
İsrail'de 17 Mart 2015'te yapılacak olan seçimlerin ABD ile olan ilişkiler konusunda da önemli bir dönemeç olacağı hem Amerikalı hem de İsrailli analistler tarafından kabul edilen bir gerçek. Netanyahu hükümetinin başta İran'ın nükleer programı dolayısıyla sergilediği tavır da ABD siyasi mahfillerinde olumsuz olarak karşılanıyor. Cumhuriyetçilerin 2014 ara seçimlerinden sonra Kongrenin her iki kanadın da çoğunluğu ele geçirmesi bu gerginliğin biraz daha su yüzüne çıkmasına neden oldu. Netanyahu'nun hem AIPAC hem de Kongre'de yaptığı konuşmalarda her ne kadar ABD yönetimi ile olan gerginlik ifade edilmeye çalışılsa da bizzat Netanyahu, Obama hükümetine ülkesine yaptığı askeri yardımlar ve Demir Kubbe (Iron Dome) füze savunma sisteminin katkılarından dolayı teşekkür etmesi ABD'nin İsrail ilişkilerindeki tüm olumsuz yorumlara rağmen önemini ortaya çıkarmaktadır. Netanyahu'nun ya da başka bir İsrailli siyasetçinin bu gerçeği kabul etmesinin ardında ABD'deki seçmen yapısının hızla değişmesi yatmaktadır.
Obama'nın 2012 yılında aldığı oylarda Latin kökenlilerin %71'nin; Asya kökenlilerin %73'nün ve Afro Amerikalıların da %93'nün katkısı bulunmaktadır. Ayrıca 2000 yılı sonrası oy kullanma hakkına sahip olan Amerikalı gençlerin de %67'si Obama'yı desteklemiştir. Söz konusu seçmen kitlesinin tüm Amerikan seçmeni içindeki oranı 2012'de %43'ü oluşturmaktayken; tahminler bu kitlenin 2020'de %50, 2050'de ise %65 oranına erişeceğini göstermektedir. (http://www.haaretz.com/opinion/.premium-1.646379?utm_source=dlvr.it&utm_medium=twitter) Dolayısıyla Obama döneminin bir sapma dönemi olmasından ziyade yeni bir eğilimin başlangıç dönemi olması kuvvetle muhtemeldir. Bu yüzden klasik şahin Amerikalı Cumhuriyetçi siyasetçinin gelecek seçim dönemlerinde karşılaşacağı bu kitlenin beklentilerini gerçekleştirme zorunluluğu aynı zamanda ABD-İsrail ilişkilerinin de revize edilmesi anlamına gelmektedir.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *