< < Dünya Kudüs Günü İran için Bu Yıl Neden Önemliydi?


Dünya Kudüs Günü İran için Bu Yıl Neden Önemliydi?

“Tebriz’in katılmadığı bir değişim hareketi başarılı olamaz” sözünü İran’da geçerli bir deyim haline getiren de Azerbaycan Türklerinin İran’daki tüm siyasi ve toplumsal dönüşüm hareketlerinde aktif rol almaları ve onların katılmadığı herhangi bir dön

"Dünya Kudüs Günü" İran için her zaman önemlidir ancak bu yıl dış ve iç politikası açısından ayrı bir stratejik öneme sahipti. İran Rejimi'nin Dünya Kudüs Günü'ne bu yıl her zamankinden fazla önem verdiğini söyleyebiliriz.

Dünya Kudüs Günü

İran İslam Devrimi'nin lideri Humeyni tarafından 1980'de, Ramazan ayının son cuması, Dünya Kudüs Günü olarak ilan edilmişti. O zamandan beri 30 yıldır söz konusu günde, İran genelinde İsrail karşıtı gösteri ve mitingler düzenlenir. Tahran'a göre Kudüs Günü sadece İran'da değil, Türkiye dahil dünyanın birçok yerinde kabul edilmiş, İsrail karşıtı simgesel bir güne çevrilmiş ve İran'ın Devrim İhraç politikaları çerçevesinde dünyanın birçok yerinde kabul görmüş başarılı örneklerden biridir. İran açısından "Kudüs Günü" ritüellerinin sadece İsrail karşıtı bir anlam ifade etmediği, ayrıca rejimin ideolojik meşruiyetini pekiştiren ve onun gövde gösterisine sahne olan bir gün olarak da işlev yaptığı görülür. Bu nedenle İran Rejimi, her yıl bu güne var gücüyle hazırlanır.

Barış Görüşmelerinin Sabotajı

Dünya Kudüs Günü'nün, Washington'da İsrail ve Filistinliler arasındaki görüşmelerin sürdüğü bir döneme denk gelmesi anlamlıdır. İran, Washington'da başlayan İsrail ve Filistin arasındaki barış görüşmelerini kabul etmemekte, bu görüşmelerin başarısız olmasını istemekte ve görüşmeleri sabote etme niyeti taşımaktadır. İran, Dünya Kudüs Günü'nü söz konusu barış görüşmelerine karşı bir meydan okumaya çevirmek ve Filistinlilerin gerçek temsilcisinin FKÖ olmadığını göstererek HAMAS'ı destekleme günü haline getirmek niyetindeydi. Ayrıca İran'ın İsrail ve ABD tarafından askeri müdahaleye maruz kalacağının yoğun olarak tartışılması nedeniyle Tahran, bugünü ABD ve İsrail karşıtı gövde gösterisine çevirmek amacını da taşımaktaydı.

Yeşil Hareketi ve Dünya Kudüs Günü

Dünya Kudüs Günü İran'ın iç politika gelişmeleri açısından da anlamlı idi. Haziran 2009'daki cumhurbaşkanlığı seçimleri, İran Rejimi'nde ki çekişmelerin ve ayrışmaların boyutlarının değişerek çatışmaya dönüşmesine ve toplumdaki itirazlarla bütünleşerek rejimin çok boyutlu sarsılmasına yol açtı. Nitekim rejim, kendi resmi ve mezhepsel günlerinde merasim yapamaz hale geldi; çünkü söz konusu günlerde yapılan merasimler muhalefet tarafından rejimin sorgulanması merasimlerine dönüştürülüyordu. 2009 Dünya Kudüs Günü bunun tipik örneği olmuştu. Gösteriler Hameney ve Ahmedinejad karşıtlılığına dönüşmüş ve İsrail yerine Rusya ve Çin karşıtı sloganlar atılmıştı. Ayrıca "Ne Gazze'ye, ne Lübnan'a; canım İran'a feda!" şeklinde Dünya Kudüs Günü'nü tam anlamıyla sorgulayan sloganlara sahne olmuştu. Muhafazakârlar geçen yılın bir daha tekrarlanmasını istemiyorlardı.

