Gündem ve Terör

Yazan  13 Mayıs 2007
Nisan ayı siyasi çalkantılar arasında halkın kendi kaderine sahip çıkmak maksadıyla meydanlara çıkmasıyla yeni bir veçhe kazanmasına kazandı, iyi de oldu.

Ancak çalkantı hala durulmuş değil. Eğer siyasi partiler akıllı stratejiler uygulamazlarsa Türkiye yeni krizlere doğru sürüklenebilir. Bu krizlerin sorumluluğun paylaşılmasında fatura ANAP'a çıkabilir. Dört yıldır dönüp yüzüne bakmayan AKP, Mecliste uğradığı yenilginin şaşkınlığı içinde Cumhurbaşkanını halka seçtirmek için ortaya çıkması ve ANAP'ın buna balıklama atlaması, ülkemizi sonu belirsiz maceralara sürükleyebilecektir.

Önce şu başkalarını taklit ve onlara özenmekten, diğer bir ifade ile içimizdeki aşağılık kompleksinden vazgeçelim. Bazı sistemleri başkalarının uygulaması bizde de başarılı olacağı anlamına gelmez. Maalesef bizim karakterimiz sistemle mücadele etmektir. Parlamenter sisteme geçtiğimizden beri bunun birçok örnekleri görülmüştür. Hemen hemen bütün siyasi parti yöneticileri ya Anayasadan şikâyetçidir ya da Yüksek Mahkemelerden, mevcut sistem ve kanunlar doğrultusunda nasıl çağdaş hukuki bir yönetim oluşturabiliriz düşüncesinden çok, mevcut sistemin veya yasaların nasıl etrafından dolaşırız diye kafa yorarlar.

Eğer Sayın Mumcu içlerinden gelen biri olarak, kendi maksadı ile AKP'nin maksadının aynı olmadığını kavramadıysa televizyonlarda AKP konusunda söylediklerinde de inandırıcılığı kalmaz. Sistem tam dizayn edilmeden Cumhurbaşkanın halka seçtirilmesi kulaklarımıza çok hoş bir ses verse de seçilmiş krallar yaratmanın ilk adımı olacaktır.

Şu anda gittikçe büyüyen ve halkın gündeminde sıcak olarak yer almasına rağmen medyanın gündemine giremeyen bir konu var şehitlerimiz. Bu ay Türk Silahlı Kuvvetlerinin 18 şehidi oldu. Ben bu yazıyı yazarken maalesef yine bölgeden şehit haberleri geliyordu. Çünkü PKK'nın silahlı kanadı aralıksız faaliyetlerine devam ederken, siyasi kanadı da düz ovada siyasetin yollarını araştırmaktadır. Bu konuya yarınki yazımda devam edeceğim. Tam bu esnada Kara Kuvvetleri KomutanıSayın Başbuğ denetleme maksadıyla bulunduğu Şırnak'ta, yaptığı bir açıklama ile terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerini ve son terörist yok edilmeden bu mücadelenin bitmeyeceğini bildirdi. Böylece Türk Silahlı Kuvvetlerinin bilinen ve Türk Milleti tarafından beklenen tavrını dost düşman herkese gösterdi.

Burada 2002 ila 2006 arasında kaybolan zamanın nelere mal olduğunu bu sorunu çözmek için Silahlı Kuvvetlerin kararlılığı kadar diğer milli güç unsurlarının kullanılmasının da ne kadar önemli olduğunu gelecek yazılarımda açıklamaya devam edeceğim. Sayın Başbuğ'un açıklamış olduğu terörle mücadele içinde bulunan personelin gözlerinde ki o kararlılık hep vardır, var olacaktır. O kararlılık var oldukça da terörle sonuç alınamayacaktır ancak gerekli önlemler alınamazsa şehit cenazelerinin arkasından ağıtlar yakmaya devam edeceğiz.

Artık o şehitlerin analarının, babalarının kalan ömrü mezarlıklarla evleri arasında geçecektir. Torunları varsa, yavrularının yerine onları bağırlarına basacaklar. O çocukları kimse babaları gibi sevemeyecek, soğuk kış günlerinde okul kapısından almayacak, bayramlarda harçlık verecek babaları olmayacak, doğum günü kutlamalarında çekilen resimlerde babam diye gösterebilecekleri bir kişi olmayacak. Kadınlarımız ise yalnızlıklarını gönüllerine gömerek çocuklarına sahip çıkmaya çalışacaktır.

