< < Türk İstihbaratını Yeniden Yapılandırmak


Türk İstihbaratını Yeniden Yapılandırmak

Yazan  14 Nisan 2014

İstihbaratı konu alan tüm çalışmaların ilk problemi, "İstihbarat nedir?" sorusuna cevap bulmaktır. Bu problemin sebebi, istihbarata; zamana, coğrafyaya, devletlere, kurumlara, hedeflere göre farklı anlamlar yüklenmiş olmasıdır. Örneğin, geçmişte istihbarat sadece düşman hakkında bilgi sahibi olmak için haber alma faaliyeti olarak algılanırken; bugün istihbarattan beklenen asıl fonksiyon, geleceği şekillendirmek için faydalı bir perspektif sunmasıdır. Emperyalist devletler için istihbarat, yeryüzü küresinden ve hatta uzaydan azami ölçüde faydalanmak üzerine yoğunlaşırken açlıkla mücadele eden kabile devletleri için komşu kabilelerle paylaşım sorunu üzerine yoğunlaşır. Bir devletin gizli servisi için istihbarat, ulusal güvenlik sorunları ve ulusal politikalar konusunda politikacılara müşavirlik süreci iken kolluk için istihbarat suçla mücadele ve suçluları ortaya çıkarmada kullanılmaktadır. İstihbarat genellikle haber alma ve bu haberleri yorumlama süreci olarak değerlendirilirken, kimilerine göre örtülü operasyonları içine alan bir fonksiyon olarak da görülebilmektedir. Yine, demokratik devletlerde istihbarat demokratik hukuk düzeni kuralları içinde halk yararına yürütülen bir faaliyet iken dikta rejimleri için istihbarat diktatörün güvenliğini sağlamak için kullanılan bir rejim aygıtıdır.

            İşte tüm bu nedenlerle istihbaratın tanımı konusunda uzlaşmak mümkün değildir.[1] Aslında buna ihtiyaç da yoktur. Bilimde tanım ve tasnif esastır. Ancak, istihbarat, matematik bilimi gibi pozitif bir bilim dalı değildir. Bu çalışmanın amacı da bir istihbarat tanımı yapmak değildir. 

            İstihbarat alanında inceleme yapmak öncelikle durumsallık yaklaşımını esas almayı gerektirmektedir. Bununla birlikte, inceleme yaparken, subjenin farklı özelliklerini dikkate almak zorunlu ise de benzer subjeler için aklın ve tarihsel tecrübelerin ışığında bazı ortak temel kaidelerin ortaya konması da mümkündür. İşte bu nedenle, çalışmamızda, demokratik hukuk devleti niteliğinde olan ve değişen güvenlik algısına paralel olarak istihbarat sistemini reformdan geçiren ABD ve İngiltere sistemleri ile Türk istihbarat sistemi mukayeseli olarak incelenecek, aynı zamanda Türkiye'nin ihtiyaçları dikkate alınarak istihbarat dünyamızdaki zafiyetler ve bu zafiyetleri giderici tedbirler konu edilecektir.

TÜRK İSTİHBARAT SİSTEMİNİN SORUN ALANLARI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

            Türk İstihbarat Topluluğu’nun sorunları var mıdır, varsa ne ölçüde sorunludur? İncelemeye, bu soruyu başka sorularla destekleyerek başlayalım:

            - İstihbarat kurumlarımız dış politika alanında yeterince doğru ve güncel bilgi sağlayabilmekte mi?

            - Bir savaş veya kriz durumunda, Türkiye'nin istihbarat sorunu yaşamayacağından emin miyiz?

            - Otuz yıldır devam eden ayrılıkçı etnik terör probleminin hâlâ çözülememiş olmasında ve diğer terör örgütlerinin mevcudiyetlerini sürdürmesinde istihbarat zafiyetinin etkisi var mı?

            - Sadece 2012’de 52.044 kişinin terörle mücadele kapsamında mahkumiyetine hükmedilmesi[2] istihbaratın başarısına mı yoksa başarısızlığına mı bir işaret?

            - Askeri ve sivil istihbarat ve güvenlik kurumlarının personel ve bilgi güvenliği konularında gösterdikleri zafiyet, karşı istihbarat faaliyetlerinin yetersizliğinin bir sonucu mu?

            - İstihbarat kurumlarımızın, sadece ulusal güvenlik politikalarını gözeterek çalıştığı konusunda endişemiz var mı?

            - Devletin istihbarat faaliyetlerini yürütürken özel hayatımıza ve kişi haklarına saygı duymadığı konusunda şüphelerimiz var mı? Şüphelerimizi giderecek etkin denetim mekanizmaları mevcut mu?

            Kanaatimizce, bu ve benzeri sorulara verilecek cevaplar, Türk İstihbarat Topluluğu’nun önemli sorunlarının bulunduğunu konusunda ipuçları vermektedir. Çalışmanın bu bölümünden itibaren bu sorunları kısaca ortaya koymaya ve çözüm yoları önermeye gayret edeceğiz.

1. YAPI SORUNU

            Bir ülkede istihbarat servisinin nasıl yapılandırıldığının ve devlet sistemi içinde hangi düzeyde ve önemde konumlandırıldığının, o ülkenin rejimine dair bir gösterge olduğuna ilişkin tez,[3] günümüz dünyasında geçerliliğini yitirmiş görünmektedir. Bugün, demokratik hukuk devletlerinde de dikta rejimleriyle yönetilen devletlerde de istihbaratın en üst düzeyde yapılandırıldığına ilişkin çok sayıda örnek mevcuttur. Bu nedenle, istihbarat yapılarının konumundan çok, çalışmanın ilerleyen bölümlerinde inceleyeceğimiz üzere istihbaratın denetimi konusunun rejimle ilişkili olduğunu söylemek bugün için daha doğrudur.

            Yapı sorunu; istihbarat kurumlarının hacmi, istihbarat topluluğu ile bu topluluk içerisindeki her bir kurumun iç yapısı ve kurumlar arası koordinasyonun sağlanması şeklinde üç boyutlu bir sorundur.  