Nasıl Okumalı?

Muhafazakârlar, Kudüs Günü'nü İsrail ve ABD karşıtı bir gövde gösterisi haline getirmede başarılı olamadılar. Çünkü İran genelinde istedikleri gösterileri düzenleyemediler. Bu da İran toplumunun, rejimin resmi ideolojisinden ve söylemlerinden nasıl yabancılaştığının bariz göstergelerindendir.

Dünya Kudüs Günü'ne İranlı yetkililerin "İsrail'in yok olması gerektiği" şeklindeki sert ve bilindik retorikleri damgasını vurdu. Bu çerçevede, İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi'nin "Uluslararası teamüller izin vermiyor; yoksa biz İsrail'i yok etmek için bahane arıyoruz." açıklaması önemliydi.

İranlı yetkililerin Filistin Özerk Yönetimi'ni hedef alan açıklamaları, İran ve Filistin Özerk Yönetimi arasında var olan ihtilafı yeniden alevlendirdi. Ahmedinejad'ın Washington'daki İsrail-Filistin görüşmelerini "ihanet ve başarısızlığa mahkum" olarak nitelendirmesinin ardından Filistin Özerk Yönetimi, "Ahmedinejad'ın hile ile cumhurbaşkanlığına geldiği için İran halkının temsilcisi değildir." açıklamasını yapmıştır. İran ve Filistinliler arasında yükselen tansiyon barış görüşmelerinin sekteye uğrayabileceğini ve görüşmelerin ciddiyeti arttığında İran'ın sabotaj faaliyetlerinin belirginleşeceğini göstermektedir. Ayrıca El-fetih ve HAMAS arasındaki ilişkilerin göründüğünden daha da karmaşıklaşacağını da göstermektedir.

Muhafazakarlar gibi Yeşil Hareketi de bu sene Kudüs Günü'ndeki hedeflerine ulaşamadı, bekledikleri başarıyı göstermedi. İran rejimi, Yeşil Hareketi'nin hala sokak gösterileri düzenleyebilecek potansiyeli olduğunu düşünmektedir. Merasimlerin yoğun güvenlik tedbirleri içinde gerçekleşmesi de bunun göstergesidir. İran Rejimi'nin endişesinin tersine Yeşil Hareketi sokakta her hangi bir şekilde varlık gösteremedi. Yeşil Hareketi'nin 11 Şubat 2010 İran Devrimi'nin yıldönümünden itibaren gösteri düzenleyemediği anlaşılmıştı. Ancak Dünya Kudüs Günü, Yeşil Hareketi'nin "cadde hakimiyetini" Hameney ve Ahmedinejad'a bıraktığını açıkça göstermiştir. Yeşil Hareketi, Fars milliyetçiliğinin dar çerçevesinde kalarak kuşatıcı bir demokratik söylem geliştiremedi. Coğrafi olarak Tahran'dan öteye gidemediğinden İran'da yaşayan diğer etnik grupları seferber edemedi. Özellikle de Güney Azerbaycan'da yaşayan Azerbaycan Türklerinin Yeşil Harekete aktif olarak katılmaması hareketin pratikte başarısız olacağının göstergesiydi. "Tebriz'in katılmadığı bir değişim hareketi başarılı olamaz" sözünü İran'da geçerli bir deyim haline getiren de Azerbaycan Türklerinin İran'daki tüm siyasi ve toplumsal dönüşüm hareketlerinde aktif rol almaları ve onların katılmadığı herhangi bir dönüşüm hareketinin başarısız kalmasıdır. Yeşil Hareketi de İran rejimiyle çeşitli sorunları olmasına rağmen Azerbaycan Türklerinin aktif desteğini alamamıştır. Ayrıca köylü, tüccar, memur gibi toplumun birçok kesimini harekete geçiremedi. Ancak söz konusu durum Yeşil Hareketi'nin bittiği anlamına gelmez. Çünkü Yeşil Hareketi İran'ın içinde ve dışında önemli bir güce sahip olduğu inkar edilemez.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display