Protokollere Son Veda: Serj Sarkisyan Türkiye İle İmzalanan Protokolleri İptal Ettiklerini Açıkladı


Protokollere Son Veda: Serj Sarkisyan Türkiye İle İmzalanan Protokolleri İptal Ettiklerini Açıkladı

Yazan  09 Mart 2018

1 Mart 2018’de Ermenistan’ın Yerkir Media kanalına açıklama yapan Ermenistan Cumhurbaşkanı basın sözcüsü Vladimir Hakobyan, cumhurbaşkanlığı sarayında düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Serj Sarkisyan’ın Ermenistan-Türkiye protokollerini iptal ettiğini açıkladı.[1] Benzer bir açıklama da Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tigran Balayan’dan gelmiş, Balayan sosyal medya hesabından: “Sarkisyan, Ermenistan-Türkiye Protokollerinin geçersiz olduğunu ilan etti” ifadelerini kullanmıştır.[2]

Türkiye’nin yoğun gündemi arasında oldukça geri planda kalan bu gelişme aslında malumun ilanı, 2010’dan itibaren yaşanan de facto durumun Ermenistan’ın bir numaralı ismi tarafından resmileştirilmesinden başka bir şey değildir. Daha önce de Erivan yönetimi birçok defa gerek söylem gerekse eylem düzeyinde anlaşmayı yok saydığını dile getirmişti. Sarkisyan’ın yanı sıra Dışişleri Bakanı Eduard Nalbantyan’ın protokollerin imzalanmasına yönelik olumsuz tavrı -2009’da anlaşma imzalanırken Nalbantyan’ın yüz ifadesi hatırlanırsa-  dikkate alındığında bu gelişme esasen sürpriz de değildir. Protokollerle ilgili yaşanan son gelişmelerden önce iki ülkeyi 2009’da söz konusu anlaşmaları imzalamaya götüren süreci kısaca özetleyelim.

Bilindiği gibi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye’dir.[3] Türkiye bu dönemde, merkezi planlamadan pazar ekonomisine, komünist yönetimden demokratik düzene geçişle birlikte birçok sorunla karşılaşan Ermenistan’a başta insani olmak üzere birçok yardımda bulunmuş, Ermenistan’ın birçok bölgesel ve küresel örgüte[4] üye olmasına da destek vermiştir.[5] Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgaline devam ettiği bir süreçte yapılan bu yardımlar nedeniyle gerek TBMM’de gerekse Türk kamuoyunda hükümete karşı çok ciddi tepkiler gösterilmiştir. Yine bu dönemde Azerbaycan’dan gelen tüm eleştirilere rağmen enerji sıkıntısı çeken Ermenistan’a elektrik verilmiş, 100 bin ton buğday hibe edilmiştir.[6]

1993’e kadar süren Türkiye’nin Ermenistan’a yönelik bu ılımlı -hatta zaman zaman tavize varan- politikasının farklı birçok nedenin yanı sıra konumuzla alakalı olarak şu hedefleri de bulunmaktaydı: SSCB’nin yıkılması ile doğu sınırında kurulan yeni komşuları ile yakın diyalog kurarak Güney Kafkasya’ya hem siyasi hem de ekonomik bir güç olarak girmek ve Ermenistan ile yürütülecek olumlu politika ile Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan sorunların çözümünde etkin bir ülke olmak.