1.1       Hacim Sorunu

            Sanılanın aksine, Türk istihbarat sistemi diğer devletlerle kıyaslandığında hacim olarak oldukça küçüktür. Örneğin, ABD istihbarat yapılanması ile karşılaştırıldığında tüm istihbarat sitemimiz ABD'nin bazı istihbarat örgütlerinin ancak bir departmanı kadardır.

    ABD İstihbarat Topluluğu incelendiğinde, dikkat çeken ilk husus çok sayıda istihbarat örgütünün mevcudiyetidir. ABD istihbarat sisteminin hacmi konusunda basit bir fikir vermesi için sadece NSA'da 40.000'den fazla[4] asker veya sivil personelin görev yaptığını belirtmek yeterli olacaktır. Şekil-1'de gösterilen stratejik seviye istihbarat kurumlarının yanında sadece Kara Kuvvetleri (Army) bünyesinde 25 adet tugay seviyesinde istihbarat birliğinin bulunması, bu tugaylarda ortalama 4 istihbarat taburunun olması (bazılarında daha fazladır, örneğin 407'nci İstihbarat Tugayında 10 tabur mevcuttur) operatif seviye askerî istihbaratın devasa boyutunu gözler önüne sermektedir.

 İkinci husus, resmi kurumlarla yapılan istihbaratın yanı sıra ABD'nin her konuda olduğu gibi istihbarat işinde de ticari yöntemler kullanmasıdır. Öyle ki 2000'e yakın şirket, resmi kurumların taşeronu olarak istihbarat işinin içindedir. Bu şirketler, uydu görüntüsü kıymetlendirmekten, e-posta izlemeye hatta insan istihbaratı icrasına kadar pek çok alanda resmi kurumlara hizmet sunmaktadır. ABD'de istihbarat, terörizmle mücadele ve güvenlik işlerinde çalışan resmi veya gayri resmi personel sayısı 854.000 olarak hesaplanmıştır.[5] Öte yandan, bu ölçüde büyük bir sistemin verimliliği önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.[6]

     Dikkat çekici ikinci husus ise en üst düzeyde kabine mensuplarından oluşan bir yönetim ve koordinasyon mekanizması ile daha aşağı seviyede yatay ilişkiler ağıdır.

    Hacim unsuru bakımından Türkiye ile kıyaslanması daha uygun bir örnek olabilecek İngiltere İstihbarat Topluluğu ise ABD sisteminde olduğu gibi tüm istihbarat oluşturma yöntemlerini ihtiva edecek şekilde çeşitlilik içermesi ve çok katmanlı koordinasyon mekanizmalarının varlığı ile dikkat çekmektedir.  Örneğin, Hükümet İletişim Başkanlığı'nda  (yurt dışı sinyal istihbaratını yürütür) 4.000 civarında personel çalışmaktadır. Stratejik seviyede istihbarat kurumlarının yanı sıra, sadece Kara Kuvvetleri'nde  (Army) 5 istihbarat taburundan (seferde 7 tabura çıkar) oluşan askeri istihbarat birliklerinin mevcudiyeti, operatif seviye askeri istihbarat kapasitesi hakkında fikir vermeye yeterli olacaktır. İngiliz istihbaratı ile ABD istihbaratının neredeyse iç içe geçmiş yapılar olduğu dikkate alındığında İngiltere'nin bu alanda ABD'nin imkanlarından faydalandığı da dikkate alınmalıdır.

  Türk İstihbarat Topluluğu, genel olarak askerî ve sivil istihbarat birimleri olarak gruplandırılabilir. Askeri istihbarat Genelkurmay Başkanlığı’na, kolluk istihbaratı İçişleri Bakanlığı’na, dış istihbarat ise Başbakana bağlı teşkilatlandırılmıştır.   Türk istihbarat kurumlarının birim ve personel sayıları kamu oyunda pek bilinmez.[9] Ancak, istihbarat kurumlarımızın, ne ABD ne de İngiliz istihbarat kurumlarının hacmi ölçüsünde olmadığı açıkça ortadadır.

            İstihbarat sistemimizin temel yapı taşı durumundaki MİT, aşağıda daha ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere bir koltukta birden çok karpuz taşımaya çalışmaktadır. Kuruma, kanunla[10] büyük sorumluluklar verilmesine rağmen, nicelik ve nitelik olarak verilen görevleri yapabilecek yetenekten uzaktır. Bu zafiyetini telafi etmesine yardımcı olabilecek hükümet dışı örgütlerle bağları da zayıftır.

 Kurumların fonksiyonel çeşitliği göz önüne alındığında istihbarat topluluğumuz daha da fakirdir. Bu sonucun, Soğuk Savaş döneminde NATO'ya tam bağımlılık politikaları çerçevesinde izlenen ve her şeyi NATO'dan bekleyen anlayıştan; Soğuk Savaş dönemi sonrasında ise değişen jeopolitik ihtiyaçlara henüz ayak uyduramamasından kaynaklandığı söylenebilir.

 Türk İstihbarat Topluluğunun içinde -dönemsel olarak belli siyasi gruplar tarafından ele geçirilmiş olmakla birlikte- hacimce en yeterli olanı polis istihbaratıdır. En yetersiz olanı ise kuşkusuz askerî istihbarattır. NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan Türkiye, belki de NATO'da en güçsüz askerî istihbarat sistemine sahip bir kaç ülkeden biri durumundadır. Bunda, "askerî istihbarat" kelimesinin siyasilerde yarattığı antipati ve bu antipatiden çekinen askerî otoritelerin irade yoksunluğunun etkisi büyüktür.

