Bölgede İstikrar ve Güvenlik İçin Güçlü Türkiye/Milli Strateji


Bölgede İstikrar ve Güvenlik İçin Güçlü Türkiye/Milli Strateji

Yazan  10 Aralık 2014

ABD ve Batı’nın, Ortadoğu ve Türkiye konusundaki görüşlerinin netleşmeye başladığını gözlemliyoruz son günlerde. Irak ve Suriye’deki merkezi yönetimlerin zayıflatılmasını sağlayacak bir düzenin oluşturulması için  çatışma, iç savaş ve koalisyon güçlerinin ( daha çok ABD) müdahalesi devam ediyor. Muhtemelen bölgesel ittifaklar sağlanamadığı ya da güçlü bir mukavemet oluşmadığı takdirde, hedeflerine ulaşıncaya kadar da devam edeceğe benziyor. Amaç Ortadoğu’nun petrol ve doğal gazının güneyden Akdeniz’e, oradan da Avrupa’ya ulaştırılmasının sağlanması. Böylece Avrupa’nın enerji bakımından Rusya’ya bağımlılıktan kurtarılması ve Rusya’nın  tecridi öngörülüyor. Türkiye için düşünülen çözüm ise, zayıf bir merkezi yönetim, doğu ve güney doğusunda petrol ve doğal gaz bölgeleri ve su kaynakları için tehdit teşkil etmeyecek küçük federe yapıların oluşturulmasıdır. Tabii bu yapılar İsrail gibi Batı’ya karşı güven oluşturduklarına kanaat getirildiğinde, Batı’ya bağımlı devletler haline gelmelerine izin vereceklerdir. ABD ve Batı’nın Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta yürüttüğü stratejinin de yukarıda açıklanan politikanın/stratejinin bir parçası olduğunu da açık ve net olarak görebiliyoruz.

ABD ve Batı’nın ana hedefinin Rusya olduğunu belirleyebiliyoruz. Amaçları önümüzdeki dönemde de ABD’nin hakimiyetinin devam etmesi. Bu hedefe ulaşmalarında en büyük engelleri Çin ve Rusya’nın işbirliği yapmasıdır. Çin’in yeterli enerji ve hammadde olmadan süper güç olması ya da Rusya’nın mevcut haliyle tek başına süper güç olarak ortaya çıkması ve ABD ile rekabet edebilmesi olasılıklı görünmemektedir. Çin ve Rusya’nın işbirliği ve bu iki ülkenin organize ettikleri/edecekleri siyasi, ekonomik ve askeri ittifaklar/kurumlarla ABD ve Batı’nın önümüzdeki 100 yıllık dönemde hakimiyeti devam edemeyecektir. ABD’nin ana sorunu bu ikili arasındaki işbirliğinin kesilmesi, mevcut enerji kaynaklarıyla Avrupa’yı kendine bağımlı hale getiren ve bu durumuyla Çin için önemli bir partner olan Rusya’nın gelişmesinin engellenmesi, zayıflatılması, batıya doğru ilerlemesinin önlenmesidir (sadece Ukrayna ve doğu Avrupa değil, aynı zamanda Baltık ülkeleri de).

Bunlar yapılırken uygulanan strateji bildik bir stratejidir. Rusya’nın soyutlanması, etrafının çevrelenmesi, kritik bölgelerle (Ortadoğu ve Doğu Akdeniz vb.) arasına ABD ve Batı’nın kontrolünde tampon bölgeler yerleştirilmesi, Rusya içindeki özerk yapıların kışkırtılması bu stratejinin belli başlı uygulamalarıdır. Bu strateji bize Birinci Dünya Savaşı sonrasında Batı’nın Osmanlı topraklarında yerleştirmeye çalıştığı düzeni hatırlatıyor. Sevr ile dayatılmaya çalışılan bu düzen vasıtasıyla Sovyetler ile Ortadoğu arasına tampon bölge olarak Gürcistan, Büyük Ermenistan ve Kürdistan bölgeleri sokulmak isteniyordu. Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir’in bu oyunu bozan bir strateji izlemesi sonucu Batı  mevcut sınırlarıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni kabul etmek durumunda kalmıştı. Günümüzde de benzer bir strateji uygulanmaya çalışılmaktadır. Türkiye’de merkezi hükümet zayıflatılarak, Türkiye ile Hazar Havzası, Rusya, Mezopotamya’nın su kaynakları, Ortadoğu’daki enerji kaynakları arasına tampon bölgeler (Kürdistan, Ermenilerin toprak talepleri vb.) yerleştirilerek, Türkiye,  Batı için tehdit olmaktan ve risk teşkil etmekten çıkarılmaya çalışılmaktadır. Yine Kıbrıs, Doğu Akdeniz’den uzaklaştırılmak suretiyle (tabii Ege Denizinden de) Anadolu’ya hapsedilmek istenmektedir.

Türkiye geçmişte olduğu gibi günümüzde de ABD ve Batı’nın bu hedefe ulaşmasını önleyecek ve bu kapandan kurtulacak  fırsatlara ve imkanlara sahiptir. ABD ve Batı’nın uygulamaya koyduğu strateji, Ortadoğu ve ülkemizde zayıf merkezi yönetime sahip bağımlı ülkeler oluşturma stratejisi, söz konusu bölgede devamlı kaosa, terör örgütlerinin cirit atmalarına ve bölgede devamlı çok büyük kuvvetler bulundurmalarına neden olacak, burası para ve insan yutan bir bataklık haline gelecektir. Bölgedeki istikrar ve güvenliğin ancak bütünlüğünü muhafaza etmiş ve güçlü ordusu olan bir Türkiye ile sağlanabileceği, ABD ve Batı’ya gösterilmelidir. Zira ne Kürtler ne Ermeniler ne de Araplar gerek örgütlenme gerekse yönetim açısından Türk Milleti’nin bölgede sağlayabileceği güvenlik ve istikrarı sağlayamazlar. Bu geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle olduğu görülüyor. Türkiye’nin bölge ülkeleri ile yapacağı ittifaklar (İran, Irak, Suriye, Mısır vb.) Rusya ile siyasi ve ekonomik işbirliği, terörist örgütlere karşı aldığı önlemler, kürt sorunu dahil ülke içindeki sorunların Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, güvenliği ve istikrarı kapsamında çözümü için kararlı bir politika ve strateji izlenmesiyle ABD ve Batı’nın mevcut politikalarının önüne geçilebilir. Türkiye Cumhuriyeti bölgedeki istikrar ve güvenliğin ABD ve Batı’nın yürüttüğü politikalar/ stratejiler ile değil, ancak güçlü bir Türkiye’nin varlığıyla sağlanabileceği, aksi  durumda ortaya çıkacak büyük kaostan en fazla zarar görecek tarafın ABD ve Batı olacağı uygulanacak milli ve cesur stratejilerle gösterilmelidir. 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ersin Dedekoca   - 06-05-2024

Son Bağdat Seferi ve Çok Taraflı Sorunlar

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 yılın ardından geçtiğimiz hafta başında Irak'ı ziyaret etti. Erdoğan Bağdat'ta Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ile ve ayrıca Erbil'de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani'yle görüştü. ...