 

Özellikle ikinci hedef, yani Ermenistan ile iyi ilişkiler sürdürerek bu ülkenin Azerbaycan’a yönelik işgalci politikalarının engellenebileceğini düşünmek, bölgesel gerçekler ile oldukça çelişir bir durum arz etmekteydi. Ancak Türkiye’nin tüm yapıcı girişimlerine rağmen Ermenistan mütecaviz tutumunu sürdürmüş, HOCALI’da tarihin en büyük “SOYKIRIM”larından birini gerçekleştirmiştir. Bu katliama rağmen Ermenistan ile ilişkilerini kesmeyen Türkiye, 1993 yılında Kelbecer’in işgalinin ardından Ermenistan ile tüm diplomatik ilişkisini kesmiş ve sınırı kapatmıştır. İşgalle birlikte büyük çaplı bir etnik temizlik operasyonuna girişen Ermenistan’ın, Kelbecer’in ardından aynı yıl Fuzuli, Cebrail, Kubatlı, Zengilan ile Ağdam’ın önemli kısmını da ele geçirmesi[7] Ankara’nın Erivan’a karşı yürüttüğü son derece ılımlı/tavizkar politikanın bir karşılığının olmadığını da net olarak ortaya koymuştur.

 

Bu süreçte Türkiye’den yapılan açıklamalarda; Azerbaycan topraklarının işgali sona ermeden Ermenistan ile hiçbir şekilde diplomatik ilişki kurulmayacağı ifade edilmiş, Türkiye’nin sınırı açması için Yukarı Karabağ’daki işgalinin sona ermesi, sözde soykırım iddialarından vazgeçilmesi ve Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gibi talepler dile getirilmiştir.[8] Ermenistan ise Türkiye’nin taleplerini dikkate almadığı gibi, Yukarı (Dağlık) Karabağ’da de facto bir devlet ilan ederken, sözde soykırım iddialarını ve Ermenistan Anayasası’nda da ifade edilen Türkiye’ye yönelik toprak taleplerini daha üst perdeden dile getirmeye başlanmıştır.[9]

Protokollere Giden Süreç

Türkiye ile Ermenistan arasında 1993’ten itibaren kesilen diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması amacıyla 2000’li yılların ortalarından itibaren Türkiye tarafından resmi ve gayri resmi birtakım kanallarla girişimlerde bulunulmuştur.[10] Özellikle Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde yürütülen ve “komşularla sıfır sorun” sloganı ile özleştirilen komşu ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesine yönelik strateji ile Türkiye’nin Ermenistan politikası farklı bir boyut kazanmıştır. Bu kapsamda Türkiye, iki ülke arasında sorunların giderilmesi ve ilişkilerin normalleşmesini engelleyen unsurların açıkça tartışılması amacıyla Dışişleri Bakanları arasında bir diyalog süreci başlatmış; Ermenistan’a yönelik transit taşımacılığın kolaylaştırılması, Erivan ile Türkiye’nin çeşitli kentleri arasında doğrudan uçuşların başlaması ve sivil toplum örgütleri arasındaki temasların desteklenmesi[11] gibi adımlarla bu konudaki samimi duruşunu net olarak ortaya koymuştur.

2005 yılı içerisinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçeryan’a bir mektup göndererek, 1915’te gerçekleştirilen Tehcir’in araştırılması için ortak bir tarih komisyonu kurulmasını önerisi, 21 Şubat 2008’de Serj Sarkisyan’ın Ermenistan Devlet Başkanı seçilmesinden sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir tebrik mesajı göndermesi gibi gelişmeler, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesine yönelik politikasının en önemli hamleleri olarak değerlendirilmiştir.

6 Eylül 2008’de Türkiye-Ermenistan arasında oynanacak olan Dünya Kupası eleme maçına Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın daveti üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Erivan’a gitmesi ve ardından Cumhurbaşkanı Gül’ün 14 Ekim 2009’da maçın rövanşının yapılacağı Bursa’ya Sarkisyan’ı davet etmesi siyasi literatüre “futbol diplomasisi” olarak geçmiş ve bu gelişme ile protokollerin imzalanması sürecinde en önemli virajlardan biri alınmıştır.