 Askerî istihbarat yapılanmasının en büyük sorun alanı modern ordulardaki gelişmelerin aksine istihbarat faaliyetinin sadece karargâh çalışması olarak algılanması, nicelik ve nitelikçe yeterli toplama vasıtasından mahrum olunması, bazı istihbarat disiplinlerinin adının bile zikredilmesinden çekinilmesi, Kuvvet Komutanlıklarının istihbarat birimlerinin müşterek bir mekanizma içinde görev yapmaması, çok disiplinli müşterek bir istihbarat komutanlığının kurulamaması ve karşı istihbarat konusunda ciddi zafiyetlerin bulunmasıdır. Tüm bu sıkıntıların üzerine bir de GES Komutanlığı’nın TSK'dan ayrılarak MİT'e bağlanması işin tuzu biberi olmuştur. Dünya üzerinde sivil sinyal istihbaratı kurumlarının olduğu reddedilemez. Ancak o kurumlar daha çok kamu güvenliğine yönelik olarak telefon dinlemesi ve e-posta izlemesiyle meşgul olan kurumlardır. Böyle olmasına rağmen bu kurumların (örneğin NSA) idaresi bazı ülkelerde askerlere bırakılmıştır. Öte yandan dünya üzerinde askerî sinyal istihbaratı (muhabere istihbaratı+elektronik istihbarat) ve ölçüm/iz istihbaratını sivil bir kuruma devretmiş başka bir ordu göstermek mümkün değildir. Üstelik devredilen elektronik harbin sadece istihbarat fonksiyonu (elektronik destek) değil aynı zamanda harp (elektronik taarruz) fonksiyonudur. Böyle bir ordunun modern bir harbi başarıyla icra etmesi beklenemez.

 1.2       Fonksiyon Çatışması Sorunu

Hemen hemen tüm devletler; iç-dış istihbarat, istihbarat (espinonaj)-karşı istihbarat (kontr-espiyonaj) fonksiyonlarını farklı kurumlar eliyle yürütürken Türk İstihbarat Topluluğu bu hususta nev'i şahsına münhasır bir yapıdadır.

 1.2.1 Aynı Kurumda Dış ve İç İstihbarat

 Bu durum, kendini en bariz şekliyle, devletin temel istihbarat kurumu olan MİT'in, hem içten hem de dıştan gelebilecek tehditlere karşı istihbarat görevi yürütmekle yükümlendirilmiş olmasıyla kendini göstermektedir. İlk bakışta, koordinasyonu sağlama bakımından faydalı gibi algılanan bu durum, istihbaratın özü ile taban tabana zıttır. Örneğin, yurt dışında zorunluluk gereği tamamen kanunsuz olarak yapılan istihbarat kültüründen gelen alışkanlıklara sahip görevliler, meslek yaşamlarının bir döneminde rotasyon gereği olarak yurt içinde belli kanunlar çerçevesinde faaliyet yürütmeyi kabullenmekte zorlanmaktadır. Bu durum, ayrıca, uzmanlaşmayı engellemekte ve hatta deşifre olmayı da beraberinde getirmektedir. Sistemin en önemli sıkıntısı ise kolluk istihbaratı ile MİT'in ortak sorumluluk bölgesi olan ülke topraklarında yetki çatışmasında kendini göstermektedir. Öyle ki, Türk istihbarat kurumları zaman zaman birbirlerini takip eder duruma gelebilmektedir. Bu yapı, ciddi bir devlet için kabul edilemez ve sürdürülemez bir durumdur.

 

1.2.2. Aynı Kurumda İstihbarat ve Karşı İstihbarat

  Tüm istihbarat kurumlarının kendi güvenliklerini sağlamak bakımından bir karşı istihbarat kapasitesine sahip olması gerekirse de istihbarat ve karşı istihbarat; esas olarak gizlilik, uzmanlık ve hukuki sebepler nedeniyle ayrı kurumlar tarafından yürütülmesi gereken faaliyetlerdir. İstihbarat siyasi, askerî, iktisadî, sosyal vb. hedefleri gerçekleştirmek için gerekli olan bilgiye odaklanırken; karşı istihbarat güvenliğin sağlanması ve rakip istihbarat servislerinin faaliyetlerine odaklanır. Bu nedenle, hukuki açıdan bakıldığında, karşı istihbarat kanun uygulayıcıları (law enforcement personnel) tarafından yürütülmelidir.[11] Bilindiği üzere, istihbarat servislerine sızmak yabancı istihbarat servislerinin öncelikli hedefleri arasındadır. Bir istihbarat kurumunun kendi bünyesindeki sızmalara karşı tetkik ve operasyonların yine kendi bünyesindeki bir ekip tarafından yapılması işin tabiatına aykırıdır. Hemen hemen tüm devletlerde kabul gören bu anlayışa rağmen, Türk dış istihbarat servisi (MIT), yurt içinde de karşı istihbarat görevi icra etmekten birincil derecede sorumludur.

 Öte yandan, askerî istihbarat ile kolluk istihbaratı arasında da sıkıntı yaşanabilmektedir. Askerî istihbaratın 5442 sayılı Kanunun 11/D maddesi gereğince iç güvenlik harekâtında genel güvenliğin sağlanması bakımından önleyici idari kolluk istihbaratı yetkisine sahip olduğu dikkate alındığında yetki karmaşası daha da büyümektedir. Bu duruma bir de Jandarma istihbaratının çift başlı sorumluluğu da eklenince sistem tamamen içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır.

  Kolluk istihbaratı bakımından en önemli sorun ise idarî ve adli kolluğun aynı görevliler tarafından yürütülmesidir. Adli kolluk personelinin mülki amirlerin emrinde olması dolayısıyla sicil, atama, terfi vb. özlük haklarının yürütme yetkisinde bulunması etkin bir adli kolluk istihbaratı yapılmasının önünde engeldir.

   Yukarıdakilere ilave olarak, günümüzde, istihbarat sadece devletin resmî kurumlarına bırakılabilecek bir fonksiyon olmaktan çıkmıştır. Batıda, örnekleri olduğu üzere ülkemizde de resmî istihbarat kurumlarına stratejik destek sağlayacak sivil düşünce ve araştırma kuruluşlarının, enstitülerin ve hükümet dışı örgütlerin desteğinin sağlanması önemli bir boşluğu dolduracaktır.

