Türk Kültüründe Kozmik At Mitolojisi

Yazan  19 Eylül 2019

 Türk söylencelerinde Atın yaratılışı çok özeldir. Seçkin cins atlar Hz. Hızır eliyle gökyüzünde yaratılmıştır. Özellikle “Alacalı Atların” Türk kültüründe ayrı bir yeri vardır.

Çok değerli Emel Esin'e göre “Benekli” ve “Alacalı” hayvanlar, Türk mitoloji ve kozmoloji düşüncesinde, kutsaldır. Alaca at ve alaca geyik efsaneleri araştırmacılar tarafından kuzeyli göçebelere ve Türklere bağlanır. (Esin, 2003, s.203) Bunlar göklerde ya da cennette yaşadığı düşünülen "Mitolojik" varlıklardır. Bu bağlamda Alaca Atların köken söylenceleri de olağan üstüdür. Alaca atlar Hz. Hızır eliyle yaratılmıştır ve kökeninde "Ejder Aygırı" efsanesi vardır.

 Muhammad al-Qazvini’ye ait bir minyatür. Üzerinde “Sudan çıkan aygır” yazılı 15. yüzyıl. Türklerin Kanatlı Alaca At söylencesi ile örtüşen bir minyatür.
Muhammad al-Qazvini’ye ait bir minyatür. Üzerinde “Sudan çıkan aygır” yazılı 15. yüzyıl. Türklerin Kanatlı Alaca At söylencesi ile örtüşen bir minyatür

 

Asil Türk atları olan Ak-Boz At, Alaca At ve Kır At sulardan yaratılmıştır. Bu atlar aslı ejderha olan kutlu hayvanlardır. Hz. Hızır, ölüme çare ararken, yolu Süt Gölüne düşer. Süt gölünde (Türk mitolojisinde Samanyolu süt ak göl olarak bilinir) havada uçmak için kanatlı, suda yüzmek için kürekli, Ejder-Atların bulunduğunu görür. Uçan atlardan tutmak ister, ama tutamaz. Göle şarap döker, sudan içen atlar sarhoş olur. Hızır bunlardan bir çiftini tutar, uçmasınlar diye kanatlarını kırar. Bunları yeryüzündeki kısraklar ile çiftleştirir. Yeryüzündeki cins atlar, özellikle “Alaca Atlar” işte bu sudan çıkan ejder atların soyundandır. Hızır ve Köroğlu’nun atı kanatlıdır.

12. yüzyıl Selçuklu çini tabak üzerindeki alacalı uçan at, Tulpar

Türk mitolojisinde uçan atlar Tulpar adıyla bilinir. Yunan mitlerindeki karşılığı Pegasus'tur. Hatta sadece uçmakla kalmazlar. Bu atların, suda yüzebilmek için yüzgeçleri de vardır. Türklerde At ile ilgili efsaneler göl ve sular ile bağlantılıdır. Anlatılarda bu atların göllerden çıkıp geldiği söylenir. Tulpar'ın Kırgızistan’da “Tulpar Gölü” adında bir gölden çıktığı rivayet edilir.
Türk mitolojisinde Alaca Atların, Ejder Aygırının soyundan geldiği anlatılır. Türk Oğuz Boyu olan Ala-Yont-Luu boyunun ismi de bunu doğrular niteliktedir. Ala-Yont-Luu, Alaca Ejder At anlamına gelir. Orta Asya da bu atları sadece Türkler yetiştirir. Emel Esin’e göre Oğuzların Ala Yont Luu boyu, siyah beyaz alaca at yetiştirmekte ünlüdür. (Esin, 2003, s.281)
Hollandalı Türkolog ve Sinolog Johannes Jacob Maria de Groot’a göre; milattan önceki binyılda, Çin’in kuzeybatısında yaşayan, “Ti” adı verilen Türk boyları ve Göktürkler döneminde (7-8.yy.) yaşayan bir Türk boyu olan Basmıllar (Esin, 2001, s.162) bu atları yetiştirecektir.

Türkler 5. Ayın (Mayıs) ortasında yani Ejderha Takımyıldızının gece göğünde yükselmeye başladığı dönem olan Hıdrellezde, At kurban eder. Bu ritüel Türklerin “Ejder Aygırı” efsanesiyle ilgilidir.


Shams al-Dīn Muḥammad al-Ṭūsī’ye ait bir Kanatlı At-Ejder minyatürü. 12.yüzyıl

 

Başkurt Türklerinin 12 Tanrısı, gökyüzündeki 12 takımyıldız olarak bilinir. (Roux, 2002, s.222) Türkler 12 takımyıldızı “Atlı Biniciler” olarak düşünmüş ve tasvir etmişlerdir. At, Türk kozmolojisinde "Zaman" kavramı ile de bağlantılıdır ve At'ın "Zamanı Sürdüğü" düşünülür. Türkçe “Süre” kelimesi de zaten “Zaman” anlamına gelir.
Bu bağlamda Atlar, gökyüzünün döngüsü, takımyıldızlar, kutup yıldızı ve birtakım gezegenlerle ilişkilendirilir.