Uzun yıllar Türkiye ve Ermenistan arasında devam eden müzakerelerin ardından 10 Ekim 2009’da Zürih’te ABD, AB, Rusya ve ev sahibi İsviçre’nin Dışişleri Bakanları’nın katıldığı bir toplantı ile iki ülke arasında “Diplomatik İlişkilerin Tesisi” ve “İkili İlişkilerin Geliştirilmesi” protokolleri imzalanmıştır. Protokollerde sınırların açılması ve ortak tarih komisyonunun oluşturulması gibi konuların yer almasına rağmen Karabağ ile ilgili herhangi bir maddenin yer almaması, gerek Türk gerekse Azerbaycan kamuoyunda protokollere yönelik eleştirilerin artmasına neden olmuştur.[12] Benzer şekilde, Türkiye-Ermenistan sınırını tayin eden 16 Mart 1921 Moskova ve 13 Ekim 1921 tarihli Kars Anlaşmaları’na[13] herhangi bir şekilde vurgu yapılmaması, Türkiye açısından büyük bir hata olarak değerlendirilmiştir. Kars Anlaşması’nı dolayısıyla Türkiye’nin doğu sınırını tanımayan bir ülke ile hangi şartlarda anlaşmaya varılabileceği ciddi tartışmalara neden olmuştur.[14]

Protokollerle ilgili tüm tartışmalar devam ederken iki ülke de protokollerin onaylanması için resmi süreci başlatmış, Türkiye’de protokoller onaylanması için TBMM’ye gönderilirken, Ermenistan’da mevzuat uyarınca protokoller anayasaya uygunluğunun denetlenmesi için Anayasa Mahkemesi’ne yönlendirilmiştir.[15] Anayasa Mahkemesi 12 Ocak 2010’da, Protokollerin Ermenistan Anayasası’na uygun olduğunu açıklamakla birlikte 18 Ocak 2010 tarihli gerekçeli kararında; bazı maddelerin Ermenistan Anayasası’na ve Anayasa’nın atıfta bulunduğu 1990 tarihli bağımsızlık bildirisi[16] ile çelişemeyeceği belirtmiştir.[17] Kararın ardından Türk Dışişleri’nden yapılan açıklama da ise; Anayasa Mahkemesi’nin kararının Protokollerin lafsına ve ruhuna aykırı önkoşullar ve kısıtlayıcı hükümler içerdiği, kararın bu haliyle Protokollerin müzakere gerekçesini ve Protokollerle hedeflenen temel amacı zedelediği ifade edilmiştir.[18] Temyiz edilmesi ve hükümet kararıyla değiştirilmesi mümkün olmayan bu kararla Ermenistan Anayasa Mahkemesi Protokolleri adeta yeniden kaleme almıştır.[19] Ermenistan Anayasası’nın kararını açıklamasının ardından Sarkisyan 22 Nisan 2010’da Protokollerin onay sürecinin dondurulduğunu açıklamıştır.

İlerleyen yıllarda Ermenistan, özellikle bazı Avrupalı ülkelerin Türkiye ile ilişkilerin düzeltilmesi yönünde yaptığı baskıyı azaltmak ve uluslararası alanda “barışçıl” ülke imajı çizmek için ciddi bir strateji izlemiş, Protokollere halel getiren tarafın kendisi olmadığını uluslararası alanda ispatlamaya çalışmıştır. Bu süreçte Erivan her türlü uluslararası toplantıyı bu yönde bir propaganda aracı olarak kullanmaya çalışmıştır. Örneğin Sarkisyan 24 Eylül 2014’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Protokollerle ilgili olarak Ermeni halkının “onayınızın canı cehenneme” ifadesini kullandığını belirterek Türkiye ile 2009’da imzalanan Protokollerin geri çekilebileceğini açıklamıştır.[20] Sarkisyan aynı tarihte International New York Times’da yayınlanan yazısında ise, protokollerin birkaç yıldır parlamento onayı için raflarda beklediğini ancak Ankara'nın Dağlık (Yukarı) Karabağ'ın Azerbaycan'a teslim edilmesi şartını öne sürdüğünü ileri sürmüştür.[21]

