AB Konusunda Beyin Fırtınası

AB ağır bir krizden geçiyor. 1992’den bu yana devam eden federasyon süreci Fransa ve Hollanda referandumları ile ağır bir sekteye uğradı. AB’nin bir Avrupa Birleşik Devletlerine dönüşmesi eğer referandumların sonuçları kalıcı hale gelir ise mümkün ol

Bu AB'nin dünya ekonomisinde dev ama dünya politikasında cüce olması anlamına geliyor. Başta federal proje üzerinde anlaşmış görünen Alman siyasal eliti olmak üzere AB içindeki federasyoncuların yenilgiyi hemen kabul etmeleri mümkün görünmüyor. Hatta Fransız siyasal elitinin federasyoncu kesimi Türkiye'ye karşı önlemler paketi ile atağa geçmiş durumda.

Daha ilk şok devam ederken federasyon projesini devam ettirmek için yeni arayışlar başladı. Bizde federasyoncuların hangi yollara gidebileceği konusunda en aşırı görüşleri dahi tartışmalıyız. Örneğin, 17 Aralık kararları ile 3 Ekim 2005'de Türkiye-AB tam üyelik görüşmelerinin başlayacak olması Fransa ve Hollanda'da AB Anayasasına "hayır" denmesinde büyük ölçüde etkili oldu. Bazı yazarlara göre "hayır" diyenlerin %40'ı Türkiye'nin tam üyeliğine karşı oldukları için Anayasaya "hayır" dediler. (bkz. Nilgün Cerrahoğlu, Cumhuriyet, 4 Haziran 2005)

Gerçi 17 Aralık kararları Türkiye'nin tam üyelik sürecinin önünü "tam anlamı" ile kapayan bir anlaşma. Ancak, Fransız ve Hollanda hükümetleri bunu kendi halklarına anlatamadılar. Bunda birazda gerçeklerin vurgulanmasının yaratacağı uluslar arası olumsuz neticeler rol oynadı. Özellikle Hollanda hükümeti Türkiye'nin AB üyeliği konusunda sessiz kalırken, Anayasaya "evet" oyu verilmesini isteyen Fransız hükümeti Anayasanın Türkiye'nin tam üyeliğini zorlaştıracağını anlattı Fransız halkına.

Almanya'da hristiyan demokratların Fransa'da Skyortz'nin iktidara gelmesinden sonra AB, Türkiye'nin kaderini tekrar değerlendirecektir. Erdoğan bile hristiyan demokratlarının yaklaşımının Türkiye-AB ilişkilerini riske attığını ileri sürmektedir. Bu süreçte Türkiye'nin önündeki tamüyelik perspektifi tamamen kaldırılacak, Ankara'ya özel statüyü kabul etmesi için baskı yapılacaktır.

Türkiye eğer bu öneriyi kabul etmez ise AB, Türkiye'ye karşı Ermeni meselesinde olduğu gibi örneğin sözde Pontus soykırımı gibi yeni "araçlar" geliştirecektir. Şimdiye değin sinsi bir şekilde izlenen Türkiye'nin federalleştirilmesi projesi açık bir şekilde gündeme taşınacaktır. Türkiye pes ettirilmeye çalışılacaktır.

Ayni süreçte, Türkiye'nin tam üyelik sürecinin durdurulması ile birlikte Fransa ve Hollanda'da referandumların belki AB Anayasasında bazı ufak değişiklikler yapılarak tekrar edilmesi gündeme getirilecektir. AB içinde bir çok grup, referandumda "hayır" çıkmasından Türkiye'nin tam üyelik çabalarını sorumlu tutmaktadır.Ve eğer Türkiye tasfiye edilir ise federasyon sürecinin tekrar yürürlüğe gireceğini düşünmektedirler.

Ne dersiniz? AB, Türkiye'nin tam üyelik sürecini durdurup, referandumların tekrarı yoluna gider mi? Bence bu üzerinde ciddi bir şekilde düşünülmesi gereken bir ihtimaldir. Türkiye'deki AB'ci lobi şimdilerde televizyonlarda ve gazetelerde Avrupalılar yeterince Avrupalı olmamak, AB'yi anlamamak, AB'nin kadrini bilmemekle suçluyorlar. Belki biraz daha ileri gidip, Fransız ve Hollandalı "hayırcıları" "marjinaller" olarak nitelendirecekler. Öyle ya bir yazarımız, Fransız ve Hollandalı hayırcıları "Kızılelmacı" olmakla suçladı! Aslında bırakacaksın bizim AB'cileri Avrupalılara nasıl Avrupalı olunacağını gösterecekler

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display