AKP Barzani’yi Ağırlarken PKK Suriye’de Devlet Kuruyor

Yazan  15 Kasım 2013

Barzani, Erdoğan’ın davetlisi olarak Diyarbakır’ı ziyaret edecek. Barzani’nin Türkiye’ye davet edilmesinin temel nedeni stratejik değil. AKP 2007’den buyana Güneydoğu Anadolu’da oy kaybediyor. Terörün öncelikli hedefi olan 12 vilayette 2011 seçimlerinde BDP oyların % 51’ini alırken, AKP % 37.4’ünü almıştır. PKK ile gerçekleştirilen açılım-müzakere sürecinin ikinci aşaması PKK’nın meşrulaşmasına paralel olarak, BDP oylarında da büyük bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Adil Gür Mayıs 2013’de araştırmalarında BDP’nin % 10’u geçtiğini söylemektedir. Mayıs 2013’den buyana gelişmeler BDP çizgisini daha da güçlendirmiştir. BDP ilk kez bu seçimlerde Erzurum’da iki ilçeyi almak için çalışırken, Şanlıurfa’da büyükşehir belediye seçimlerini zorlayacağından bahsedilmektedir.

BDP’nin bu atılımı seçimler yaklaşırken, AKP’de bir paniğe neden olmaktadır. Çünkü, 2007-2009 ve 2011 seçimlerinde Diyarbakır’da sürekli düşen AKP oylarının şimdi 12 ilde de çok hızlı düşeceği ihtimali Erdoğan’ı germektedir. Bundan dolayı, Barzani yaklaşan seçimlerde AKP lehine tavır alması amacı ile Türkiye’ye davet edilmiştir. Bu adım Barzani’yi Türk iç politikasında bir faktör haline getirecek bir adım olduğu gibi, Barzani’nin pankürdist politikalarını meşrulaştıracak bir zemine de hizmet etmektedir.  Öte yandan AKP, Barzani’den BDP’ye karşı destek beklerken bir hesap hatası da yapmaktadır. Barzani’nin etkinliği Güneydoğu Anadolu’da AKP’nin düşündüğü kadar yüksek değildir. Gerçi Barzani, Güneydoğu Anadolu’da etkin olmak için çok çalışmıştır ve çalışmaktadır. Ancak Türkiye Irak’ın ne kadar ilerisinde ise Güneydoğu Anadolu’da Kuzey Irak’ın o kadar ilerisindedir. Barzani netice itibarı ile bir feodal liderdir ve Güneydoğu Anadolu insanı, Kürtçü sempatizanı zemin dahil, bir feodal liderin Türkiye’de etkinlik kurmasını mümkün ve arzu edilir olarak görmemektedirler. Barzani’nin etkisi Hakkari’de bazı aşiretler ve PKK’yı “ırgat” olarak küçümseyen bazı Kürt/çü ağaların duydukları sempati ile sınırlıdır. Özetle, AKP hem Barzani’nin pankürdist politikalarını meşrulaştırıcı bir zemin oluştururken, hem de Barzani’nin desteğinden (eğer olur ise) seçimlerde beklediği faydayı göremeyecektir.

AKP Hükümeti Barzani’yi Türk siyasetine bir faktör olarak sokarken, Barzani’nin Türkiye’ye Kerkük’te konsolosluk açma ve bir hastane yapma izni bile vermediğini hatırlamak gerekmektedir. PKK’nın tüm kampları Barzani bölgesindedir ve bu kampların lojistik destekleri Barzani tarafından parası karşılığında sağlanmaktadır. Barzani faşizminin Kürtler ve Türkmenler üzerindeki baskısı devam etmektedir. Erbil başta olmak üzere yüzlerce yıllık Türk kentlerinin ismi değiştirilmekte, Türkmenler ağır baskılar altına alınmaktadır.  AKP Hükümetinin Barzani’ye getirisinin ne olacağı belli olmayan politik destek karşılığında iki önemli konuda daha destek vermektedir. Bunlardan birisi Kuzey Irak peşmerge gücünün bir temsilcisinin önümüzdeki günlerde NATO toplantısına katılmasıdır. Türkiye’nin onayı olmadan böyle bir gelişme mümkün değildir. Federe bir bölgenin para militer yapılanmasının NATO toplantısında ne işi vardır. Bu çok önemli gelişmeyi manşetten veren Yeniçağ gazetesi dışında basın görmemeyi tercih etmiştir. İkincisi ise Barzani’nin bir kısmı Kerkük’ten çıkarılan petrol ve doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya nakli sürecinin başlamasıdır. Barzani sürekli daha iyi bir stratejik konuma yerleşirken, Türkiye mahkum bir konuma kaymaktadır.

Öte yandan PKK Suriye’nin kuzeyinde denetim altında tuttuğu üç parçalı bölgede “geçici yönetim” ilan ederek, bağımsızlaşma ve devletleşme sürecini başlatmıştır. Bu PKK’nın önümüzdeki aylarda Türkiye’nin karşına “devlet” olarak çıkması anlamına gelmektedir. Basında Sedat Ergin’in yazısı dışında önemli değerlendirme karşılığı bulamayan bu gelişme, Türkiye açısından hayati öneme sahip bir tehdittir. PKK’nın bu adım AKP Hükümetinin kör Suriye politikasının Türkiye’ye hediye ettiği bir sonuçtur. ABD ile İran barış sürecinin başlaması üzerine büyük bir panik içerisinde Irak ve Mısır ile ilişkilerini yeniden düzenleme çabası içinde olan Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’nin milli menfaatlerine vermiş olduğu zararları 22. Yüzyılda tarih kitapları çok ağır bir dille yazacaktır.   

Prof. Dr. Ümit Özdağ

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Yönetim Kurulu Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display