Orta Doğu tamam; sıra Balkanlar’da

Yazan  05 Eylül 2011
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iddialı Dışişleri Bakanı Davutoğlu kendi yazdığı kutsal kitabındaki strateji ve teorileri doğrultusunda Türk Dış politikasını şekillendirmeye devam ediyor.

Bakan olmadan önce de dış politika baş danışmanı ve büyükelçi sıfatıyla dış politikanın belirlenmesinde önemli payı olan Davutoğlu bakan olduktan sonra da kitabındaki kendine göre ideal ve mükemmel politika ve stratejilerini uygulamaya devam etmektedir. Bakan son üç yıldan beri mesaisinin tamamına yakınını Arap Orta Doğusu ile dünyadaki sorunlu bölgelerde arabuluculuk yaparak geçirmiştir. Altında özel bir uçak, yanında İslamcı gazeteciler ve cemaatçi üniversite hocaları ile kendine benzettikleri çıkarcı liberaller, eski tüfek dönek solcular, soyunu, sopunu AKP iktidarı ile keşfetmiş her meslekten eski ülkücü milliyetçi bozuntuları Orta Doğu ülkelerinde epeyce turladılar ama geldikleri nokta herkesin malumu. Birkaç ay önce kol kola girdikleri bütün Arap liderlerini ABD-İsrail tezgahına teslim etmişlerdir.

Orta Doğudan umudunu kesen hükümet ve Davutoğlu şimdi de Balkanları hedeflerine aldılar, bakanlar sırasıyla Balkan ülkelerini ziyarete başladılar. Ağustos ayında Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Ali Babacan ve Bekir Bozdağ, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Balkanlardaydı. Bilindiği gibi Başbakan Erdoğan da Temmuz ayında Balkanlara bir ziyaret yapmıştır. Son birkaç ayda da birçok bakan ve üst düzey yöneticiler ve bürokratların ziyaretini biliyoruz. Hiç şüphe yok ki Türkiye'nin Balkanlardaki dost ve kardeş ülkelerle iyi ilişkiler tesis etmesi hem Türklerin hem de Balkan halklarının yararınadır. Aynı görüşü ve iyi dileklerimizi Orta Doğu ülkeleri için de belirtmiştik. Umarız Orta Doğu ülkelerinin başına gelen Balkan ülkelerinin başına gelmez. AKP iktidarının beceriksizliği mi yoksa uğursuzluğu mu bilinmez kiminle dost olsalar başlarına bir iş geliyor. Zira Balkanlar tekrar kaynamaya başladı, Kosova, Bosna-Hersek ve Makedonya riskli ülkeler. Balkanların tekrar karışması batı dünyasında özellikle de Avrupalı büyük ülkeler arasında ciddi bölünmelere ve gerginliklere neden olabilir. Türkiye'nin de tarafsız kalması mümkün değildir. Yugoslavya'nın dağılmasında ve Bosna - Hersek'in kuruluşunda Boşnak kardeşlerimize büyük haksızlıklar yapıldı. Yeni bir sorun çıkmadan alternatifli olarak yeni politikalar ve stratejiler belirlenmelidir. Türkiye'de hangi parti iktidarda olursa olsun Boşnaklara destek verecektir ve vermelidir de. Türkler ve Türk devleti Boşnakları yabancı olarak görmemektedir. Dolaysıyla Boşnaklara destek aynen Kıbrıs ve Karabağ gibi bir milli meseledir. Kısaca hükümet Balkan politikasını Orta Doğuda yaptığı gibi sadece din kardeşliği üzerine kurmamalıdır. Geçmişte yaklaşık beş yüz yıl aynı ülkenin vatandaşı ve aynı bayrak altında yaşayan, batılı değerlere sahip çağdaş, modern, demokrat dost ve kardeş ülke ve halklarla gelecekte de yakın işbirliği olacak stratejik bir durum olarak görmesi gerekir.

Türklerin doğal yönü batıdır. Türkiye'nin çağdaş, laik, modern, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, demokrat ve serbest piyasa ekonomisinden vazgeçmesi mümkün değildir. Bu değerleri de ancak batı içinde kalarak besleyip geliştirebilir. Bunun anlamı doğuyu terk etmek, görmezden gelmek ve yakın ilişkilerde bulunmamak değildir. İdeolojik ve tutkulu bir dış politikadan kaçınmak gerekir. Rasyonel bir düşünce ile ilişkilerin daha akılcı, daha çağdaş ve karşılıklı çıkar üzerine kurulmuş dengeli bir politika olması gerekir. Örneğin hükümetin İsrail politikası tamamen ideolojiktir. Türk devletini kendi ideolojilerine alet etmektedirler. Türklerin İsrail ile doğrudan bir sorunu yoktur. İsrail-Arap anlaşmazlığında Türk hükümeti siyasi felsefesinden dolayı Arapları tutabilir ama Türkiye'yi sorunun tarafı yapamaz, böyle bir yetkileri yoktur.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display