Yunan "Dostluğu"

Resmi kaynaklara ve yaygın basına bakarsak Türk-Yunan ilişkileri “özel” bir dönemden geçiyor. İki ülkenin başbakanları arasında çok iyi bir dostluk mevcut ve bu iyi ilişkiler iki ülkenin ilişkilerinin hızla gelişmesine yardımcı oluyor.

Görünürdeki bu resmin arkasında ise çok farklı görüntü var. Arslan Bulut kardeşimizin Yeni Çağ gazetesinde yazmaya başladığı Karadeniz'deki Pontusçuluk faaliyetleri ile ilgili yazı dizisinin de ortaya koyduğu gibi Yunanistan'ın Türkiye'ye yönelik yıkıcı ve bölücü faaliyetleri bir an için durmamış devam ediyor. Yunan devleti Postus bölücülüğü ve sözde Pontus soykırımı projesinin arkasında etkin bir destek oluşturmaya devam ediyor. Yunan istihbarat servisinin doğrudan veya dolaylı uzantıları Karadeniz bölgesinde yoğun bir çalışma içindeler. Bölgeden insanlarımız kandırılarak Yunanistan'a değişik eğitim sektörlerine götürülüp Türkiye karşıtı ajanlar olarak yetiştiriliyorlar. Bölgedeki bu gelişmelerin hemen herkes farkında. Ancak hala etkin bir karşı mücadelenin olduğunu ne yazık ki söylemek mümkün değil. Herşey göz göre göre gelişiyor. Devlet kendisini korumaktan aciz bir tavır sergiliyor.

Bu konuyu bir başka yazıda ele almak üzere bugün Türk-Yunan ilişkilerinde bir başka bakış açısından bakmak istiyorum. Bir süre önce Aydın ilimizin Baltacı Köyünde iki Yunan askeri istihbarat subayı askeri muhimmat depolarının fotoğraflarını çekerken yakalanmışlardır. Emekli bir subay ve yetkin bir yazar olan Hüseyin Mümtaz, kitapları ve özellikle internette yaptığı milli duruşu temsil eden yorumları ile tanınıyor. Hüseyin Mümtaz 23 Mayıs 2005'de internette yayınlanan "Diğer Yanağınızı da Yunanlılar Öpüyor" başlıklı yazısında bir Yunan kanalı olan "Extra 3" e dayanarak yaptığı yorumda, bu iki istihbaratçının yakalanmasından sonra Yunanistan Dış İşleri Bakanı Petros Moliviatis ile Abdullah Gül arasında yapılan görüşmeden sonra tarafların "olayı büyütmeme" kararı aldıklarını açıkladı.

Adları Evangelos Polisos ve Konstandinos Tombuloğlu olan iki Yunanlı subayın üzerlerinde ve otellerindeki odalarda Türk polisi tarafından (belki de Türk askeri istihbaratı veya MİT bölge yetkilileri tarafından)yapılan araştırmalarda iki fotoğraf makinası, beş cep telefonu, bir dürbün, ses kayıt cihazları, ayrıca uydu bağlantılı telefonlar, sahte kimlik ve pasaportlar ele geçiriliyor.

Her iki casusu kimin sorguya çektiği belli değil. Ancak, Yunanli casuslar bu tür olaylarda hiç alışık olmadık bir şekilde mahkemeye çıkartılıyorlar. Mahkeme, "mümkün olmaması gereken bir şekilde" iki casusu da "tutuksuz yargılanmak" üzere serbest bırakıyor. Türk Genelkurmay Başkanlığı'nın yani konunun asli tarafının ne dediği, nasıl bir tavır aldığı belli değil.

En iyimser yorum ile ne olmuş olabilir? Yunanistan'da da ayni günlerde bir Türk istihbarat timi Yunan istihbaratı tarafından yakalanmıştır. İki tarafta aldıkları bir karar ile karşılıklı olarak konuyu kapatma kararı vermişlerdir. Bu mümkün mü? Evet, mümkün ancak bu durumda Yunan kaynakları Yunanistan'da yakalanan Türk istihbaratçıları ile ilgili bilgiyi Yunan basınına muhakkak sızdırırdı. Bu olmadığına göre böyle bir ihtimal söz konusu değil.

Peki, bundan sonra yakalanan casusları "tutuksuz yargılamak" üzere serbest mi bırakacağız? Bu konunun TBMM'de soru önergesi haline getirilmesi ve AKP Hükümetinin TBMM'ne ve Türk milletine açıklama yapmaları gerekiyor. Kendimizi sahte dostluk masalarına kaptırmayalım. Başbakan dostluk masallarına kanabilir. Türkiye'nin ise böyle bir lüksü yok.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display