklarında da bu ülkenin en kalabalık etnik grubu olarak işaret edilen Peştunların Afganistan nüfusunun ancak yüzde 42’sini oluşturduğu belirtilmektedir. Bu nedenle Afganistan’da hiç bir etnik grubun tek başına yüzde 50’yi tamamlayamadığı bilinmektedir.

Dolayısıyla bu azınlıklar arasında Türk kavimleri, ülkedeki siyasal dengelere ciddi anlamda etki edebilecek güce ve yeteneğe sahiptir. Fakat Türk kavimleri kendi aralarında yaşadıkları bölgesel ve bir takım çıkar çatışmalarından kaynaklanan rekabetler nedeni ile bu güçten yeterli yararı sağlayamamaktadır. Bu kapsamda ele alınan çalışmada, 2014’te yabancı askerî birliklerin Afganistan’dan çekilmesi ve aynı yılda gerçekleşmesi planlanan üçüncü devlet başkanlığı seçimleri ile başlayacak olan yeni siyasal rekabetlerde bu ülkedeki Türk kavimlerinin durumu incelenecektir. Fakat bu konuya geçmeden önce bu ülkedeki Türk kavimlerinin nüfus potansiyellerinin daha iyi anlaşılması için, Afganistan Türklüğünün daha açık ve net bir biçimde ortaya konması gerekmektedir.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

Arnavutluk’taki Son Seçimler ve Sonrasındaki Beklentiler

Ersin DEDEKOCA*

3,2 milyon seçmeninin yüzde 53,7’sinin, 140 üyeli parlamento (Kuvendi Poppulor) üyelerini belirlemek amacıyla 23 Haziran günü sandık başına gittiği Arnavutluk’ta, 66 siyasi partiden 6,900’ün üzerinde aday yarışmıştır. 600 uluslararası ve 8 bin Arnavut gözlemcinin izlediği seçimlerde, ülkeyi 2005 yılından bu yana yöneten Sali Berisha’nın Demokrat Parti (PD)’si liderliğindeki ve 25 partiden oluşan, “İş, Refah ve Bütünleşme İttifakı”; 2000-2011 yıllarında Tiran Belediye Başkanlığı yapan Edi Rama’nın Sosyalist Parti (PS)’si öncülüğünde ve 37 partinin bir araya gelmesi ile bloklaşan, “Avrupalı bir Arnavutluk için” sloganıyla hareket eden “Değişim İçin İttifak”’a karşı seçimi kaybetmiş, oy oranı ve sandalye dağılımı PS ve PD arasında (ittifak olarak) yüzde 57,7/39,4 ve 84/56 olarak 7 Ağustos’ta kesinleşmiştir.

Avrupa’nın Kosova’dan sonraki en yüksek Müslüman nüfusu barındıran, komşuları Kosova ve Makedonya’nın sırasıyla yüzde 92 ve 26 etnik payını alan, öte yandan “Avrupa’nın en fakir ülkelerinden biri” nitelemesini taşıyan Arnavutluk hakkında yaptığımız bu çalışmanın amacı, iktidar değişikliği getiren son seçimin, Arnavutluk’un Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri ve ekonomi-politik bağlamındaki olası değişim ve dönüşümleri ortaya koyabilmektir.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Esrarengiz Bir Osmanlı Aydını: Mevlânzâde Rıfat Bey

Zülküf SARITEPE*

Tarih araştırmalarının temel kuralı, “Araştırmalara kişisel tercihler, inançlar, siyasi ve ideolojik görüşler asla bulaştırılmamalıdır. Tarih araştırmalarında kaynak, vesika, gözlem ve alan çalışmaları birbiri ile sentez edildikten sonra ilmi sonuca gidilmelidir” şeklindedir.Son aylarda birçok yayın kuruluşunda tarih araştırmalarının temel kuralı hiçe sayılarak, dönemin diğer kaynakları ile karşılaştırma yapılmadan, Şeyh Sait ve Seyit Rıza gibi Cumhuriyet’e isyan bayrağı açmış, devlete başkaldırmış kişilere, yakın akrabaları veya kendilerinin ideolojik devamı niteliğindeki insanların görüşleri doğrultusunda övgüler dizilmekte, bazı 150'liklerin hatıratları temel doğru kabul edilip, bu hatıratlar referans alınarak 150’likleri kutsayan, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarını sert şekilde eleştiren yazıları yayımlanmaktadır. Joaguım Pratsi Cuevas’ın, “Tarih, hiç şüphesiz ideolojilere destek sunmaya en elverişli disiplindir” diyor. Sadece bir görüşe veya bir kişinin anısına bakarak dönemle ilgili hüküm vermek, ideolojilerin tarih araştırmalarının önüne geçtiğinin bir göstergesi olsa gerek.

