AKP’nin ziyaret diplomasisi ve Gazze

Yazan  09 Eylül 2011
Başbakan Erdoğan önümüzdeki günlerde Mısır’ı ziyaret edecek. Başbakanın Mısır’dan Gazze’ye geçebileceği de konuşuluyor. Ancak bu zayıf bir ihtimal olarak masada duruyor.

Başbakan Erdoğan'ın Mısır'ın ardından Tunus ve Libya'yı da ziyaret edeceği ön görülüyor. Bu ziyaretler için Ankara'da üst düzey koordinasyon toplantıları da yapıldı.

"Arap Baharı" yahut "uyanışı" adı verilen yönetime isyan hareketlerinin ardından Başbakan Erdoğan bölgeye ilk kez gidiyor. Ziyaret edilecek her üç ülkede de Erdoğan'ın karşısına yeni yönetimlerin adamları çıkacak. Başbakan Erdoğan, Mısır'da kıdemli diktatör Mübarek'in yerine onun Tahrir meydanında yanan "isyan ateşini" söndürmek için atadığı Başbakan Yardımcısı Hüseyin Tantavi ile görüşecek. Tantavi bugün Mısır Yüksek Askeri Konsey Başkanıdır. Daha açıkçası Tantavi Mısır'ın bugünkü Kenan Evreni'dir.

Devrim yorgunu bu ülkeleri daha önce (devrim sonrası) çeşitli üst düzeylerde Türk yetkililer ziyaret etmişti. Türkiye, despotik yönetimlere karşı isyan eden ülkeleri ilk ziyaret eden, ilk tanıyan ve ilk yardım eden ülke olmak için özel bir çaba gösteriyor. Hatta Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Libya'ya üç yüz milyon dolarlık çekle gitmişti.

Bu ülkelerde henüz ne rejim ne de durum normalleşmiştir. Türkçedeki "sel önünden kütük kapmak" söylemini haklı çıkaracak türden alelacele yapılan, (iyi düşünülmemiş) ziyaretler beklenen faydayı sağlamayabilir. Kaldı ki Başbakan Erdoğan eski rejimlerin güçlü adamları, Mübarek, Kaddafi vb. iktidarda iken, güçlüyken onları da ziyaret etmişti. Başbakan Erdoğan Kaddafi'den ödül, Esat'tan ve Mübarek'ten bir hayli övgü almıştı.

Türkiye'nin İsrail'e yönelik yaptırım kararının hemen arkasından Başbakan Erdoğan'ın bölgeye yapacağı gezi stratejik bir hüviyete bürünmüştür. "Gazze'ye ablukayı hukuksuz buluyoruz" söylemiyle "Gazze'yi ziyaret edebiliriz" sözleri birbirini tamamlar niteliktedir. Bu bağlamda Gazze'yi ziyaret beklentisi yaratmak ve ardından da bu ziyareti gerçekleştirememek Türkiye'nin prestijine zarar verecektir.

Kaldı ki Arap arka bahçesinden alkış, AB ve ABD'den de eleştiri alacak Gazze ziyaretinin gerçekleşme ihtimali de yok denecek kadar azdır. Diğer yandan Gazze'yi ziyaret ancak Mısır üzerinden yapılabilir. Gazze, Mısır'ın da İsrail'e karşı zayıf karnıdır. Mısır'da her şey süt liman değildir. Mübarek'in askeri kanadı Mısır'da işbaşındadır. Onlar da Mısır'ı İsrail ile karşı karşıya getirecek böyle bir adımı doğru bulmayabilirler.

Ahmet Davutoğlu "Eğer İsrail şu günkü tutumunu sürdürürse, Arap Baharı kendi otoriter rejimlerini tartışırken aynı anda güçlü bir İsrail karşıtlığını da bugünün gündemi haline getirecek" demişti. Başbakan Erdoğan'ın, Mısır, Tunus, Libya -ve gerçekleşecek olursa Gazze- ziyareti Batı tarafından Arap Baharını İsrail karşıtlığına dönüştürme gayreti olarak algılanacaktır.

Diğer yandan Le Monde'un Türkiye'nin İsrail'e yaptırım kararlarını açıklaması üzerine yaptığı yorum, Türk dış politikasının durumunu ifşa eder niteliktedir: "Türkiye'nin, Suriye'de rejimin halkına baskı yapmasını engelleyemediği, Libya'da ise Türkiye'nin Fransa'nın gölgesinde kaldığı" nı yazan Le Monde, Türkiye'nin yine aynı gün NATO füze kalkanı sisteminin kendi topraklarında kurulmasına izin verdiği ve büyük olasılıkla İran'a karşı kullanılması beklenen bu sistemlerle ilgili Arap ülkelerinin tepkisini azaltmak için de İsrail'e yönelik sert kararları almış olabileceği değerlendirmesini yaptı.

Başbakan Erdoğan'ın Libya, Mısır ve Tunus'a ilk giden yabancı lider olarak coşkuyla karşılanacağından, bunun da yandaş medyada 'Bölgenin Fatihi'olarak lanse edileceğinden kuşku yoktur. Bu ziyaretin bölgede yaşayan insanlara da bir katkısı olmayacaktır. Bu ziyareti Erdoğan iç siyasetin malzemesi yapacaktır. Türkiye'ye çok kritik bir zamanda yapılan bu ziyaretin katkısı ne olacaktır? Cevaplanması gereken asıl soru budur.

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...