 1.3. Koordinasyon Sorunu

   Bilindiği üzere, istihbaratın temel prensiplerinden birisi merkezi planlama ademi merkezi uygulamadır. Dünya üzerinde, istihbarat alanında koordinasyon sorunu ile en fazla karşılaşan devlet ABD'dir. ABD'nin çok sayıda ve büyük ölçekte istihbarat kurumuna sahip bir ülke olması, kurumlar arasında koordinasyon zorunluluğunu ön plana çıkarmıştır. ABD, özellikle 11 Eylül 2001 saldırısından sonra yeniden yapılandırdığı istihbarat topluluğunda, bu sorunu çözmek için önemli bir çaba göstermiştir. ABD sisteminde koordinasyondan birinci derecede sorumlu kurum Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (DNI)'dür. Kurumun direktörünün de yer aldığı, bazı bakanlardan oluşan Müşterek İstihbarat Topluluğu Konseyi (JICC) ise en üst düzeyde koordinasyonu sağlayan kurul işlevini yürütür.

  İngiliz İstihbarat Topluğunda ise koordinasyon işlevi Müşterek İstihbarat Komitesi vasıtasıyla yerine getirilmektedir. Komitenin başkanı durumunda olan Güvenlik ve İstihbarat Koordinatörü, Başbakana karşı sorumludur.

 Türk İstihbarat Topluluğuna gelince, 2937 sayılı Kanun'da bir fıkra ile düzenlenmiş bulunan ve üç ayda bir toplanması emredilen Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu ile kurumlar arası koordinasyonun sağlanması mümkün değildir. Buna bir de kurumlar arası rekabet kültürü de dahil edildiğinde koordinasyon sorunu daha da büyümektedir.

 1.4.      Yapı Sorununa Çözüm Önerisi

   Türk İstihbarat Topluluğunun yapı sorununa ilişkin olarak yukarıda yapılan tespitlere bir çözüm önerisi olarak sunulan Şekil-4'deki yapının yeterince açıklayıcı olduğu düşünülerek burada kısa açıklamalarla yetinilecektir.

     Öneri, istihbarat ve karşı istihbaratın; iç ve dış istihbaratın diğer devletlerde olduğu gibi ayrı ellerden icrasını esas almakta, istihbarat fonksiyonlarının tümünü kapsayacak şekilde çeşitliliği artırmakta, en üst seviyeden itibaren koordinasyon sorununu çözmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla, MİK (Milli İstihbarat Komitesi) ve Milli İstihbarat Sekreterinin başkanlığında bir İK (İstihbarat Komitesi)'nin teşkil edilmesi gerektiği düşünülmektedir. Çağımızın güvenlik algısının odağında yer alan asimetrik tehditlere karşı modern ordularda kullanımı gün geçtikçe artan istihbarat fonksiyonunun, TSK bakımından da geliştirilmesi ve operatif seviye muharebe sahası haber toplama vasıtalarının teşkil edilmesi önerilmektedir.

   Öneride terörle mücadelede istihbarat birimlerinin yer almaması eleştiri konusu olabilir. Soru şudur: "Münhasıran terörle mücadelede eden istihbarat kurumları mı (İngiltere, Fransa, Kanada, Avusturya sistemi) yoksa iç istihbarat kurumları bünyesinde terörle mücadelede istihbarat birimleri (ABD sistemi) mi?"[12] İkinci seçenek; idari yapımıza, teamüllere, istihbarat ve hukuk sistemimize daha uygundur. Dolayısıyla, terörle mücadelede istihbarat birimleri kolluk istihbaratı kurumlarının içerisinde düşünülmüştür.

      Ayrıca, önerilen yapının kapsamlı bir istihbarat yasası ve ulusal istihbarat programının çıkarılması ile mümkün olduğunu da belirtmek gerekmektedir.

 2.         DENETİM SORUNU

    "Sed quis custodiet ipso custodes? (Fakat gözcüleri kim gözetleyecek)."Romalı şair Juvenal'in MS 1.yüzyılda sorduğu bu soru hâlâ geçerliliğini korumakta ve istihbarat kurumlarının kontrol ve denetimi yüzyıllardır devam eden bir problem olarak ortada durmaktadır.

    Bir hukuk devletinde istihbarat kurumları ne zaman hareket geçmelidir? David Omand, bu soruyu altı şartla cevaplamaktadır:[13]

                        - Savunulabilir sağlam bir sebep olmalıdır.

                        - Dürüst hareket edilmelidir.

                        - Orantılı yöntemler kullanılmalıdır.

                        - Doğru yetki kullanılmalıdır.

                        - Akla uygun bir başarı beklentisi olmalıdır.

                        - Son çare olmalıdır.

            Hemen hemen tüm ülkelerde, istihbarat kurumları ve onların eylemlerine onay veren adli makamların bu şartları yanlış değerlendirdiği konusunda şikâyetler olmaktadır. Gittikçe artan bu şikâyetler, istihbarat kurumlarının denetiminin gün geçtikçe daha fazla konuşulur olmasına yol açmaktadır. Nitekim Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, "iç güvenlik servislerinin kontrolü genellikle yetersiz olduğundan, anayasal ve yasal güvenceler sağlanmadıkça gücün kötüye kullanılması ve insan hakları ihlâlleri bakımından büyük bir risk mevcuttur" diyerek üye devletleri bu konuda uyarmaktadır (1402 sayılı tavsiye kararı).[14]

            Tabiidir ki, bir hukuk devletinde, istihbarat faaliyetleri devletin tüm diğer faaliyetleri gibi denetim altında bulunmalıdır. Aksi takdirde, ülkenin ve vatandaşların güvenliği, özel hayatın gizliliği, haberleşme hürriyeti, konut dokunulmazlığı gibi pek çok temel hak ve hürriyetin ihlâl edilmesine uygun bir ortam yaratılmış olur. İstihbarat kurumlarının denetimi üç şekilde yürütülebilir: Yürütme, yasama ve yargı denetimi.