            “Öteki Tarih” araştırmacılarının son dönem en gözde şahsiyetlerinden birisi, Serbestî Gazetesi’nin sahibi ve bir 150’lik olan Mevlânzâde Rıfat Bey. Son birkaç yılda Mevlânzâde hakkında yayınlar dikkate değer şekilde artmış, kitapları ücretsiz dağıtılır olmuş, geçmişte çıkardığı gazete olan Serbestî adına dergiler basılmış ve internet siteleri kurulmuş, sosyal medyada sözleri övgü ile paylaşılmaya başlanmış… Hakkında bu kadar yayın yapılan, övgüler dizilen Mevlânzâde Rıfat kimdir ve kendisine olan ilgi niçin artmıştır? Soruların cevabını bulmaya çalışalım…

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Putin’in Azerbaycan ile Jeopolitik Pazarlığı

Sabir ASKEROĞLU *

Ahmet Turan ESEN **

 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 7 yıl aradan sonra gerçekleştirdiği bir günlük Azerbaycan ziyareti Kafkasya açısından büyük önem arz etmektedir. Ziyaret öncesinde, ziyaretin, Ekim 2013’te gerçekleştirilecek olan Azerbaycan cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olduğu iddiaları yoğun bir şekilde tartışılmıştır. Aynı zamanda, Azerbaycan ve Rusya arasında, Azerbaycan topraklarında yer alan Ruslara ait Gebele Radar Üssü’nün kapatılmasıyla başlayan ve Bakü-Novorossiysk anlaşmasının Rusya tarafından iptali ile devam eden “gergin” bir sürece rastlaması da ziyareti önemli kılan diğer bir faktör olmuştur. Ayrıca, Putin’in ziyaretinin en çarpıcı yönünün, Rus donanmasının Hazar’ın Bakü sahillerinde yer alması olduğu belirtilebilir. Rusya ve Azerbaycan liderlerinin görüşmesi ve alınacak kararlar, iki ülke ilişkilerinin geleceğini ilgilendirmesi açısından önemli bir hüviyet kazanırken, bölgenin geleceği ve Rusya’nın küresel politikalarına yansımaları bağlamında bölgesel ve küresel aktörlerin de ilgi odağında yer almasının temelini oluşturmuştur.

Ziyaret öncesi Azerbaycan’da, Putin’in Aliyev karşısında Azerbaycan muhalefetinin ortak adayı olan Rus vatandaşı Rüstem İbrahimbeyov’u destekleyip desteklemeyeceği tartışmaları, ziyarete ilişkin yapılan değerlendirmelerin konu başlıkları arasında yer almıştır. Kamuoyunda yapılan değerlendirmelerde öne çıkan diğer başlıkları, enerji anlaşmaları ve askeri ilişkiler olarak sıralamak mümkündür. Putin’in ziyareti enerji, ulaşım, arama kurtarma ve insani yardım konularında imzalanan anlaşmalar ile sonuçlanmıştır. Putin-Aliyev görüşmelerinde, Rus dış politika konseptinde de belirtilmiş olan ve Putin’in özellikle ilgilendiği eski Sovyet coğrafyasında Avrasya Birliği projesinin hayata geçirilmesi ve bu bağlamda Karabağ sorunun çözümü konusundaki jeopolitik durum pazarlık konusu olmuştur. Görüşme sonrasında, ziyaret öncesi tahmin edildiği doğrultuda Azerbaycan iç politikasına yönelik herhangi bir açıklamanın yapılmaması, kapalı kapılar ardında gerçekleşen pazarlıkların hangi paralelde yürüdüğünü değerlendirmenin önüne geçmiştir. Bu çerçevede makalede, Rusya devlet başkanı Putin’in Azerbaycan ziyaretinin detayları anlatılmıştır. Putin-Aliyev görüşmesinde iki ülke ilişkilerini yakından ilgilendiren konular ele alınmış ve iki ülkenin beklentileri ve yapılan pazarlıklar açıklanmaya çalışılmıştır.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Taştaki Türklerin Kâşifi: Servet Somuncuoğlu