Sabahleyin ellerimizde çiçeklerle, ellerini öperek sıkıca sarıldığımız annelerimizin yaşadığı, anneler günün mutluluğunu onlar buruk bir hüzünle yaşayacaklar. Ben daima şunu iddia ediyorum, yaşı ve statüsü ne olursa olsun bütün şehit anaları hepimizin anasıdır. Milletin anasıdır. Onların anneler gününü kutlarken ellerinden öpüyorum

Ey milletim aynı Cumhuriyet değerlerini korumada olduğu gibi uyan ve siyasi partilerin bu konudaki çözümlerini sor. Oyunu verirken mutlaka Kuzey Irak'taki oluşumla daha da büyüyecek olan bu sorun karşısında çözümleri ne onu sor. Unutma bu bir var olma konusudur. Irak'ta yaşayan Barzani değişen şartların pek farkında olmadan ABD'ye güvenerek boyundan büyük laflar etmeye devam ederken bizi yönetenlerden tek ses çıkmamasının mazereti içinde bulunulan siyasi atmosfer olamaz. Şehit kanları yerde kaldıkça halkın tepkisi başka yönlere de dönebilir. 22 Temmuz çok şeylerin değişmeye başladığı gün olabilir tıpkı 14 Nisanın olduğu gibi.

Alaettin Parmaksız

1951 yılında Karaman Ermenek kazasında doğdu. İlk ve orta öğrenimi orada tamamladıktan sonra o dönemde Ermenek kazasında lise olmadığı için Liseyi EDİRNE'de okudu. 1970 ylında Kara Harp Okulu'na girerek, 1973 yılında Kara Harp Okulu'ndan, 1974 yılında Piyade Okulu'ndan mezun oldu. 1975 yılında Komando İhtisas Kursu'nu bitirdikten sonra tayin olduğu Erzurum'da 1980 yılında Kara Harp Akademisi'ni kazanarak, 1982 yılında Kara Harp Akademisi'ni bitirdi. 1992–1993 yılında NATO Savunma Koleji'ni, 1996 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi'ni bitirdi.

Kara Harp Akademisini bitirdikten sonra1982–1984 yıllarında KIBRIS'ta, 1984–1990 yıllarında Genelkurmay Karargâhı Harekât Başkanlığı'nda görev yaptı 1990–1992 Yıllarında HAKKARİ'de Dağ ve Komando Tabur Komutanlığı, 1992–1993 Yıllarında Genelkurmay Karargâhı Anlaşmaları İzleme Şubesi'nde proje subaylığı, 1993–1995 yıllarında Güney Kore Askeri ataşeliği, 1995–1996 Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı Kurmay Başkanı ve AZERBAYCAN 887 Tugay Eğitim Komutanlığı, 1996–1997 Kara Kuvvetleri Psikolojik Harekat Şube Müdürlüğü, 1997–1999 Gökçeada 5. Komando Alay Komutanlığı görevlerinde bulundu.

1999'da Tuğgeneralliğe terfi ederek Dağ ve Komanda Tugay Komutanlığına atandı. Hakkâri'de iki yıl tugay komutanlığını müteakip, 2001 yılında Edremit'te bulunan 19. Piyade Tugay Komutanlığı'na atanarak, iki yıl bu görevi yaptı. 2003'te Tümgeneralliğe terfi eden ve Genelkurmay İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanlığı görevine atanan Emekli Tümgeneral Parmaksız, 2004 yılında Tümgeneral rütbesindeyken istifa ederek emekli oldu. 

4 yıl boyunca görev yaptığı Hakkari anıları ile bitirilemeyen terörün nedenleri, çözüm için uygulama modelleri ve terörle mücadelenin analizinin yapıldığı “BURASI HAKKARİ ANKARADAN GöRüNDüĞü GİBİ DEĞİL” adlı kitabı yayınlanmıştır. Parmaksız, evli ve iki erkek çocuk babasıdır.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display