2.1.      Yürütme Denetimi:

            İstihbarat kurumlarının bağlı bulundukları makamlar tarafından denetlenmesi manasına gelmektedir. Gerekliliği tartışılmasa da yürütme denetinin bazı riskleri vardır. İlk olarak, iktidarların kamu görevlilerinin topladığı bilgiyi adeta kendi mülkiyeti gibi sahiplenmesinden dolayı büyük bir ketumiyet riski söz konusudur. İkinci olarak, istihbarat servislerinin bilgi toplama kapasitelerinin, iktidarlar tarafından politik rakipler hakkında bilgi edinmek gibi iç politik amaçlar doğrultusunda kullanması riski bulunmaktadır. Bu nedenle istihbarat kurumlarının görevlileri, iktidarların bu tür makul olmayan taleplerini reddetmek konusunda güvenceye kavuşturulması gerekir.[15]

            ABD'de yürütme denetimi, Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) ve Müşterek İstihbarat Topluluğu Komitesi tarafından icra edilir.[16]Bununla birlikte, ABD yürütme erkinin bünyesinde, Özel Hayatın Gizliği ve Kişisel Özgürlükleri Gözetim Kurulu (The Privacy and Civil Liberties Oversight Board-PCLOB) adında bağımsız bir kurul, temel hak ve özgürlüklerin korunması anlamında hazırladığı raporlarla hükümete danışmanlık yapmaktadır.[17] Senato'da Cumhuriyetçilerin adayları onaylamak konusunda gösterdiği direnç nedeniyle 5 yıl işlevsiz kalan bu kurulun etkinliği üzerine pek çok yakınma söz konusu olsa da, Kurulun, 2013’de Snowden'in ifşaatları sonrası ortaya çıkan dinlemeler hakkında ("NSA'nın dinlemelerinin kanunların ihlâli olduğunu ve durdurulması gerektiğini" belirten) kapsamlı raporu[18] en azından bir gelişme olarak görülebilir. Öte yandan, raporun, Demokrat Parti kökenli üç üyenin "ihlâl var", iki Cumhuriyetçi üyenin "ihlâl yok" oyuyla kabul edilmesi bile yürütme denetiminin siyasi görüşlerle doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu dinlemeler esnasında iktidarda Demokrat Partinin olması da Demokratların ABD güvenlik mekanizmalarında tam olarak iktidar olamadığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

            İngiltere'de ise, Başbakan 2002’den bu yana, istihbarat teşkilatlarını (MI6, MI5, GCHQ) Güvenlik ve İstihbarat Koordinatörü vasıtasıyla gözetim altında bulundurmaktadır.[19]

            Mevzuatımıza göre istihbarat kurumlarının yürütme denetiminin, bağlı oldukları bakanlıkların teftiş kurulları, Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Devlet Denetleme Kurulunu vasıtasıyla yürütülmesi mümkün olup, bu denetim pratikte istisnai bir uygulama düzeyindedir. Devamlılık arz etmeyen ve münhasıran istihbaratın denetimi konusunda yetkilendirilmiş uzmanlardan teşkil edilmemiş, üstelik sadece sorun çıktığında devreye girebilme ihtimali üzerine tasarlanmış bu denetim mekanizmalarının etkinliğini tartışmak dahi yersizdir.

  Pratikte, yürütme denetimi diğer denetim yolarına nazaran etkin değildir. Bu nedenle, demokrasilerde istihbarat kurumların denetiminin yürütme, yasama ve yargı organları tarafından ortaklaşa yapılması şeklinde bir eğilim mevcuttur.

 2.2.      Yasama Denetimi:

   İstihbarat kurumlarının etkin bir yasama denetimine tâbi tutulması demokratik hukuk devleti olmanın bir gereğidir.

   Çalışmamızda örnek verdiğimiz ABD'de hem Senato hem de Temsilciler Meclisi'nde birer İstihbarat Komitesi bulunmaktadır. ABD'de istihbaratın denetiminde yasama organına geniş sorumluluk ve yetkiler verilmiştir.[20] Kongre, bu yetkisini Anayasa’dan almaktadır.[21] Kongrenin bütçe yetkisi, istihbarat kurumlarının üzerinde adeta Demokles'in kılıcı gibidir.  ABD'de yaygın olan bir mizahi deyiş bu durumu şöyle özetlemektedir: "Yetkililer kendilerinin tanrı olduğunu düşünür; bütçeyi onaylayanlar tanrı olduklarını bilirler (Authorizers think they are gods; appropriators know they are gods)."

 İngiltere'de, 1994 tarihli İstihbarat Hizmetleri Kanunu çerçevesinde İstihbarat ve Güvenlik Komitesi (Intelligence and Security Committee) kurulmuştur. Parlamento üyelerinden oluşan bu komite MI6, MI5 ve GCHQ’un harcamalarını, yönetimini ve politikalarını denetlemektedir. Komite dokuz üyeden oluşur. Üyeler Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasından seçilir.Komite her yıl raporlar hazırlar ve istihbarat kurumları hakkında parlamento ve halkı bilgilendirir.[22]

   Kısacası, hem ABD'de hem de İngiltere'de, yasamanın; istihbarat kurumlarının bütçeleri, yöneticilerinin atanması, faaliyetlerinin etkinliği konusunda en azından kağıt üzerinde etkin sayılabilecek denetimi söz konusu olup istihbarat kurumlarının hesap verebilirliği üzerinde sıkça durulan bir konudur.

    Parlamento denetiminin yasama dokunulmazlığının da kullanılması yoluyla istihbarat kurumlarını politik rekabet alanına çekme, basın ve kamuoyu desteğiyle kurumların üzerinde baskı oluşturulması ve hatta askerî ve güvenlik operasyonlarının deşifre edilmesi gibi sıkıntılara yol açma riski bulunsa da[23] demokrasilerde, istihbarat faaliyetleri makul ölçülerde yasamanın denetimde olmalıdır. Oysa parlamenter demokrasi ile yönetilen ülkemizde, TBMM bünyesinde istihbarat komisyonu bulunmamaktadır. Belki, sadece, istihbarat kurumlarının bütçeleri görüşülürken Bütçe ve Kesin Hesap Komisyonu’nda etkin olmayan bir yasama gözetiminden söz edilebilir. Bu nedenle, Türkiye'de istihbarat kurumlarının yasama denetimi kağıt üzerinde bile mümkün değildir.

