TÜRKİYE-ERMENİSTAN PROTOKOLLERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…


TÜRKİYE-ERMENİSTAN PROTOKOLLERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ…

Yazan  23 Ekim 2009
Dr. Hatem Cabbarlı - Son zamanlarda Türk Dış Politikası’nda bir açılım süreci yaşanmaktadır. İster Kürt açılımı, isterse Ermeni açılımı olsun, 86 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin şekillenmiş dış politikasında ciddi değişimleri de beraberinde getirmekte

Tabiri caizse, Türk Dış Politikası'nın köşe taşları yeniden yapılandırılmaktadır. Bu oldukça önemli meseledir ve dönemin jeopolitik gerçeklerine dayanarak bu tür bir değişimin yapılması ihtiyacının ortaya çıkması anlayışla karşılanabilir. Ancak, özellikle Ermeni açılımı konusunda AKP hükümetinin aceleciliğinden bölgedeki değişimin yansımalarını yanlış hesapladıkları anlaşılmaktadır. Ermenistan ile ilişkiler sadece Türkiye'nin değil, Azerbaycan'ın ulusal güvenliğini de ilgilendiren bir konudur. AKP Hükümeti 1991'den beri olduğundan farklı olarak Ermenistan ile diplomatik ilişkiler kurmak ve sınırları açma girişiminde bulunmaktadır. Bu, Türkiye'nin en doğal hakkıdır. Ancak bu sefer de Azerbaycan'ın Türkiye ile ilişkilerini gözden geçirme gibi bir doğal hakkının ortaya çıkacağı gerçeği de kesinlikle unutulmamalıdır.

AKP Hükümeti 2009 yılının Nisan ve Mayıs aylarında Ermenistan ile ilişkilerini geliştireceği zaman attığı adımların Azerbaycan'da nasıl bir tepki doğurduğunu ya hatırlamıyor, ya da ciddiye almıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Meclis Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in Ermenistan tarafından işgal edilen Azerbaycan topraklarının geri verilmediği sürece Ermenistan ile sınırları açmayacakları yönünde verdikleri beyanatlar Azerbaycan'da sadece devlet resmilerini değil, halkı bile tatmin etmemiştir ve inandırıcı görünmemektedir. AKP Hükümeti acaba "Azerbaycan nasıl olsa eski bir SSCB 'sömürgesidir'. Bizim Ermenistan açılımına engel olamaz" düşüncesiyle mi hareket ediyor?

 

Belli ki AKP Hükümeti'ne ABD ve Avrupa Birliği'nden Ermenistan ile diplomatik ilişkiler kurması ve sınırları açması yönünde baskı uygulanmaktadır. Türkiye'nin bu baskılara gayet rahat bir şekilde karşı koyması mümkündür ve karşı koyma mekanizmaları henüz tükenmemiştir. Ermenistan'ın ikili ilişkilerde ve uluslararası alanda Türkiye'ye sözde soykırım suçlamalarıyla saldırılara devam ettiği bir zamanda, Türkiye'nin bu saldırılara karşı onurlu bir mücadele sergilemesi gerekirken, teslimiyetçi bir yaklaşımla Ermenistan ile iki protokol imzalaması ne Türk, ne de Azerbaycan kamuoyu tarafından anlayışla karşılanabilirdi ve nitekim karşılanmadı. AKP Hükümeti Ermenistan ile sınırları açacağı takdirde bölgesel olarak "neleri getirir ve neleri götürür" planlaması yapmamıştır. Ermenistan ve Ermeni diasporası Türkiye'ye karşı yüz yıllık kin ve neftrete dayanan bir politikadan vazgeçmeden, Türkiye'nin ciddi ekonomik sıkıntı içerisinde bulunan bu ülke ile ilişkilerini geliştirmesi ve sınırları açması kabul edilemez.

 

Türkiye özellikle son zamanlarda bölgesel güç olmaya niyetleniyorsa arkasında Azerbaycan'ın desteğini alamadığı sürece bu projeden öteye gidemez. Türkiye, aynı zamanda Azerbaycan ile olan siyasi, ekonomik, güvenlik bağlamında işbirliğinin geleceğinide düşünmeli ve bu işbirliğinin sekteye uğratılması yönünde değil, daha da geliştirmeye çaba göstermelidir. Türkiye'nin bu realiteyi göze almadan Ermenistan ile diplomatik ilişkiler kurmak ve sınırları açmak istemesi doğal olarak Azerbaycan'ın da Türkiye politikasında bazı değişikliklerin yaşanmasına neden olacaktır. Nitekim protokollerin imzalandığı gün, Azerbaycan Rusya ile doğalgaz anlaşması imzalamış ve daha sonra Devletbaşkanı İlham Aliyev, Bakanlar Kurulu'nda yaptığı toplantıda Azerbaycan'ın Türkiye'ye sattığı doğalgazın getirisinin dünya piyasasının % 30 altında olduğunu ve günün ekonomik koşullarının göz önünde bulundurulması gerektiğini bildirerek, Azerbaycan doğalgazının Rusya ve İran'a satılması imkânlarının değerlendirildiğini ifade etmiştir. AKP Hükümeti Rusya ve İran'dan aldığı doğalgaz fiyatıyla Azerbaycan'dan aldığı doğalgazın fiyatını değerlendirdiğinde, acaba aradaki farkın Ermenistan ile sınırları açmamaya karşılık bir tazminat olduğunun farkına varacak mı?

AKP Hükümeti'nin Bursa'da oynanan Ermenistan-Türkiye maçında Azerbaycan bayraklarının açılmasını yasaklaması, daha sonra bu yasağı kaldırarak son anda bayrak yasağını FİFA'ya yansıtması hiç de diplomatik bir görünüm sergilememiştir. AKP Hükümeti acaba Azerbaycan'ın bu lafa inanacak kadar 'saf' olduğunu mu düşünüyor? Ayrıca Azerbaycan bayrağının Bursa'da çöpe atılması da Azerbaycan halkının Türkiye sevdasını ve onurunu zedeleyen bir başka etken olmuştur. Azerbaycan devlet olarak buna Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla tepkisini bildirmiştir. Azerbaycan halkının gözünde ise Türkiye hiç bir zaman diğer komşu devletlerde veya Türk cumhuriyetlerinde sahip olmadığı imajını ciddi şekilde zedelemiştir.

 

21 Ekim'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelen protokollerin onaylaması ve yürürlüğe girmesi halinde, AKP Hükümeti Azerbaycan'ın bölgesel politikasını yeniden gözden geçireceğinden emin olabilir. Protokoller imzalanmadan önce Azerbaycan ve Ermenistan devlet başkanları Moldova'nın başkenti Kişinev'de görüşmüştür. Türkiye ile paraf edilen protokol, Sarkisyan'nın özgüven duygusunu o kadar kabartmıştır ki, Sarkisyan bu görüşte gündemde olan konuları değil, bundan 2-3 yıl önce üzerinde anlaşmaya varılmış konuları gündeme getirme cesaretini göstermiştir. Azerbaycan'ı endişelendiren konu da Sarkisyan'ın Türkiye üzerinden konumunu güçlendirmesidir.

 

Azerbaycan dikkatlice Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasını izlemektedir. Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin geleceği Türkiye'nin vereceği karara bağlıdır. Zira, Türkiye Azerbaycan'ı kaybedip Ermenistan'ı kazanamayacağından emin olmalıdır.

 

 

* Avrasya Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display