Emel Esin'e göre, Türk mitolojisinde "Alaca Atlı Yol Tengrisi", zamanı sembolize eder ve Merkür ile bütünleşir. Irk Bitig’de “Yol Tengri” adıyla atlı “Astral” bir Tanrı vardır ve Alaca Ata binmiş bir binici figürü olarak tasvir edilir. Alaca atlar Merkür’ü simgeler ve Osmanlı sanatında Merkür, alaca at üzerinde tasvir edilir. Merkür’ün biçimsel simgelerinden biri de Attır. (Esin, 2003, s.269)

Doğu Türkistan fresk. 7-8. yüzyıl. Merkür olduğu düşünülen, Alaca Atlı Yol Tengrisi

Türkler zamanı Ay döngüsü ile ölçer ve Kaşgariye göre "At" bir Ay hayvanıdır. Atın alnındaki beyaz lekenin, Ay için olduğunu söyler. Ay, tıpkı Alaca Atlar gibi aydınlık ve karanlık tarafıyla gece ve gündüzü, dolayısıyla “Zamanı” simgeler.
Altay Türkleri 12 yılda bir Tanrı Ülgen'e beyaz bir At kurban eder. Türk mitolojisinde Ülgen'in göksel karşılığı Jüpiter’dir ve burçlar kuşağındaki döngüsünü 12 yılda tamamlar. Fransız sinolog Edouard Chavannes 12 Hayvanlı takvimi, Türklere mal eder. O'na göre Türkler Jüpiter takvimi de kullanmışlardır ve 12 hayvanlı Türk takvimi aslında Jüpiter döngüsüne göre yaratılmıştır. (Esin, 2001, s.47)
Türk evren tasarımı “Renkli Atlar” ile ifade edilir. Bu renkler 4 yön ve 4 unsur ile bağlantılı renklere denk düşer. (Gök At; Doğu-Mavi, Kızıl At; Güney-Kırmızı, Ak At; Batı-Beyaz, Kara At; Kuzey-Siyah).

Türk kozmoloji düşüncesinde dört yöne yerleştirilen unsurlar, gezegenler ve takımyıldızlar, renkler ile ifade edilir. Hayatları at üstünde geçen Türkler, savaş düzenlerini de at renklerine göre yapmışlardır.

Hiongnu-Hun hükümdarı Mete Han renk simgeciliği nedeniyle, değişik renklerdeki atlardan oluşan süvari bölüklerinin askerlerini, dört ayrı yöne sevk etmiştir. Al atlar güneye, ak atlar batıya, kara yağız yani siyah atlar kuzeye ve doru ya da demir kırı olan atlar doğuya gönderilmiştir. (Esin, 2003, s.267)


Türk Memluklu Minyatür, 13. yy. Türklerde Kozmoloji ile Bağlantılı Dört Yön Sembolizmini En Güzel Şekilde Anlatan Eser. Türkler Kutup Yıldızının Etrafında Dönen Takımyıldızları At Olarak Düşünmüşlerdir. Dört Yön Sembolizminde kullanılan renkler ve Atların Rekleri birbiriyle Örtüşür. Güney Yönü Kırmızı At ile, Kuzey Alaca At ya da Siyah At ile, Doğu Mavi At ile, Batı ise Beyaz At ile Sembolize edilir

 

İskitlerde ise At Mars ile ilişkilendirilirdi. İskitler Mars için At kurban ederdi. Çünkü At o çağların en önemli savaş aracı idi.
Venüs, kamların davulları üzerinde, ak bir ata binen ve elinde yıldız tutan bir binici olarak tasvir edilmiştir. Türk mantık ve kozmoloji düşüncesinde Aklık Tanrıçalara özgü bir renk sembolizmidir. Venüs ve Ay Batı yönüne yerleştirilir ve Ak renk ile sembolize edilir. Ayrıca Venüs yeryüzündeki atların sahibi olarak da görülür. Venüs bazen yeryüzüne inerek atlara biner ve onları terletir. Bu ifade Umay ananın, olumsuz tarafı olan Alkarısı ile de benzeşir. Alkarısı ahırlara girip at yelesi örmekten hoşlanır. Onların üzerine binerek koşturur ve terletir. Ayrıca Anadolu söylence kültüründe at kaçıran cinlerden bahsedilir.