 2.3       Yargı Denetimi

Demokratik hukuk devletlerinde istihbarat kurumlarının yasama tarafından denetlenmesi de yeterli görülemez. Özellikle, parlamenter demokrasilerde iktidar partisinin yasama üzerindeki etkinliği dikkate alındığında yargı denetimi daha da ön plana çıkmaktadır.

  Başkanlık sistemiyle yönetilen ABD'de istihbaratın yargısal denetimi, 1978’de kurulan özel bir mahkeme (Foreign Intelligence and Surveillence Court) tarafından yürütülmektedir. Mahkeme nöbetleşe görev yapan ve yedi yılı aşmayan sürelerle görevlendirilmiş 11 yargıçtan (2001’e kadar 7 olan yargıç sayısı 2001’de çıkarılan Yurtseverlik Yasası -US Patriot Act- ile 11 olmuştur) oluşur.  Yargıçlar, ülke içinde ABD istihbarat servislerince (genellikle NSA ve FBI) yabancı istihbarat ajanı olduğundan kuşku duyulan kimseler hakkında icra edilecek soruşturmalara ilişkin savcılık müzekkerelerini denetlemek ve iletişimin dinlenmesi gibi operasyonlara izin vermekle görevli ve yetkilidir.[24] Öte yandan, Mahkemeye, kuruluşundan 2012 sonuna kadar geçen dönemde 33.949 dinleme talebi gelmiş ve bu taleplerden sadece 11’i reddedilmiştir. Bu istatistik, Mahkemenin esas olarak ulusal güvenlik vizyonuyla hareket ettiğinin bir göstergesidir. Mahkemenin bu tutumu; hukuken yetkili ancak fiilen yetkisiz olan, otoriteye ancak kafa sallayan (rubber stamp) gayrimeşru bir mahkemeye (kangoro courts) benzediği konusunda eleştiriler yöneltilmesine sebep olmuştur.[25] Bu eleştiriler karşısında Mahkeme, reddedilen müzekkere sayısının düşüklüğünün, nihai onay öncesinde yargıçların isteği üzerine yürütme tarafından taleplerin tadil edilerek kanuna uygun hale getirilmesinden kaynaklandığını, örneğin 1 Temmuz-30 Eylül 2013 arasında gelen taleplerin %24,4'ünün düzeltilmesi için ilgili kurumlara gönderildiğini açıklamıştır.[26]

  İngiliz istihbarat servislerinin hukuki denetimi, Başbakanca üç yıllığına atanan iki bağımsız kıdemli eski yargıç (komiser) tarafından da yürütülmektedir. Görevi biten komiser tekrar seçilebilir. Her iki görevli de görevlerini yapabilmek için istihbarat personeline ulaşma, operasyon bilgilerini ve gerekli dokümanları elde etme yetkisine sahiptir.

Ayrıca, İngiliz iç istihbarat servisi MI5’in iletişimin dinlenmesi ile ilgili aldığı kararlar ve bu kararların yerine getirilmesinin hukuka uygun olup olmadığı da denetlenmektedir. Bu görevi yerine getirecek kişi yüksek yargı mensubudur ve üç yıl için Başbakan tarafından atanır. Süresi dolan Komiser tekrar atanabilir. Ayrıca, 2000’de çıkarılan kanunla (Regulation of Investigatory Powers Act) kurulan, istihbarat teşkilatlarına karşı yapılan şikayetleri inceleyen ve soruşturan bağımsız özel bir mahkeme (Investigatory Powers Tribunal) de mevcuttur. Mahkeme, ayrıca 1998 tarihli İnsan Hakları Kanunu (Human Rights Act 1998) 7'nci bölümü kapsamında kişi hakları ihlâlleri hakkındaki davalara da bakmaktadır. Mahkeme yargı mensubu ve kıdemli avukatlardan seçilen bir başkan ve sekiz üyeden oluşmaktadır ve gerektiğinde MI5 ve MI6'da inceleme yapma yetkisine haizdir.[27]

 Her ne kadar yargısal bir denetim mekanizması bulunsa da, 2013’de bir NSA görevlisi (Edward Snowden) tarafından ifşa edilen raporlar ve basında yer alan haberler, ABD ve İngiliz istihbarat kurumlarının, hem ABD vatandaşlarını hem de devlet başkanlarına kadar yabancıları hâkim kararı olmadan dinlediğini açıkça ortaya koymuştur. ABD ve İngiliz gizli servislerinin dinlemelerine ilişkin ifşaatlar İngiltere'yi harekete geçirmiş ve istihbarat materyallerinin mahkemelerde ancak gizli oturumlarda incelenebileceği konusunda kanun çıkarılarak güvenlik ve gizlilik yönünde adımlar atılmıştır.[28]

  Ülkemize gelince; münhasıran istihbarat kurumlarının faaliyetlerini incelemek ve denetlemekle görevli mahkeme bulunmamaktadır. Bu durum, istihbarat kurumlarında, soruşturma taleplerinin gizliğinin sağlanamayabileceği konusunda kuşku yaratmaya müsaittir. Mevcut sistemimizde, kolluk istihbaratının yürüttüğü adli soruşturma yöntemleri (koruma tedbirleri) CMK hükümlerine, MİT ve kolluğun yaptığı önleyici istihbarat faaliyetleri ise 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile kurumların kendi teşkilat kanunlarına göre yürütülmektedir. Ayrıca; MİT, Jandarma ve Polis, 5397 sayılı Kanun ile bu kurumların teşkilat kanunlarında yapılan düzenlemelerden aldığı yetkiyle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın gözetiminde ve ancak hâkim kararıyla (gecikmesinde sakınca bulunan hallerde 24 saat içinde hâkim onayına sunulmak üzere kanunda belirtilen yetkililerin emriyle) önleme dinlemesi yapabilmektedir.