Sarkisyan Eylül 2017’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı için bulunduğu New York’ta yaptığı bir diğer açıklamada ise, 2018 ilkbaharında protokolleri iptal edeceğini açıklamış,Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbandiyan ise, ''Bu belgeler sonsuza kadar rehin kalamaz, bu nedenle Cumhurbaşkanı Sarkisyan BM’de Ermenistan’ın protokolleri iptal edeceğini açıkladı, 2018 baharını bunlar olmadan karşılayacağız' şeklindeki sözleri ile karara olan desteğini net olarak göstermiştir.[22]

Sonuç

Görüldüğü gibi, Ermenistan’ın Batılı ülkelerin baskısı nedeniyle istemeyerek imzaladığı Protokoller, yine Ermenistan’ın uzlaşmaz tavırları ve anlaşmanın lafsına ve ruhuna aykırı kararları nedeniyle hayata geçirilememiştir. Gelinen süreçte Protokollerin imzalanması Türk-Ermeni ilişkilerinde herhangi bir iyileşme sağlamadığı gibi Türkiye ile Azerbaycan arasında kısa vadede giderilmesi mümkün olmayan sorunların ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Ancak her iki ülkenin toplumsal hassasiyeti iktidarların politikalarını yakın takip altına alarak telafisi mümkün olmayan adımların atılmasına mani olmuştur.[23]

Ermenistan’ın Protokollerin hayata geçirilmesi konusundaki samimiyetsiz tavrı ve Türkiye’nin bu ülke ile iyi niyet ilişkileri çerçevesinde bir ilişki kurmasının mümkün olmadığı aslında Sarkisyan’ın 25 Temmuz 2011’de üniversite öğrencilerine hitaben yaptığı bir konuşmada “Karabağ’ı biz aldık, Ağrı’yı size bırakıyoruz” şeklindeki sözleri ile kanıtlanmıştı. Protokollerin onaylanma sürecinin her iki ülkede de devam ettiği bir dönemde sarf edilen bu sözler, Erivan’ın mütecaviz davranışlarını normal bir devlet anlayışı haline getirdiğini de ortaya koymaktadır.

Türkiye’nin, toprak bütünlüğüne yönelik bu tür sözlü saldırılardan dolayı Ermenistan’ı defaatle uyarmasına rağmen –hatırlanacağı gibi 1993’te Türkiye’nin sınırı kapatmasının nedenlerinden biri budur- Ermenistan’ın gücüyle orantısız bu tür söylemleri oldukça gülünç olmakta ve bu ülkenin Türk düşmanlığını özellikle ülke içi yaşanan sorunları unutturmak için adeta bir araç olarak kullandığı görülmektedir. Bu nedenle Protokol süreci bir kez daha göstermiştir ki, Türkiye Ermenistan’a yönelik ne denli ılımlı politika izlerse izlesin Ermenistan’ın bunu görme kabiliyeti oldukça sınırlıdır. Hz. Mevlana ne güzel demiş: “Bir cümle yeter sözden anlayana, destan yazsan fark etmez laftan anlamayana.”



[1]“Ermenistan, Türkiye ile İlişkilerin Normalleştirilmesi Protokollerini İptal Etti”, https://tr.sputniknews.com/asya/201803011032460555-ermenistan-turkiye-normallesme-protokol-iptal/ , (04.03.2018).

[2]Tigran Balayan, ttps://twitter.com/tbalayan/status/969198242683609088/photo/1?ref_src=twsrc%5Etfw&ref_url=http%3A%2F%2Fwww.dw.com%2Ftr%2Fermenistan-t%25C3%25BCrkiye-ile-normalle%25C5%259Fme-protokollerini-iptal-etti%2Fa-42788807 (03.03.2018).

[3]21 Eylül 1991’de yapılan referandumun ardından bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’ı Türkiye 16 Aralık 1991’de tanımıştır.