Muhammed Siyah Kalem’e atfedilen minyatürlerden biri. 15.yy At kaçıran bir cin tasviri. Atın kuyruğu Türk usulü düğümlü


Türk evren tasarımında, Büyükayı Takımyıldızı Güneş ve Ay’ı taşıyan, mevsimleri ve zamanı oluşturduğu düşünülen, bir sürücünün sürdüğü at arabasına benzetilir. Büyükayı Takımyıldızının zamanı ve mevsimleri oluşturduğu düşünülür.

Güneş kahramanları ile ilgili mitler özellikle göçebe çobanlar, Türk-Moğollar arasında çok yaygındır. Ay ve Güneş tanrıları atlı göçebe Orta Asya halkları ile ilgilidir. Budist resimlerde Güneş ve Ay’ı taşıyan atlı araba sürücüleri, atlı göçebe kıyafetinde çizilirdi. Budizm’deki “Güneşin Oğulları” ve “Ay’ın Oğulları” tabiri büyük olasılıkla göçebe kültürü ile alakalıdır.

Güneş, ikonografilerde at arabasının tekerleği ile ifade edilir. Bu tekerlek 12 dilimli çarkıfelek olarak bilinir. Türk kozmoloji düşüncesinde “Gök Çarkı” ya da “Çarkıfelek”, bir çivi ya da kazık gibi düşünülen Kutup Yıldızı etrafında döner. Demir Kazık (Kutup Yıldızı) tüm evreni bir arada tutan bir At Kazığı olarak da düşünülür. Kutup Yıldızının yeryüzündeki izdüşümü kutlu ağaçlar, kutlu gök direkleri, kutlu dağlar ve kutlu dikili bengü taşlardır. Bir gün bu “Çivi” ya da “Kazık” çıkacak olursa, kıyamet kopacak ve tüm evren dağılacaktır. “Dünyanın Çivisi Çıktı” deyimi bu amaçla söylenir.

Yine “Çak” kökünden türeyen “At Çakı” ifadesi de Orta Asya’da “At Kazıkları” için kullanılan bir deyimdir. Türkler yalnız göğün değil yerin de bir direği olduğuna inanır. Gökyüzüne Kutup Yıldızına uzanan bir direk olduğu gibi, yeraltına uzanan bir direk ya da bir ağaç da vardır. Yeryüzündeki kısmına kahramanlar, yeraltındaki bölümüne Erlik, gökyüzündeki parçasına ise Ülgen atını bağlar.
Türk mitolojisine göre Küçükayı Takımyıldızı, kutup yıldızına bağlı, ak-boz ve gök-boz atların çektiği bir araba olarak düşünülür. Gökyüzüne doğru uzanan direklere “Kutlu At Kazığı” ya da “At Çakı” adı da verilir. Türk mitolojik düşüncesine göre Kutup Yıldızı, At kazığının kutsal Tengrisi olarak kabul edilir.


Orta Asya At Kazıkları. Türkler yalnız göğün değil yerin de bir direği olduğuna inanır. Göğün direği Demir Kazık yani Kutup Yıldızıdır. Bütün evren, yıldızlar Ay ve Güneş onun etrafında döner ve hepsi görünmez bir ip ile ona bağlıdır

 

Türk mit ve masallarında at kılı ya da saç kılı yakmak, kahramanı ya da Şamanı öbür dünyaya götürecek olan sihirli atı çağırmak demektir. Oboo ya da Ovoo adı verilen kutsal taş yığınlarından geçerken buraya At Kılı atılır.


Baydara-Tabık Yenisey 1916

 

Altaylılar ve Yakutlar Tanrıya kurban olarak kestikleri hayvanın derisini bir sırığa geçirip, asarlar. Buna Altaylılar “Baydara” Yakutlar “Tabık” derler.
Türklerin eski ölü gömme adetlerinde ölenin ardından yapılan At Kurbanı, Atın onu cennete taşıyacağı inancına dayanır.
Türk Kağanlar ölüme Atları ile birlikte gider. Öteki dünya hayvanı olan At, Kağanı Tanrının makamı sayılan Kutup Yıldızına taşırdı. İbni Fadlan'ın aktardığına göre Oğuz Türklerinde de At kurbanı vardı ve kurban edilen atların ölen kişiye cennette hizmet edeceği düşünülürdü.
Alplar savaşa gitmeden önce atlarının kuyruklarını, savaşta ölürler ise kesilmesi için düğümler ve kadehe doldurdukları şarap ile ant içerlerdi. Eski Türkler için savaşta ölmek ölümlerin en şereflisi idi. Ölen savaşçının atının kuyruğu kesilir ve mezar başına tuğ olarak asılırdı. Savaşçı çoğu zaman at ile birlikte gömülürdü. At öteki dünya ile bağlantılı, ölüm ve yer altı hayvanıdır ve ölen savaşçının ruhunu Tanrıya ulaştırır.
Şunu da eklemek gerekir Hiung-nu, Hun ve Göktürklerde ölen Alp’ların saçları kesilir ve saçlar örgülü şekilde mezara konurdu. Eşlerinin saçları ve atlarının kuyrukları da yas alameti olarak kesilirdi. Bu işleme “Dullama” adı verilirdi. At ve eş dul kalmış sayılırdı.
Yakutlar Ay ile bütünleştirdikleri Ürüng Ay Toyon’a, canlı beyaz at kurban ederler ve kansız kurban olarak, at sürülerini serbest bırakırlar. Yakut mitlerinde, atın gökten indiği ve onun Ürüng Ay Toyon tarafından insanlara verildiği anlatılır. Türkler tarafından beyaz atlar kutlu ve makbul sayılır.

