Ukrayna'yı Türkiye Penceresinden Okumak

Yazan  04 Mart 2014

Ukrayna üzerindeki güç mücadelesi sadece Batı ile Rusya arasında değil, Batının kendi içinde de sürmektedir. Tıpkı Türkiye gibi Ukrayna da, Batılıların Amerikalılaştırma (Americanization) ve Avrupalılaştırma (Europeanization) mücadelesinin kesiştiği bir yerdedir. Bu yüzden ABD’li Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın “Fuck the Europe” sözü oldukça anlamlıdır. Ukrayna üzerindeki güç mücadelesine Batı cephesinden bakarsak, bu ülke jeopolitik olarak Rusya’nın yumuşak karnı olmakla birlikte Avrasya’dan Batıya akacak tüm meta ve diğer kıymetli şeylerin trafiğini kontrol eden bir konumdadır. Bu yüzden Ukrayna her şeyden önce küresel sermaye açısından önemlidir ve başta Soros olmakla birlikte, küresel sermayenin örtülü güç vasıtaları olan vakıf, gençlik hareketleri, sivil toplum örgütleri, gizli teşkiller vb. uzun zamandır bu ülkeyi üs edinmişler ve oldukça geniş bir taban oluşturmuşlardır. Amerikan ulusal güvenliği açısından Ukrayna, Avrasya’nın batısında çok önemli bir köprübaşı ve Rusya’yı büyük bir savaşa gerek kalmadan evine hapis etmenin en pratik çözümüdür. Avrupa Birliği’nin henüz doğru dürüst bir stratejik vizyonu yoktur ve politikaları kısa erimlidir. Daha çok ekonomik çıkarlar üzerine kurulu Avrupa öngörüsü, Doğu Avrupa’da olduğu gibi Ukrayna üzerinde bir ekonomik hinterland yaratma güdüsüne yöneliktir. Bu ülkeyi Amerika’nın elinden alarak, Avrupa Birliği içinde tüm ekonomisini ve dış politikasını etkiler konuma getirmek istemektedir. Ukrayna’yı kazanan Karadeniz’de de etkin olmanın yanına Avrasya’ya önemli bir pencere de açmış olacaktır.

Bin yıldır bir türlü sıcak denizlere açılmayan Ruslar, ancak Türk boğazlarını kullanarak güney denizlerine inebilmektedir. Rusya, Karadeniz’deki yaklaşık 200 km.lik kıyılarında donanmalarını barındıracak büyüklükte bir liman inşa edecek doğal özellikler bulunmadığından Ukrayna-Sivastopol’de Sovyet döneminden kalan limanı biraz da ekonomik rüşvet ve tehditle de olsa kiralamaktadır. Bu liman olmadığı takdirde Rus donanması Karadeniz’de çökmüş demektir ve bu Ruslar için asla kabul edilebilecek bir durum değildir. Rusya Federasyonu için Ukrayna üzerindeki çıkarları hayati öneme sahiptir ve bunun için gerekirse savaş dahi, her türlü seçeneği göze alabilir. Özetle, Batının Ukrayna üzerindeki kışkırtmaları devam ederse, tıpkı Gürcistan’da olduğu gibi bir Rus askeri harekâtı uzak bir ihtimal değildir. Burada önemli olan Türkiye’nin ne yaptığı ve yapmadığıdır. Amerikalılar uzun zamandır Karadeniz’e serbestçe girmek, bizim için çok önemli olan Boğazlar Sözleşmesi’ni delmek istiyorlar. Hatta Türkiye’nin Karadeniz kıyılarından üs edinmeyi de gündeme getiren Amerikalılar, Türkiye’den yüz bulamayınca Romanya ve Bulgaristan ile Karadeniz’de tatbikatlar yapıp, Türkiye’yi dışlamak istediler. Karadeniz için en büyük tehlike, Batılıların doğrudan Rusya’yı karşılarına almak yerine Türkiye gibi üçüncü ülkeleri kullanmaya kalkmalarıdır. Türkiye için Karadeniz’deki mevcut istikrarlı durum çıkarlarına uygundur ve enerji bağımlısı olduğumuz Rusya’yı karşımıza almanın hiç de zamanı değildir. Tıpkı Irak ve Suriye’de olduğu gibi Karadeniz’de de çıkarlarımız ABD’ninkilerle uyumlu değildir. Ancak, ABD boş durmamakta, yıllardır bölgeye ilişkin senaryolar geliştirmektedir. Bunlardan biri de Türkiye ile Rusya arasındaki tarihi düşmanlıkları canlandırmaktır.

ABD, tüm dünyada bilgi topluyor, işin özü bilgi toplamaktır. Ağ teorisine göre kimin kiminle sorunu varsa onun üzerinden politika üretiliyor, doğrudan müdahaleden kaçınılıyor. Michigan Üniversitesi ile birlikte Norveç’teki Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü (PRIO), İsveç’teki SIPRI, Danimarka’daki IRI (eski adı COPRI) tarafından dünyadaki tüm savaş ve çatışmalar izlenmekte, günlük olarak bilgi bankasına işlenmektedir. Sadece savaş ve çatışmalar değil yapılan anlaşmalar ve bunların bugüne kadar devam eden uyuşmazlık alanları üzerinde çalışılmaktadır. Yukarıda sayılan merkezlerde toplanan bilgiler ilgili ülkelere karşı savaş, iç savaş, kriz, provokasyon gibi yönlendirme işlerinde kullanılmaktadır. Hegemonya veri bankası olan bu sistem ülkelere göre ilişki biçimlerini belirlemektedir. Böylece Batı hegemonyası, müdahalelerini zamana yaymaktadır. Türkiye, ABD tarafından üzerinde çok çalışılmış ve didik didik edilmiş bir ülkedir. Türkiye ile Rusya arasındaki savaş ve çatışmaların incelenmesinden “İki Devletli Çatışma Teorisi” ortaya çıkarılmıştır. ABD’nin kendi çalışmasından çıkardığı sonuç Türkiye’nin en büyük düşmanının Rusya olduğu ve bunun bir gün Türkiye’nin başına örülecek en büyük bela olmasıdır. ABD’nin Karadeniz’de Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirme potansiyelini gün geçtikçe artırdığını unutmayalım. Türkiye için yakın komşu her zaman uzak komşudan önemlidir. Rus tehlikesi her an hortlayabilir ama ABD’yi artık yanımızda bulamayabiliriz. Hele ki dünyada yeni bir paylaşım savaşı yaşanırken. Deniz ve Hava Kuvvetleri bitirilmiş, istihbaratı çökertilmiş bir Türkiye’nin Rusya ile sıcak bir çatışmaya girmesi bugüne kadar tüm yaşadıklarımızı mumla aratacak en kötü olasılıktır.

Sait Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display