[4]Karadeniz’e kıyısı olmamasına rağmen Ermenistan Karadeniz İşbirliği Örgütü’ne Türkiye’nin desteğiyle üye olmuştur.

[5]Esme Özdaşlı, “Ermeni Açılımı Sonrası Azerbaycanlı Üniversite Öğrencilerinin Türkiye-Azerbaycan İlişkilerine Bakışına Yönelik Bir Araştırma”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 8, Sayı 40, Ekim 2015, s. 318.

[6]Ömer Engin Lütem, “Türkiye ve Azerbaycan’ın Ermenistan ile Sorunları, http://www.eraren.org/bilgibankasi/tr/index3_1_2.htm (04.03.2018).

[7]Svante E., CORNELL, “Türkiye-Ermenistan İlişkileri: Hatalı Öncelik, Hatalı Yaklaşım”, Hazar Raporu, 2013, https://www.academia.edu/4871754/T%C3%BCrkiye-Ermenistan_%C4%B0li%C5%9Fkileri_Hatal%C4%B1_%C3%96ncelik_Hatal%C4%B1_Yakla%C5%9F%C4%B1m. (02.02.2018).

[8]Özdaşlı, “Ermeni Açılımı Sonrası…., “,  s. 319.

[9]a.g.e.

[10]Esme Özdaşlı, “Turkey-Azerbaijan Relations After Armenian Initiative: Two Steps Forward One Step Back” International Journal Of Academic Research, 7(5), 2015, s. 70.

[11]Barış Özdal, “Türkiye-Ermenistan Diyalogu: Uzun Bir Sürecin Başlangıcı mı?”, Ortadoğu Analiz, Cilt 1, Sayı 10, Ekim 2009, s. 69.

[12]Özdaşlı, “Turkey-Azerbaijan Relations …”, p. 72.

[13]Bilindiği gibi Türkiye-Ermenistan sınırını tayin eden Kars Anlaşması Ermenistan tarafından resmi olarak tanınmamaktadır.

[14]Özdaşlı, “Turkey-Azerbaijan Relations….”, p. 72. 

[15]“Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ermenistan-siyasi-iliskileri.tr.mfa, (22.02.2018).

[16]23 Ağustos 1990’da Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin kabul ettiği Bağımsızlık Bildirisi’nin 11. maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915 Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen soykırımın uluslararası alanda kabul görmesi çabalarını destekler” hükmü bulunmaktadır.

[17]Sinan Oğan, “Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin “Gerekçeli” Kararı Sonrası Protokoller ve Türkiye-Ermenistan İlişkileri”, TÜRKSAM, http://www.turksam.org/tr/makale-detay/151-ermenistan-anayasa-mahkemesi-nin-%C5%93gerekceli-karari-sonrasi-protokoller-ve-turkiye-ermenistan-iliskileri, (25.02.2018).

[18]“Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri”, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ermenistan-siyasi-iliskileri.tr.mfa, (22.02.2018).

[19]Oğan, a.g.e.

[20]Hande Apakan ve Mehmet Oğuzhan Tulun, “Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki Konuşması ve Son Beyanları”, AVİM, http://avim.org.tr/tr/Yorum/ERMENISTAN-CUMHURBASKANI-SARKISYAN-IN-BIRLESMIS-MILLETLER-GENEL-KURULU-NDAKI-KONUSMASI-VE-SON-BEYANLARI, (10.02.2018).

[21] A.g.e.

[22] “Ermenistan, Türkiye ile İlişkilerin Normalleştirilmesi Protokollerini İptal Etti”, https://tr.sputniknews.com/asya/201803011032460555-ermenistan-turkiye-normallesme-protokol-iptal/ , (04.03.2018).

[23]  Özdaşlı, “Turkey-Azerbaijan Relations….”, p. 74. 

Dr. Esma Saraç Özdaşlı

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display