  Son yıllarda yaşanan gelişmeler göstermektedir ki, bazı yasal düzenlemeler bulunsa da Türk istihbarat kurumlarının yasa dışı telefon dinlemeleri başta olmak üzere hukuka aykırı yöntemleri kullanılması yaygın bir alışkanlık haline gelmiştir. Özel hayatının gizliliğini ve temel hakları ihlâl eden bu durum, devletin en üst makamlarındaki kişilere kadar uzanmış ve böylece ulusal güvenliği de tehlikeye sokacak boyutlara ulaşmıştır. Yaşadığımız olaylar, ulusal güvenliğin korunması için kurulmuş istihbarat kurumlarının faaliyetleriyle ulusal güvenliği tehdit eder duruma gelmesinin, istihbarat kurumları üzerinde bağımsız ve tarafsız özel bir yargı denetiminin zorunluluğu konusunda tarihsel bir uyarı olarak dikkate alınmalıdır.

 3.         HUKUKSAL ALTYAPI SORUNU

     İstihbaratta hukuksal alt yapı sorununun iki boyutu bulunmaktadır. İstihbarat kurumlarına yetki hukuki alt yapı ile sağlanabilir. Hukuksal alt yapının yetersiz olduğu veya iyi organize edilmediği durumlarda istihbarat kurumlarının görevlileri harekete geçmekte tereddüt edebilir veya kurumlar arası yetki çatışması yaşanabilir.

ABD ve İngiltere'nin sivil ve askeri istihbarat kurumları ve istihbarat faaliyetlerine ilişkin yüzlerce maddeden oluşan onlarca kanunu ile karşılaştırıldığında (örneğin sadece US Intelligence Reform and Terrorism Prevention Act 236 sayfadır) Türkiye Cumhuriyeti’nin bu konuda devasa yasal alt yapı sorununun mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Anayasamızda hiç geçmeyen "istihbarat" fonksiyonu, devletin bu konudaki temel mevzuatını oluşturan 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve MİT Kanununda ancak bir kaç maddede düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanunun diğer maddeleri genel olarak personelin özlük haklarına yöneliktir. Polis Vazife Salahiyetleri Kanunda sadece bir madde (Ek Madde 7) ile düzenlenen istihbarat yetkisi, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununda kelime olarak dahi geçmemekte, istihbarata ilişkin olarak sadece önleyici telefon dinlemelerini düzenleyen bir madde (Ek Madde 5) bulunmaktadır. Askerî istihbaratın hukuki alt yapısı konusunda da durum pek farklı değildir. Toplamı bir sayfayı bile bulmayan 1324 sayılı Genelkurmay Başkanının Görev ve Yetkilerine Ait Kanunda, istihbarat, içeriğine ilişkin bir açıklama olmaksızın sadece Silahlı Kuvvetlerin harbe hazırlanmasında bir fonksiyon olarak sayılmaktadır. TSK'ya ilişkin pek çok konuyu ve bu arada atların bakım ve iaşesinden nallanmasına kadar ayrıntıları 30 madde halinde düzenleyen İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliği’nde ise istihbarat faaliyetlerinin nasıl yürütüleceğine ilişkin doğrudan madde bulunmadığı gibi bir ordunun dört ana fonksiyonundan biri olan istihbarat, kanun ve yönetmelikte kelime olarak dahi yer almamaktadır.

   Hukuksal alt yapı sorununun ikinci boyutu temel hak ve özgürlüklerin korunmasıyla ilişkilidir. Kişisel verilerin, özel hayatın ve iletişimin gizliliğinin korunması gibi temel hak ve hürriyetleri ihlâl etme riskini ihtiva eden istihbarat fonksiyonunun yol açabileceği sıkıntıları en aza indirmek ancak bu hak ve hürriyetlerin yasal güvencelere bağlanmasıyla ve istihbarat fonksiyonunun sınırlarının ayrıntılı düzenlemelerle belirlenmesiyle mümkün olabilir. Bu konuda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları[29]ile belirlenen ilkeler esas alınmalıdır.

 Sonuç

   Bir devletin istihbarat topluluğu hiç bir zaman yüzde yüz yeterli ve güvenli değildir. İstihbarat istemi ne kadar akılcı, yeterli ve güvenli organize edilirse edilsin, sistemin gözden kaçırdığı olgular ve sızıntılar olacaktır. 2013’de Boston Maratonu’nda yaşanan eylem ile Wikileaks ve Edward Snowden tarafından sızdırılan bilgiler, ABD istihbarat sisteminin devasa boyutlarına, çeşitliliğine ve elindeki yüksek teknolojiye rağmen zafiyet gösterebileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, istihbarat sistemlerinin sürekli gözden geçirilmesi gerekmektedir.

   Bilginin hacminin ve iletişimin süratle arttığı günümüzde, devletler için istihbarat en değerli ulusal güç unsurlarından biridir. Türk iç ve dış güvenlik bürokrasinin sürekli yanlış kararlar vermesi, hatalar yapması ve etki odaklı politikalar üretemeyip tepki odaklı davranmasının, tabiri caizse deneme yanılma yoluyla yolunu bulmaya çalışmasının altında yatan temel sebeplerden birisi Türk istihbaratının ihtiyaca cevap verememesidir. Coğrafyasında bölgesel bir güç olma, Türk dünyasına liderlik etme arzusunda olan Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut istihbarat kurumlarıyla bu iddiasını gerçekleştirmesi hayalden öteye gidemez.

 Türkiye; dünyanın en sorunlu bölgeleri olan Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu üçgeninin tam merkezinde yer alan, uzun kara ve deniz sınırları bulunan, neredeyse tüm komşularıyla sorunlar yaşayan, otuz yıldır düşük yoğunluklu bir savaşı yürüten, ülkesinin dışında dünyanın pek çok yerinde askeri güç bulunduran bir ülke olarak mevcut istihbarat topluluğundan çok daha hacimli, verimli, etkin, parçaları birbiriyle eşgüdüm halinde işleyen ve demokratik hukuk devleti esaslarına göre denetlenebilir bir istihbarat gücüyle doğru politikalar belirleyebilir ve izleyebilir. Bunu sağlamak için öncelikle "kral çıplak" demek, sonrasında ise cesaret ve kararlılıkla adım atmak gerekmektedir.

  Son Söz: İstihbaratçılar başarılarından dolayı nadiren övülürler, başarısızlıklarından dolayı sıkça yerilirler.