Hakan BOZ*

Sibirya’dan Anadolu’ya kadar yaklaşık 150 bin km’lik bir mesafe kat ederek Türk tarihinin bilinmeyen dönemlerine ışık tutan araştırmalar yapan Servet Somuncuoğlu, geçirdiği kalp krizi nedeniyle 6 Ağustos 2013 tarihinde henüz 49 yaşındayken aramızdan ayrıldı. Somuncuoğlu’nun Türklerin taşlardaki izlerini arama merakı, 2005’te tamamladığı "Saymalı Taş-Türklerin Bilinçaltı" adlı çalışmasıyla sonuçlandı. Bu çalışmasını 2007’de "Taştaki Türkler" isimli makalesi takip etti. Servet Somuncuoğlu’nun Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar uzanan yolculuğu bu makale çalışmalarıyla sınırlı kalmadı. Orhun Yazıtları’nın Türk tarihinin önsözü değil, sonsözü olduğunu savunarak taşlardaki Türk izlerinin peşine düşen Somuncuoğlu, “Karlı Dağlardaki Sır” adlı belgesel çalışması için 150 bin km yol kat ederek, dört yıl boyunca 6 ülkeyi dolaştı. 138 gün boyunca 65 ayrı alanda saha çalışması yaptı. Moğolistan, Rusya, Kırgızistan, Azerbaycan ve Anadolu’da taşları inceleyerek Türk tarihi için eşsiz çalışmalara imza attı.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

Savaşın Güdüleyicileri ve Devlet Modelleri Üzerinden Suriye İç Savaşının Sonu

Ali Bilgin VARLIK*

Suriye’de, 15 Mart 2011’de önce Arap Baharı’na özgü sokak hareketleriyle başlayan güç mücadelesi, kısa sürede, pek çok aktörün, bütün bölgesel ve küresel başat güçlerin müdahil olduğu-uluslararasılaşmamış ancak uluslararası boyut kazanan- bir iç savaşa dönüşmüştür. Gelinen aşamada, Suriye’de çok taraflı ve çok dinamikli küçük ölçekli bir Orta Doğu savaşı yaşanmaktadır. Bu savaşın ne zaman ve nasıl sonuçlanacağı konusunda bazı tahminler yapılabilir…yapılmıştır…yapılmaktadır. Savaşların sonuçlarını,  uygulanan stratejilerin başarısı kadar tesadüfler de belirleyebilmektedir. Bu nedenle bir savaşın sonucunu önceden tahmin ederek taraf belirlemek, çoğunlukla akıl ile izah edilen şeylerden değildir. Nitekim tarih, önceden yaşanan zafer sarhoşluğundan mağlubiyetin hüsranı ile uyanan, daha kötüsü uyanamayan devletlerin hazin hikâyeleriyle doludur.

Bu makalede, Suriye’de barışın tesisine yönelik olasılıkların neler olabileceği üzerinde durulmuştur. Çünkü bize göre, savaşı sonlandıracak barışın nasıl şekillendirileceği, savaşın nasıl biteceğinden daha önemlidir. Çatışmaları güdüleyen dinamiklere ve taraf devletlerin çakışan çıkarlarına baktığımızda, Suriye iç savaşının ne zaman biteceği ve kimin kazanacağı sorularının cevabının sadece savaş alanında aranmaması gerektiğini görebiliriz. Suriye Ordusu ile Suriye muhalefetinin silahlı gücü Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) arasında cereyan eden iç savaşın, çatışanları ve dinamikleri çok çeşitlidir.

Devamı 21. Yüzyıl’da…

 

 


*Yrd. Doç. Dr., Niğde Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

*Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*Orta Doğu Uzmanı, Orta Doğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM)

*Suriye Türkleri Derneği Üyesi, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*M.A., Siyaset ve Sosyal Bilimler, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*Dr., İstanbul Aydın Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, Öğretim Üyesi, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Bilimsel Danışman, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Strateji Kurulu Üyesi

*Tarihçi, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Bilimsel Danışman, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*21. Yüzyıl Dergisi Yazı İşleri Müdürü, This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

*Dr., 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi, Bilimsel Danışman

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display