Yakutların kendi köklerine ait söylencelerine göre, ilk Yakut (saha) yani ilk insan gökten inen bir yaratıktan türemiştir. Bu yaratık yarı at, yarı insan şeklindedir.

Yarı at yarı insan görünümlü yaratıklar Türk sanatında çok görülür. En önemlisi Burak adını verdiğimiz ve Hz. Muhammedi Tanrı katına ulaştıran insan başlı at figürleridir. Her ne kadar bir çoğu geyik görünümünde olsa da at şeklinde olanlarına da rastlanır. Türk İslam astronomisinde, Yay Takımyıldızı çizimi yarı at yarı insan şeklinde bir yaratıktır. Tunguz söylencelerinde de başı insan, gövdesi at olan bir avcıdan söz edilir.

Sentor-Sagittarius, Yunan mitolojisinde adı geçen yarı at yarı insan efsanevi yaratık, çoğu zaman Türk Savaşçılar ile özdeşleştirilmiştir. Türklerin at üstünden hiç inmeden bütün ihtiyaçlarını karşılamaları, savaş zamanlarında at üstünde öne ve özellikle de arkaya ok atabilmeleri düşmanlarını etkilemiştir

Atlar, arkaik çağlarda, göçen, savaşan Türkler için hayati öneme sahipti. Savaşçı Alp'lar aylar süren savaşlar boyunca, at üstünde uyur, Atın etinden sütünden, hatta kanından beslenirdi.


Sagittarius-Yay Takımyıldızı’nı ifade eden bir minyatür. 15 yüzyıl. Bu eserde 3 farklı yaratığı bir arada görebiliriz. İnsan, At ve Ejderha

Çinliler Hun ve Türkler için "Onlar at üstünde yer-içer, at üstünde uyur ve at üstünde savaşırlar". “Hayatları atlarına bağlıdır” demişlerdir. Adeta atları ile bütünleşmiş olan Türk savaşçılar, Avrupalılar tarafından yarısı at yarısı insan olan "Mitolojik Yaratıklara" benzetilmiştir. Hatta Yunan Mitlerinde adı geçen Sentorların, Türkler olduğu bile düşünülmüştür. Arkaik çağlarda atın, Türkler tarafından ehlileştirilmesi ve ustaca kullanılması, bu söylencelerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.

 

Fotoğraf 1664 Yılına ait Tatar Türklerini gösteren bir gravür. Türkler Yarı İnsan Yarı At şeklinde, mitolojik bir varlık olarak gösterilmiş


Aspavati Hintlilerin Türk, Kuşhan ve diğer eski atlı Kuzey İç Asya boylarının Hükümdarlarına verdiği bir isimdir. Hintliler Türkler için "Atın Efendisi, Kuzeyli Atlı Beyler" tabirini kullanır. Hint kaynaklarında “Kuzeyli Atlı Beyler” Türk Hakanlarının unvanıdır.

Türk Delhi Sultanı İltutmuş (1210-1235)
Paranın üzerinde İltutmuşun adı ve “Hamir” yani Emir kelimesi ile Aspavati(Atlı Hükümdar) unvanı yazılıdır.

 

 

Kaynakça

Esin, Emel, Türk Mitolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2001.
Esin, Emel, Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2003.
Esin, Emel, Türk Sanatında İkonografik Motifler, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2004.
Esin, Emel, Katun (Türk Kadınına Dair), Cilt 7, Sayı 20, A. K. M. Ankara, 1991.

Ögel, Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Giriş 5, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1978.
Ögel, Bahaeddin, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, T. T. K. Basımevi, Ankara, 2003.
Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi 1, T. T. K. Basımevi, Ankara, 2003.
Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi 2, T. T. K. Basımevi, Ankara, 2002.
Ögel, Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları 1, M. E. B. Basımevi, İstanbul, 2001.
Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi 2, M. E. B. Basımevi, İstanbul, 2001.
Roux, Jean-Paul, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2005.
Roux, Jean-Paul, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002.

https://nuraybilgiliturkmitolojisikozmolojisivetamgalari.wordpress.com/?page_id=14

Nuray Bilgili

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display