 * Dr. Av., Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi, Bilimsel Danışman

[1] İstihbaratın tanımına ilişkin tartışmalar için bkz. Ümit Özdağ, İstihbarat Teorisi, Kripto Yayınları, Ankara 2008,     s.27-34.

[2]ttp://www.adlisicil.adalet.gov.tr/istatistik_2012/58.pdf, (Erişim Tarihi 01.012.2014).

[3] Tuncay Özkan, MİT'in Gizli Tarihi, Alfa Yayınları, İstanbul, 2003, s.18.

[4] "Introverted? Then NSA wants you.Der Spiegel,  April 2012.

[5] Bu konuda ayrıntılı bir inceleme için bkz. http://projects.washingtonpost.com/top-secret-america/ (Erişim tarihi 01.03.2014)

[6] http://rt.com/news/nsa-whistleblower-mass-surveillance-398/ (erişim Tarihi 01.03.2014)

[7]Lowenthall, Mark M; Intelligence From Secrets to Policy, 3rd Edition, Washington, 2006, s.32 ve çeşitli internet sayfalarından derlenmiştir.

[8] National Intelligence Machinery, https: // www. gov.uk /government /uploads /system /uploads /attachment_data /file /61808/nim-november2010.pdf (Erişim Tarihi 04.02.2014) ve muhtelif internet sitelerinden derlenmiştir.

[9] MIT'in idari personel dahil 8000 çalışanı olduğu açıklanmıştır. http://www.radikal.com.tr/turkiye/mitin_personel_sayisi_ve_butcesi_aciklandi-1178099 (Erişim tarihi 01.03.2014)

[10] 2937 Sy.Kn:  Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri

Madde 4 – Milli İstihbarat Teşkilatının görevleri şunlardır;

a) Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenligine, Anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kuruluşlara ulaştırmak.

 b) Devletin milli güvenlik siyasetiyle ilgili planların hazırlanması ve yürütülmesinde; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile ilgili bakanlıkların istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak.

c) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat faaliyetlerinin yönlendirilmesi için Milli Güvenlik Kurulu ve Başbakana tekliflerde bulunmak.

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının istihbarat ve istihbarata karşı koyma faaliyetlerine teknik konularda müşavirlik yapmak ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcı olmak.

e) Genelkurmay Başkanlığınca Silahlı Kuvvetler için lüzum görülecek haber ve istihbaratı, yapılacak protokole göre Genelkurmay Başkanlığına ulaştırmak.

f) Milli Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer görevleri yapmak.

g) İstihbarata karşı koymak.

Milli İstihbarat Teşkilatına bu görevler dışında görev verilemez ve bu teşkilat Devletin güvenliği ile ilgili istihbarat hizmetlerinden başka hizmet istikametlerine yöneltilemez. Milli İstihbarat Teşkilatı birimlerinin görev, yetki ve sorumlulukları Başbakanca onaylanacak bir yönetmelikte belirtilir.

[11]Ayrıntılı bilgi için bkz. Wıllıam E.Odom, Fıxing Intelligence for a More Secure America, 2nd Edition, Yale University Press, New Haven and London, 2003, s.167-184.

[12] Söz konusu iki sisteminin avantaj ve dezavantajlarının ayrıntılı karşılaştırması için bkz. Peter Chalk, William Rosenau, Confronting the Enemy Within, Security Intelligence, the Police, and Counterterrorism in Four Democracies, Rand Corporation, Santa Monica, 2004, s.xi-5.

[13] David Oman, "Using Secret İntelligence For Public Security", The New Protective State, Goverment, Intelligence and Terrorism, Edited by Peter Hennessy, Mile End Instituute, Cornwall, 2007, s.157.

[14] http://assembly.coe.int/Main.asp?link=/Documents/AdoptedText/ta99/EREC1402.htm (Erişim Tarihi 20.02.2014)

[15] Born and Leigh, age, s.68.

[16] Lowenthall a.g.e., s.192.

[17] George, Roger Z.; Robert D. Kline (2005). Intelligence and the National Security Strategist. Rowman & Littlefield. s. 572.

[18] http://www.pclob.gov/SiteAssets/Pages/default/PCLOB-Report-on-the-Telephone-Records-Program.pdf

[19] http://www.theguardian.com/politics/2002/jun/21/uk.military (Erişim Tarihi, 6.2.2014).

[20] Lowenthall a.g.e., s.191.

[21] US Constitution, Article I, Section 8, paragraph 18: "The Congress shall have power to lay and collect taxes, duties, imposts and excises, to pay the debts and provide for the common defense and general welfare of the United States;....... but all duties, imposts and excises shall be uniform throughout the United States;To make all laws which shall be necessary and proper for carrying into execution the foregoing powers, and all other powers vested by this Constitution in the government of the United States, or in any department or officer thereof"

[22] http://www.ankarastrateji.org/haber/istihbarat-servislerinin-denetimi-ingiltere-ornegi-112/(Erişim Tarihi 04.02.2014).

[23] Born and Leigh, age, s.77.

[24] http://www.fjc.gov/history/home.nsf/page/courts_special_fisc.html (Erişim Tarihi 03.02.2014).

[26] http://www.washingtonpost.com/politics/secret-court-says-it-is-no-rubber-stamp-led-to-changes-in-us-spying-requests/2013/10/15/d52936b0-35a5-11e3-80c6-7e6dd8d22d8f_story.html (Erişim Tarihi 04.02.2014)

[27] http://www.ipt-uk.com (Erişim Tarihi 03.02.2014).

[28] http://www.theguardian.com/law/2013/jun/14/what-are-secret-courts (Erişim Tarihi 04.02.2014).

[29]Sunday Times v UK, 26 April 1979, 2 EHRR 245, paragraf 47; (Silver and Others v UK, 25 Mar. 1983, 5 EHRR 347 paragraf 85; Silver and Others v UK, para 88-89 paragraf 88-89; Klass v FRG, No. 5029/71, Report of 9 March 1977 paragraf 63; Kruslin v France, 24 April 1990. A/176-A, paragraf 35; Huvig v France, 24 April 1990, A/176-B, paragraf 34. 

Mustafa Güler

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Uzmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display